KESK konferansının birinci günü sona erdi

KESK’in düzenlediği 2. Ortadoğu Barış Konferansında konuşan yazar Ferda Koç, “PKK ve Öcalan bu sorunun çözümünde temel aktör olarak yerli yerinde oturtulmadan bir adım dahi atmamız mümkün değildir” dedi.

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Bakırköy’deki Tarık Akan Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlediği 2’nci Ortadoğu Barış Konferansı’nın üçüncü oturumu, “Kürt Sorunu ve Barış” başlığıyla devam etti.

Üçüncü oturumda ilk olarak konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Kürt sorununun çözümünde barışın Ortadoğu için önemli bir faktör olduğunu söyledi. Türkiye’nin bir çözüm süreci tecrübesi yaşadığını dile getiren Sancar, “Bu süreç son derece önemlidir. Türkiye’nin toplumsal hafızasına ve devlet hafızasına çözüm ve mücadele süreci eklenmiştir. Bunu oradan çıkarmak zordur. Hatta neredeyse hafızaya kaydedilen bir dosyanın tamamıyla silinmesi zordur. Bu süreç, aynı zamanda olumlu ve olumsuz ders alınması gereken bir süreç. Tüm yanlarıyla derli toplu şekilde değerlendirilmesi tartışılması gerekiyor. Şüphesiz uzun süre silahlı mücadelenin sonlanası için müzakere yapılması gerekiyor. Fakat bu tek başına sorunu çözmeye götürmez. Silahları susturduğunuzda ulaşacağınız şey barıştır. Ama uluslararası literatürde buna negatif barış deniliyor. Silahların ortadan kalkmasını sağlayacak bir çözüm değildir çünkü. Sorunları doğuran sorunları ortadan kaldırmak gerekiyor. Yani pozitif barışı sağlamak gerekiyor” dedi.

KOÇ: KÜRT SORUNU AKTÖRLERİYLE ÇÖZÜLÜR

Ardından konuşan Yazar Ferda Koç da Türkiye’de Kürt sorunu ve barışı konuştuklarını dile getirerek Ortadoğu’da Kürt sorununun farklı mecralarda tartışıldığını belirtti. Kürt sorununun Türkiye’de çatışmayla kendisini gösterdiğini vurgulayan Koç şöyle devam etti: “Kürt sorununun çözümünü neden istiyoruz? Silahların bir daha patlamaması için mi? Kürt sorunun gerçekten çözmek için mi? Tartışıyoruz. Öncelikle şunu ortaya koymamız lazım. Türkiye’de Kürt sorunu kendisini savaş biçiminde ortaya koyduğu için barışı tartışıyoruz. Bir ulusal sorun kendisini savaş biçiminde ortaya koyduğu zaman sorun kendisini farklı şekillerde gösteriyor. Türkiye’de Kürt sorunu her tartışılmaya başlandığında PKK ve Öcalan ortaya konuluyor. Kürt sorununun çözümü ortaya konulduğunda ortaya PKK ve Öcalan’ın neden konulduğunu anlamayanlar oluyor. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Bu sorunu bu aktörlerin çözmesi dışında çözebilecek kimse yok. PKK ve Öcalan bu sorunun çözümünde temel aktör olarak yerli yerinde oturtmadan bir adım atamamız mümkün değildir. Özgürlük mücadelesi yürüten bütün aktörler zaman zaman kendileriyle yüzleşmişlerdir. Şunun farkında olmalıyız; 35 yıldır süren bir savaşın bir an için aralık vermesi dahi Türkiye’de çok farklı gelişmelere yol açtı.”

GENÇ: KÜRT SORUNU YEREL OLDUĞU KADAR BÖLGESELDİR

Leyla Güven ve cezaevinde devam eden açlık grevi eylemcilerini selamlayarak sözlerine başlayan Yazar Yüksel Genç de “Bugün Kürt sorununu tartışırken cezaevinde devam eden açlık grevine değinilmese bunu tartışmak pek hakkaniyetli olmaz. Yaklaşık 200 yıldır isyan, inkar ve bastırma şeklinde kendini gösteren Kürt sorunu bugüne kadar gelmiştir. Kürt sorunu Ortadoğu’da barışın kilit noktası haline gelmiştir. Kürt sorunu; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de büyük bir sorun haline geldi. Kürt sorunu aynı zamanda var olduğu ülkelerde o ülkelerin sorunu haline gelmiştir. Bugün ise Ortadoğu’da ortaya çıkan bölgesel ölçekli Ortadoğu’nun bütününü etkilemektedir. Kürt sorunu yerel olduğu kadar bölgeseldir. Çözümde yerel olduğu kadar bölgesel olarak etkili olacaktır” diye ifade etti.

Gazeteci Yusuf Karataş de, Kürt sorununun ulusal bir sorun olduğunu söyleyerek, Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme noktasında önemli bir sorun olduğunun altını çizdi. Suriye’de Kürt sorununa dikkat çeken Karataş, şöyle devam etti: “Suriye Kürtlerinin ABD ile işbirliği halinde olmaları. Ama öbür taraftan bu sorunu Rusya ile işbirliği halinde olan Suriye rejimi ile çözmek zorunda olmaları. Türkiye’deki çözüm süreci içinde bir şey söylemek istiyorum. Rojava ve Kobanê süreci Türkiye’deki çözüm sürecinin akıbeti bakımından belirleyici bir rol oynadı. Hatırlarsanız Erdoğan ‘Kobanê düştü düşecek’ dedi. Kobanê düşmedi, sonra masayı devirdi. O noktaya gitti sürecin kendisi. Yalçın Akdoğan müzakereden sorumlu Başbakan Yardımcısıydı. PYD üzerinden stratejik rol diye bir yazı yazmıştı. Bu yazıda şöyle diyordu ‘Öcalan Suriye Kürtleri üzerinden kendisine bir rol biçmeye çalışıyor. Bu tutum Türkiye Kürtlerinin AKP’nin uyguladığı çözüm noktasında şımarık ve tatminsiz hale getiriyor’ demişti. Birincisi Suriye’deki özerkliği bir hayal olarak görüyor. Bunun hiçbir zaman olmayacak olarak görüyor. İkincisi ise bunun AKP’nin sunduğu çözüm bakımından şımarıklık olarak değerlendiriyor. Yani söylediği şey şu ‘Kürtler benim koyacağım çözüm çerçevesine kabul edecekler. Ben de Ortadoğu’da nasıl oynayacaksam bunun bir eklentisi olmanın ötesine gidemeyecekler. Asıl ifade ettikleri şey oydu.”

Konuşmaların ardından konuşmacılara plaketler verildi.

Konferans yarın “Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış”, “Ortadoğu’da Emek Barışın Örgütlenmesi ve Somut Öneriler” başlıkları altında devam edecek.