Kalkan: Zap ve Metîna’daki gerilla eylemleri 46’ncı yılın nasıl geçeceğinin göstergesi

HPG ve YJA Star gerillalarının son dönemde gerçekleştirdiği eylemlere dikkat çeken PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, gerillaların PKK’nin kuruluş yıl dönümündeki eylemlerinin 46’ncı yılın nasıl geçeceğini gösterdiğini belirtti.

Medya Haber Televizyonunda yayınlanan özel bir programda konuşan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, son günlerde Zap ve Metîna’da gerçekleştirilen eylemlerde Türk ordusunun tarihindeki en ağır darbelerinden birini yediğini söyledi.

Tepê Cûdî’den Tepê Amediyê’ye ve Metîna’ya kadar bütün alanlarda gerçekleştirilen devrimci operasyonların PKK’nin 46’ıncı yıla girişinde neler yaşanacağını gösterdiğini belirten Duran Kalkan, “Halk eylemleri de bunu takip edecek. Gerilla bu eylem çizgisini sürdürecek” şeklinde konuştu.

Kalkan’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Öncelikle tarihi İmralı direnişini ve Önder Apo'yu saygıyla selamlıyorum. Mevcut tecrit durumunda yeni bir şey yok, bir değişiklik yok. İmralı'da işkence, tecrit ve soykırım devam ediyor. Önder Apo üzerinde her türlü baskı sürüyor. Avukatların, ailelerin talepleri, girişimleri cevapsız bırakılıyor ya da uydurma disiplin cezalarıyla geçiştiriliyor. Bütün bunlara dair hukuk çevrelerinin açıklamaları, girişimleri ilgili mercilerce görülmüyor, duyulmuyor. Üç maymun uygulanıyor İmralı sistemini yaratan ve yönetenler tarafından. Bu açık bir durum. Bir suç ortaklığı var. Bunu açıkça ifade ettik. Fakat direniş de bu saldırıların düzeyini aşacak şekilde devam ediyor. İmralı'da duruş, yaşam başlı başına bir direniş; insanlığa özgürlük ve kurtuluş yolunu gösteren bir direniş.

ÖNDERLİĞE ÖZGÜRLÜK KAMPANYASI ÖNEMLİ BİR DÜZEY KAZANDI

Diğer yandan ise tabii Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü amacıyla 10 Ekim'de ilan edilen bir küresel Özgürlük Kampanyası var. Bu kampanya her alana yayıldı. Gerçekten de bir küresel özgürlük kampanyası, demokrasi hareketi haline geldi. Bunu bütün değerlendirme yapanlar böyle ifade ediyorlar, vurguluyorlar. Önemli bir düzeyi kazandı. Bu süreçte de bu yönlü yeni gelişmeler olduğu. Aslında insanlık ayakta diyebileceğimiz bir durum var. Kürt halkı, kadınları ve gençleri Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü temelinde zaten ayakta. Fakat insanlık da ayakta. Dünyanın dört bir yanında. 10 Ekim'den bu yana kampanya yayılıyor. Yüzlerce kurum güç kattılar. Her gün birkaç yeni açıklama oluyor ben de katılıyorum diye. İnsanlığın en çok tanıdığı çevreler, aydınlar, siyasetçiler, hukuk çevreleri, akademisyenler, sanatçılar, toplumun her kesiminden insan var. İnsanlığın beyni, ruhu, yüreği diyebileceğimiz bütün kesimler bu özgürlük kampanyasına katılım gösterdiler. Kadınlar öncülük ediyor.

Geçen hafta yapılan Dünya Gençlik Konferansında da bu ortaya çıktı. Gençlik bu mücadeleyi üstlendiğini, omuzlarını yürüteceğini ve zafere götüreceğini Paris'te yaptığı konferansla ilan etti. “Önder Apo'ya özgürlük hemen şimdi” dediler. Bu çok önemli, büyük bir olay. Gençlik ve kadınlar bu biçimde sahiplenir ise elbetteki o mücadele büyür, gelişir, zafere gider. Hiç kimse durduramaz.

Yine açıklamalar, katılımlar çok, eylemler de yoğun. Toplum da ayakta. Avrupa'daki Kürt gençliği, kadınlar sürekli eylem halindeler. Kurdistan parçaları da öyle, Rojava toplumumuz da öyle. Bakur’da da eylemler oldi. Gemlik yürüyüşü ile mücadele edildi. Ciddi bir biçimde toplum tutumunu koydu. Önder Apo'yu nasıl sahiplendiğini, İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemine nasıl karşı olduğunu net bir biçimde gösterdi, irade beyanında bulundu. Bu oldukça önemli.

ZİNDANLAR DA AKTİF OLARAK KAMPANYAYA KATILIYOR

Şimdi işte zindanlarda da ses geliyor. Zaten zindanda duruş, yaşam bir direniştir. Kampanyaya katılmak üzere devrimci tutsaklar, dönüşümlü açlık grevi başlattıklarını, eyleme geçtiklerini, bu mücadelede kendilerinin de aktif yer alacağını ilan ettiler. Zaten duruşlarıyla, yaşamlarıyla, günlük mücadele halindeki tutumlarıyla zaten kampanyanın bir parçasıydı ama şimdi aktif parçası haline geliyorlar. Oldukça önemli yaygın bir durum var. Çeşitli etkinliklerle de sürüyor bu durum. İşte 25 Kasım Kadına Karşı Kadın Üzerindeki Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde kadınlar sokakları doldurdular. Özgürlük talep ettiler. Yani kadın özgürlüğü için en çok mücadele eden, onun felsefesini, ideolojik ilkelerini jineoloji ile en net bir biçimde ortaya koyan taraftır. Dolayısıyla kadın özgürlüğü için yürütülen mücadelelerin hepsi İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemine karşı mücadeledir. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için mücadeledir. Kadın özgürlüğüyle Önder Apo gerçeği bu düzeyde iç içe bir bütünlük ifade ediyor.

