Hozat: Demokrasi ittifakı tek yoldur

Faşizmden kurtulmanın tek yolunun, demokrasi ittifakı olduğunu belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Hozat, bunu engelleyen milliyetçi, dar çıkarcı, iktidarcı ve mülkiyetçi histerilerden kurtulmak gerektiğini söyledi.

Kürtlerle fazla yan yana görünmeyelim ya da Kürtler çok yararlanmasın anlayışının, demokrasi ittifakının gelişmesini zehirlediğini; gerçek bir demokrasi mücadelesi vereceklerse öncelikle bu zehirden kurtulmaları gerektiğini söyleyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, “Türkiye’de Sol Parti ve CHP içinde bir kesim kendisine solcuyum, sosyalistim, demokratım diyor fakat bu kalp zehirlenmesi yaşıyor. Milliyetçilik korkunç bir zehirdir. Bu zehir faşizmin temel dayanağı, doğal ittifak gücüdür. Bundan ivedilikle kurtulmak gerekiyor. Geniş bir demokrasi ittifakının önünde bu tür anlayışlar büyük engeldir. Önemle bu noktalara vurgu yapmamızın sebebi bundandır. Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen güçler demokrasi, adalet, hukuk ilkeleri üzerinden bir araya gelip mücadele yürütebilse bu faşist iktidar birkaç ay bile ayakta kalamaz. Hiçbir toplumsal mücadele yürütmeden seçimle bu iktidarı yıkarız, diyen CHP anlayışı, toplumu büyük bir aldatma içerisindedir. Toplumsal mücadele verilmeden sandık da kurulmaz. Türkiye’de demokratik seçimin olabilmesinin yolu da toplumsal mücadeleyle mümkündür” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Besê Hozat ile söyleşimizin ikinci ve son bölümü şöyle:

AKP-MHP faşizmi HDP’ye saldırılarının çıtasını yükseltmiş durumda. HDP’lilerin yargılandığı mahkeme salonu linç sloganlarıyla basılırken İzmir’de HDP İl binası bir devlet elemanının saldırısına uğradı ve HDP’li Deniz Poyraz katledildi. HDP’ye yönelik saldırılar neden ağırlaştı?

AKP-MHP faşist iktidarı ayakta kalmak için topyekun bir savaş yürütüyor. HDP’ye saldırılar topyekun yürütülen bu savaşın bir parçasıdır. Gelinen noktada AKP-MHP faşist iktidarı oldukça zayıflamış ve toplumsal desteğini kaybetmiş durumdadır. Günden güne büyük bir erimeyi yaşadığı artık tartışma götürmez bir gerçekliktir. Dış siyasetinde de oldukça sıkışmış, manevra alanı daralmıştır. ABD ile Rusya arasında son birkaç yıldır yürüttüğü denge siyaseti iflas etmiş; ABD’ye, NATO’ya teslim olmuştur. İktidarda kalmak için her türlü tavizi sunacak hale gelmiştir. Ancak dış güçlere ne kadar taviz verse de artık istediği düzeyde bir destek alamıyor. Aldığı destek kendisini ayakta tutmaya yetmiyor. Bu durumda faşizm ayakta kalmak için savaşı, baskı ve şiddeti tek geçer yol görüyor. Toplumu, demokrasi güçlerini baskı ve şiddetle sindirmeye, kontrolde tutmaya çalışıyor.

HDP, Türkiye’de gerçek manada demokratik muhalefet yapan tek güçtür. Faşist iktidar, HDP’nin varlığını kendi bitişi olarak gördüğü için amansızca saldırıyor. HDP’ye saldırılarının altında kendi bitişinden duyduğu derin korku vardır. HDP fikriyatının tüm Türkiye toplumuna yayılması ve benimsenmesi durumunda faşizmin beslendiği ve büyüdüğü zemin kuruyacaktır. Bu açıdan HDP’nin savunduğu tüm değerlere büyük bir saldırı var. HDP demokratik ulus zihniyetiyle halkların demokratik birliğini savunuyor. Kadın özgürlükçü bir toplumu savunuyor. Doğayla dostça bir yaşamı savunuyor. Hukuku, adaleti, eşitliği savunuyor. Öz yönetimlere dayalı demokratik cumhuriyeti savunuyor. HDP’nin savunduğu değerlerin hepsine AKP-MHP faşist iktidarı düşmandır, her yol ve yöntemle saldırıyor.

