Komplonun karanlıkta kalan suikastı

Uluslararası Komplo’nun karanlık günlerinde Rus kadın siyasetçi Galina Starovoytova kurşunların hedefi oldu. Türk medyası, cinayeti “Apo’nun dostuna infaz” başlığıyla duyurdu.

9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kaçırılıp esir alınmasıyla sonuçlanan 129 günlük süreçte, iki farklı ülkede peş peşe iki cinayet işlendi. 20 Kasım 1998’de Demokratik Rusya Partisi’nin Eş Genel Başkanı Galina Starovoytova, Sankt Petersburg’ta evinin önünde suikasta uğradı. Rusya’daki cinayetten yaklaşık 24 saat sonra ise bu kez Tahran’da, İran eski Çalışma Bakanı Dariush Forouhar, eşiyle birlikte vahşice katledildi.

Biri Rus, diğeri İranlı iki politikacının ortak özelliği Kürt halkının dostları olmalarıydı. Üstelik her iki isim; Starovoytova ve Forouhar katledilmeden önce Abdullah Öcalan’ın özgürce kalabileceği bir yer için yoğun bir çaba ve mücadele içine girmişlerdi. Rus kadın politikacı Starowojoya da, Forouhar gibi ülkesinde muhalif bir lider olmasının yanı sıra bir dönem Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in de Azınlıklar Danışmanlığı görevini yürütmüştü.

Galina Starovoytova, Abdullah Öcalan’a siyasi sığınma hakkının verilmesi için bir grup arkadaşıyla yürüttüğü çalışmayla Duma’dan neredeyse oy birliğiyle karar çıkmasını sağladı ve Uluslararası Komplo’yu tezgahlayan güçlerin hedefi haline geldi. Peki siyasette ve toplumda büyük değişimlerin yaşandığı 1990’ların Rusyası’nın en parlak politikacılarından biri olan Galina Starovoytova kimdi?

URALLAR’DAN LENİNGRAD’A UZANAN ÇOCUKLUK YILLARI

Galina Starovoytova, 17 Mayıs 1946'da Urallarda, bölgenin başkenti Chelyabinsk'te doğdu. O yıllar Sovyetler Birliği’nde savaş sonrası yaşanan yoksulluk yıllarıydı, bu nedenle dört kilogramdan daha ağır bir bebeğin ortaya çıkması, doğum hastanesi personelini büyük ölçüde şaşırttı. Galina, baba tarafından Belarus’un köylülerdendi, anne ise Ural bölgesinden Kazak'tı. Galina’nın doğumundan iki yıl sonra Starovoytovalar Leningrad'a taşındı.

Erken yaşlardan itibaren güçlü ve esnek olmayan bir karakter gösteren Galina, eğer yanlış olduğunu düşünüyorsa öğretmenleriyle tartışmaktan asla çekinmeyecekti. Öğrencilik yıllarında Abhazya ve Dağlık Karabağ'ı ziyaret etme şansı bulacak ve burada yerel azınlıkların sırlarını inceleyecekti. Bundan dolayı bölgede çatışma çıktığında genç kadın aktivist, bunu kişisel bir trajedi olarak algılayacaktı.

Kafkasya'da Galina Starovoytova, daha sonra hem yazışmalarda hem de şahsen iletişim kurduğu çok sayıda arkadaş edinmeyi başardı. Hatta Ermeni halkını destekleyen bir mektup yazdı ve yerel gazetelerin sayfalarında yer aldı. Bu genç Rus kadın, kısa sürede Ermenistan'da büyük bir popülerlik kazanmayı başardı. Şüphesiz Ermeni halkının sevgisini kazanması daha sonraki yıllarda onun siyasi kariyerine yardımcı oldu.

RUSYA’NIN İLK KADIN DEVLET BAŞKANI ADAYI

Galina Starovoytova'nın çalışma hayatı, Krasnaya Zarya fabrikasında başladı ve kamu hizmetinde devam etti. 1980'lerin sonunda genç kadın uzman Moskova'ya taşındı ve bir yıl sonra Leningrad'dan milletvekili oldu. Sovyetler’in yıkılmasından sonra kurulan yeni Rusya’da etnik konularda cumhurbaşkanlığı danışmanı görevini üstlendi. Ancak bu pozisyonda uzun süre çalışmadı ve bir yıl sonra bilinmeyen bir nedenle görevden alındı.

