Halkların gücü Filistin’de etkisini gösteriyor

Ezilen halklar öz güçlerine dayanarak direnmeli ve sırtlarını devletlere değil halklara dayamalı. Ortadoğu halkları, Suriye’de ve diğer ülkelerde birlik ve ittifaklarını geliştirerek işgalcilere, emperyalist ve sömürgecilere karşı durmalı.

İsrail ve Hamas arasındaki savaş iki aya yaklaştı. İsrail çok sert ve uzlaşmaz tutum aldı. Hedefinin Hamas’ı Gazze’den çıkarmak, bir biçimde tasfiye etmek olduğunu açıkladı. Bu hedefinden vazgeçmiş değil. Ancak işler İsrail’in istediği gibi de gitmiyor. Savaş uzadıkça İsrail üzerindeki baskılar da artıyor. Bu baskılar devletlerden gelmiyor, esas baskıyı oluşturan güç halklardır.

Hamas 7 Ekim’deki baskında çok sayıda insanı rehin almıştı. Bunları İsrail’e karşı bir koz olarak kullanmak amacındaydı. Daha önceki deneyimlerinden de İsrail’in bu konudaki hassasiyetini biliyordu. Nitekim bu konuda İsrail geri adım attı ve dört gün ateş kesmeyi kabul etti. Bu ateşkesi kabul ettirmek için Hamas’ın elinde en büyük silah rehinelerdi. İsrail istememesine rağmen içten ve dıştan gelen baskılar nedeniyle bu pazarlığı ve ateşkesi kabul etti.

Hamas’ı en çok desteklediğini söyleyen devlet İran’dır. Sonra da Erdoğan piyasaya çıkıp Hamas’a destek nutukları atmaya başladı. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki ne İran ne de Türkiye Filistinliler için savaşmaz. Askerlerini göndermez. Filistinlilerin kanı üzerinden bazı güçler siyaset yapıyor. Yıllardır bu böyle. Öyle olmasaydı Filistin sorunu şimdiye kadar çoktan çözülmüş olurdu.

İran savunmasını sınırlarının dışından yapıyor. Bunun için Yemeni, Hizbullah’ı, Heşdi Şabi ve Hamas gibi güçleri kullanıyor. Aynı şeyi şimdi Erdoğan da yapıyor. İhvancıları, DAİŞ ve El Nusra artıklarını Suriye’de işgal ettiği bölgelerde toplamış, destekliyor, Kürtlere ve Şam hükümetine karşı kullanıyor. Erdoğan faşisti de biz Suriye’yi işgal etmez ve sınır boylarını denetimimize almazsak Türkiye’yi savunamayız. Savaş Urfa’ya, Antep’e gelir diye kendi halkını uyutuyor. Terörle mücadele ediyoruz, yalanlarıyla iç ve dış kamuoyunu yönlendirmeye ve suçlarını gizlemeye çalışıyor.

Erdoğan, Filistin için barış, adalet istediğini söyleyip duruyor. Ama kendi Filistin’ine, Kürt halkına karşı da soykırımı uygulamaktan, saldırılarını artırmaktan vazgeçmiyor. Ezilenlerden yanaysa ve haksızlığa karşıysa önce Kürtlere yaptıklarından vazgeçmeli. Yüz yıldır Kürtlerin varlığını, anadilleriyle eğitim hakkını bile reddediyor. Bu soykırım politikalarıyla ayakta kalmaya çalışan Erdoğan gibileri nasıl ezilen Filistin halkının savunucusu olabilir? Erdoğan’ın şimdi en büyük derdi Türkiye’nin sorunlarını tartışmaktan kaçırmak ve başka gündemler yaratmaktır. Ve esas derdi de yaklaşan yerel seçimler için halkın insani yaklaşımlarını, İsrail’in Filistin halkına yönelttiği ölümcül saldırılarına olan tepkileri çıkarları için kullanmaktır.

Arap halkları, Filistinliler ve Kürtler bilmeli ki, mevcut devletler halkların özgürlüğünü ve çıkarlarını esas almazlar. Onların önceliği egemenlikleri ve çıkarlarıdır. Çıkarları için her türlü suçu işleyebilirler, her türlü demagojiye başvurabilirler. Bol bol demokrasi ve insan haklarından söz edebilirler. Ama Ukrayna ve Kürt, Filistin sorununda görüldüğü gibi güç ve egemenlik, çıkar peşinde koşarlar ve halkları kurban olarak kullanmaktan geri durmazlar.

Ukrayna savaşı başladığında Rusya’da savaş karşıtı gösteriler oldu, halk barış istediğini söyledi. Ama Putin yönetimi bu gösterileri bastırdı. NATO ve ABD, Rusya’yı kuşatmak ve dağıtmak istiyor, anti emperyalist politika güdüyoruz diye halkı manipüle etti. Gösterilere katılanlara karşı cezaları artırdı. Aynı şeyi Avrupa ülkeleri yaptı. Avrupa halkları iki dünya savaşı yaşamış, güçlü bir barış hareketi vardı. ABD ve Avrupa basını müthiş bir propaganda yaptı, Rusya gibi diktatörlükler Avrupa ülkelerine saldırıyor, biz demokrasi savaşı veriyoruz, topraklarımızı koruyoruz diye gösterilerin önünü aldılar. Bunun ötesinde Almanya gibi bir ülke askeri harcamalar için yüz milyar Euro bütçe ayıracağını söyledi. Almanya’da buna karşı bile tepki gelmedi. Normalinde militarizme yapılan bu yatırımlara halk karşı çıkar, böyle kararları hükümetler göze alamaz.

Bu gelişmeler çok hızlı ve kısa bir zaman aralığında yaşandı. Buna rağmen Filistin için dünya halkları harekete geçti. Avrupa ve ABD yönetimleri Hamas lehine gösterileri yasakladılar. Ancak halkları durduramadılar. Fransa ve İngiltere’de büyük mitingler yapıldı. İsrail’de bile Netanyahu’ya karşı rahatsızlıklar açıktan dile geldi, tepkiler giderek arttı. ABD yönetimi de halkların baskısı altında ateşkesi insani amaçlı da olsa savunmak zorunda kaldı. Fransa hükümeti de ateşkes istedi. Bu tutum değişiklikleri halkların tepkileriyle ortaya çıktı. Hükümetler büyük bir baskı altında kaldılar.

Gelişmelerden hareketle ezilen halkların öz güçlerine dayanarak direnmeleri ve sırtlarını devletlere değil halklara dayamaları gerektiğini belirtebiliriz. Ortadoğu halkları, Suriye’de ve diğer ülkelerde birlik ve ittifaklarını geliştirerek işgalcilere, emperyalist ve sömürgecilere karşı durmalıdırlar. Olabildiği kadar basın ve diplomasi yoluyla da dünya halklarına seslerini ulaştırmalıdırlar.

Kaynak: Ronahi Gazetesi