HDP eş genel başkanları: Hiçbir mevziyi terk etmeyeceğiz

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Meclis'teki darbeye karşı açıklama yaptı. Eşbaşkanlar, "Hiçbir mevziyi terk etmeyeceğiz" dedi, ortak mücadele çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP'li Enis Berberoğlu’nun vekilliklerinin gasp edilmesine ilişkin, partilerinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

'DARBE YÖNETİM ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜ'

Buldan, yaşananları "AKP’nin darbesi" olarak ele alarak, şu değerlendirmelerde bulundu: d
"Bu darbe süreci uzun süredir Türkiye’de devam eden, süre gelen ve yönetim şekli halini almıştır. AKP hükümeti seçimle elde edemediğini, kazanamadığını, baskıyla, zorla, darbelerle, muhalefetin elinden almaya çalışan bir zihniyet olmaya çalışıyor. AKP seçim dönemlerinde, yerel ve genel seçimlerde, muhalefetin, özellikle HDP’nin seçime girdiği her yerde büyük bir hezimet ve kayıp yaşamış, zorla ve hileyle iktidarını ayakta tutmaya çalışmıştır. Özellikle son dönemlerde iktidarın kazandığı hiçbir seçim meşru değildir. Her seçim binlerce hilenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu yerel ve genel seçimler için geçerlidir.

'KÜRT HALKININ İRADESİ HEDEFTE'

Dün yapılan darbe, tıpkı 4 Kasım’la eşdeğerdir, 20 Temmuz OHAL darbesinden hiçbir farkı yoktur, 2 Mart DEP’li vekillere yapılan darbeden hiçbir farkı yoktur. Darbelere karşı çıkanlar, seçimle gelen seçimle gitmeyi esas alanlar, halkların iradesine darbe vurmuştur. Leyla Güven’in tutuklanması, Kürt halkı başta olmak üzere Hakkari halkının iradesine darbedir, Musa Farisoğulları’nın tutuklanması, Kürt halkı ve Diyarbakır halkının iradesine darbedir. Enis Berberoğlu’nu tutuklanması da Türkiye ve İstanbul haklının iradesine büyük bir darbedir.

'HİÇBİR MEVZİYİ TERK ETMEYECEĞİZ'

Darbelerle, baskılarla, şiddet politikasıyla AKP istediğini elde edemeyecektir. Bizler Türkiye’de siyaset yapan demokrasi güçleri olarak, Türkiye’nin demokratikleşmesi, barışı, özgürlükler için mücadele eden partinin eş genel başkanları olarak, biz kazandığımız hiçbir mevziiyi AKP’ye terk etmeyeceğiz. TBMM’de tek bir kişi bile kalsak, bu mücadele devam edecek. Bu darbe sadece TBMM’ye değil, yerellerde seçilmiş olan belediye eşbaşkanlarımıza da uygulanıyor. Belediyelerimiz teker teker gasp edildi ama tek bir belediyemiz kalana kadar mücadelemiz devam edecek.

ÇAĞRI: BİRLİKTE MÜCADELE ETMEMİZ ŞART

Tam da demokrasi güçlerinin birlikte hareket etmesi gereken bir sürece giriyoruz. Birlikte mücadele ve hareket etmezsek, AKP’nin faşizmi, darbe anlayışı her yere sirayet edecek, herkesi etkisi altına alacak, herkes tecrit altında yaşayacaktır. Tam da demokratik mücadele yol ve yöntemlerini tartışmanın zamanıdır. Yapılanın sadece HDP’ye yapıldığı düşünülmemelidir. Türkiye’nin bütününe, herkese yapılmıştır. Yapılan bu darbeyi asla tanımadığımızı, tutuklu vekil arkadaşlarımızın, Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın ve diğer arkadaşlarımızın da Leyla Güven ve Musa Farisoğulları gibi, halklarımızın iradesi olduğunu bir kez daha ifade etek istiyoruz. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi belirtmek istiyoruz.”

