‘Kürtler Lozan’la uğradıkları haksızlıkları dünyaya anlatmalı’

Yeşil Sol Parti Sêrt Milletvekili Sebahat Erdoğan Sarıtaş, Kürtlerin, Lozan'la uğradıkları haksızlığı hem Türkiye kamuoyuna hem dünya kamuoyuna gerçekçi ve doğru temelde anlatması gerektiğini söyledi.

İki yüz yıllık Kurdistan’a statü sorunu, 1923 yılındaki Lozan Antlaşması’yla bir yüz yıl daha uzatılmıştı. Son 50 yılda ise Kürtler, temel hak ve özgürlükleri için tarihin akışını değiştiren bir direniş ve mücadele yürüttü. Lozan’ın ikinci yüz yılında Kürtlerin statü sorunu tartışılmaya devam ediyor.

Yeşil Sol Parti Sêrt Milletvekili Sebahat Erdoğan Sarıtaş, Lozan’ın gelişim süreci, Kürtlerin handikapları ve bundan sonra neler yapılması gerektiğine ilişkin konuştu.

24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması'nda Kürtlerin görmezden gelinerek statüsüz bırakıldığını ve bölge devletleri tarafından imha, inkâr ve soykırım politikalarına maruz kaldığını belirten Sarıtaş, özellikle imzacı devletlere bu durumun tarihsel olarak tüm yönleriyle anlatılması gerektiğini kaydetti.

İNGİLTERE VE FRANSA’NIN ROLÜ

Devletlerin, uluslararası ilişkiler ve dış politikalarında kendi çıkarlarını esas aldıklarını söyleyen Sarıtaş, şöyle devam etti: “İmzacı devletlere, o günün koşullarında çıkarlarını esas almalarının Kürt halkına neleri yaşattığını ve ne kadar büyük bedeller ödettiğini detaylı bir şekilde, diplomatik bir dille anlatmak gerekiyor. 20’nci yüzyılın koşulları ile 21’inci yüzyılın koşulları kuşkusuz aynı değildir. Günümüz açısından imzacı devletlerin bu anlaşmayla Kürtlere dayatılan soykırımın sorumlusu oldukları açık bir tarihsel gerçekliktir. Bu sorumluluktan kurtulmaları ve o dönemdeki yanlış politikalarından dönmeleri için bir an evvel antlaşmadan imzalarını geri çekmeleri gerekmektedir. Özellikle İngiltere ve Fransa’nın Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki rolleri dikkate alınarak çözüm için bu adımı atmalarının tarihsel sorumlulukları olduğunu, bu konuda demokratik bir çözümün gelişmesi için gerekli adımları atmaları gerekiyor.”

İMZACI DEVLETLERİN TAVIRLARI DEĞİŞMELİ

Kürt vekiller olarak her zaman Kürt meselesinde demokratik çözümünden yana olduklarını ifade eden Sarıtaş, “Üzerinden yüz yıl geçmiş Lozan Antlaşması'nın Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün en önemli kaynağı olduğunu belirtmek gerekir. Bu belirlemeden hareketle, başta Türkiye olmak üzere imzacı devletler yüz yıllık tavırlarını değiştirerek, yeni yüzyılda çözüm odaklı bir tavır geliştirmelidirler. Bugünün dünyasında tüm taraflar için daha demokratik ve ahlaki tavrın bu olması gerekmektedir. Lozan Antlaşması, Kürt meselesinin ana kaynağını oluşturmaktadır. Kürtlerin statüsüz bırakıldığı bu antlaşmada kayıt altına alınan Türkiye’deki farklılıkların, dillerinin engellenmemesi taahhüdünü bile yerine getirmemiş, Kürt dili üzerinde büyük yasaklar getirerek asimilasyon politikalarına başvurulmuştur. Kürt meselesi de özünde bir insan hakları ve özgürlükler meselesidir. Kürtler, Türkiye'den bu temel insan haklarını ve özgürlüklerini talep etmektedirler” diye konuştu.

KÜRTLER KENDİLERİNİ DETAYLI ANLATMALI

Türkiye’nin yüz yıldır uyguladığı politikalarla ilerleyemediğini, demokratikleşemediğini, sorunlarını çözemediğini ve bu haliyle sürdürülebilir olmadığını da vurgulayan Sarıtaş, şöyle devam etti: “Bunun temel sebebinin de Kürt meselesinin çözümsüzlüğü olduğunu söylemek mümkündür. Kürtler, Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması ve Kürt meselesinin çözümü için demokratik cumhuriyet istiyor. Demokratik cumhuriyet ile ortak vatanda kendi haklarının ve özgürlük taleplerinin demokratik bir anayasa ile güvence altına alındığı birlikte yaşamı savunuyorlar. Demokratik ülkelerde bu talepler oldukça makul ve kabul edilebilir taleplerdir. Bu talepleri kabul etmemek ve demokratik bir çözümü geliştirmemek Kürtlere olduğu kadar Türkiye Cumhuriyeti devletine de zarar vermektedir. Kürtler Lozan'la uğradıkları haksızlığı hem Türkiye kamuoyuna hem dünya kamuoyuna gerçekçi ve doğru temelde anlatmalı. Bu haksızlığın ortadan kaldırılması ve çözüm taleplerini başta Türkiye Cumhuriyeti devletine, dünya devletlerine, ilgili uluslararası örgütlere detaylı bir şekilde anlatmalıdırlar. Kürt meselesi politik bir meseledir, doğal olarak çözümü de politik olacaktır.”

