PKK Yürütme Komite Üyesi Murat Karayılan’ın gündeme ilişkin ANF’ye yaptığı değerlendirmelerin ikinci ve son bölümü şöyle:
“Kurdistan’da son 9 yılda çok önemli bir savaş yaşandı. Son 3 yılda ise bu savaş daha da büyüdü. Sadece Medya Savunma Alanları’nda veya Başûr hattında değil Bakur’da da yaşandı bu savaş. Mesela 2023 yılında en çetin savaş Bakur’da geçti. Fakat Bakur basının gündemine girmiyor. Türk devleti açıklamıyor, biz de zamanında duyamıyoruz. Bir-iki ay sonra duyuyoruz. O zaman da o haber gündem dışı oluyor. Fakat Bakur’un tüm eyaletlerinde Dersim’den, Gever’e, Gever’den, Mêrdîn’e, Garzan’a, Serhat’a, Amed’e, Botan’a kadar her yerde çok çetin bir savaş yürütüldü. Bu savaşta çok değerli yoldaşlarımızı şehit verdik. Leyla Sorxwîn, Yaşar, Axîn Muş, Dilgeş Gûzereş, Canşêr Mako, Hêjar Zozan, Redûr Sîser yoldaşlar şahsında tüm Bakur direnişçilerini anıyorum. Bu şehadetlerin tamamı 2023 yılında yaşandı.
Bilindiği gibi 3 yıldır Başûrê Kurdistan’da da çok çetin bir savaş söz konusu. Zap, Avaşîn Metîna hattında önemli bir direniş var. Bu savaş ve direnişten sonra hamlenin gelişmesi kuşkusuz çok önemliydi. Hamle bilindiği gibi 1 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen eylem ile, fedai yoldaşlarımız Rojhat ve Erdal ile başladı. Daha sonra Kasım ayında hamle yürütüldü. Bu hamlede de Andok, Ciwan, Botan ve Egît Kobanê arkadaşlar şehit düştü. Yine Aralık ayında Welat, Helmet, Hüseyin ve Memyan yoldaşlar öncülüğünde hamle yürütüldü ve bu arkadaşlar şehit düştü. Ocak ayındaki hamle Serxwebûn ve Rizgar yoldaşlar öncülüğünde gerçekleşti. Şubat ayındaki hamlenin kahramanı ise değerli şehit Şervan Varto yoldaştı. Bu şehit arkadaşların hepsini saygı ve hürmetle anıyorum. Onların anılarının takipçileri olacağız. Onlar fedai bir ruhu temsil ediyordu, hamle geliştirdiler. Bu hamlede toplam 13 şehidimiz oldu. Düşmanın kayıplarını söylememe gerek yok, yüzlercedir. Daha önce açıkladık, çok fazla kayıpları var, birçok cephanelikleri ve silahları ele geçirildi. Önemli olan Türk’ün değirmeni yakıldı. (Aşê Romê hate şewitandin). Onlar birçok köyümüzü, bölgemizi yaktılar. Ama özellikle Ocak ve Şubat ayında gerçekleştirilen son iki eylem bu tarzda yürütüldü.
Şüphesiz son aylarda yapılan eylemlerin verdiği mesajlar var. Bir amacı var. Mesele sadece düşmanın öldürülmesi değil; bu eylemler Kurdistan Özgürlük Gerillasının performansını gösterdi. Yani nasıl uzmanca hareket ettiğini, nasıl yaratıcı ve koordineli bir şekilde, fethetme temelinde eylemler geliştirdiğini, nasıl bir ruhla, nasıl bir tarzla, teknik üzerinde ne kadar hakimiyetinin olduğunu herkese gösterdi. Dost da, düşman da gerillanın performansını gördü. Aynı zamanda Türk devletinin paralı, kiralık askerlerinin hakikatini de açığa çıkardı. Savaşa girdiklerinde ne hale geldikleri de net ortaya çıktı. En önemlisi de Türk devleti yıllardır bize ömür biçiyor. Hep 1 yıl kaldı diyor. En son 2016 yılında Süleyman Soylu adında biri vardı; 2017 yılının Nisan ayında artık PKK kalmayacak diyordu. Maalesef bazı Kürt örgütlerinin de buna inandığını görüyoruz. Halbuki tarihe bakın, kuruluşumuzdan bu yana Türk devleti sürekli bize 1 yıl ömür biçiyor. Ama bu mücadele bunca yıldır devam ediyor. Bu bir halk mücadelesidir, bir ilke üzerinden yürüyor, bir iradesi, bir gücü vardır. Bunlar bu son yıllarda psikolojik savaşı daha da büyütmüştü.