'PLANLI DARBE SÜRECİ

Buldan’ın ardından HDP Eş Genel Başkanı Sancar açıklamalarda bulundu.
Sancar'ın değerlendirmeleri de şöyle:
"Bu darbe süreci 7 Haziran seçimlerinden bu yana planlı bir şekilde devam ediyor. 7 Haziran seçimlerinde iktidar çoğunluğunu kaybeden AKP, o günden başlayarak bir siyasi darbe planı hazırladı. Yanına MHP ve başka güçleri de alarak bu planı adım adım hayata geçirecek yöntemleri geliştirdi. İlk aşama 7 Haziran seçimlerininin sonuçlarını fiilen sonuçsuz kılmaktı. Çeşitli tezgah ve provokasyonlar yaratarak erken seçim kararı alındı. 1 Kasım’da seçime gidildi, bugün 5 Haziran unutmayalım. 5 Haziranın önemli bir yıl dönümü olduğunu da hatırlatalım. AKP’nin başlattığı darbe sürecinin önemli bir işareti de o dönem yaşanmıştı. Bizim Diyarbakır mitingimize yönelik bombalı saldırı gerçekleşmişti.
1 Kasım seçimlerinden sonra bir otoriter sistem, giderek faşizan bir yönetim inşa etmek için adım adım çalışmalar yürütüldü. AKP ve birlikte hareket ettiği ortakları 15 Temmuz darbe girişimini -ki hepimizin lanetlediği bir girişimdi, her türlü darbe girişiminin en açık bir şekilde lanetleyen, en açık tutumu alan bir siyasi geleneği temsil ediyoruz- Allah’ın lütfu saydığını daha ilk günden beri apaçık bir şekilde ortaya koydu, söyledi. 20 Temmuz 2016’da yeni darbe süreci başlatıldı. Daha doğrusu darbe sürecinin yeni aşaması başlatıldı.
İktidar, HDP’nin kendisine kaybettirecek en büyük ve etkili güç olduğunu bildiği için hedef alıyor
Daha sonra dokunulmazlıklar kaldırıldı ve başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere milletvekillerimiz rehin alındı. Büyük bir kısmı hala siyasi trehin olarak tutuluyor. Bütün bunlarda hedefin HDP’yi tasfiye etmek olduğu açıktır. Neden HDP’yi bu kada ısrarlı, inatla, öfke ve kin ile hedefe koyuyor bu iktidar? Çünkü kendisine kaybettirebilecek en büyük ve en etkili gücün HDP ve onun temsil ettiği siyasi çizgi olduğunu biliyor. 7 Haziran’da bunu yaşadı. 31 Mart’ta tekrar bu gerçeklikle ile yüz yüze kaldı.
O nedenle elindeki bütün imkanları HDP’yi tasfiye etmek için kullanmaya devam edeceğini zaten bekliyor, biliyoruz. Ama 7 Haziran’dan bu yana yaşananlar ve ondan önce 10 yıllardır yaşanan tecrübeler herkese şunu açıkça göstermelidir. HDP veya onun öncesi partiler bu tür yöntemlere susturulmaz. HDP ve bu siyasi geleneğin temsilcisi önceki partilerimize diz çöktürülemedi, susturulamadı, HDP de diz çökmeyecek ve asla mücadeleden vazgeçmeyecektir.

'KARARLILIĞIMIZ ARTIYOR'

Bu yöntemlerin hiçbiri en ufak bir şekilde demokratik siyaset kararlığımızı etkilemeyecektir. Demokratik siyasette bütün meşru yollarla bu darbeci zihniyete karşı mücadelemiz artan kararlılıkla devam edecektir. Bir başka gerçeği burada bir kez daha hatırlatalım. Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları şahsında Kürt halkına diz çöktürebileceklerini sananlar yanılacaktır. Kürt halkı bu tür baskılara boyun eğmez, bu tür dayatmalara karşı da alnı açık başı dik mücadeleyi sonuna kadar sürdürür. Bunu görmek için tarihe sadece kısa bir bakış yeterlidir. Bugüne de bakarlarsa bu gerçeği görürler.

