Hüseyin Yeter: HBDH stratejik ittifaktır
Marksist Teori dergisi yazarlarından Hüseyin Yeter, HBDH’nin Türkiye devrimci hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin deneyimlerinin üzerine kurulan stratejiktir ittifak olduğunu söyledi.
Marksist Teori dergisi yazarlarından Hüseyin Yeter, HBDH’nin Türkiye devrimci hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin deneyimlerinin üzerine kurulan stratejiktir ittifak olduğunu söyledi.
Seçimlerden sonra devrim ve karşı devrim arasında sert bir mücadelenin gündeme geleceğine işaret eden Hüseyin Yeter, HBDH’nin, buna önderlik etme görevi olduğunu belirtti.
Marksist Teori dergisi yazarlarından Hüseyin Yeter, Özgür TV’nin da Özgür Yorum programında Serpil Arslan’ın 9’uncu yılını geride bırakan Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin (HBDH) kurulduğu konjonktürü, üstlendiği rol ve günceldeki görevleriyle ilgili soruları yanıtladı.
Öncelikli olarak HBDH hangi koşullarda doğdu, nasıl bir ihtiyacın ürünüydü?
HBDH’nin 9. kuruluş yıl dönümündeyiz. Öncelikle emeği olan, bunun için mücadele yürüten ve ölümsüzlüğe uğurladığımız Delal Amed, Sinan Dersim, Bayram Namaz, Hüseyin Ayçiçek, Ulaş Adalı, Yılmaz Kes, Atakan Mahir ve onlarca devrimciyi saygıyla anıyoruz. Onların mücadelesinin takipçisi olacağımızı söylüyoruz.
Türkiye ve Kurdistan coğrafyasında anti emperyalist demokratik devrim sürecinde bulunduğumuz, halklarımız, işçi sınıfı, kadınlar, gençler için siyasi özgürlüğün baş talep olarak gündemde olduğu tarihsel koşullarda geçtik. Bu mücadelenin bir tarihi vardı. Bu mücadelede stratejik ittifak içinde olan sınıflar ve siyasi güçlerin olması gerekirdi. Tarihin çeşitli dönemlerinde eylem birlikleri, ittifaklar, kısa ya da görece uzun süren mücadeleler yürütüldü. Kurumsallaşma, genişleme, büyüme, maddileşme bakımından süreklilik arz etmedi.
Medya Savunma Alanları ve İstanbul/Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 2016’da HBDH’nin kuruluşu ilan edildi. Tabii ki anlamlı bir açıklamaydı. Medya Savunma Alanları’nda gerilla mücadelesinin, anti sömürgeci mücadelesinin mesajını veriyordu. Gazi’de işçi-emekçilerin, Alevi halkının, ezilenlerin bir ayaklanma ve yine hem Kürdistan’da ve Türkiye’de serhildan mücadelesinin mesajı söz konusuydu.
Faşist sömürgeci rejim, işçi sınıfı ve halklarımıza karşı baskıyı, zulmü ve yasakları sürekli kılmış; hapishaneleri siyasi tutsaklarla doldurmuş; birçok yoldaşımızı şehit etmişti. Silahlı mücadele ve illegal örgütlenme temelinde devrimci bir çizgide birleşik devrim güçlerin arihe ve siyasal mücadeleye karşı görevlerini yerine getirmesi mesajı verildi. Bu tarihsel gün, 12 Mart 1970’nin 45. yıl dönümünde, yine 12 Mart 1995 Gazi ayaklanmasının 21. yıl dönümünde, yine 12 Mart Qamişlo Katliamı’nın 12. yıl dönümünde verilen bir mesajdı.
Özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde bir önderlik göreviyle yüz yüze olduklarını belirttiler. ‘Faşizmi Yıkma ve Özgürlüğü Kazanma’ temelinde yürüyeceklerini söylediler. Bu ittifak tarihsel ve stratejik ittifaktı. Bir cepheleşme hareketiydi. En başta Türkiye Devrimci Hareketi ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında stratejik ittifakın somut bir adımdı. Sözün ötesinde somut bir hal almıştı.
