HDP’nin 7. Kuruluş yıldönümünde polis saldırısı-YENİLENDİ

HDP’nin kuruluşunun 7’inci yıldönümü dolayısıyla Beşiktaş’ta bir araya gelen kitleye polis saldırdı.

Temelli: Kendi iktidarları için Kürt halkına savaşı dayatıyorlar

İstanbul

HDP’nin kuruluşunun 7’inci yıldönümü dolayısıyla Beşiktaş’ta Türkiye’nin Rojava’ya yönelik işgal girişimi protesto eden kitleye polis saldırdı.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), 7'inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlemek istediği etkinlik Beşiktaş Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Bu keyfi yasağı protesto etmek için HDP Beşiktaş İlçe Örgütü’nden yapılmak istenilen yürüyüşe polis izin vermedi.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, HDP milletvekilleri ve yöneticilerinin bir araya geldiği ilçe önünü ablukaya alan polisler, kapı önünde yapılacak hiçbir etkinliğe izin vermeyeceklerini belirtti. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ile polis amiri arasında yapılan uzun süreli tartışma sonrası açıklama ilçe binasının içinde gerçekleşti.

Kayyum gaspıyla görevinden alınan HDP Amed Büyükşehir Belediyesi Adnan Selçuk Mızraklı ve çok sayıda HDP belediye eşbaşkanın yer aldığı açıklama HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, iktidarın Kürt iradesine yaptığı saldırılara tepki gösterdi.

‘KORKUYORLAR’

HDP’nin kuruluş yıldönümünün kutlanmasına getirilen yasağa tepki göstererek sözlerine başlayan Sezai Temelli’nin konuşmasının satır başları şöyle:

“Korkuyorlar; HDP’nin sesinin duyulmasından korkuyorlar ama sesimizi kısamayacaklar; bu hakikatini sesini yükseltmeye haykırmaya devam edeceğiz. Bugün Beşiktaş’ta 7'nci yılımızı kutlayacaktık. Aslında bu bir kutlama da değil, tüm savaş karşıtlarıyla bir arada 7'nci yılımızı geçirmek istedik. HDP 7 yaşındadır. HDP 7 yıldır savaş karşıtlığı çizgisinden taviz vermedi. Bir adım geriye düşmedi. Savaşa karşıyız, onurlu bir barışın inşası için 7 yılda olduğu gibi bugün de mücadelemize devam ediyoruz.

7’İMİZDE NE İSEK 70’İMİZDE DE ÖYLE OLACAĞIZ

7'mizde ne isek 70'imizde de o olacağız. Savaş karşıtlığından vazgeçmeyeceğiz. Bizler bu coğrafyanın kadım hakları olarak demokratik cumhuriyeti inşa edeceğiz. Bu coğrafyanın kadim halkları olarak barış iradesine sahip çıkacağız. Demokratik cumhuriyet ve bir arada olmanın inşasını var edeceğiz. Buna inanıyor ve bu inançla yolumuza devam ediyoruz. Bu coğrafyanın kadim halklarına karşı en büyük düşmanlık sergilenmektedir.

'KENDİ İKTİDARI İÇİN KÜRT HALKINA SAVAŞMAYI DAYATIYOR'

Savaş suçu dahil olmak üzere, her türlü saldırı, şiddet ve savaşın tüm kirli yüzüyle bugün Suriye'de bir savaş sürmektedir. Bu dile getirilmesin dile de herkesin sesi kısmak istiyorlar. Tıpkı geride bıraktığımız 5 yıl boyunca olduğu gibi. Bu iktidar kendi beka meselesini ancak bu politikalarla ayakta durdurabilir. İktidar kendi iktidarı için Kürt halkına savaşmayı dayatmaya devam ediyor. Güney Kürdistan’da, Başur’da olduğu gibi, Türkiye'de kentlerdeki yıkımı gibi, bugün de Rojava’da savaş, şiddet, zülüm ile Kürt halkına, onların haklarına karşı saldırıyı gerçekleştiriyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye halkları olarak birlikte yaşama inancımızı savaşa karşı çıkarak tekrar dile getirmeliyiz.

'REJİM BİR KAYYUM REJİMİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR’

Tam 5 yıldır bu iktidar tecrit hukuku ile ayakta duruyor. Hukukun en temel yasalarını, yargı bağımsızlığı ve evrensel hukuku yok sayarak, bu ülkeye bir tecrit hukukunu dayata geldiler. Tecrit hukukunun sonunda, bugün hukuk, yasa tanımaz bir devlet bürokrasisi ve bir iktidar var karşımızda. Rejim bir kayyum rejimine dönüşmüştür. Demokratik tüm kurumları çökertmekte ve belediyelerimize kayyum atayarak halkımızın iradesini yok saymaktadır. En temel siyasi hakları yok saymaktadır. Kürt kentlerine kayyum atamak aslında, Türkiye'ye kayyum atamaktır. Türkiye halklarının seçme seçilme iradelerini yok saymaktadır.