GERİLLA YENİ DÖNEMDE DE YENİLMEZLİĞİNİ KANITLADI
Bu eylemler faşist AKP-MHP rejiminin psikolojik savaş propagandalarını yerle bir etti, yalanlarını ortaya çıkardı. Gerilla isterse Ankara’nın göbeğinde de, en hassas yerde eylemler yapar, isterse askeri üslerini de ateşe verir, tasfiye eder. Böyle uzmanca savaşan bir güç her yeri fethedebilir, hangi şehre giderse, nereyi hedef alırsa vurur ve sonuç alır. Bu ortaya çıktı. Gücümüze inancımız var. Özellikle son yıllarca gücümüz üst bir aşamaya ulaşmış durumda. Hem uzmanlaşma, hem profesyonel anlamda güçlenmiş hem de Apocu fedai ruh yükselmiş durumda. Bu yıllarda kadın ve erkek arkadaşlarda Apocu fedai ruh gelişmiştir. Her biri Rojhat ve Erdal gibi eylemler yapabilirler. Fedai ruhun yükselmesi, uzmanlaşmanın gelişmesi, teknik hakimiyet ve taktik yaratıcılık güçlerimizin performansını daha da güçlendiriyor. Nasıl sonuç alacağımız, hangi doktrinle başarıya ulaşacağımız konusunda bugün daha da bilinçliyiz. Savaş doktrinimiz netleşmiştir. Gökyüzünün devlet terörüne dönüştüğü böyle bir dönemde karşı nasıl hareket edeceğiz? Teknolojiye karşı insan iradesini, insan yaratıcılığını nasıl kullanacağız? Nasıl kıvrak, esnek taktik geliştireceğiz ve onların karşısında tekniği nasıl, hangi tarzda kullanacağız? Gökyüzünde, yeraltında, karada nasıl bir yöntem kullanacağız? Kurdistan Özgürlük Gerillası bu konularda bir düzey yakaladı. Bundan dolayı, bugün her zamankinden daha fazla başarıya inancımız var. Bu yöntemlerle, bu doktrin temelinde sonuç alacağız. Elbette daha fazla yaratıcılık gelişmeli. Bir de çizgiyi doğru takip etmeliyiz. Çizgide net, keskin olursak ve hakimiyetimiz olursa ve an be an hayata geçirebilirsek Kurdistan Özgürlük Gerillasının 21. yüzyılda, özgür alanları nasıl savunacağı, dönemin teknolojisine karşı nasıl hareket edeceği, nasıl yenilmez olacağı netleşmiştir. Bu temelde Kurdistan Özgürlük Gerillası yeni dönemde de yenilmezliğini kanıtladı. Türk devletinin yıllardır devam eden saldırılarına karşı nasıl yenilmez bir güç olduğunu gösterdi. Özellikle insansız hava araçlarını tedarik ettiklerinde artık PKK’nin bir yıllık ömrü var dediler. Teknik ile sonuç alacaklarına inandılar ve bunun üzerinden propaganda yaptılar. Fakat geçtiğimiz yıllarda gerilla yeni teknikler karşısında da çözüm üretti ve sonuç elde etti. Bu temelde daha kararlı hareket ettik, hedefimizin ne olduğunu biliyoruz ve bu hedefe ulaşacağız.
TEK BAŞINA YENEMEYECEĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR, MÜTTEFİK ARIYOR
Bilindiği gibi mevcut Türk devlet rejimi bir ittifaktan oluşuyor. AKP, MHP ve ırkçı Ergenekon’dan oluşan bu ittifakın bir amacı var. Nedir amacı? Ortadoğu’da Kürt halkının gelişmesini kendisi için bir tehlike olarak görüyor, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak istiyor. Bunun için de ilk önce PKK’yi tasfiye etmek, daha sonra Kürt halkının kazanımlarını, yani mevcut statüyü ortadan kaldırmak istiyorlar. Bunun için de işgal etmeye dayalı gizli bir Misak-ı Milli projeleri var. İttifak bu temelde kuruldu ve 9 yıldır bize karşı savaşıyorlar. Aslında daha hızlı bir şekilde sonuca gitmek istiyorlardı ama başaramadılar. En son 2023 yılında sonuca gitmek ve zaferlerini ilan etmek istediler. Çünkü 2023 yılı, Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü, aynı zamanda Lozan Antlaşmasının da 100. Yıl dönümüydü. Bu yüzden zaferlerini ilan etmek istediler ama başaramadılar. Üç ayda Zap ve çevresini işgal edip Medya alanlarının tamamını ele geçiririz diye düşündüler fakat 3 yıldır hala Zap’ın çevresindeler, tıkandılar. Hala bundan vazgeçmiş değiller, yeniden yeni bir plan yapmak istiyorlar. Çünkü Türkiye’nin sistemi de bu savaşta çok zayıfladı. Özellikle de ekonomik anlamda çok zayıfladı. Çünkü gelirlerini hep buna yatırıyorlar.
Yine siyaseti, diplomasiyi, her şeyi Kürt halkının mücadelesine karşı harekete geçiriyorlar. Hep olağanüstü yaklaşıyorlar. Bu nedenle bir an önce bitirmek istiyorlar. Uzatamıyorlar. Fakat bir şey var; tek başına Kurdistan Özgürlük Gerillası’yla baş edemeyeceklerini çok iyi anlamışlar. 2021 yılında Şubat ayında büyük bir heyetle önce Bağdat’a gittiler, daha sonra Hewlêr’e gittiler. O dönem Bağdat ve Hewlêr yönetimine bize katılırsanız iyi olur, katılmazsanız biz tek başına da yapabiliriz. Tekniğimiz, askerimiz PKK’yi Garê’den atmaya, buraların tamamını temizlemeye yeter. Ama siz sadece istihbarat alanında bize destek verin ve siyasi olarak da onaylayın, bizimle olun, dediler. Onlar da tamam dedi. Zaten o dönem Garê’ye gelen askerler Türkiye’den değil Başika’dan geldiler. Bu da hem Bağdat, hem de Hewlêr yönetiminin onayını aldıklarını gösteriyor.