ORTADOĞU’NUN DENGELERİ VE KÜRTLER

Şu an için Ortadoğu’da ciddi bir kaotik durumun söz konusu olduğunu ve genel anlamda dünya sistemi ve dünya güç dengeleri açısından da bir belirsizlikler çağının yaşandığın altını çizen Sarıtaş, “Sovyet Rusya’nın dağılması sonrasında ABD’nin dünyanın tek hegemon gücü olarak ortaya çıkması, dünyaya kısa süre de olsa tek kutuplu bir sistem getirdi. Bu tek kutuplu sistemde ABD özellikle Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için Büyük Ortadoğu Projesi'ni ortaya attı. Bu projeye göre Ortadoğu ABD’nin çıkarları doğrultusunda ve dünyanın hegemon gücü olma pozisyonunu güçlendirmek için güç dengeleri yeniden dizayn edilecekti. Irak müdahalesiyle başlattığı ve kanaatimce halen devam ettirmek istediği bu proje istediği gibi gitmedi ve bu durum zaten kaotik Ortadoğu'nun daha derin sorunlara gark olmasına neden oldu. 11 Eylül saldırıları sonrası güvenlik politikalarının esas alınması, Çin’in yükselişi, Rusya’nın toparlanma arayışları, Avrupa Birliği’nin siyasi ve ekonomik bir denge haline gelmesi gibi gelişmeler, ABD’nin politikalarının tek belirleyici olduğu durumunu ortadan kaldırdı” şeklinde konuştu.

KÜRTLER SİYASİ DENGELERİ OKUYABİLİYOR

Arap Baharı’ndan sonra gelişen Suriye iç savaşının ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi'ni zorlayan en önemli etken olduğunu söyleyen Sarıtaş, “Bununla birlikte Ortadoğu’daki sorunlar, ABD’nin istediği gibi etki edemeyeceği ve yönlendiremeyeceği gerçeğini doğurdu. Daha doğrusu artık tek belirleyici güç olmadığı görüldü. Ortadoğu‘daki siyasi dengelerde büyük altüst oluşlar yaşandı, bu sorunlar başta Kürt sorunu olmak üzere Filistin sorunu, mezhepler sorunu, Irak ve Suriye iç savaş sorunlarını çözümsüz bırakarak zamana yaydı. Ortadoğu’daki çatışmalı ve kaotik durum DAİŞ'in ortaya çıkmasıyla birlikte bütün siyasi dengeleri altüst etti. Böylesi bir belirsizlik ve kaotik durum büyük riskleri ve büyük fırsatları da barındıran bir gerçekliğe sahiptir. Kürtler siyasi dengeleri doğru okuyup risklerden korunmayı, fırsatlardan yararlanmayı başarabilirse hem kendi özgürlüklerini hem de Ortadoğu’daki bu kaotik durumun ortadan kalkmasına büyük katkı sağlayabilirler.”

KÜRT OLMADAN SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ

Kürtlerin Ortadoğu'daki siyasi dengelerde nasıl bir rol almaları gerektiğini de değerlendiren Sarıtaş, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ortadoğu’nun temel sorunlarını; Birinci Dünya Savaşı sonrası keyfi çizilen sınırlar, siyasi bölünmüşlük, şoven milliyetçilikler, dogmatik din anlayışları, feodal toplum yapıları, bilim ve teknolojinin gelişmemesi, mezhep çatışmaları, kadının iradesinin yok sayılması, demokratik olmayan dikta rejimler vb. olarak sırayabiliriz. Bu sorunlar Ortadoğu toplumlarını sürekli çatışma halinde tutarak hem gelişmelerini hem de sorunlarını çözmelerini engellemektedir. Kürtler de Ortadoğu'nun göbeğinde yaşayan statüsüz bırakılmış bir halk olarak bu denge ve sorunlar içinde yaşayan, mücadeleleri ile jeopolitik ve jeostratejik bir güç haline gelmişlerdir. Kürtleri hesaba katmadan Ortadoğu'daki hiçbir sorun kolay kolay çözülemez. Kürtler Ortadoğu halkları içinde var olan sorunları en çok bilince çıkarmış, tartışmaya açık, seküler ve demokratik yaşama en yakın halktır. Demokrasiyi, cinsiyet özgürlüğünü ve ekolojik yaklaşımı benimserler. Bu yönüyle Ortadoğu toplumlarının sorunlarının çözüm perspektifine, toplumsal barış kültürüne, halkların eşit, özgür ve bir arada yaşaması gerekliliğine inanarak yaşamsallaştıran bir halktır. Hem Ortadoğu dengeleri açısından hem dünya güç dengeleri açısından Kürtler, çok önemli bir noktadalar. Bunun için hem kendi ulusal birliklerini güçlendirmeli hem Ortadoğu halklarının uluslar birliğini sağlama mücadelesi vermeliler.”