DEVRİMCİLERİN TARİHE KARŞI SORUMLULUĞU
Hangi koşullarda doğduğu bölümüne geldiğimizde, 90’lı yılların Kürt Özgürlük Hareketi’ni imha, devrimci harekete dönük tasfiyeci saldırıları; 2000’li yıllarda hapishanelerde devrimci öncülere, önderlere, kadrolara yönelik bir imha, Kürt Kürt Özgürlük Hareketi’ne dönük tasfiye ve imha politikaları; son olarak 2015’te devreye konulan Çöktürme Planı… İşte bütün bu gelişmeler, devrimci-yurtsever hareketini sorumlu devrimcileri olarak tarihe ve siyasete karşı görevlerini yerine getirme bakımından bir girişkenlik içinde olmaları gerektiğini ortaya koydu. Bunun üzerine kuruluş ilan edildi.
ORTAK DENEYİMLER ÜZERİNE YÜKSELDİ
Tabii ki bunun nesnel koşulları da vardı. Türkiye ve Kurdistan’da iktisadi, siyasi, toplumsal alandaki gelişim dinamikleri, özgürlük talepleri genel bir talepti. Hem Kürtlerin özgürlük taleplerini karşılıyordu hem de işçi sınıfının ancak siyasal özgürlük koşullarında siyasal bilinç ve örgütlülüğü yükseltebileceği gerçeği ortadaydı. Bu özgürlük mücadelesinde devrimci hareket, partiler, gruplar, birleşik bir mücadele yürütmek durumundaydı. Bunun iki temel dayanağının olduğunu söyleyebiliriz. Bir tanesi; Türkiye devrimci hareketinin tarihsel mücadele geleneği ve birikimine dayanmalıydı. 1971’den bu yana hapishaneler başta gelmek üzere sınıf mücadelesinin çeşitli alanlarında büyük zaferler, büyük başarılar ve aynı zamanda geriye düşüşler yaşamış tarihsel bir geleneğe sahipti. Yine 40 yıldır Kürt Özgürlük Hareketi’nin özgün olarak yaratmış olduğu deneyimler söz konusuydu. Bu iki deneyime dayalı kendini var etti. Orada bir gelişme gösterdi. Dolayısıyla birleşik devrim stratejisini şu boyutuyla da düşünebiliriz; emperyalist küreselleşme koşullarında bölgesel devrim zemininin geliştiğini; karşı devrimin birleşik bir saldırıya geçtiğini görüyoruz. Örneğin Rojava’ya dönük saldırıda bütün emperyalistler yan yana gelebiliyor. ABD, Rusya, sömürgeci devletler bir araya gelebiliyor. Dolayısıyla bir ülkenin sınırları içindeki devrimci yükselişin düşmanı, sadece o sınırlar içindeki karşı devrimci egemen sınıflar değil, bunun uluslararası boyutlarını olduğunu da görmekteyiz. Hele hele Kurdistan Özgürlük Mücadelesi bakımından bu çok daha geçerli. Zaten Kürt sorunu başından itibaren uluslararası bir sorun olmanın işaretlerini taşıyordu. Örneğin Kurdistan’ın dört parçaya bölünmesi. İdeolojik bir boyutu da söz konusu.
ŞOVENİZME VE SOSYAL ŞOVENİZME KARŞI MÜCADELE
Kürt Özgürlük Hareketi, Kurdistan’da bir devrimsel süreç yarattı. Bu devrimsel süreç, emekçi solda ve anti emperyalist, anti faşist güçlerde farklılaşmalar açığa çıkarabildi. Sosyal şoven ve şoven bazı etkilenmeler taşıdığını yaşayabildik. Dolayısıyla şovenizme ve sosyal şovenizme karşı mücadelede böyle bir birleşik platforma ihtiyaç vardı.
Yine siyasal anlamda verdiği mesaj söz konusuydu. Kürt özgürlük talebi, Kürt sorunun çözümü, siyasal özgürlüğü elde etmenin kilidi haline geldi. Dolayısıyla bu soruna arkamızı dönmek, ele almamak, mümkün değildi. Bu da kendisini göstermiş oldu.