'SAVAŞ BİR AN ÖNCE SON BULMALIDIR!’

İktidar son 5 yıldır savaş politikalarıyla ayakta duruyor. Savaş bugün Rojava’dadır. Sadece Rojava’da değil; Türkiye'nin her yerinde savaş vardır. Türkiye'nin her yerinde kıyamet, zulüm, felaket, yıkım vardır. O yüzden diyoruz ki; Suriye’deki savaşa hep birlikte karşı çıkmalıyız. Türkiye halklarının geleceği karartılmaya çalışılıyor. Bu savaş bir an önce son bulmalıdır. Bu kayyum rejimi, tecrit son bulmalıdır. Aksı halde Türkiye halklarının geleceği daha da karartılacaktır. Tüm yurttaşlara sesleniyorum; bugün savaşa karşı çıkmak, ülkemize sahip çıkmaktır. Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmaktır. Bunu bildikleri için herkesin sesini kısmaya çalışıyorlar.

'SARAYIN SOYTARILARI TELEVİZYONLARI İŞGAL EDİYOR’

Tüm aydınlara, hukukçulara, gazetecilere, akademisyenlere sesleniyorum; şimdi savaşa karşı çıkma zamanıdır. Sesimizi yükseltme zamanıdır. Bugün kendilerine, hukukçu, akademisyen, gazeteci diyenler, televizyonları işgal ediyorlar; Savaş propagandası yapıyorlar. Bu ülkenin gerçek aydınlarının seslerinin çıkmasını engelliyorlar. O televizyonlarda konuşanlara ben hukukçu, akademisyen, gazeteci demem. Olsa olsa Sarayın soytarılarıdır. Öyle de kalacaklardır. Onlara yakışacak tek etiket budur

'HEP BİRLİKTE SAVAŞA KARŞI ÇIKALIM'

Ne hukukçuları hukukçudur ne de gazetecileri gazetecidir ne de aydın vasfını hak ediyorlar. Çünkü savaşa karşı çıkmayan aydın, akademisyen, hukukçu olamaz. O yüzden hep birlikte savaşa karşı çıkmalıyız.

‘İKTİDARINIZ İÇİN KÜRT DÜŞMANLIĞINA SARILDINIZ!’

Bu savaş neden var? AKP genel başkanı çıkıp diyor ki, 'Ben Kürtlere düşman değilim’. Sen ve senin iktidarının ortağı, AKP ve MHP bloğu Kürt düşmanıdır. Bunu artık herkes çok net biliyor. Hem Türkler hem Kürtler biliyor. Tüm dünya biliyor. Çünkü iktidarınız devam etsin diye bu toplumu kutuplaştırdınız. İktidarınız için Kürt düşmanlığına sarıldınız. Seçim zamanları çıkıp Kürtler kardeşimdir diyenler, şimdi bu Kürt düşmanlığıyla kirli siyasetlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Ama kral çıplak. Artık bu düşmanlık herkesçe çok iyi biliniyor.

‘BU TEHLİKE HEPİMİZİ YAKAR’

Bu işgal girişimi IŞİD eliyle yapılıyor. IŞİD’ın burada sadece ismi değişmiştir; zihniyetleri aynıdır. Tüm dünyanın gözü önünde 12 bin IŞİD’çi serbest bırakıldı. Ne olacağı belirsiz. İktidar tehlikenin farkında değil; bu tehlike hepimizi yakar.

‘IŞİD’İN ELİNİ AÇMAK İÇİN ADETA İŞGAL BAŞLAMIŞ DURUMDA’

Tam 5 yıl önce Kobanê'de DAİŞ karşı direnerek kurtardılar. Bu ülkeyi de büyük bir tehlikeden kurtardılar. Şimdi minnet borcumuzu böyle mi ödüyoruz? Orada IŞİD'e karşı savaşanlar, bu ülkeyi bu dünyaya bu iyiliği yaparken, şimdi ne olduğu belirsiz bir senaryonun peşinde İŞİD'e yeniden hayat veriyor. Yeniden can suyu katıyor. Terörle mücadele dedikleri bu mudur? Dünyanın en kanlı örgütüne alan açmak mıdır? Terörle mücadele. Kimse bu yalanlara inanmıyor. O yüzden bugün savaşa karşı çıkmak aslında kendi güvenliğimize sahip çıkmaktır.