BU KAMPANYA HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK KAMPANYASI

Parti yıl dönümü kutlamaları oldu. Her alanda insanlar yani sokakları doldurdular, meydanları doldurdular. Tabii en öne çıkan talep Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüdür. Bunu Kürt toplumu, kadınları, gençleri öncülüğünde her alanda haykırıyor, net bir tutum koyuyor, irade beyanında bulunuyor. PKK’yi sahiplenmek zaten Önder Apo'yu sahiplenmek ve fiziki özgürlüğünü istemek oluyor. Bu düzeyde gelişmeler var.

Mevcut kampanyanın yürütülmesinde önemli bir düzeyi ortaya çıktı. Başlangıç görkemliydi. Yayılması da o düzeyde oldu. Yeni planlamalarla büyütmek gerekiyor, çeşitlendirmek gerekiyor, zenginleştirmek gerekiyor eylem biçimlerini. Bu yönlü tartışmalar var, değerlendirmeler var, açıklamalar oluyor işte her katılım bir zenginlik yaratıyor, çeşitleniyor. Bunu daha yürüteceklerini de kampanyayı organize eden, yürütenler açıkladılar, “ikinci aşamasına geçeceğiz” dediler. Onun çerçevesini açıklıyorlar.

Bu kampanya Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için bir kampanya ama herkes için bir özgürlük kampanyası, küresel bir özgürlük kampanyası. Böyle bir eylem içinde onun düşüncesiyle, ruhuyla, dinamizmi ile herkes kendini eğitiyor, özgürleştiriyor. Dolayısıyla büyük bir özgürleşme mücadelesi, özgürleşme hamlesi kampanyası gelişiyor. Bu her türlü eylemi içine alan bir kampanyayı sadece çok zengin eylem biçimleriyle sürdürebilecek bir kampanya. Bunların böyle gelişeceğine inanıyoruz. Her kesimin imkanlarını en etkili kullanarak, bir de zenginleştirerek, eylem biçimlerini çeşitlendirerek, büyüterek eylemleri geliştireceğine inanıyoruz.

Bu ilk defa böyle büyük bir kampanya oluyor. Bu bir halklar kampanyası, ezilenler kampanyası. Kadınların, gençlerin, işçi ve emekçilerin, aydınların, sosyalistlerin, devrimcilerin. Emekçilerin bir kampanyası. Özgür halk kampanyası yani halkların iradesi ortaya çıkıyor.

HER ŞEY KAPİTALİST MODERNİTE DEĞİL

Özgür halk iradesi ise küresel olarak sürece aslında müdahale ediyor. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü isteme çerçevesinde böyle bir hedefe bağlanarak kendi iradesini ortaya koyuyor. Bunun önünde hiçbir engel yoktur. Bunun ne kadar büyüyeceği, gelişeceği çok açık. O bakımdan daha çok büyüyecek, gelişecek. Daha önce de ifade ettik açıklamaları oldu. 46’ncı mücadele yılında biz bu kampanyayı her alanda çok daha büyüteceğiz, hareket olarak yapacağız. Bunu halk olarak yapacağız. Kadın ve gençlik hareketi olarak yapacağız. İnsanlık sahip çıkıyor, inanıyoruz ki dünyanın bütün ezilenleri, kadınları, gençleri tüm özgür ve demokratik insanlık yapacak bunu. Yani böyle bir bütünlük doğuyor, bir ittifak doğuyor, bir ilişki sistemi, ortak bir ruhsal şekillenme, duygu şekillenmesi, düşünce birliği, bir dayanışma ortaya çıkıyor. İnsanlık dayanışması… En demokratik, en özgürlükçü bir dayanışma. Bu yeni bir dünya demek. İşte alternatif dünya bu. Demek ki her şey kapitalist modernite değil. Uluslarası komployu ortaya çıkaran ve yürütenler değil. 25 yıldır İmralı işkence ve tecrit sistemini bu zulüm, cendere biçiminde yürütenler değil. Dünya onlardan ibaret değil. Evet, bugünün dünyasının bir parçasıdırlar ama alternatifsiz değiller. Sonuna kadar dünyanın böyle olacağını iddia edenlerin yanıldığı ortaya çıktı. Öyle olmayacak. Yeni bir dünya adım adım doğuyor. Böyle hem de çok özgürlükçü, çok demokratik, çok görkemli, çok coşkulu ve heyecan verici. Dikkat edilirse bu eylem kampanyası tarihin en heyecanlı eylem kampanyası oluyor, insanları büyük bir coşku, heyecan içerisine çekiyor. Bu temelde kampanyaya katılan, kampanyaya güç destek veren herkese teşekkür ediyorum ve parti yönetimimiz adına selamlıyorum. Önümüzdeki süreçte mücadeleyi daha çok büyütecek, güçlerine zengin olacaklarına inanıyor, başarılar diliyorum.