Türk devleti tek başına bizi yeneceğine inanıyordu ama 3 yıllık savaştan sonra tek başına başaramayacağını gördü. Bu yüzden gerillaya, PKK’ye karşı kendisiyle birlikte savaşacak müttefikler arıyor. NATO’dan daha fazla destek istiyor, Rojava ve diğer yerlere ağırlığını koymasını istiyor, daha fazla silah istiyor. Aynı zamanda Irak’tan da askerlerinin katılmasını istiyor. Ortak hareket oluşturalım, diyor. KDP’den de doğrudan savaşa dahil olmasını istiyor. Son geliş gelişleri de bunun içindir. Bir trafik oldu. Amerika’ya da gittiler, sonuçları aralarında tartıştılar. Büyük bir ihtimalle daha çok bu ay içerisinde Bağdat’a, Hewlêr’e daha büyük heyetlerle gelebilir ve taleplerini tekrarlayabilirler. Çünkü şimdiye kadar tam olarak amaçlarına ulaşmamış gibiler. Bu yüzden ısrar etmek istiyorlar. Basında çıkan haberlere göre; askeri ve istihbarat heyetleri sınırları tartışmak üzere görüşme gerçekleştirmiş. Türkiye diğer bazı güçlerin direk yanlarında yer alarak bize karşı savaşmaları için görüşmelere ağırlık veriyor. Görüşme trafiğinin sebebi de budur.
KDP SAVAŞA KATILMAYI REDDETMİYOR, YNK VE IRAK’I DA ÇEKMEK İSTİYOR
Şu an KDP ve Türk devleti arasında birçok görüşmeler gerçekleşiyor. Fakat görüşmelerin içeriği KDP tarafından ekseriyetle açıklanmıyor, gizli tutuluyor. Fakat Türk devleti zaman zaman buna ilişkin açıklama yapıyor. Diğer yandan bizim de aldığımız istihbaratlar var, ne tartışıldığına ilişkin bilgi alıyoruz. Aldığımız bilgilere göre; KDP savaşa katılmayı reddetmiyor ama sadece ben olmam YNK de olmalı ya da Irak da olmalı diyor. Türkiye’den bunları talep ediyor. Belli ki KDP kendi adıyla savaşa katılmak istemiyor, ya bölgesel hükümet adına ya da Irak hükümeti adına, Irak bayrağı altında katılmak istiyor. Zaten Türk devletinin YNK ile görüşmek istemesi, YNK’nin bu talebi reddetmesi üzerine Hakan Fidan, Yaşar Güler ve daha sonra Erdoğan’ın kendisi YNK’yi tehdit etti. En son YNK Başkanı Bafil Talabani de bu tehditlere karşı tavrını gösterdi.
YNK’NİN ULUSAL DURUŞU ONU DAHA DA GÜÇLENDİRECEKTİR
Ben kişisel olarak Kek Bafil’i tanımıyorum, görmemişim, Mam Celal’i çok gördüm, arkadaştık diyebilirim fakat Bafil’i hiç görmedim. Ama basında açıklamalarını okudum, dinledim. Çok doğal, çok açık, çok normal ve ulusaldı. Ne diyor açıklamasında? Biz neden bir Kürt partisi ile savaşalım, biz hiçbir Kürt partisiyle savaşmayız, diyor. Bundan daha doğal bir şey var mı? Her Kürt’ün, her Kürt partisinin böyle söylemesi lazım. Bu tehdit ve baskılara karşı YNK Başkanı’nın açıklamaları şüphesiz YNK’yi büyütecektir. Çünkü bu bir duruştur, ulusal bir yanı vardır. Bu duruş YNK’yi daha da güçlendirecektir. Geçmişte Sayın Celal Talabani de, ‘Biz Türkiye’ye bir kedimizi bile vermeyiz’ demişti. Bafil Talabani de onun izinden gidiyor. Bu ulusal bir duruştur. Bizimle bağlantılı bir yanı yok. O siyasetini böyle aydınlatıyor. Zaten her Kürt’ün böyle hareket etmesi lazım.
