Müftüoğlu: Anayasal haklar kullandırılmıyor
Ekonomist Özgür Müftüoğlu, “Karşı karşıya kaldığımız durumu net olarak söyleyeceksek bunun adı hukuksuzluk. Anayasal haklar var ama kullandırılmıyor” dedi.
Ekonomist Özgür Müftüoğlu, “Karşı karşıya kaldığımız durumu net olarak söyleyeceksek bunun adı hukuksuzluk. Anayasal haklar var ama kullandırılmıyor” dedi.
Ekonomist Özgür Müftüoğlu, hem sendikal faaliyetlerin engellenmesinin hem de TÜSİAD yöneticilerinin gözaltına alınmasının aynı zamana denk gelse de AKP’nin sermayenin temsilcisi olduğu gerçeğini değiştirmediğini belirterek, toplumsal barışın ve hukukun üretimden gelen güçle sağlanabileceğini söyledi.
Antep’teki Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) geçtiğimiz günlerde başlayan işçilerin ücret eylemleri, kısa sürede yayıldı. Yüzde 30’luk sefalet zammını kabul etmeyen işçiler iş bıraktı. Bunun üzerine Antep Valiliği eylemleri yasakladı. Eyleme çağrı yapan Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Başkanı Mehmet Türkmen, iki defa gözaltına alındı ve akabinde tutuklandı. Valiliğin açıklamasındaki bir detay dikkat çekiciydi, işçilerin meşru hakkı olan eylemin buradan tüm ülkeye yayılabileceğini işaret ediyordu. Bunlar olurken Türkiye’nin en büyük patronlar derneği olan TÜSİAD Genel Kurulu’nda, hukukun askıya alındığına dair eleştiriler yapıldı. Bunun üzerine hükümet temsilcileri tehditler savurdu. TÜSİAD’ın iki yöneticisi gözaltına alındı ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında yurt dışına çıkış yasağıyla birlikte adli kontrol kararı verildi.
BUNUN ADI HUKUKSUZLUK
Bir yandan demokratik siyasete uygulanan baskılar, diğer yandan sermaye ve işçilerin aynı anda baskı altına alınmasına dair ANF’ye konuşan Çalışma Ekonomisti Özgür Müftüoğlu, toplumsal barışın veya hukukun ilk olarak iş yerlerinde kaldırıldığını söyledi. 12 Eylül’den bu yana emeğin üzerindeki baskıları hatırlatan Özgür Müftüoğlu, Antep’te yaşanan yasaklamalar ve Mehmet Türkmen’in tutuklanmasının da patronların isteği doğrultusunda olduğunu belirtti. Müftüoğlu, “İşçi eylemlerinin yayılması nadir rastlanan bir durum ama satın alma gücü düştü, yoksullaşma çok yaygın bir hale geldi. Şimdiye kadar işçiler örgütlenmeden uzak duruyordu ama şimdi bir şekilde her sektörde, her alanda bir örgütlenme ihtiyacı ortaya çıkıyor ama en sert şekilde de engelleniyorlar. Karşı karşıya kaldığımız durumu net olarak söyleyeceksek bunun adı hukuksuzluk. Anayasal haklar var ama kullandırılmıyor” dedi.
İŞİN KOPTUĞU YER, ÜRETİM SÜRECİ
Bir ülkedeki, bir toplumdaki hakların, demokrasi ve toplumsal barışın esasının üretim sürecinde başladığını kaydeden Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Eğer üretim sürecinde bir demokrasi yoksa, yani işçiler orada kendi emekleri üzerinde bir söz sahibi olamıyorlarsa, en temel insani çalışma koşulları bile sağlanmamışsa, sürekli iş kazalarıyla, iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyorlarsa, çok düşük ücret alıyorlarsa burada demokrasi yoktur. Dolayısıyla burada hukuk da söz konusu değil, iş yeri barışı da. Çalışma hayatında bunlar yaşanırken toplumda demokrasi ya da toplumsal barıştan söz edemezsiniz. Bu işin koptuğu yer burası.”
12 EYLÜL’DEN BERİ DE BÖYLE
12 Eylül darbesi dönemindeki patronların da talepleriyle beraber uygulanan neoliberal politikalar çerçevesinde örgütlenme hakkının ortadan kaldırıldığını; grevlerin yasaklandığını, toplu iş sözleşmelerini askıya alındığını ve çıkarılan örgütlenme yasasıyla işçilerin elinin kolunun bağlandığını hatırlatan Müftüoğlu, şunları söyledi: “Bu durum ta o zaman patronların talebi üzerine yapılmış, antidemokratik ve askeri darbeyle başlayan bir süreç. Bu süreç içerisinde bugüne de geldiğimiz zaman patronların bu talepleri sürekli olarak devam etti. Hükümetlerin uyguladıkları ekonomik politikalar da zaten bunu karşılamaya yönelik oldu. AKP hükümetinin de böyle oldu. En son Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in programı da bu, zaten hepsi birbirinin devamı. Dolayısıyla bütün bu süreçlerdeki demokrasinin, hukukun, toplumsal barışın yıkıldığı yer aslında iş yerleridir. Hal böyleyken Antep'teki BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen'in tutuklanması meselesi de tam buraya tekabül ediyor. Mehmet Türkmen, yasa çerçevesinde işçilerin hakları için bir sendikacı olarak görevini yapıyor ve görevini yaptığı için tutuklanıyor. Oradaki patronların taleplerinin devlet tarafından yerine getirildiğini görüyoruz.”