PKK’NİN HER YILI BİR ÖNCEKİNDEN DAHA BÜYÜK ZAFERLERLE DOLUDUR

PKK’nin kendi resmi kuruluşunun 45’inci yıl dönümünü parti bayramı, Ulusal Direniş Bayramı olarak tanımlıyoruz. Başta Önderliğimiz olmak üzere tüm yoldaşların, gerilla güçlerimizin, kadınların ve gençlerin, halkımızın ve dostlarımızın parti bayramlarını, Ulusal Direniş Bayramlarını kutluyorum. Haki Karer yoldaşla başlayan bugün tarihi Zap direnişinde kahramanca savaşarak şehit düşen yoldaşlara kadar tüm parti şehitlerimizi, kahramanlarımızı, özgür insanlığın, özgür Kürt'ün yaratıcılarının saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. 46’ncı yılda da özgürlük için mücadele eden herkese üstün başarılar diliyorum. Başarılı olacaklarına da inanıyorum. 45'inci PKK yılı gerçekten de ideolojik, siyasi ve askeri bakımdan çok hareketli, çok yoğun bir mücadele yılıydı. Bunu herkes gördü, yaşadı. PKK’nin her yılı bir önceki yıldan çok daha yaygın, büyük, güçlü, zaferlerle dolu mücadele yılı oldu. Her yılın öncekine göre zorlukları da çoktur. Büyüklüğü de fazladır. Zenginliği de fazladır, kazanımları da fazladır. Bu açık bir gerçek. Önder Apo da  PKK yıllarını böyle tanımladı zaten. Fakat şöyle dedi PKK ile yaşam çok daha iyi ve güzel. Çok daha insanca, çok daha demokratik. Bu açık bir gerçek. Bu halde demek ki PKK’nin varlığı yaşamı güzelleştiriyor. İyi kılıyor. Neden? Çünkü özgürleştirir. Özgürleşmek, güzelleşmek, iyileşmek anlamına geliyor. Önder Apo onu da ifade etti zaten. “Mücadele eden özgürleşir, özgürleşen güzelleşir” dedi. Güzelleşen de sevilir. Bu  sevgi ve saygı görmenin temel kuralı ilkesi. Buna Apocu ilke diyelim. Apocu sevgi ilkesi, Apocu özgürlük ilkesi.

SAVAŞ BARONLARI EYLEMSİZLİK KARARIMIZI FIRSAT BİLDİ

Şimdi 45’inci yılın önemli olayları nelerdi? 45'inci yıla biz planlı girdik, örgütlü girdik, hazırlıklı girdik. Büyük mücadele iddiasıyla girdik. Geçen yıl kışında da Zap, Avaşin ve Metina merkezde olmak üzere gerilla büyük bir direniş yürüttü. Kahramanca savaştı, ağır darbeler vurdu. Tabi kışın olumsuz bir olayla karşılaştık. 6 Şubat'ta deprem oldu. O acı verici bir durumdu. Gerçekten de ona karşı el birliğiyle dayanışmacı bir tutum gelişsin diye hareket olarak eylemsizlik ilan ettik. Seçimlere kadar da uzattık bunu. Bu yürüttüğümüz savaş üzerindeki hakimiyetimizi, mücadeledeki irademizi, savaşı önemli sorunların çözümü için geliştirdiğimiz için kanıtıydı. Öyle bazıları gibi varlığını, iktidarını, çıkarını savaşa bağlamış güç değiliz. Savaş baronu değiliz yani. Fakat bizim eylemsizlik tutumumuza karşı savaş baronları saldırılarını daha çok artırarak cevap vermeye çalıştılar, fırsat bildiler. Bir yandan halkın deprem nedeniyle yaşadığı ağır acıya aldırmadılar. Diğer yandan da Partimizin eylemsizlik kararını, hareketimizin eylemsizlik kararını, gerillanın eylemi, bu karara uyma durumunu, eylemsizliği fırsata çevirmeye çalıştılar. Bu kadar zayıflar, zavallılar, fırsatçılar yani. Ama biz bütün bunlara rağmen belirtilen zaman süreci içerisinde verdiğimiz sözlerin gereğini yerine getirdik. Aldığımız kararlara uyduk ve uyguladık. Hareket olarak tutumumuz bu.

Seçimler önemli bir olaydı. Büyük bir mücadeleye sahne oldu. Bazı ciddi hatalar, eksiklikler oldu. Bir de şu açıktı, sonu belli seçimdi. Çok iyi organize olunmazsa zaten sonucun böyle olacağı önceden ortaya konmuştu. Tayyip Erdoğan iktidar gücüne dayanarak, bir de savaş gerçeğine dayanarak zaten her şeyi önce ayarladı. Ne kadar seçim oldu, o bile tartışmalıdır. Zaten adil, eşit bir seçim olmadı. O anlamda, yani Tayyip Erdoğan yönetiminin değişmesi anlamında bir sonuç çıkmadı ama ciddi darbeler yedi.

Kürt halkı ve demokratik güçler birlik halinde iyi bir seçime girdiler. Güçlerini koruduklarını ortaya koydular, gösterdiler, kanıtladılar. Kürt halkı tarihsel duruşunu, özgürlük talebini seçim sonuçlarıyla bir kere daha gösterdi, iradesini bir kere daha ortaya koydu. Özgürlük istiyor. Bütün alanlarda, Kurdistan'da böyle bir duruş ortaya çıkardı. Demokrasi blokunun, Emek Özgürlük Blokunun bu düzeyde seçimi kazanması oldu. Aslında böyle bir gerilemenin, zayıflamanın olmadığı, bu kadar baskıya, zulme rağmen halkın iradesini koruduğu, özgürlük talebinde ısrarlı olduğu bir kere daha net bir biçimde görüldü. Şimdi seçim sonrası mücadele sürüyor. AKP-MHP faşizmi, Tayyip Erdoğan ve cumhur ittifakı faşizmi haline getirerek yeniden örgütledi, saldırılarını sürdürüyor. Bu temelde iktidarını saldırılarla koruyor. Buna karşı da çok yönlü bir direniş ortada. Biz bütün bunlara karşı direndik. Askeri olarak gerilla kahramanca direniyor, öncülük ediyor. Zap’ta kanıtlamıştır. Bir tepeyi bile alamadılar. Türk ordusu NATO'dan aldığı o bütün desteğe rağmen, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girişini pazarlık konusu yapıp oradan aldığı askeri destekle saldırmasına rağmen bir tepeyi bile işgal edemedi. Çakılıp kaldı deniliyor. Kilitlendi. Adını kilit hareketi koymuşlardı, kendileri kilide düştüler, yani kilitlendiler.