'İSTANBUL SEÇMENİNİN İRADESİ DE GASP EDİLDİ'

Öte yandan Enis Berberoğlu’nun şahsında İstanbul seçmenin ve Türkiye halkının iradesi gasp edilmek istendi. Bu darbe o nedenle halklarının iradesine bir darbedir diyoruz. Türkiye halklarının iradesini yok sayma, gasp etme girişimidir. Buna karşı en etkili mücadele hakların birlikteliğidir. Ortak ve kararlı duruşudur.
Biz HDP olarak gücümüze güveniyoruz. Biz HDP olarak halkımıza en başta Kürt halkına, Kürt halkının inancına ve kararlılığına sonsuz güveniyoruz. Türkiye halklarının demokratik temsilcilerinin ve demokratik güçlerinin kararlılığına güveniyoruz. Biz kendi gücümüzle elbette bu darbeci anlayışa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

'DEMOKRASİ BLOKU KURALIM'

Ama bu mesele sadece HDP’nin, bu mesele sadece Kürt halkının meselesi olarak görülemez. Tıpkı kayyım politikaları nasıl ki sadece Kürtlere ve HDP’ye karşı görülemeyecekse, dün yapılan siyasi darbe de aynı şekilde değerlendirilmelidir.
Buna karşı etkili mücadele yolu birliktelikten geçer. Türkiye halklarının ortak mücadelesinden demokrasi güçlerinin kararlı birlikteliğinden geçer. Tekrar tutum belgemizdeki çağrıyı burada hatırlatmak istiyoruz. Gelin hep birlikte demokrasi, barış, adalet için hukukun üstünlüğü için, aş ve iş için mücadelemizi yükseltelim. En başta bu darbeye karşı bir demokrasi bloku kuralım.
Bu darbe aynı zamanda Türkiye’de toplumsal barışa kast eden bir girişimdir. O nedenle gelin hep birlikte barış mücadelesini yükseltelim.
HDP olarak bu konuda üzerimize düşen her türlü sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmeye hazır olduğumuz bir kez daha hatırlatıyoruz. Sorumluluklarını bilerek hareket etme konusunda herkese bu hatırlatmayı yapalım. Türkiye demokrasi güçlerini sorumlulukları çerçevesinde durumun aciliyetini ve tehlikenin artan vahametini gözeterek ortak mücadeleye geçmeye çağırıyoruz."

SORULARI YANITLADILAR

Eş genel başkanlar, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Sancar, "CHP’nin bu konuya dair değerlendirmesine dair düşünceleriniz nedir" sorusu üzerine şunları söyledi:
"CHP'nin tutumunu kamuoyu, demokrasi güçleri mutlaka ayrıntılı olarak değerlendiriyordur. Biz bu darbenin bütün demokrasi güçlerine ve demokrasiye yönelik olduğunu düşünüyoruz.
Çarenin ortak mücadeleden geçtiğini de vurguluyoruz. CHP'nin tabloyu bütünlüklü göz önünde bulunduran bir değerlendirme yapması elbette anlamlı olur. Dünkü açıklamada milletvekillerimizin isminin geçmemesini şüphesiz doğru bulmuyoruz. Bu konuda ayrım yapma niyeti olsun olmasın, tablonun bir kısmını görmemenin iktidarın siyasi oyunlarını biraz daha cesaretlendirme ihtimali olduğunu da hatırlatmak istiyoruz.
Ancak aceleci davranmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. CHP kurullarında bu meseleyi ayrıntılı değerlendirdikten sonra farklı bir tavır da ortaya koyabilir. O nedenle biz hala çözüm yolunun sadece CHP değil bütün demokrasi güçlerini kapsayan bir mücadele hattından geçtiği konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz."
Buldan ise "HDP tabanında Meclis’in artık işlevinin kalmadığı tepkileri geliyor. Meclis’ten çekilmek gibi bir gündeminiz var mı" şeklindeki soruya "Böyle bir gündemimiz yok şu anda" diye yanıt verdi.
Sancar, sorular üzerine son olarak şunları belirtti: "Bu gündemi 4 Kasım’dan sonra çok uzun tartışmalar yaparak tabanımızın büyük bir kısmıyla temas ederek değerlendirip tüketmiştik. Biz Türkiye’ye demokrasi, özgürlük ve barışı ancak demokratik siyasetle getireceğimiz konusunda tereddüt duymayan bir çizgiye sahibiz. O nedenle iktidarın bu yönde harekete geçirdiği mekanizmalar ne olursa olsun biz büyükü emekler sarfederek kazandığımız mevizleri öyle kendilerine terk etmeyeceğiz."