İŞ YERLERİNDEKİ HUKUKA BAKSINLAR
TÜSİAD’ın bugüne kadar hukuka, adalete yönelik talepleri veya eleştirilerinin olduğunu, doğru söylediğini ama bunlar nasıl ortadan kalktığıyla ilgili sermayenin payının da gözardı edilmemesini gerektiğini vurgulayan Müftüoğlu, “Şunu da söylemek gerekiyor TÜSİAD'ın yöneticilerine ya da bütün patronlara; siz önce kendi iş yerinizde hukuku sağlayın. Ondan sonra dönün toplumda demokrasi olsun, hukuk olsun, deyin. Sorunun kaynağı zaten kendileri” dedi.
TUTUKLAMA, KORKUNUN İFADESİDİR
BİRTEK-SEN’in bağımsız bir sendika olarak uzun süredir orada örgütlenme faaliyetini yürüttüğünü belirten Mütüoğlu, şunları dile getirdi: “Öte yandan plazalarda sendikacılık yapanlar var bu ülkede. Bugün Başpınar’daki ücret eylemleri, bu diğer sendikacılar hiçbir şey yapmadıklarından Mehmet Türkmen sayesinde görünür oldu. Bugün tekstil sektöründeki, metal sektöründeki, diğer sektörlerdeki o konfederasyonlara bağlı sendikaların üyelerinin, dönüp ‘bizim sendikacılar ne yapıyor?’ diye sorması gerekiyor. Onların durumu da aşağı yukarı aynı. Onlar da aynı iş kazalarıyla, meslek hastalıklarıyla karşı karşıya, aynı haksızlıklara uğruyor. Dolayısıyla buradaki olay bize şunu gösterdi; orada bir işçi eylemi yapılıyor, Organize Sanayi Bölgesi’nde birden fazla iş yeri bu eyleme birlikte katılıyor ve bir panik havası içerisinde hemen mülki amirler olağanüstü hâl ilan ediyor. Sonra da sendikanın başkanı tutuklanıyor. Bu korkunun ifadesidir.”
KAPİTALİZMİN YUMUŞAK KARNI
Toplumun her alanında, ekolojistlerin, kadın hareketinin, farklı kimliklerin kendi talepleri mücadele ettiğini, tepkilerini ortaya koyduğunu söyleyen Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Hiçbirinden bu kadar korkulmuyor, çünkü burası kapitalizmin esas yumuşak karnı. Üretimi durdururlarsa sistem durur. Dolayısıyla burada üretimden gelenin gücünü de net bir şekilde ortaya çıkartmış oluyor işçi. Demek ki doğru mücadele alanı, öncelikli olarak üretim sürecinden geliyor, tabii ki oradaki işçilerin hakları için, daha iyi yaşama hakları için, daha iyi çalışma hakları için ama aynı zamanda ülkenin toplamında demokrasinin, hukukun ve toplumsal barışın sağlanması için. Demek ki işin en yumuşak karnı, karşı tarafa en büyük korku salan alanı orası demektir.”
BAZI İÇ ÇELİŞKİLER ORTAYA ÇIKIYOR
Öte yandan hem işçi eylemleri hem hayat pahalılığı toplumda Şimşek’in ekonomik programına dair huzursuzluk yaratırken TÜSİAD’ın açıklamasının, farklı sebeplerle de olsa programa tepkili olduğunu gösterdiğine işaret eden Müftüoğlu, şunları ekledi: “AKP'nin baştan beri iktidarını dayandırdığı daha çok Anadolu sermayesi dediğimiz kesimler var. Onların çıkarlarıyla diğerlerinin çıkarlarının çatıştığı bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Dolayısıyla burada net bir şekilde siyasi iktidar şu politikayı, şu şekilde, şu programı da bu şekilde uygulayalım, diyemiyor. Birini uygulamaya kalksa öbürünün aleyhine oluyor. Bu sermayenin kendi içerisindeki çelişkileri. O yüzden net olarak program bitmiştir, diyemiyorum. Bence onlar da tam bunu ne yapacaklarını çok bilmiyor gibiler. Şimşek'in programı zaten büyük ölçüde götürülüyor ama öbür tarafta da içeride çelişince orada da başka bir noktaya geliniyor. Şu net; AKP sermayenin temsilcisidir, bütün politikaları da bu şekilde uygulamıştır. Bazı çelişkiler çerçevesinde bazen ne yapacağını bilemeyen bir pozisyona da düşüyor.”