KAMPANYA STRATEJİK BİR MÜCADELE

Çok açık bir biçimde gerilla savaşı her tarafa yayıldı. Kuzeyin bütün alanlarında gerçekleşti. Bu çok önemli bir durum. Kadın ve gençlik mücadeleleri gelişme gösterdi. “Jin Jiyan Azadî” devrimi yaşandı. Rohilat ve İran merkezli olarak bütün dünyaya yayıldı. Bu tabii Jineolojinin geliştirdiği bir sloganı, psikolojik bakış açısını, felsefeyi ifade ediyordu. Dünyaya yayıldı. Küresel bir özgürlük hareketi oldu. Evet güncel olarak katliam yaptılar bazı çevreler ama bir kere zihniyet oluştu, hareket gelişti yani. Bu çok açık.

Diğer yandan 10 Ekim kampanyası var. AKP-MHP faşizminin faşist saldırganlığa karşı Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünün ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen küresel bir kampanya görkemli başladı ve 46’ncı yıla daha büyük bir umutla, iddiayla, iradeyle Kürt halkının ve dostlarının girmesini sağladı. Bu büyük bir çıkış, stratejik bir mücadele. Bu düzeyde de sonuç verecek, ona inanıyoruz.

ROJHAT VE ERDAL’IN EYLEMİ..

Bazı gelişmeler, diğer eylemler oldu. Ankara'da İçişleri Bakanlığı bu kadar korunmasına rağmen, bu faşist işkence ve zulmün karargahı, Rojhat ve Erdal yoldaşlar tarafından başarılı bir biçimde başka hiç kimseye zarar vermeyecek şekilde vuruldu. Adeta beyninden vurulan TC devleti temellerinden sarsıldı. Bu neyi ifade etti? Gerillanın gücünü gösterdi. Kürt gençliğinin iradesini ortaya koydu. Kürt insanının öfkesini ve tepkisini bir kere daha açık etti. Yani ne kadar faşist, soykırımcı, sömürgeci zulüm, saldırı olursa buna karşı seyirci kalmayacak. Vurulacak. Bu ortaya konuldu. Bunun karşısında Rojava'ya saldırıyor düşman. AKP çaresizdir. Rojava'ya saldırarak, tutuklamalar yaparak, Gazze halkının kanından çıkar sağlamaya çalışarak kendini ayakta tutmaya çaba harcıyor. Geri ve ahlaksız bir duruma düştü. Hem sebebi oldu. Gazze'de bu çatışmanın, bu kadar kan dökülmesinin birincil suçlularından oldu hem de oradan kendi iktidar ömrünü yaşatmak için çıkar sağlamaya çalıştı. Kendini oraya dayandırarak güçlendirmeye çalıştı. Bu kadar zavallı kıldı.

46’ncı yıla giriş 45'inci yılın kazanımlarını ortaya koyuyor Kürt toplumunun dostlarının, dünyanın dört bir yanında insanlığın. Önderlik ve PKK gerçeğini nasıl anladığı, nasıl sahiplendiği, Önderlik ve PKK’nin özgürlük ve demokrasi çizgisinin de nasıl bir mücadeleye girdiğini ortaya koyuyor. Bu 45’inci yılın büyük kazanımı kuşkusuz önceki yıllarla geldi. Ama en son 10 Ekim kampanyası net bir biçimde ortaya koydu ki 45 yıl önce kurulmuş bir küçük grubun direnme mevzisi olarak şekillendirdiği PKK bugün küresel bir hareket konumunda. İstediği kadar terör örgütü desinler, istedikleri kadar Almanya benzeri güçler yasaklamış olsunlar, bunların hepsini aşıyor, mücadeleyi Kurdistan'ın dışına da taşırıyor. Bölgesel kılmaktan öteye küresel hale getirdi özgürlük hareketini. Özgürlük mücadelesini küresel bir mücadele kıldı. Yani 45'inci yılda PKK’nin küresel bir özgürlük ve demokrasi hareketi haline gelmesi netleşti, kesinleşti. Bu açık bir durum. Tabii bir anda olmadı. Ondan önceki gelişmeler bunu ortaya çıkardı. DAİŞ karşısındaki savaş, Rojava devrimi, kadın özgürlük mücadelesi, gençliğin mücadelesi, gerillanın mücadelesi adım adım bütün bunları ortaya çıkardı. Ama 45’inci yılda artık PKK çizgisinin, Apocu paradigmanın bir küresel çizgi paradigma olduğu, bütün ezilenlerin kurtuluş yolunu gösterdiği, bütün ezilenler tarafından belli düzeyde anlaşıldığı, benimsendiği, bu temelde bir küresel duruşu, mücadeleyi ortaya çıkardığı kanıtlandı, ispatlandı.