KDP, GÜÇLERİNE MART’IN SONUNA KADAR KENDİNİZİ HAZIRLAYIN TALİMATI VERMİŞ
Dikkat çekici başka bir durum ise; Türk devletinin yetkilileri son dönemlerde ‘biz KDP ile hemfikiriz’ diyorlar. Yani KDP bundan sonra bizimle daha fazla işbirliği yapacaktır, diyorlar. Bundan daha fazla işbirliği ne demek diye düşünüyor insan. İstihbarat paylaşımı yapıyorlar. Yani ajanlık. Bunun adı ajanlıktır. Eskiden sadece Parastin kurumu bunu yapıyordu, bu son 2 yıldır çerçevesini genişletmişler. Asayiş de yapıyor, Zêrevan gibi özel güçleri yapıyor. Arkadaşlarımız bir yerden geçtiğinde, ya kameralarından gördüklerinde ya da biri duyduğunda direkt Türk devletinin hava saldırıları oluyor. Bu tür şeyleri her gün görüyoruz. Kimse iftira atıyorsunuz demesin, bunlar iftira değil. Eğer inanmayan biri varsa gelsin bir-iki gün yanımızda kalsın kendi gözüyle görecektir. Yol kesme var, ambargo var, kuşatma çabası var. Bize iki çuval un getireni tutup hapse atıyorlar. Duhok ve Hewlêr zindanlarında şu an ne kadar o bölgeden Kürt’ün olduğunu, Behdînan’da tutuklananları biz biliyoruz. Öte yandan bir arkadaşımızı yolda gördüklerinde alıyorlar, elbette kimliksiz biriyse gözaltına alma hakları var ama bakıyoruz ki işkence yapıyorlar. Ya ayıptır Kürt partileri arasında birbirlerine işkence yapmak. Karşı olabilirsin ama aldığın kişi siyasidir. Tutuklamışsın, yasalarımı ihlal etmişsin diye tutuklayabilirsin ama işkence etmek neden?
Şu an tutuklu arkadaşlarımızın KDP zindanlarında işkence altında olduğunu biliyoruz. Sorguda da Cemal’in yeri nerededir, Cuma’nın yeri nerededir, filan kişinin yeri nerdedir, kaç kişisiniz diye istihbarat dahilinde sorular soruyorlar. Bilgi almak istiyorlar. Bu neden böyle? Mele Mustafa Barzani’nin Kürt tarihinde bir yeri var. Mele Mustafa Barzani’nin ‘kim düşmana ajanlık yapıyorsa, kim düşmanın silahını alıyorsa Cahş’tır (hain) gibi önemli bir sözü var. Peki biz Mele Mustafa Barzani’nin torunlarıyız diyenler nasıl bu işi yapıyorlar? Ayıp değil mi? Ayıptır, olmaması lazım.
Şunun bilinmesi lazım; KDP’ye ilişkin çok şey biliyorum ama söylemiyorum. Bazı şeyler var ki, söylediğimizde aramızdaki bütün ipler kopar. İplerin tamamen kopmasını istemiyorum, o yüzden her şeyi dile getirmiyorum. Bize ilişkin şeyler, gerçekleştirdikleri, gerçekleştirmedikleri projelerini, hepsini biliyoruz, bilgimiz var. Fakat benim anlamadığım bundan öte ne var? Türk devleti bundan sonra daha fazla işbirliği yapacağız diyor ya, işbirliğin daha ötesi savaştır. Kimse kusura bakmasın; biz zaten bilgi almışız; güçlerine talimat vermişler, Mart’ın sonuna kadar kendinizi hazırlayın diye. Bu iyi bir şey değil.
21. YÜZYILDA KÜRT’ÜN KÜRT’LE SAVAŞI BÜYÜK BİR AYIPTIR
Halkımızın şunu bilmesini istiyorum. Özellikle muhterem Behdînan halkımız, her şey onların gözü önünde oluyor. Bizler fedai insanlarız. Kürt halkının genç kadınları, genç erkekleri ne maaş alıyor, ne para alıyor, ne pul alıyor, sadece Kurdistan topraklarını savunmak için, kutsal amaç için kendimizi feda ediyoruz. Bizler böyle insanlarız ve bizler Kürt’ün Kürt ile savaşını istemiyoruz. Düşmana karşı savaşmak için eğitildik ve bu şekilde hareket ediyoruz. Bu yüzden Behdînan, Başûr ve tüm Kurdistan halkımız şunu bilsin; biz bir iç savaşın yaşanmasını istemiyoruz. Bu kadar şey yaşanmasına rağmen kendimizi bir iç savaştan koruyoruz. İnan; her gün arkadaşlara tembih etmeseydik, sürekli önünü almasaydık şimdiye kadar kim bilir kaç kez iç savaş yaşamıştık. 21. yüzyılda Kürt halkı olarak birbirimizi öldürürsek bu gericiliktir, bizim için büyük bir ayıptır, Kürt siyaseti için bir ayıptır. Dünya alem bize güler. Bakın Türklerin dedikleri doğru, Türkler bunlar ulus değil aşirettir diyor, bakın aşiretler çıkarları için birbirine düştüler diyecekler. Bu yüzden o aşamaya gelsin istemiyoruz.