90'lı yılların ortalarında ise Rusya Federasyonu Devlet Duması’nın milletvekili oldu. Yasama organında bir yıllık çalışma için Starovoytova, meslektaşları arasında büyük bir prestij ve seçmenler arasında popülerlik kazandı. Ardında da Rusya Devlet Başkanlığı görevine aday gösterildi. Rusya’nın tarihinde ilk kadın devlet başkanı adayı olarak tarihe geçen Starovoytova, seçim yarışı için gerekli olan bir milyon imzayı birkaç gün içinde topladı. Buna rağmen adaylığı Merkez Seçim Kurulu tarafından reddedildi.

Gerçek şu ki, Starovoytova çalışanları, imza toplama sürecini hızlandırmak için çeşitli medyada formlar yayınladılar ve seçmenleri bunları kampanya merkezine kendi başlarına getirmeye çağırdılar. Gazetelerden kesilen oy pusulaları, siyasetçinin aday kaydetmeyi reddetmesine neden oldu.

ÇEÇENİSTAN SAVAŞINDA ESİRLERİ KURTARDI

Galina Starovoytova, başkan olma ihtimalinin düşük olduğunun farkındaydı. Bundan dolayı da siyasette kadınların önemli bir sözü olabileceğini kanıtlamak için farklı bir hedef izledi. Başarısız bir kaçma girişiminin ardından Starovoytova, Rus savaşçıları desteklemeyi amaçlayan insan hakları örgütlerinin oluşturulması üzerinde çalışmaya başladı. Starovoytova'nın çabaları sayesinde yüzlerce er ve subay Çeçenistan’daki esaret günlerinden sonra evlerine döndü.

1998'in Nisan ayında Demokratik Rusya Partisi Eş Genel Başkanı seçilen Starovoytova, artık siyasetçi kimliğinin yanı sıra ülkenin tanınmış bir insan hakları aktivistiydi. Uluslararası düzeyde birçok konferans ve foruma katılacak ve çok değil birkaç ay içinde dünyanın önde gelen siyasi figürleriyle tanışacaktı.

Starovoytova, dünyadaki ününü ve başarılarını asla öne çıkarmadı, aksine ulaştığı düzey onun ülkesinin içi siyasetinde daha fazla çaba sarf etmesine sevk etti. İktidar yanlısı çoğunluk Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Devlet Duması (Meclisi)’nde oturuyordu ve onları reform yasalarını kabul etmeye ikna etmek son derece zordu. Bu yüzden de Starovoytova ülkenin kalkınmasının demokratik gidişatını kabul etmek istemeyen kemikleşmiş odakların kalıntılarıyla mücadele etmek zorunda kaldı.

DUMA’NIN TARİHİ 4 KASIM KARARI

Rusya’nın özgür ve demokratik bir ülke olmasını isteyen Galina Starovoytova ve arkadaşları Kasım 1998’in ilk günlerinde büyük bir başarı elde edeceklerdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a siyası sığınma hakkı verilmesi için Starovoytova ve Komünist Partisi üyesi Yuri Nikiforenko’nun öncülüğünde hazırlanan karar tasarısı, 4 Kasım 1998 günü sabah saatlerinde Duma’da ele alındı.

Oylama öncesi kürsüye çıkan parlamenter Nikiforenko, Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı için büyük bir mücadele yürüttüğünü belirterek Rusya’da ağırlanmasını istedi. “PKK sorunların barışı yoluyla çözülmesi için ödün vermeye hazır ve insanlığımızı göstermek için Cumhurbaşkanı’ndan Abdullah Öcalan’a siyasi statüsü tanınmasını istemeliyiz” diyen Nikiforenko’nun konuşmasından ardından karar tasarısı oylamaya sunuldu. Nefesler tutulmuş, Duma’dan nasıl bir karar çıkılacağı merak ediliyordu.

298 parlamenterin “evet” dediği oylamada “hayır” çıkmadı, sadece bir parlamenter çekimser kaldı. Neredeyse oy birliğiyle kabul edilen kararla Duma, Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin’e şu çağrıda bulundu: “Uluslararası hukukun genel prensipleri ve uluslararası pratiğe göre, siyasi sığınma hakkı, polis takibi ile izlenen veya karşısında gerçek fiziki imha tehdidi bulunan kişilere verilmektedir. Devlet Duması olarak demokrasi, hümanizm ve insan haklarını koruma ideallerine bağlılığımızdan yola çıkarak Abdullah Öcalan’a Rusya Federasyonu’nda siyasi sığınma hakkı verilmesini talep ediyoruz.”