1980 öncesinde bazı ittifak politikaları izlendi. 82’de Bekaa’da ‘anti-faşist mücadele birliği ‘diye bir deneyim söz konusuydu. Eylem birlikleri yapılmaktaydı.
Devrimci hareketin dağınık ve parçalı, olması aynı zamanda etkisiz olmasını da, sınıflar mücadelesinde bir ocak, etkili bir mücadele geliştirmesi noktasında da bazı dezavantajlar oluşturuyordu. Yine Medya Savunma Alanları ve Rojava Devrimi’nde de görüldü ki; hakikaten temas, dokunma, devrimci örgütler ve partiler arasında yoldaşlaşmayı, birbirinden etkilenmeyi bir etkileşim yaratmayı da gündeme getirebildi. Örneğin HDK, HDP’de demokratik cephede bunu görebildik. Bu devrimci partilerin bir araya gelmesi, sokakta eylemde buluşması, bazı önyargıların ya da kendi dışında görme gibi devrimci yabancılaşmanın kırılmasını da gündeme getirebildi. Tüm bu koşullar, yaşadığımız dönemde devrimcilerin acil olarak bu tarihsel ve siyasal göreve yanıt vermeleri gerektiğini işaret ediyordu.
SOLDAKİ PARLAMENTERİST EĞİLİMLERE PANZEHİR
Geride kalan dönemde yetmezlikler neydi, başarılar nelerdi; geride kalan yılları nasıl değerlendiriyorsunuz?
8 yılda kuruluşunun mayası tuttu. Eylemi, örgütlenmesi ve sınıf mücadelesindeki yeriyle bunun kanıtlandığını gördük. Dolayısıyla birleşik mücadele bilinci ve iradesi gelişti. Geldiğimiz koşullarda bu yeterince maddileşmedi. Bunun bileşeni güçlerin hem sınıf mücadelesinde, siyasal mücadelede maddi bir güç olarak ortaya çıkması bakımından hem de bu bilincin ve iradenin büyümesi, gelişmesi ve genişlemesi bakımından zayıflıklara ve yetmezliklere işaret etmek lazım. HDBDH gerilla ve milislerinin devrimci eylemleri ortada. Türkiye ve Kurdistan’da fiili meşru mücadele çizgisinde, illegal mücadeleye dayalı olarak milis eylemleri 2020’de 65’i; 2021’de 123’ü buldu. Dolayısıyla düşmanın askeri, lojistik, ekonomik alanlarına yönelik sabotajlarla eylemlerini büyütmeye çalıştı. Onun temel sloganı ‘faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazanacağız’ kampanyasıyla sürdü. Dolayısıyla hem kırda hem de kentte biz, HBDH’nin sesini duyduk.
Aynı zamanda Türkiye’de özellikle seçim eksenli, parlamento eksenli emekçi sol harekette gelişen eğilim karşısında da HBDH, panzehir oldu. Şovenizme ve sosyal şovenizme karşı mücadelede; legalist, parlamentarist eğilimlere karşı mücadelede devrimci bir çizgide ısrar etti. Üçüncü cephe denilen mücadelenin kendisine önderlik etmeye çalıştı. Dolayısıyla HBDH, demokratik cephesinde, gençlik cephesinde, kadınlar ve işçiler cephesinde kendi maddileşme örneklerini, kurumlarını yaratmaya çalıştı. Bugün derinleşme ve genişleme süreci içinde de bu maya tutmuştur. Bunu büyütmek, geliştirmek, bileşenlerinin görevi olmalıdır.
KURUMSALLAŞMA VE MÜCADELE ARAÇLARINDA YETKİNLEŞME
Önümüzde yerel seçimler var. Rejim, başta devrimci öncülere olmak üzere devrimci partilere, Kürt ulusal özgürlük güçlerine, tüm toplum kesimlerine saldırıyor. Bunun ardının arkasının kesilmeyeceği görülüyor. Bu koşullar içerisinde HBDH’nin temel öncelikleri nedir?