‘EFRÎN ÇETELERİN ELİNDE’

Unutmayın bu örgüt tarafından katliamlar olurken ‘oyumuz artı’ dediler. İşte aynı iktidar bugün İŞİD'in elini açmak için adeta bir işgal başlatmış durumda. Evet şu andan itibaren 100 binden fazla insan yerinden yurdundan edildi. Efrîn'de 180 bin insan yerinden yurdundan edildi. Gidin bakın artık Efrîn'de huzur yoktur; Efrîn bir çetenin elindedir.

Bu gidişle 400 bin insan yerini yurdunu terk edecek ve oradaki barış iklimi de son bulacak. Oradan daha önce ülkemize bir saldırı gerçekleşmiş değil. Bir çakıl taşı dahil atılmış değil. Ama orada IŞİD cirit atarken, ülkenin her yerinde bombalar patlıyordu. Şimdi ülke sınırı böyle bir güven bulmuşken, niye bu güvenli sınırı ortadan kaldırmaya çalışıyorsun? Niyetiniz ne? Biz biliyoruz sizin niyetinizi; niyetiniz iktidarda bir gün daha kalabilmek.

31 Mart'ta 23 Haziran'da kaybettiniz. Kaybettiğiniz bu iktidarı koruyabilmek için şimdi bu savaşı çıkardınız. Sonra çıkıp diyorlar savaş demeyin. Peki ne diyeceğiz? Savaş, hem de kirli savaş. Kendi millet vekilleri bile savaş diyor. AKP yandaşları bile savaş diyor. İçişleri Bakanı çıkıp utanmadan sıkılmadan savaş diyenlere hakaret ediyor. Sen beklerdim ki Numan Kurtuluş çıkıp kendisi bu hakarete dahilken çıkıp yanıt versin. Çıkıp desin yahu sen diyorsun desin. Kıbrıs’tan gelen açıklamaya bile hain diyebilecek kadar benliklerini yitirmişler. Bu ahlaki bir sorundur. O yüzden de bu ülke onurlu ve haysiyetli yurttaşları, bu saldırıya karşı çıkmalıdır. Bugün bu ülke de kadınlar, bu savaşa karşı çıkmalıdır. Savaşın getirdiği yıkım en çok kadını etkiliyor. Bu iktidar kadın pazarı kuran, kadını katleden bu İŞİT zihniyetine aslında yeşil ışık yakıyor. O yüzden bu ülkenin bütün kadınları bu savaşa karşı çıkmalıdır. Kadınlar bu savaşa hayır temelidir.

‘HEP BİRLİKTE SAVAŞA HAYIR DEMELİYİZ’

Emekçiler karşı çıkmalıdır bu savaşa. Bu yoksulluğa bu yolsuzluğu son vermek için. Bu zamlara son vermek için. Geleceğimizi çalan bu savaşa ülkenin bütün emekçileri, işçileri, köylüleri, esnafı su savaşa hayır demelidir.

Sivil ve sosyal haklarımız için, demokratik bir Cumhuriyet için geleceğimiz için yan yana durmalıyız. Savaşa hayır demeliyiz. Geleceğimizi birlikte var etmeliyiz.

Buradan Türkiye kamuoyuna seslendiğim gibi uluslararası kamuoyuna da ve uluslararasındaki kurum ve kuruluşlara şimdi bu savaşı durdurursak, yüzyıllık barışın adımını birlikte atmış olacağız. Evet, yüzyıllık barışı var etmek istiyorsak yarından tezi yok yan yana gelmeliyiz. Savaşa hayır irademizi tüm gücümüzle ortaya koymalıyız. Şimdi 1920 meclisinin ruhuyla hep birlikte yan yana gelmeliyiz. Bir demokrasi ittifakında buluşmalıyız. 1921 Anayasasında olduğu gibi eşit yurttaşlar temelinde Anayasayı birlikte yapmalıyız. Evet, ancak böyle savaşlara son verebiliriz. O yüzden diyoruz ki savaşa hayır barış hemen şimdi.

POLİS KİTLEYE SALDIRDI

Açıklamanın ardından ilçe binasından çıkıp Barbaros bulvarında Rojava’ya destek sloganları atarak yürüyüşe geçen kitleye polis saldırdı. Polis içi biber tozu olan plastik mermiler sıkarak, HDP Şişli İlçe Eşbaşkanı Mutlu Öztürk’ün de aralarında bulundu 6 kişi darp edilerek gözaltına aldı. Görüntü almaya çalışan basın mensuplarına da saldıran polis birçok muhabirin çektiği fotoğrafları zorla sildirdi.