KÜRTLER DÜNYA ÖZGÜRLÜK HAREKETİNE ÖNCÜLÜK EDİYOR

Bu en büyük bir gelişme. Artık daha önce de ifade ettik, “Jin, jiyan, azadî” ile insanlık Kürtçe yürüyor dedik. Daha bundan büyük gelişme mi olur? Kürt insanları için, insan için, Kürt halkı için, Kürt kadınları için bundan daha büyük bir şey mi olur? PKK 45 yıl önce böyle bir direnişe karar verirken Kürtler kendilerine baskıdan kendilerine Kürt'üm diyemiyorlardı. Utançtan diyemiyorlardı. Kendi kimliklerinden kaçıyorlardı. Kimliklerini gizliyorlar, kültürel soykırıma oto sansürle yatıyorlardı. Bütün bunlar, bu ruhu, bu düşünceyi, hepsini kırdı. Çok köklü bir değişim, kişilik devrimi, insanlık devrimi ortaya çıkardı. PKK bu 45 yılda öyle bir Kürt'ten şimdi Dünya özgürlük hareketine öncülük eden bir Kürt'ü ortaya çıkardı. Dünya gericiliğinin adeta zemini haline gelmiş olan Kurdistan’ı özgürlük kalesi, özgürlük öncüsü yaptı. Bundan daha büyük gelişme olabilir mi? Bundan daha büyük kazanım olabilir mi? Olamaz. Bu 45’inci yılda gerçekleşen nedir? Netleşen kesinleşen nedir? 45’inci yılda şu kesinleşti ki tehlike artık bir küresel hareket, Apocu çizgi bir küresel çizgiyi yıkacağız, diyenler boşuna laf ediyorlar. Onların hepsi boştur. Bırakın PKK’yi yok etmek, zayıflatmak bile mümkün değil. Dikkat edilirse büyüyor, gelişiyor ve yayılıyor. Bu çok daha fazla böyle olacak ve önümüzdeki süreçte zafer kazanacak. Bu paradigma önünde, bu ruh, duygu, düşünce, bu irade önünde hiçbir gericilik duramayacak. Hepsi tuz buz olacak. Zafer kazanan kesinlikle çizgisinin olacak.

KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARI…

Bu yılki Ulusal Direniş Bayramı kutlamalarında bazı farklılıklar var mıydı? Vardı. İnsan şunu çok net görüyordu. Coşku, heyecan çok fazla, irade çok ortada. Halbuki bir yanda bu kadar baskı var, zulüm var. Ezilme var, insanlar katlediliyor, sokakta her türlü hakarete uğruyor, zindanlara doldurulmuş, yurtdışına sürülmüş. Uğramadığı baskı, hakaret kalmamış. Ne olması gerekir? Ezilmesi gerekir. Suskunlaşması gerekir. Karamsar, umutsuz hale gelmesi gerekir. Normalde bakınca bunun sonucunda baskıyı uygulayanlar da bunun için yapıyorlar. Peki somut durum ne? Pratikte tam tersi. Öyle bırakın karamsar olma, zayıflama, büzülme, geri çekilme, tam tersine ileri atılma var. Daha çok mücadeleci hale gelme var. Coşku çok daha yaygın, çok daha güçlü. Umut çok daha güçlü. İnsanlar acıyı bal eyliyorlar. Evet zulüm, baskı görüyorlar ama direniyorlar. Bedel ödüyorlar ama bunun karşılığını alıyorlar. Yeni bir ruh, duygu, yeni bir yaşam tarzı kazanıyorlar. Gelişme sağlıyorlar. Bunu açık görüyorlar. Bu bakımdan, yani coşku, umut her zamankinden fazladır. Büyük kutlamalar oldu her alanda. Avrupa'nın dört bir yanında oluyor. İşte Rojava Kurdistan'ın tümü ayakta. Her alanda Kürtler yaşadıkları yerde duruma göre yani irili ufaklı hep hareket halindeler. Bu günü kutluyorlar. PKK'yi anlamaya çalışıyorlar. Önder Apo gerçeğini anlamaya çalışıyorlar. Kendilerini PKK düşüncesiyle, ruhuyla donatmaya çalışıyorlar. Belki de milyonlarca insan birkaç gündür ayaktadır. Ki o milyonları bulur. Ama esas olan niteliktir. Bu duruma gerilla direnişi getirdi, halk direnişi getirdi, önderlik paradigması getirdi. 10 Ekim küresel özgürlük kampanyası getirdi. Kampanyanın verdiği ruh, irade, umut insanları bu kadar coşkulu ve heyecanlı kıldı, bu kadar sokağa döktü, meydanları doldurur hale getirdi. Herkesin elinde PKK bayrakları, PKK şarkılarıyla yürüyorlar. Önder Apo'nun söylediğini tekrarlıyorlar. PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü ve de güzel. Çok güzel hem de. Açık katılım yaptı bir grup genç kadın. Hem de parti yıl dönümünde. Zekiye Alkan kendini yaktığında ne demişti? Newroz böyle kutlanır demişti. Şimdi PKK'ye katılanlar da onu söylüyorlar. 27 Kasım'a böyle katılınır diyorlar. Parti Bayramı böyle kutlanır. PKK yıl dönümüne böyle cevap verilir. Çok değerli, çok saygılı bir durum. Hepsini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Parti bayramımızı kutlayan herkesin parti bayramını parti yönetimimiz adına ben de kutluyorum. Duruşlarını, tutumlarını selamlıyorum. Bu bize de büyük bir güç verdi. Şunu gördük. Bu toplumu kimse geri götüremez. Hiçbir baskı, zulüm, katliam, özgürlük amacından uzaklaştıramaz Özgürlük iradesini kıramaz, zayıflatamaz. Bu 27 Kasım kutlamalarında bir kere daha ortaya çıktı. Gerilla sahaları da buna katıldı. Coşkuyla, heyecanla, eylemleriyle olduğu gibi törenleriyle de katıldılar. Artık hiç kalmadılar ya da ortaya çıkamıyorlar diyenlere karşı bir küçük yanıt olsun istediler. Durum bu. Bunlar heyecan ve umut verici.