HDP Türkiye yönetimine ortak olabilse, Türkiye’yi yönetse Kürt ve Alevi sorunu, kadın sorunu, doğa-çevre sorunları daha birçok temel sorun demokratik temelde çözüme kavuşacaktır. AKP-MHP faşist zihniyeti, demokratikleşen bir Türkiye’de var olamayacağını biliyor. Bu nedenle Türkiye’de sorunların çözülmesini, Türkiye’nin demokratikleşmesini istemiyor. Savaştan ve kaostan beslenen bir iktidar olduğu için HDP’yi, demokrasi güçlerini sindirmeye, etkisizleştirmeye çalışıyor. Deniz Poyraz’a yapılan saldırı da bu amaçla yapılmıştır. Aslında çok sayıda HDP yöneticisi katledilmek istenmiştir. Büyük bir katliamla HDP susturulmak, demokrasi güçleri de sindirilmek istenmiştir. Böyle bir katliamın hedeflenmesi, AKP-MHP faşizminin çaresizliğini ve zayıflığını ifade etmektedir.

Deniz Poyraz’ın katili AKP-MHP faşist iktidarıdır. Tetikçi, büyük çete lideri Süleyman Soylu’nun bir elemanıdır. Bu tür katliamlarla HDP’yi tamamen sindirip mücadele edemez duruma getirmeyi hedefliyorlar ama başaramazlar. Ne saldırılar ne de HDP’yi kapatmaları istedikleri sonucu ortaya çıkarır. Kürt halkı ve demokrasi güçleri faşizmin saldırıları altında iradesini daha da güçlendirmiştir. Saldırılar karşısında çökmeyen, ayakta kalan devrimci demokratik güçler, her zaman kazanmaya yakın olmuştur. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi bundan sonra daha da büyüyerek sürecektir.

HDP’yi kapatabilirler ancak HDP’nin paradigmasını, toplumsal ve siyasi etkisini ortadan kaldıramazlar. HDP fikriyatı toplumda mayalanmıştır. HDP, artık Türkiye’nin direnen demokrasi güçleridir. Güneş nasıl ki her sabah doğuyorsa HDP de bir güneş gibi doğmaya, toplumu aydınlatmaya ve bu temelde de direnişini yükseltmeye devam edecektir. Türkiye’yi yönetmek, Türkiye’nin yönetimine ortak olmak HDP’nin kaderinde vardır. AKP-MHP faşizminin gücü bu kaderi değiştirmeye yetmeyecektir.

AKP-MHP faşizmi çok zayıflamıştır. Saldırılarına bakarak onu güçlü sanmamak lazım. Zaten saldırılarının şiddeti, bu iktidarın ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Mezarlıktan geçenlerin korkularını gidermek için ıslık çalmalarını ifade ediyor. Zayıf olduğu, toplumsal meşruiyetini kaybettiği için saldırıyor. Öyle ki bu faşist klik ortada bir devlet sistemi de bırakmamıştır. Sadece faşist bir kliğin kuralları ve yönetimi vardır. Bilinen devlet sistemi çökmüştür. Bir mafya-çete kliği devletin yerine geçmiştir. Bu açıdan toplumsal meşruiyetini tamamen kaybetmiştir. Gerçekten güçlü bir fiske vurulsa, on binler, yüz binler sokaklara, meydanlara çıksa yerle yeksan olacaktır. Mafyalaşmış, çeteleşmiş, baştan aşağı yolsuzluğa, hırsızlığa, gasba, tecavüze, katliama, suça batmış ve toplumsal desteğini olmayan bu iktidarın toplumsal direniş karşısında dayanacak gücü yoktur.

Faşist iktidar kliği Türkiye’yi dünyanın her türlü suçunun işlendiği, her türden kötülüğün, kirliliğin yaşandığı bataklık bir ülke haline getirmiştir. Özcesi çöküş sürecine girmiş bu faşist iktidar karşısında direnen, demokratik mücadeleyi en etkili şekilde yürüten HDP’dir. HDP’nin direnişi tüm ezilenlere, halklara ve demokrasi isteyen tüm topluluklara cesaret vermektedir Tasfiye edilmek istenmesi de bu duruştan kaynaklıdır.