KDP YETKİLİLERİ TAKTİKSEL DEĞİL STRATEJİK YAKLAŞMALI
Bir diğer husus ise, Türk devleti bunu istiyor. Türk devleti KDP ile PKK’nin çatışmasını istiyor. Türk yetkililerini tanıyoruz; bizimle yaşıtlar, bazıları ile okul okumuşuz, bazılarını yakından takip etmişiz, yıllardır onları tanıyoruz, psikolojilerini biliyoruz. Bunlar değil PKK’yi, biz Kürtleri yok etmek istiyorlar. PKK bazı bakımlardan diyalog da yapabilir; esasta bütün Kürtleri yok etmek, Kürtlerin statüsünü ortadan kaldırmak istiyorlar. Amaçları budur, başka bir şey değil. Mesela bunlar Garê’yi almak istiyor, bunu da Kürtlerin yardımıyla başarmak istiyorlar. Garê’yi alsalar ne olur? Garê stratejik bir yerdir, Garê’nin aşağısında Hewlêr ile Duhok arası yol var. Onun dışında Musul Ovasına hakim. Zaten orayı Başîka ile birleştirmek istiyorlar, çünkü Garê’ye 30 kilometre uzaklıktadır. Yani yavaş yavaş Başûrê Kurdistan’a yerleşmek ve bir şekilde kendisini Kerkûk’e atmak istiyor. Zaten kendisine yakın Türkmenleri de eğitiyor, hazırlıyor. Birkaç gün önce Hewlêr’de bir yangın meydana geldi. Kim üstlendi? Ahd-i Milli üstlendi. Herkes biliyor ki Ahd-i Milli şoven, Turancı ve MİT’e bağlı Türkmen bir kurumdur. MİT onları eğitiyor. Peki, MİT’ten habersiz mi orayı yaktılar? Daha önce Kerkûk’te de bazı yerleri yaktılar.
KDP SAVAŞA KATILIRSA ‘KURDISTAN’IN HER PARÇASINDAKİ APOCULAR SİZ DE SALDIRIN’ DİYECEĞİZ
Taktiksel değil stratejik yaklaşılmalıdır. Türk devleti, MHP, Ergenekon ve AKP aklı, Kürt statüsünü ortadan kaldıracak. Başûrê Kurdistan’da da, Rojavayê Kurdistan’da da federeymiş, özerklikmiş, ortadan kaldıracak. Belki işbirlikçilerine, kendi adamlarına görev verebilir. Onların zihniyeti, amaçları budur. Açık ve örtülü siyasetleri var. Örtülü siyasetleri tamı tamına böyledir. Bu şekilde sonuca ulaşmak istiyorlar. Bu yapılmasın diyoruz. KDP yetkilileri de bunu görmeli. Biraz stratejik yaklaşın, bu kadar taktiksel yaklaşmayın. Türk devletinin bahsettiği daha fazla destek, savaş demektir. Savaşırlarsa ne olur? Ben veya Hareket olarak biz Kurdistan halkına, Kürt dostlarına ve tüm Apoculara çağrıda bulunacağız. Kurdistan’ın her parçasındaki Apocular, siz de saldırın, diyeceğiz. Savaş olacaksa böyle olacak. Kurdistan’ın her tarafında savaş olur. Eğer KDP güçleri Türklerle birlikte Metîna’ya gidip arkadaşlarımıza saldırılarsa, Garê’ye gelip aynı şeyi yaparlarsa o zaman biz de bunu yaparız. Artık bizi aşar. Halkımız bunu bilsin. Peki, o zaman ne olacak? Her şey kaybedilecektir. Ben kimseyi tehdit etmiyorum ama herkesi bilsin ki fedai güçlerimiz var, her yere ulaşabiliriz. Teknik gücümüz de var, her yere, her şehre ulaşabiliriz. Birbirimize ilişkin böyle kötü düşünmemeliyiz.
HERKESİ AKLI SELİM OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ
Özellikle Barzani Ailesinin bu hususta sorumlu yaklaşmasını istiyoruz. Böyle olmasın, bu kötülük olmasın. Eğer böyle olursa o zaman Kürtlerin statüsü kalmaz. Türkler bunu istiyor. Durum bu kadar hassas ve tehlikelidir. Bu yüzden herkesin sorumluluğuna sahip çıkması gerekir. Daha önce sanatçılara, aydınlara, yazarlara çağrıda bulundum; bazılarının çabaları da oldu ama bir sonuç çıkmadı. O yüzden bir kez daha çağrı yapmayacağız dedik. Ama bu mesele herkesi ilgilendiriyor, partiler arasında olan bir mesele değildir, ulusal bir meseledir. Kürtlerin statüsü yok olacaktır. Herkes Ortadoğu nasıl dizayn edilecek diye düşünüyor. Suriye, Irak nasıl olacak? Türk devleti, henüz bir şey olmadan kontrolü ele geçireyim, diyor. Irak’ı, Suriye’yi himayem altına alayım ve Misak-ı Milli amacıma ulaşayım diyor. Bu temelde ittifak kurup hareket ediyorlar. Bizim de kendi aramızda ittifak kurmamız gerekir. İhtiyacımız olan şey ittifaktır. İç savaş yoldan çıkmaktır, ulusal çizgiden çıkmaktır, ulusal birliğe karşı çalışmaktır. Bundan dolayı herkesi aklı selim olmaya, sorumluluğa çağırıyoruz.