46’NCI YIL MÜCADELESİ DAHA BÜYÜK OLACAK

Bu neyi gösteriyor? 46’ncı yıl mücadelesi daha büyük olacak, daha güçlü olacak, daha zengin olacak yöntemler bakımından. Araçlar bakımından daha yaygın olacak. Dünyanın her tarafına yayılacak. Zaten ifade ettik ya küresel özgürlük kampanyasıyla giriyoruz 46’ncı yıla. Bu yıl küresel özgürlük kampanyası temelinde bir mücadele yılı olacak. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorunun çözümü temelinde seferberlik düzeyinde mücadele edilen bir yıl olacak. 10 Ekim iradesi, kararlığı buydu. 46 yıl boyunca bu irade ve kararlılık hükmünü icra edecek. Bir bütün olarak kadın ve gençlik öncülüğünde halkımız, dostlarımız böyle bir mücadele içinde olacak. Hareket olarak, başta gerilla olmak üzere böyle bir mücadeleyi zafer çizgisinde en ileri düzeyde yürüteceğiz. Buna başka türlü yaklaşılması, bunun başka türlü anlaşılması kesinlikle olmayacak. Bunu net ifade edebilirim. Hedefimiz kesinlikle kampanyayı geliştirmek, yaymak ve zafere götürmektir. Sonuç alacağız. Bu ne anlama geliyor? Herkes mevcut eylemsel duruşunu daha da büyütecek, geliştirecek, zengin kılacak. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi büyüyecek, kilitlenecek. Tabii ki faşizm darbe yiyecek. Herkes olduğu yerde eylemleri, eylemleriyle AKP-MHP faşizmine darbe vuracak, onu genişletecek.

Geçen yılın seçimleri ile bir şey çıkmadı ama sadece seçim ile sonuç alınacak diye bir şey yoktur. Mücadele her yerde sürüyor, çok yönlü sürüyor ve bu mücadele mücadelenin AKP-MHP faşizmini yıkma gücü vardır. Hedefimiz kesinlikle bu. Bu temelde her alanda mücadeleyi geliştireceğiz. Herkes şunu bilsin. Gerillamız kahraman, gerillamız böyle bir mücadeleye kesinlikle öncülük edecek daha büyük eylemleriyle, devrimci operasyonlarıyla AKP-MHP faşizmine, sömürgeci soykırımcı güçlere daha ağır darbeler vurarak bunu başarılı bir biçimde yapacak.

GERİLLA DİRENİŞ BAYRAMINI EN GÜÇLÜ BİÇİMDE KUTLADI

PKK’nin 45’inci yıl dönümünü en anlamlı, en güçlü bir biçimde gerilla kutladı. Bunu törenleriyle, kutlama sözleriyle değil, sadece eylemleriyle yaptı. Hem de en tarihi eylemleriyle. 20 Kasım'dan başlayarak devam eden Zap, Metina merkezli devrimci operasyonlar var. Türk ordusunun tarihsel olarak en ağır darbelerden birini yediğini açıkça söyleyebiliriz. Zaten bilançolar ortaya konuyor. İnkar da edemiyorlar. HPG-BİM Merkez Karargahımız bütün sonuçları ortaya koyuyor. İşte zaferin bütün alanlarında Tepe Cudi’den, Tepe Amediye’ye Metina’nın bütün alanlarında üst üste devrimci operasyonlar, devrimci eylemler gelişti. Ağır darbeler vuruldu. Eylemlerde 10, 20, 40 düşman askerinin etkisiz kılındığı ifade edilen, sonuçları öyle ortaya koyulan eylemler oldu. Bunlar açık gerçekler. Bu bakımdan 46’ncı yıla girişin gücünü, bu yıl olacakları, nelerin yaşanacağını gerilla eylemleri ortaya koydu. Halk eylemleri de bunu takip edecek. Gerilla bu eylem çizgisini sürdürecek.

Bu eylemleri kuruluş yıl dönümünü kutlamak için yaptı. 46’ncı yıla karşılama olarak yaptı. 46’ncı yılı selamlama olarak yaptı. Fakat sadece bununla sınırlı değildir. 46’ncı yılın eylem çizgisini ortaya çıkardı. Aslında 1 Ekim Ankara eylemi bunları tetikleyen, yeni bir süreci askeri açıdan başlatan bir eylemlilikdir diyebiliriz. Bir çok gerilla kaynağı durumu böyle değerlendirdi. Şimdi bu eylemler bunu daha çok kanıtlıyor. Bu temelde ben öncelikle. Tabii HPG ve YJA Star gerillalarını, başta Merkez Karargah olmak üzere tüm karargah ve komuta güçlerini başarılı mücadeleleri çerçevesinde selamlıyorum. 20 Kasım'dan bu yana Zap’ta ve Metina' da gerçeklestirilen düşmana tarihinin en ağır darbelerini vuran eylemleri kutluyorum. Bu eylemleri, emeği geçen herkesin başarısını parti yönetimimiz adına kutluyorum. Şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. İlan edildi. Andok yoldaş, Ciwan yoldaş. Botan yoldaş, Agit yoldaş şehit düştüler. Kuşkusuz savaş bedelsiz olmuyor. Öyle kolay bir iş değil. Bilanço bir cümleyle, birkaç rakamla ifade ediliyor da ama savaşı hazırlamak, yapmak öyle kolay olmuyor. Zorlukları yenmeyi, engelleri aşmayı gerektiriyor. Büyük cesaret ve fedakarlık istiyor. Bedel ile oluyor ve bu bedeli Kurdistan Özgürlük Gerillası Apocu fedai çizgisinde. Şimdiye kadar 40 yıldır verdi. 15 Ağustos Atılımının 40’ıncı yılıydı. Bu yılda daha büyük bir umutla, iradeyle kararlılıkla vermeye devam ediyor. Bu çok açık bir gerçek bu bakımdan. Her şeyin çok kolay olduğunu kimse sanmasın. Gerilla gerçeğini iyi anlamak lazım. Dolayısıyla bu gerilla mücadelesinin etkilerini iyi görmek gerekli. Önce de ifade ettim. 45’inci yılda bir tepeyi bile bütün gücünü ortaya koymasına rağmen, ele geçirme, alma gücünü gösteremedi bu ordu. Ordunun NATO’dan en çok destek aldığı yıllardan birisi oldu. Bu geçtiğimiz yıl şantaj yaparak istedi. İsveç, Finlandiya olaylarını pazarlık yaparak, başka pazarlıklara girerek her türlü desteği almasına rağmen sonuç ortadadır. KDP ihanetinin her türlü desteğine rağmen sonuç ortadadır. Ortaya çıkan ne? Türk ordusunun devrimci operasyonlarla var olduğu yerlerde ezilmesi nedir? Gerilla ezecek o görülüyor, temizleyecek. Geçen kış birçok alanı boşalttılar. Şimdi bazıları bu sefer biz öyle yaptık, yapmayız, ele geçiririz hesabı yapıyorlardı. Değişiklikler yapmışlar. Bazı sözde generaller öyle açıklamalar yapıyorlar. Arkadaşlar bilgi veriyor, karargah bilgilendiriyor bu konuda. Şimdi ne oldu? Sen çekilmezsen sonucu bu olur işte. Birileri seni oradan çıkarır, süpürür atar. Gerillanın iradesi, vuruş gücü süpürüp atıyor işte.