Deniz Poyraz’ın katledilmesiyle birlikte Kürt halkında önemli bir tepki ortaya çıktı. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin de Deniz Poyraz’ın katledilmesine belli düzeyde bir tepkisi oldu. Kürt halkına ve demokrasi güçlerine topyekun saldırının derinleştiği bu süreçte demokrasi güçlerinin sarsıntı yaşayan AKP-MHP faşizmi karşısında demokrasi ittifakını genişletmesinin önemi nedir?

Türkiye’de demokratik mücadele geleneği gerçekten güçlüdür. Cumhuriyet tarihiyle yaşıt bir demokrasi mücadele tarihi var. Demokrasi ve özgülükler için az bedel verilmemiştir. Öte yandan Türkiye çok kültürlü bir sosyal yapıya sahip. Tekçi, ırkçı milliyetçi faşist ideolojileri, politikaları bu toplum tüm özel-psikolojik savaş bombardımanına rağmen kolay kolay kabul etmiyor ve sindirmiyor. Yüzyıldır Türkiye’yi soykırımlarla-katliamlarla yöneten ırkçı milliyetçi İttihat Terakki zihniyeti, yine de toplumun özgürlük, demokrasi ve adalet taleplerini, demokrasi mücadelesini yok edemedi. Halkların eşit, özgür ve demokratik yaşam özlemini yok edemedi. İttihat Terakki zihniyetinin devamı ve en dehşet halini temsil eden AKP-MHP faşist soykırımcı iktidarı da bu toplumsal gerçekliği istediği biçimde değiştiremiyor, yok edemiyor. Kürt halkı da Türkiye halkları da demokrasi güçleri de her türlü faşist saldırıya karşı on yıllardır direniyor. Önemli sonuçlar da alınıyor fakat arzulanan sonuca gidilemiyor. Özgür Kürdistan, demokratik Türkiye yaratılamıyor. Çünkü her güç kendi kulvarında, çizdiği sınırlarda direniyor. Direniş dinamikleri-odakları bir araya gelerek ortak bir mücadele hattı kuramıyorlar. Böyle olunca da güçlü bir sinerji ortaya çıkmıyor, mevcut mücadele düzeyi sarsıntı yaşayan faşizmi yıkacak bir güce ulaşamıyor.

Deniz Poyraz’ı Kürdistan ve Türkiye halkları, demokrasi güçleri ve kadınlar çok güçlü sahiplendi. Sokağa çıkan ve çıkamayan aslında milyonlar hep bir ağızdan hepimiz Deniz’iz, hepimiz HDP’liyiz, dedi. Toplumun demokrasi güçlerine demokratik ittifak mesajıydı bu aynı zamanda. Soykırımcı sömürgeciliğin Kürt halkı ile Türkiye halkları ve demokrasi güçleri arasında örmek istediği duvar önemli oranda yıkılmıştır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü açısından bu önemli bir gelişmedir. Bir kez daha gördük ki; Türkiye toplumu, Kürt halkıyla birlikte faşizme karşı geniş bir demokrasi ittifakının kurulmasını istiyor. Demokrasi mücadelesi veren güçlerden bunu talep ediyor. Bu talebini Deniz Poyraz’ı, HDP’yi güçlü sahiplenerek ortaya koydu. Demokratik mücadele yürüten tüm güçler halkın, toplumun bu çağrılarına olumlu cevap vermelidir. Zayıflamış, sarsıntı yaşayan faşizmi yıkmak için geniş bir demokrasi ittifakı hızla kurulmalı ve toplumsal direnişe öncülük yapmalıdır.