‘KADERİMİ MÜTTEFİKLERİMLE BİRLEŞTİRMEK İSTİYORUM’

Kurdistan’daki kirli savaşta Türk devletinin işlediği suçların da anlatıldığı bu kararın hemen ardından Türk devleti en üst düzeyde Rusya’ya sert tepki gösterdi. Ankara-Moskova hattında gerginliğin doruğa çıktığı o gün, Rusya Duması kararla yetinmeyerek Kürt Halk Önderi’nin şu sözlerinin yer aldığı 30 Ekim 1998 tarihli mektubunu da kamuoyuna açıkladı:

“Moskova’yı ziyaret etmeyi her zaman arzuladım ve şimdi istiyorum. Geçen yıl benim Rusya’yı ziyaret etmem için sizin tarafınızdan yoğun hazırlık yapıldı. Ancak bölgede gelişen olaylar, bulunduğum yerle ilgili ani kararlar almamı zorunlu kıldı. Bu durumda kaderimi müttefiklerimle birleştirmek istiyorum. Bu bağlamda Rusya Federasyonu’nun bana siyasi sığınma hakkı tanımasını resmen rica ediyorum. Bence bunun kabul edilmesi halklarımızın önündeki stratejik hedeflerin yerine getirilmesine katkıda bulunur.”

Uluslararası Komplo’yu tertipleyen klikler zordaydı. Rusya’nın komplocu güçlerin dümenine girme görevi Başbakan Yevgeni Primakov’ya verildi. Primakov, Ankara rejimiyle kirli pazarlıklara girişirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 12 Kasım 1998 günü Rusya’yı terk ederek İtalya’nın başkenti Roma’ya gitmek zorunda kaldı. Ancak başını ABD’nin çektiği küresel güçlerin Roma yönetimine yoğun baskıları nedeniyle Rusya seçeneği, o günlerde sürekli masada durdu. Bu yüzden de Starovoytova ve arkadaşları Kürt Halk Önderi’nin Rusya’da ağırlanması için girişimlerini 12 Kasım’a takip eden günlerde de sürdürdüler.

CİNAYETİ MAFYANIN KİRALIK KATİLLERİ İŞLEDİ

Ancak Duma’nın kararından 14 gün sonra; 20 Kasım 1998'de Galina Starovoytova ve yardımcısı Ruslan Linkov, Sankt Petersburg’da kurşunların hedefi oldular. Starovoytova’nın evinin önünde pusuda bekleyen iki tetikçi Rus kadın politikacı ve gazeteci yardımcısını yaylım ateşine tuttu. Starovoytova olay yerinde yaşamını yitirirken, yardımcısı Linkov ağır yaralandı.

Rus kamuoyunda şok etkisi yaratan suikastın ardından soruşturma başlatan polis, cinayetin Tambov bölgesinde etkili olan mafya üyeleri Vitaly Akinshin ve Oleg Fedosov tarafından işlendiğini tespit etti. O dönem Rus medyasında çıkan bazı haberlere göre Starovoytova, ölümünden kısa bir süre önce savunma şirketlerinden birinin özelleştirilmesindeki dolandırıcılık hakkında Duma'da yaptığı sansasyonel açıklamadan dolayı katledildi.

Fakat ortaya atılan birçok senaryoya rağmen bütün işaretler, Rus derin devlet yapıları ile küresel güçleri gösteriyordu. Zaten yıllarca süren yargılamada 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Yuri Kolchin Rus askeri istihbaratı GRU’nun üyesiydi. Sorgulama sırasında Kolchin ise suçun organizatörü olarak Tambov organize suç grubuyla doğrudan bağlantılı olan Devlet Duması'nın eski yardımcısı Mikhail Glushenko’un adını verdi.

‘DEMOKRASİ SAVAŞINI YAŞAMIYLA ÖDEDİ’

Mikhail Glushenko hakkında açılan ilk soruşturmada Galina Starovoytova’nın katledilmesiyle bağlantısı tam olarak tespit edilemedi. Duma’nın eski üyesi Glushenko başka bir suçtan hapse girince işbirliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı ve Starovoytova katliamına karıştığını itiraf etti. Soruşturma ekibi eski parlamenterden aldığı bilgilerle başka bir şüphelinin izini sürdü. Galina Starovoytova cinayetini organize etmekle suçlanan Tambov çetesinin lideri Wladimir Kumarin hakkında yürütülen soruşturma ve yargılamalar, ancak 2015 yılında sonuçlandı.