AKLI OLAN TÜRK ORDUSUNUN TUTTUĞU YERLERDEN UZAK DURUR

Bu Tayyip Erdoğan yönetimine aldananlar, vatan millet Sakarya edebiyatına inananlar, para karşılığında bu işe girenler, Kürt kanı akıtmak için bu alanlara gelmiş olanlar hem ne kadar kötü bir iş yaptıklarını hem de nasıl tehlikeli bir süreçle karşı karşıya olduklarını iyi görsünler. Akılları varsa bu işten vazgeçsinler, geri çekilsinler. Bu noktada KDP yönetiminin işbirlikçi, ihanetçi, çıkarcı tutumuyla aldatılanlar da uzak dursunlar. Aklı olan TC'nin Türk ordusunu tuttuğu yerlerden uzak durur. Kendini korumak isteyenler uzak dururlar. Uzak durmazlarsa ne ile karşılaşacaklarını mevcut eylemler gösterdi.

Duyuyoruz Bakur’dan korucular getiriliyor diyorlar. Dönem dönem değiştiriliyor, belli sürelerle oluyor. Bakur’un her alanından getiriyorlar. Botan'dan Serhat'a kadar diğer yerlere kadar ise Türk ordusu yanında KDP ve korucular olmazsa hiçbir yerde duramıyor, yaşayamıyor, var olamıyor. Şimdi artık var olanların ne kadarı korucudur hiç bir açıklama yapılmıyor. Mesela asker olarak az da olsa bir teğmen vuruldu, bilmem onbaşı ya da çavuş vuruldu, başçavuş vuruldu diyorlar ama bir korucu vuruldu demiyorlar. Halbuki oralar korucu dolu. Onların vurulduğunu açıklama gereği bile duymuyor. Hizmet ettikleri AKP yönetiminin kendilerine verdiği değer budur. Ama bu güçler bundan vazgeçmediler. Bu korucu çevreleri gerçeği daha iyi görsünler. Bunun sonu yoktur. Kürt kanı akıtmak, Kürt özgürlüğüne, özgürlük gücüne karşı savaşmaktan uzak dursunlar, vazgeçsinler. Düşman saldırılarına alet olmasınlar. Bu tür oyunlara gelmesinler. Gerillaya karşı savaşa girmesinler, saldırılara girmesinler. Yani kendilerinin çıkarı için öyledir. Biraz da bu toplumun bir parçası olacaklarsa, bu toplum içinde yaşayacak varsa böyle olmalılar. Bir uyarı, bir çağrı olarak anlayabilirler bunu. Gerçekten de öyle olmazsa kendilerinin esamesi bile okunmayacak, kimse sahip çıkmayacak. Vuruldular bile demeyecekler. Kim vurduya gidecekler yani. Bu ortaya çıkıyor. Böyle bir durumdan kendilerini kurtarsınlar istiyoruz. Çağrımız bu temeldedir.

Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz. Güzel bir giriş yaptık 46’ncı yıla. Parti bayramımızı Zap ve Metina gerillası kutladı. Bütün gerilla adına kutladı, bütün partimiz adına kutladı. Halkımıza, insanlığa, dostlarımıza büyük bir heyecan verdi, moral verdi, güç verdi, enerji verdi. Hepsini bir kere daha yürekten selamlıyor, başarılarını kutluyor, 46’ncı yılında yürütecekleri devrimci savaşta hepsine üstün başarılar diliyorum.