Faşist iktidar Türkiye’yi kendi çıkarı uğruna büyük bir yıkıma götürüyor; Türkiye’nin toplumsal değerlerini, halkların birlikte demokratik yaşam kültürünü ve tarihini yok ediyor. Halkları birbirine düşman hale getiriyor. Direnen tüm demokratik odakları tasfiye etmeye çalışıyor ve bunun için hiçbir kural tanımadan, her türlü gericiliği arkasına alarak çok vahşi saldırılar yapıyor. Saldırılarla demokrasi güçlerini sindirmeye, iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. HDP’yi tasfiye ederse diğer bütün muhalefeti rahatlıkla ezebileceğini düşünüyor. En çok HDP’ye olsa da bütün sistem içi muhalefete de yoğun bir saldırı var. Faşizm geldiği noktada çok zayıf olduğu için en küçük bir itirazı dahi tehdit olarak algılıyor. Kimsenin can güvenliği olmadığı gibi Türkiye büyük bir yıkıma gidiyor. Toplum bir taraftan kutuplaştırılırken, bu iktidar altında geleceği hakkında bir güvensizlik içindedir. Bu açıdan faşizme karşı demokrasi güçleri bir araya gelip gücünü birleştirir, ortak bir mücadele yürütürlerse kesinlikle başarılı olacaklardır. Faşizm arkasına iç ve dış gericiliği almış olsa da demokrasi güçlerinin arkasındaki yüzyıllık toplumsal direniş geleneği, eyleme geçmiş toplumsal bir hareket bu faşizmi hak ettiği yere gömer.

Peki demokrasi ittifakının aciliyeti bu kadar açıkken bu ittifakın kurulması önünde sizce ne gibi engeller var?

Faşizmden kurtulmanın tek yolu, faşizm karşıtı tüm demokratik güçlerin bir araya gelerek mücadele etmesidir. Basit çıkar hesapları içerisine girilmezse demokrasi ittifakını kurmanın hiçbir zorluğu yoktur. Bir engelden söz edilecekse bu engeli yaratan demokrasi güçlerinin kendisidir. Kapsayıcı, kuşatıcı olmayan zihniyetleri en büyük engeldir. Demokrasi ittifakının önündeki engellerden biri basit çıkar hesaplarıdır. Diğer bir neden ufku olmayan ideolojik önyargılar ve saplantılardır. Milliyetçi, dar parti çıkarları, iktidarcı ve mülkiyetçi histerilerdir. Az olsun benim olsun, faşizme karşı mücadele edelim ama Kürtlerle fazla yan yana görünmeyelim, ya da Kürtler çok yararlanmasın anlayışı, demokrasi ittifakının gelişmesini zehirliyor. Geniş bir demokrasi ittifakını geliştirerek faşizmi yenmenin kuralı bu kalp ve ruh zehirlenmesini hızla aşmaktan geçiyor. Kürtlerin özgürlük ve demokrasi talebini önemsemeyen ve Kürtlerle yan yana görülmekten kaçınma duygusunu ve düşüncesini taşıyanların kalpleri zehirlidir. Gerçek bir demokrasi mücadelesi vereceklerse öncelikle bu zehirden kurtulmaları gerekiyor. Türkiye’de Sol Parti ve CHP içinde bir kesim kendisine solcuyum, sosyalistim, demokratım diyor fakat bu kalp zehirlenmesi yaşıyor. Milliyetçilik korkunç bir zehirdir. Bu zehir faşizmin temel dayanağı, doğal ittifak gücüdür. Bundan ivedilikle kurtulmak gerekiyor. Kendisini sol ve sosyalist olarak tanımlayan bir güç, milliyetçi önyargılarla hareket edemez. Geniş bir demokrasi ittifakının önünde bu tür anlayışlar büyük engeldir. Önemle bu noktalara vurgu yapmamızın sebebi bundandır.

Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen güçler demokrasi, adalet, hukuk ilkeleri üzerinden bir araya gelip mücadele yürütebilse bu faşist iktidar birkaç ay bile ayakta kalamaz. Hiçbir toplumsal mücadele yürütmeden seçimle bu iktidarı yıkarız, diyen CHP anlayışı toplumu büyük bir aldatma içerisindedir. Toplumsal mücadele verilmeden sandık da kurulmaz. Türkiye’de demokratik seçimin olabilmesinin yolu da toplumsal mücadele ile mümkündür. Bu gerçek gün gibi ortadayken sandıkla toplumu aldatmaya, toplumsal mücadeleyi geriye çekmeye, demokratik mücadeleyi ve eylemselliği anlamsızlaştırmaya çalışmak faşizme destek olmaktır. Varlığını sürdürmesine hizmet etmektir.