İÇ SAVAŞ KÜRTLER İÇİN FELAKET OLUR
Her şeyin bir sınırı var. Sürekli üzerimize gelirlerse, en sonunda ablukaya alıp, Türklerle birlikte savaşa katılırlarsa… Zaten şu an işbirliği içindeler, bundan ötesi doğrudan doğruya savaştır. Türklerle işbirliğine son vermelerini istiyoruz. İstihbarat paylaşımı adı altında yaptıkları ajanlığa son versinler, ayıptır. Türklerin tekniği ile bizi bitirme zihniyeti doğru değildir. Biz PKK olarak yok olmayız. Biz ideolojik bir hareketiz, milyonlarca sempatizanımız var, binlerce, on binlerce kadrolarımız var. PKK sadece Behdînan’da değil PKK büyüktür. PKK ile savaştığında Kurdistan’ın her tarafında Kürtler birbirine girerse nasıl olacak? O zaman her şey kaybedilmeyecek mi? İşte bu yüzden üç sene önce bu felakettir, dedim. Yine söylüyorum; iç savaş Kürtler için felaket olur. Her şey kaybedilir. Kimse demesin biz kendimizi kurtarırız, arkamızda şu var falan. En büyük dayanak halktır; bizim arkamızda halkımız var, biz halkımıza inanıyoruz. Biz üzerimize düşen görevi cesaret ve kararlılıkla yerine getiririz, ne gerekirse yaparız. Kaybedeceğimiz çok büyük bir şey yok. Ama bu dönemi kaybederiz. Biz bu konuda kendimize inanıyoruz; kimse merak etmesin. Önümüzde de Newroz Bayramı var, Newroz’da ulusal bir ruh gelişiyor. Herkes ulusal bir his yaşamalı. Ulusal birlik gelişmeli. Şu an olmaması gereken şey birbirine karşı savaştır. Mesele budur.
Aziz halkımız! Bilmelisiniz ki; biz bu anlamda çaba gösteriyoruz ama her şey bizimle bitmiyor. Çünkü dediğim gibi karşımızdakiler her geçen gün daha da ileri gidiyorlar. Gittikçe yolu kesiyorlar. Mesela Sergelê’nin etrafını kameralarla denetliyorlar. Vicdanlı olun, vicdanlı. Biz buranın iki kilometre yukarısında Girê Amediyê’de Türk devletiyle göğüs göğüse savaşıyoruz. Türklerin nesi eksik ki siz yardım ediyorsunuz? Milyonlarca askerleri var, tankları, topları, helikopterleri, uçakları var, her şeyleri var. Onlar binlercedir, biz yüzleriz, birbirimize karşı savaşıyoruz. Eğer vicdanlı olsalardı, adil yaklaşsalardı bize yardım etmeleri gerekiyordu. Biz hem Kürt’üz, hem Kurdistan topraklarını savunuyoruz hem de saldırı ve abluka altında olan tarafız. Buna rağmen kalkıp Türklere yardım ediyorlar. Yahu vicdan! Mertlik lazım, Kurdevari olmak lazım.
Çok şaşırıyorum; onlar nasıl komutanlardır ki Türk askerlerinin bekçiliğini yapıyorlar. Türk askerlerine ulaşmayalım diye önümüze pusu kuruyorlar. Bugüne kadar kaç eylemimizi böyle sabote ettiler. Biliyoruz ki onlardır, arkadaşlar saldırsa olmaz; geri dönüyorlar, zaman geçiyor, eylemler gerçekleşmiyor. Açığa çıkıyor ki KDP’nin desteği olmazsa Türk devleti bir yere üs kuramaz. Kursalar bile onları oradan atarız. Kenara çekilsinler, izlesinler. Biz zaten bunu istiyoruz. Bize yardım edin demiyoruz, kenara çekilin, kim kimi yenilgiye uğratıyor, sonucu o belirlesin. Türk devletinin her şeyi var zaten, bizim de inancımız var, imanımız var, ülke sevdamız var. Gelsinler bakalım, bizi yok edebiliyorlarsa helal olsun onlara. İzleyin. Ama yok, yardım ediyorlar. İstihbarat, yol kesmeler… Bir kilo undan tutun limona kadar tedbir alıyorlar. Böyle olmaz. Vicdani değil, adil değil. Basına baktığımızda sabah akşam Kürtlükten bahsediyorlar ama pratiğe bakıyoruz öyle değil. Bunlar çelişkidir. Bu çelişkilerin ortadan kaldırılmasını, düzeltilmesini umut ediyoruz. Türk devleti ile işbirliği yapmak tehlikelidir. Bu yüzden herkesi uyarmak istedik. Herkesin sorumlu bir şekilde hareket etmesini bekliyoruz.