DAHA ÖRGÜTLÜ MÜCADELE BAŞARI GETİRİR

Türkiye ve Kuzey Kurdistan’daki baskıları sıralamaya gerek yok. Gazetelere ya da televizyonlara baktığında insanın neredeyse ruhu kararır hale geliyor. Bir karabasan gibidir. Hiç olmayacak, yapılmayacak işler yapılıyor. Deli gömleği giyme gibi bir durum. O televizyonları izleyen insanlar acaba nasıl bir ruh halini yaşıyorlar, nasıl bir cinnet içindeler? Çünkü hep böyle haberler veriyorlar ve bu yaşanıyor. Bu yaşanıyor da açık bir durum. Gerillanın mücadelesi, halkın mücadelesi büyüdükçe, geliştikçe Tayyip Erdoğan yönetimi, AKP-MHP faşizmi çöküyor, çürüyor, sarsılıyor, her an düşebilir. Öyle bir durumu yaşıyor yani. Onu hiçbir şey kurtaramıyor. Daha fazla kötülüklere sarılıyor, daha fazla kendini pazarlıyor, Türkiye'nin imkanlarını pazarlıyor. Daha çok komplolara, provokasyonlara katılıyor. İnsanların kan emiciler haline getiriyor. Gazze halkına karşı kan emicilik yaptı. NATO’da hala pazarlık sürdürüyor. İsveç pazarlığını bugün de sürdürüyorlar daha fazla güç almak, destek almak, daha çok herkesi Kürtlere karşı, PKK'ye karşı savaşa sevk etmek, bu soykırım savaşına ortak etmek için yapıyorlar. İnsanları tutuluyorlar, katlediyorlar, her türlü baskıyı uyguluyorlar. Öyle oldu ki artık ne yani ne kimin ne yaptığı, ne yapacağı belli bile değil. Ortada kanun, hukuk hiçbir şey kalmadı. Bir devlet yok. Devlet denen, devletin kurumları denen herşeyin birbirine nasıl girdiğini gördük. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki kavga görülüyor. Yargıtay, “ali kıran baş kesen” gibi. Şöyle bir gerçeklik var. Önder Apo dedi “siyaset yoktur Türkiye'de.” Faşist diktatörlük sürecinde artık işleyen darbe mekaniğidir. Öyle siyasi şeyler yok. Her gün siyaset darbelerle, provokasyonlarla sürüyor, faşist baskı, terör sürüyor, zulümle sürüyor. İnsanları tutuyorlar ve zindanlara dolduruyorlar. Zindanlarda baskı, işkence had safhada. Boş yere cezalar veriyorlar. Cezalar bittiği halde de bırakmıyorlar. Tam bir keyfi yönetim var, diktatörlük var. Herşey Tayyip Erdoğan'ın yönetimde kalması için yapılıyor. Şimdi bu çerçevede böyle bir mücadele büyüdükçe temellerinden sarsılıyor. Baskı, şiddet de artıyor. Hukuksuzluk çok ileri düzeyde gelişiyor. Tutuklamaları işte son zamanlarda görüyoruz. Bu artarak devam edecek de görülüyor. Çünkü önümüzde bir seçim daha var. Orada kazanç sağlayabilmek için her türlü baskıyı, terörü uygulayacak, zulüm yapacak. Bu iktidar ancak onunla ayakta kalıyor, onunla kazanıyor, onunla seçim kazandığını iddia ediyor ve iktidara geliyor. Bütün bu seçimler iktidarı maskeleme oluyor. Seçimleri de bu zulümle kazanıyor. O halde bu gerçeği görmek lazım.

Şunu söyleyebilirim halkımıza, yurtseverlere, kadınlara, gençlere siyaset işçilere, Türkiye halkına, halklarına, devrimci demokratik güçlerine, Türkiyeli dostlarımıza de müttefiklerimize, yurtsever demokratik Türkiye insanına, kadınına, gencine, işçisine, emeklisine; Bütün bunlar bir mücadele işi. Şunu görmek lazım. Evet baskı, zulüm çok fazla ama neden oluyor bu? Bunu iyi görelim. Bir çıkar şebekesi var, her şeyi sömürüyor, yok ediyor, Kürt düşmanlığı yapıyor. Bunun için Türkiye'yi bir cehenneme çevirmiş durumda. Diğer yandan ise temellerinden sarsılıyor. Çöktü çökecek, iktidarını savaşla istiyor. Kürt'e karşı savaşıyor. Ukrayna savaşını destekliyor, Gazze savaşını bizzat kendisi çıkardı zaten. Her yandan savaşla besleniyor. Rojava'ya, Kuzey Suriye'ye saldırıyor, Güney Kurdistan’a saldırıyor. Diğer yandan ise içte her türlü faşist baskı terörü uyguluyor. Bunlarla ayakta kalıyor.  

Biraz daha büyük mücadele yürütülür ise, daha örgütlü olunursa, daha topyekün birlikte ortak mücadeleye girilirse faşizm çökertilecek. Bunu görmemiz lazım. Buna inanmak gerekli. Böyle bir mücadele gücü haline kendimizi getirmemiz gerekli. Diğer yandan ise daha çok ortaklaşma, birleşmek, daha iyi anlamak, yani daha çok mücadeleci olmak, dayanışma halinde olmak lazım. Örneğin bu süreçte daha çok tutuklamalar oluyor. Tutuklananlarla daha çok dayanışma halinde olmak lazım. Tutuklananların ailelerine daha çok yardım etmek gerekli. Kurdistan'da Kürt halkı, kadınları, gençleri, yurtseverler kesinlikle böyle bir toplumsal dayanışmayı geliştirsin. Hiç kimse bir yalnızlık hissetmesin, kendini zayıf görmesin. Faşizm karşısında tam bir kenetlenme olmalı. Toplumsal dayanışma bu düzeye çıkmalı. Bütün Türkiye'de böyle olmalı. Tüm Türkiye toplumu ezilenleri kesinlikle böyle bir dayanışma, bütünlük oluşturma ve faşizmi yıkma hedefi temelinde ortak mücadeleyi geliştirmelidir. Böyle olursak, her türlü saldırı karşısında yine ayakta kalınır, dimdik durulur, mücadele gücü olunur. Mücadelede daha çok ortaklaşırsak, yeni yöntemlerle etkili mücadele edersek kesinlikle faşizmi yıkar, Türkiye'yi, demokratik Kurdistan'ı özgür kılarız. İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemini yıkarak Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü sağlarız. Bu hedefler gerçekleşmez değildir. Çok daha yakınlaşmıştır bu hedeflere ulaşmak. Faşizm sallantıda çökecek. Onu çökertecek bir direnişi en güçlü bir biçimde geliştirmek lazım. Çağrımız bu temeldedir. Bu temelde mücadele eden herkesi de yürekten selamlıyor, üstün başarılar diliyorum.