CHP ve CHP anlayışında olanlar bu anlayışla Türkiye toplumuna, Türkiye’nin demokratik, özgür geleceğine en büyük kötülüğü yapıyor. CHP’nin mücadelesizliği dayatan bu anlayışı mevcut durumda belli oranda muhalefeti de etkisi altına almış durumdadır. Demokrasi mücadelesine çok zarar veren ve derhal mahkum edilmesi gereken CHP’nin bu anlayışına çeşitli çevreler de tutumlarıyla destek oluyor. Demokratik muhalefeti de belli oranda etkileyen CHP’nin bu anlayışı geniş demokrasi ittifakı önünde en büyük engellerden biridir. Allah aşkına faşizme karşı toplumsal tepkinin adı nasıl provokasyon olur, bu nasıl bir akıl yürütme biçimidir? Faşizm toplumsal mücadele ile yenilir. Artık bu gerçeği 10 yaşındaki çocuk bile biliyor. Toplumun tepkisine provokasyon demek faşizme destek sunmaktır. Bunun başka bir anlamı olamaz. Faşizme karşı olan her kesimi kapsayan esnek, kapsayıcı geniş bir demokrasi ittifakı en acil görevdir. İnsanlık tarihine, Türkiye toplumuna, Türkiye’nin demokratik, özgür geleceğine karşı sorumluluk taşıyan herkesin demokrasi ittifakında bir araya gelerek faşizme karşı gücünü birleştirmesi ve toplumsal mücadele içine girmesi gerekiyor. Bunun olması durumunda faşizm yıkılacak, demokratik Türkiye’nin önü açılacaktır.

Kadın düşmanı olan AKP-MHP faşizmine karşı mücadelede kadınlar neler yapmalı?

AKP-MHP faşizmi kadın düşmanıdır. Kadın kırım politikası yürütmekte, kadına her türlü saldırıyı yapmakta ve kadının büyük mücadeleyle elde ettiği kazanımları yok etmek istemektedir. Aslında bu faşizm kadını büyük bir demokrasi gücü olarak gördüğünden en büyük ve en kapsamlı savaşı kadına karşı yürütmektedir. Kadınlar bunu bildikleri ve gördükleri için müthiş direniyor. Türkiye’de ve Kürdistan’da AKP-MHP faşizmine karşı en büyük ve en etkili mücadeleyi yürüten kadınlardır, kadın hareketleridir. Kadınların mücadelesi toplumsal mücadeleyi de sürekli kılıyor. Kadınların mücadelesiyle toplumda umut, cesaret ve mücadele inancı pekişiyor. Gelinen aşamada Türkiye ve Kürdistan kadın hareketi, demokrasi güçlerinin en temel bileşeni, aktif gücü durumundadır. Kadın mücadelesi toplumun her kesiminden kadınları etkiliyor, bilinçlendiriyor, mücadeleci kılıyor. Kadın mücadelesi bu faşist iktidarı temelinden sarsıyor. Kürdistan ve Türkiye kadın hareketine karşı faşist iktidarın vahşi saldırısının nedeni de budur.

Kadın hareketi şimdiye kadar faşist saldırılar karşısında çok sağlam durdu. Kadınlar boyun eğmedi, eğmiyorlar. Her gün sokakta ve isyandalar. Ancak bu mücadeleyi daha ileri bir düzeye taşımak gerekiyor. Türkiye ve Kürdistan kadın hareketi gücünü tam birleştirmeli, ortak mücadele cephesini büyütmelidir. Her kesimden kadınlara ulaşarak mücadelesini yaymalı, her kesimden kadını erkek egemen zihniyet ve sisteme, faşizme karşı mücadele saflarına çekmelidir.

Türkiye ve Kürdistan kadın hareketi, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ve Deniz Poyraz’ın vahşice katledilmesine karşı geliştirdiği dayanışmayı, ortak mücadele anlayışını genel bir mücadele anlayışı haline getirebilir ve süreklileştirebilirse muazzam gelişmelere yol açar. Kazanımlarını korudukları gibi demokratik Türkiye’nin şekillenmesinde başat güç haline gelirler. Kadın zaten mücadelesiyle faşizmin köküne kibrit suyu döküyor. Birleşik kadın mücadelesi bütün toplumu ayağa kaldırır ve böylece sarsılan faşizmin sonunu getirir.