Kumarin, Starovoytova cinayetinden 17 yıl hapis cezası aldı. Böylelikle cinayet dosyası resmen kapatılırken, Starovoytova'nın katledilmesinin asıl nedenleri ve çetenin derin bağlantıları üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen hala açığa çıkmadı. Eski Dışişleri Bakanı Yegor Gyadar ise “Galina, Rusya’da demokrasinin kurulması yönündeki savaşımını yaşamıyla ödedi” diyerek aslında Starovoytova’nın neden hedef seçildiğini tarihe not düştü.

Türk devleti ve ona bağlı çeteler, “olağan şüphelileri” olarak hep akıllarda kalmasına rağmen cinayetin perde arkası aydınlatılmadı. Ancak Milliyet gazetesinin 22 Kasım 1998 günkü “Apo’nun dostuna infaz” başlığı, Türk devletinin işin içinde olduğunun en bariz kanıtı olarak kayıtlara geçti.

TAHRAN’DAKİ CİNAYET TAM AYDINLATILMADI

St. Petersburg’daki cinayetin aksine İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleşen cinayette bazı izler açıkça Türk devletine çıktı. Zaten Starovoytova cinayeti sonrasında olduğu gibi, 21 Kasım 1998’de İran eski Çalışma Bakanı Daryuş Forouhar ve eşi Pervaneh evlerinde vahşice katledilmelerini dönemin Türk medyası “İtalya’ya gözdağı” başlığıyla verdi.

9 Nisan 2009 günü Taraf gazetesinde yayınlanan bir haberde, cinayetin MİT tarafından işlendiği yazıldı. Bu habere göre Ergenekon sanığı Mustafa Özbek’in evinde bulunan bir mektupta “Başkan” olarak isimlendirilen bir MİT görevlisinin Tahran’a gidişi sonrası Forouhar öldürüldü. BBC Farsça servisinde 2014’te yayınlanan bir haberde de, Forouhar’ın Türk devlet güçleri tarafından öldürüldüğü ifade edildi.

İran devlet birimleri cinayetin ardından göstermelik olarak çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Bunlardan biri olan İran istihbaratının eski başkan yardımcısı Said Emami şüpheli bir şekilde cezaevinde öldü. Forouhar’ın Almanya’da yaşayan kızı Parastou Forouhar ise 2021’de ANF’ye verdiği röportajda, Türk devletine çıkan izler ile babasının Abdullah Öcalan’la dostluğuna ilişkin şu çarpıcı bilgileri ilk kez kamuoyuna açıkladı:

“Roma’ya ulaştığını duyduğunda babam Abdullah Öcalan için bir şeyler yapmak istiyordu. İtalya onu gözaltına almıştı ve Türkiye’ye teslim edileceği konuşuluyordu. Bunun için de bir basın açıklaması yayınladı. Ayrıca Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye verilmemesi için yapılacak gösterileri ve başlatılacak kampanyaları organize etmek için Tahran ve diğer kentlerde bulunan Kürt dostlarıyla görüştü. Bunun dışında babam katledildikten sonra yaptığım araştırmada, cinayetten yaklaşık bir hafta önce telefonla Abdullah Öcalan ile de görüştüğünü öğrendim. Bu görüşmeyi İran Kürtlerinden bir gencin tercümanlığı sayesinde yapmıştı.

Babam öldürüldükten sonra Türk istihbaratı ve özel eğitilmiş elamanları İran istihbaratı içerisinde “ölüm komandolarını” eğitme işine girdi. Ayrıca iddialara göre; babamın cinayetine karışanlardan bazı kişilerin yargılanmasını engellemek için onlar Türk istihbaratının yardımıyla Türkiye’ye götürüldü. Tabii tüm bunlar gün yüzüne çıkmadı, çünkü katillerin yargı süreci yarım yamalak yürütüldü, ayrıca soruşturma dosyasından birçok sayfa çıkartıldı. İşte o eksik sayfalarda belki de katillerin Türk istihbaratıyla işbirliğine ilişkin bilgiler vardı. Çünkü elime geçen sayfalardan birisinde, cinayete karışan bazı suçluların rahat etmesi ve yargılanmaması için Türkiye’ye götürüldüğü yazılıyordu.”