HBDH’nin bir programı, mücadele perspektifleri, politikaları söz konusudur. Onun bileşenleri eşitsiz olmak koşuluyla çeşitli biçimlerde bu politikaların maddileşmesi koşullarının oluşmasında yer aldı. Güç eşitsizliği söz konusuydu. Bunu biraz anlamak lazım. HBDH’nin bugün önemli temel görevinin birinin birleşik devrim mücadelesi bilinci ve onun kurumları, mücadele araçlarının gelişmesi, yetkinleşmesi ve derinleşmesi gerektiği gerçeğidir. Bu süreç içinde bileşenler içinde ya da bileşenlerin her bir parti ve örgütlerinin içinde HBDH’ye karşı mesafelilik, ilgisizlik, isteksizlik emarelerinin de var olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte, sömürgeci faşist şeflik rejimine karşı mücadelede, mücadeleyi bu hatta, bu çizgide derinleştirmek, büyütmek görevimiz söz konusudur.
HAKLARIN TASFİYESİNE KARŞI MÜCADELE
Yakın zamanda daha kendisine çok büyük bir güvenle belediye seçimlerini kazanacağını uman Erdoğan’a karşı Urfa’da yuhalanma olduğunu gördük. Ekonomik siyasal krizin sonuçlarını, işçi emekçiler cephesinde yıkımlarının olduğunu görmekteyiz. Öyle ki faşist Erdoğan, bir dönemin faili meçhul cinayetlerin baş mimarlarından olan faşist Mehmet Ağar ile Elazığ’da bir araya geldi. Onların mahkemeleri tescilli katil olan insanın davasını beraatla sonuçlandırdı. Dolaysıyla kirli ilişkilerin, kirli insanların sömürgeci rejimle birlikte buna Akşener’i de dahil etmek lazım. MHP ve diğer faşist güçleri de düşünürsek. Önümüzdeki süreçte ekonomik krizin yüküne karşı işçi ve emekçilerin gelişecek olası ayaklanmalarını bastırmak bakımından da Kurdistan’daki bazı kazanımları tasfiye etmek anlamında da bir süreçle, devrimle-karşı devrim arasındaki bir mücadelenin, bir ihtiyacın ortaya çıkacağı görevlerle karşı karşıyayız.
BAŞLICA ÜÇ ALANDA BEKLEYEN GÖREVLER
HBDH’yi başlıca üç alanda bekleyen görevler vardır;
* Seçimlerden sonra Garê merkezli bir saldırının, Kurdistan’da büyük bedellerle kazanılmış mevzileri yok etmek için büyük bir işgalci kirli savaşın başlayacağını, bunun için hazırlık yapıldığını bütün kamuoyu ve biz de yakın olarak görmekteyiz. O halde birinci görevimiz; Kurdistan’daki bu kazanımları sahiplenmek, Kürt Özgürlük Hareketi’nin, PKK’nin gerilla mücadelesinin yanında yer alarak bu sömürgeci faşizmin saldırısını boşa çıkarmak. Onlara anladığı dilden yanıt vermek. Özellikle Kurdistan’a göre cephe gerisi olan batıda, HBDH’nin böyle bir görevle, bir ikinci cepheyle onları meşgul eden, rahatsız eden, onları geriye çekebilecek bir mücadele geliştirme görevi var.
* HBDH’nin fiili meşru mücadele çizgisini, devrimci çizgiyi sömürgeci savaşa karşı mücadeleyi gündemde tutma, kitlelere önderlik etme yönünde hazırlık süreci ve görevleri bulunduğunu söyleyebiliriz.
* Önümüzde IMF politikaları gündemde. Bunun yaratacağı ekonomik yıkımlar olasıdır. Emeklilere öngörülen, öngörülmeyen artışlar vb diğer toplumsal kesimlerde de yansımasını bulacaktır. Seçimlerden sonra hakikaten devrim ve karşı devrim arasında sert bir mücadelenin gündeme geleceğini bilmekteyiz. HBDH’nin, buna önderlik etme görevi var.