TÜRT DEVLETİNİN STRATEJİSİ IRAK’I HİMAYESİNE ALMAKTIR
Türk devleti ve Irak devleti arasında gerçekleşen görüşmelerde belli ki Irak devleti Türk devletine bazı sözler vermiş fakat tam olarak anlaşmamışlar. Görünen o ki; Irak hükümeti yani Başbakan Sudani (Muhammed Şiya Sudani) hükümeti duruma ilişkin tam bilgi sahibi değil. Bazı yaklaşımlarına, hareketliliğine baktığımızda strateji ve siyaset anlamında eksiklikler var. Bir bilinçsizlik var gibi. Mesela Türk devleti Başûrê Kurdistan’ın birçok yerini işgal etmiş. 50 binden fazla Türk askeri Irak topraklarında. Eski Irak Başbakanı Ebadi, resmi olarak Türk devletinden Başîka’dan çıkmalarını istedi. Türkiye çıkmadı, güçlerini iki katına çıkardı. Daha sonra Irak generalini Bradost alanında şehit etti. Buna rağmen Irak yumuşak bir şekilde yaklaşıyor. Halbuki daimi bir siyaset olmalı. Mesela Türk devletinin işgal ettiği bölgelere; Zap hattında bulunan Ava Marîk’e gittiler. Birkaç kilometre gittiler, Türk devleti onları orada durdurdu. Buradan bir adım daha ileri gelemezsiniz, dedi. Askerlerin oraya gitmesi, yine o askerlerin Heftanîn, Metîna’ya sınır güvenliği adı altında yerleştirmeleri, siyaseten işgalin meşrulaştırılmasıdır. Yani Türk devleti orayı işgal ediyor, Irak da askerlerini yanlarına göndererek Türk devletinin izniyle oraya yerleştiriyor. Bu, işgalin kabul edilmesidir. Irak hükümeti Türk devletine, siz çekilin biz oraya yerleşeceğiz, demeliydi. Ama şu an Türkiye’nin izni ile gidiyorlar, müsaade istiyorlar. Türk devleti en son iki hafta önce Reşperex’e giden Irak askerlerini Ava Marîk’te durdurdu. O askerler şu anda esir gibi orada, hakim yerlerin hepsi ise Türk devletinin elinde. Türkler onlara hakim bir konumda. Reşperex’e, Çemço’ya gitseler bile mahkum olan yerlere üstlenecek, Türk devleti ise zaten hakim bölgelere konumlanmış, burayı bırakmıyor. Türk devletinin müsaadesiyle, bazı yerlere Türk devletinin kontrolünde gitmek istiyorlar. Bu ne anlama geliyor? Bunun Irak’a, Irak halkına ne faydası var? Bu, sadece Irak işgalinin meşrulaştırılmasıdır. Bu yanlıştır. Türk devleti kendileri için gerekli olmayan bazı yerleri boşaltıp, Irak askerlerine siz buraya gelin diyor. Orayı gerillanın kullanma ihtimaline karşı, Türk devleti Irak ve KDP güçlerini kullanıyor. Yani işgali için onları yedek güç yapıyor. Gerekli olmayan, stratejik olmayan bölgelere onları yerleştiriyor. Bana göre burada Irak’a faydalı hiçbir şey yok. Türk devletinden habersiz tek adım atamıyorlar, yani bağımsızlıkları kalmıyor. Bu şekilde Türk devletinin hizmetine giriyorlar.
Türk devleti hile ve oyunlarla Başûrê Kurdistan topraklarını hatta Irak’ın da bazı bölgelerini işgal etmek istiyor. Türk devletinin amacı budur. Mesela neden Başîka’dan çıkmadı? Şimdi de Garê’yi işgal edip Başîka ile bağlamak istiyor. Sırtını Garê’ye verdiğinde o zaman Başîka’dan çıkmaz daha da ileri gider. Musul’u da işgal edebilir. Türk devletinin siyaseti işgal siyasetidir ama bunun üstünü örtüyor. Suyu bir tehdit olarak kullanıyor. Size yol yapacağım, Basra’dan Türkiye’nin sınırına kadar uzanan yol Irak ekonomisini büyütecektir, su sorununu halledeceğim diyor. Irak hükümeti de tamam suyu verin diyor. Bu çerçevede görüşmeler yapıyorlar. Suyu verebilirler, yol da yapabilirler ama iradeni ayaklar altına almak istiyorlar, topraklarını işgal etmek istiyorlar. Türk devletinin stratejisi, Irak’ı himayesi altına almaktır. KDP ile görüşmelerinin, bazı Sünni partilerle görüşmelerinin amacı budur. Hükümeti de uğraştırıp, hükümet eliyle Irak’a hakim olmak istiyor. Ortak odadan, ortak hareketten bahsetmesinin amacı budur. Irak’ın tavrı şu ana kadar netleşmiş değil, Türk devletine evet dememiş fakat bana göre bu tavrı zayıftır. Bilmediğimiz bir stratejileri yoksa bu bir gaflettir, Türkiye’nin niyetinden haberleri yokmuş gibiler. Türk devletinin Kurdistan topraklarını işgal etmesini normal görmek istiyorlar, bu doğru değil. Irak devletinin, Irak hükümetinin bu hususlarda Türkiye’nin yürüttüğü siyaseti fark etmesini ve bu siyasete karşı tavır sahibi olmasını umut ediyorum. Bu şekilde bazı yaklaşımlar da var, umut ediyoruz ki bu çabaları sonuç alır ve Türk devletinin oyununa gelmezler.
KİMSE PKK TOPLUMUNU HİZMETİMİZE KOYARIZ HAYALLERİ KURMASIN
NATO kurulduğumuz günden bu yana Türk devletine destek veriyor. Aralarında bazen krizler, tartışmalar çıkıyor ama NATO her zaman Türk devletinin bize yönelik saldırılarını desteklemiştir. Türk devleti şimdi de sırtını NATO’nun desteğine yaslamış durumda. Türkiye’nin elindeki teknik, örneğin silahlı keşif uçağını Türkiye kendisinin yaptığını söylüyor. Doğrudur ama parçalarına baktığımızda hepsi NATO ülkelerinden satın alınmıştır. Kanada, İngiltere, Almanya, İtalya, ABD’den alınmış, bazı parçaları da Ukrayna’dan alınmış. Hatta Çin’den alınan da var. Yani hassas parçaların tamamını dışarıdan alıp uçak yapıyor. Bu NATO Gladyosunun desteğiyle oluyor. NATO en büyük ikinci ordusunun gerilla karşısında yenilgiye uğramasını istemiyor. Bundan dolayı genel anlamda destek veriyor. Ama pratik olarak verdiği desteğin ayrıntılarına hakim değiliz. Ancak biliyoruz ki vardır. Mesela bu baharda Irak’a, Hewlêr’e gidip, geliyor ama öncesinde Amerika’ya gitti. Hem de MİT gitti, savaşla ilgisi olanlar gidiyor. Belli ki NATO da Türk devleti ile KDP’nin işbirliğini onaylıyor. Onaylamasaydı bu zor olurdu. Ama şu da var; eğer KDP Türk devleti ile işbirliği yapmasaydı belki NATO Kürtlere karşı Türkiye’ye o kadar destek vermezdi. Ama KDP işbirliği yapınca PKK’ye karşı destek gibi yapıyor. Bu yüzden desteğini sürdürüyor.
Başta Amerika olmak üzere NATO ülkeleri bilsin ki; onlara karşı bugüne kadar bir şey yapmadık. Bizim davamız ulusal bir davadır, Kürt halkının doğal haklarını talep, demokrasi, özgürlük ediyoruz. Bunun için yola çıktık. Kürt halkının davasının karşısında durmamalılar. Türk devleti Kürt halkı üzerine terör yürütüyor, her türlü şiddeti uyguluyor, kimyasal silahlar kullanıyor. NATO buna göz yumuyor, Türk devleti de bundan cesaret alarak bunları yapıyor. NATO bunu yapmamalı. Kimse, PKK’yi dağda zayıflatırız, denklemin dışına çıkarırız, bu şekilde Rojava Kürtleri ile, Rojhilat Kürtleri ile işbirliği yaparız, PKK toplumunu hizmetimize koyarız hayalleri kurmasın. Belli ki böyle hayaller kuranlar var yani PKK’nin merkezini yenilgiye uğratıp, PKK’nin yaratımlarını da yumuşatarak hizmetimize koyarız diye düşünüyorlar. Bunlar çok tehlikeli planlardır. Kimse böyle bir şeyi aklına getirmesin çünkü mümkün değil. Her Apocu istenildiğinde bir militan olur, bu güçleri bunu bilmeli.
Bakın Rêber Apo’ya yönelik geliştirilen komploya karşı bugün milyonlarca insan Rêber Apo’nun çizgisinde hareket ediyor ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için sokaklarda, Newroz alanlarında haykırıyorlar. Bunu duysunlar. Bir halkın karşısında durmasınlar. Bu yanlıştır. Bunların siyaseti Kürt’ün Kürt’e savaşının da önünü açıyor. Bu anlamda Kürt halkına düşmanlık yapıyorlar. Yürüttükleri bu siyasetle ikinci Lozan’ın olmasını istiyorlar. Bu siyasetten vazgeçmeliler. Bu siyaset, Kürtlere karşı yürütülen gizli bir siyasettir. Bunu anlamıyor değiliz. Kürt halkı bunu anlıyor. İyi Kürt’le kötü Kürt’ü birbirinin üzerine sal; çıkarlarını gerçekleştir. Bu olmaz, bunun dönemi geçti. Bu yüzden yanlış yaklaşımlarını gözden geçirmeli, hegemonik çıkarlarını değil, Kürt halkının taleplerini de göz önünde bulundurmalı ve ona göre politikalar üretmeliler. Milyonlarca insanın desteklediği en büyük hareketi karşınıza aldığınızda Kürt halkının düşmanlığını kazanırsınız. Bu yüzden bu devletlerin çıkarcı, demokrasiden, özgürlükten uzak politikalarından vazgeçmesini ve daha doğru bir politikayı esas almalarını bekliyoruz.
2024 Newrozuna girdiğimiz bu dönem bizim için çok önemli bir yılın başlangıcıdır ve stratejiktir. Bu yıl Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kurdistan’ın özgürlüğü için verilen mücadelenin daha da gelişeceğine inanıyoruz. Bugünkü mevcut imkan ve olanaklar başarı için yol veriyor. Bu ayı ve Newroz’u büyük bir başarıyla karşılıyoruz. Bu beklenti ve umutla bir kez daha halkımızın ve bölge halklarının Newroz’unu kutluyorum, herkese başarılar diliyorum.