Piroğlu: Engelliler mücadale etmeli

HEDEP PM Üyesi Musa Piroğlu, engellilerin devletin, siyasi partilerin, sendikaların ve toplumsal mücadele dinamiklerinin kapsama alanı dışında kaldığını belirterek, engellilerin de mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Yaklaşık 15 milyon engellinin yaşadığı Kuzey Kurdistan ve Türkiye’de engelliler, hayatın bütün alanlarında bir çok sorunla yüz yüze kalıyor. Engelli insanları kendine muhtaç haline getiren devlet politikası, engellileri yaşama katmak yerine bir yük olarak gösteriyor.

Engellilerin neredeyse yarısına yakını, birilerine muhtaç bir şekilde yaşamaya çalışıyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) PM Üyesi Musa Piroğlu, engellilerin sorunları ve yaşadıklarını ANF’ye anlattı. 

ENGELLİLİĞİ SAKATLIKTAN AYIRMAK GEREKİR

Engellilik meselesinin kavramsal olarak tanımının yanlış yapıldığını belirten Piroğlu, toplum ve devlet nezdinde engelliliğin sakatlık ile eşdeğer olarak görüldüğünü, böylece engelli kişilere fazlalık olarak bakıldığını söyledi. Piroğlu, şöyle izah etti: “Genellikle tıbbi bir konum olarak insanların uzuv veya yeti kaybı üstünden tartışılan bir şey, oysa sakatlık ve engellilik aynı şeyler değil. Sakatlık fiziksel bir durum, tıbbi bir meseledir. Kişinin doğuştan ve sonradan gelen durumlar nedeniyle uzuv ve yeti kaybından oluşan bir durum. Engellilik ise bu yeti kaybının, onun toplumsal hayata karışmasına mani olması durumudur. İkisi aynı şey değildir. Engellilik toplumsal bir meseledir, sakatlık bireysel ve fiziksel bir meseledir. Biz meseleyi böyle aldığımızda engellilik meselesini toplum boyutuyla, doğal olarak da toplumsal örgütlülük boyutuyla yani devlet boyutuyla tartışırız ve bugün için özellikle Türkiye açısından tartıştığımızda engellilik, yoksulluk meselesidir. Engellilik dediğimiz şey, aslında erişimle ilgilidir. Erişim, genel olarak güncel dilde söylemde fiziksel mimari bir durum olarak karşımıza çıkar. Engellinin bir yerden bir yere gitmesi ulaşması olarak tartışılıyor, oysa bence erişim hayatın kendisine dahil olma meselesiyle ilgili bir şeydir. Engellilerin hayata dahil olup olmaması meselesi de büyük oranda ekonomiyle ilgili bir mesele olarak karşımıza çıkıyor.”

EN YOKSUL KESİMİDİR

Engellilerin bu ülkenin en yoksul kesimi olduğunu belirten Piroğlu, engellilerin istihdama katılmasının önemine işaret etti. Piroğlu, şunları söyledi: “İstihdam, engelli için hayati bir mesele, çünkü bir bağımlılık ilişkisinden kurtulma çabası; kendi ekonomisini, işini, maaşını sağladığında başta ailesi olmak üzere bağımlılıktan kurtulup, hayatını sürdürebilir hale gelir. Engelli meselesine devletin bir yaklaşımı var. Devlet, engellilere bakıma muhtaç, yardımla ayakta kalan insanlar olarak bakıyor. O yüzden de onun bakım masraflarını karşılama gibi bir derdi var, bunu da kendi sağlık hizmetleri, kendi kurumlarıyla yapmak yerine aile üzerinden yapıyor ve engelli ailelerine engelli bakım ücreti, engellilere de engelli maaşı veriyor. 

AİLE GELİRİ ÜZERİNDEN SAPTIYOR

Ağır engelli bakım ücreti söz konusu; engelli tamamen aileye bağımlı hale geliyor, çünkü maaş engelliye verilmiyor. Maaş saptanırken de aile geliri üzerinden saptanıyor. Şöyle bakılıyor; ailede bir kişi asgari ücret alıyorsa ona bakım ücreti verilmiyor. O kişi, o ailenin bakmakla hükümlü olduğu, beslediği, baktığı, karnını doyurduğu, altını temizlediği biri olarak görülüyor. Bir makineden daha kötü bir durumda engellilerin durumu. İş yok, okuma imkanları yok, hiçbir şey yok. Devlet kendi rehabilitasyon merkezlerini açmak yerine hepsini özelleştirmiş durumda. Örneğin otistik çocukların, zihinsel engellilerin yaşadığı sorunlar korkunç ama bir bütün olarak engelli grupların yaşadığı sorunlar yoksullukla beraber çok artıyor. 

BÜYÜK KISMI ALETLERİ ALAMIYOR

Engelli hayata katılabilmek için sadece iş ve benzeri şeyleri değil, normal erişim içinde çeşitli ortopedik aletlere, protez aletlerine, alt bezi ve benzeri araçlara ihtiyaç duymak zorunda. Devlet, bunları bir ödenek dahilinde satın alıyor. SUT denilen Sağlık Uygulama Tebliği var. Ödenen rakamlar çok düşük, kura bağlı olarak bunlar yurt dışından geliyor. Engellilerin büyük bir kısmı bunları alamıyor. Alt bezini yıkayıp yeniden bakılan, aletleri yıkayıp yeniden kullanan, bu yüzden bir sürü hastalıkla boğuşan engellileri tanıyorum. Tekerlekli sandalye ve benzerlerini ise neredeyse alamaz durumdalar. Doğal olarak da sadece aile ve devlete bağımlı olmakla kalmıyorlar. Vakıflar, kurumlar yardım etmezse engelli hayata giremiyor.”

SENDİKALAR VE MUHALEFET DE İLGİSİZ

Engellilere yönelik sadece devletin değil, sendikaların, muhalefetin de sınıfta kaldığını, hiçbir politikalarının olmadığını, günlük hayatta dahi engellileri görmediklerini söyleyen Piroğlu, şöyle devam etti: “DİSK Genel Merkez binasına ben giremiyorum. Gittim bir gün binaya, binaya girmek için 10 basamak çıkıyorsunuz, asansöre çıkmak için 5 basamak çıkıyorsunuz ve sandalyeniz asansöre sığmıyor. Üst katta vekiller ve yönetim toplantı yapıyor ama ben vekilim ve çıkamıyorum. Bu kurumların tatil merkezlerine de gittiğimde kapılardan giremiyorum. Engellilere yönelik hiçbir şey yok. Daha ilerisini söyleyeyim; sendikaların, kitle örgütlerinin, odaların neredeyse yönetimlerinde engelli temsiliyeti yok. Toplu sözleşmelerde engelli hakları yok ve engelli çalışmasına, onların yaşam koşullarının, çalışma koşullarının düzeltilmesine dair herhangi bir perspektif, talep ve mücadele de yok. Engellilik meselesinde sadece devlet değil, muhalefet de engellileri yok sayıyor.”

SOL, MÜCADELE DIŞINA DÜŞMÜŞ GÖRÜYOR

Toplumun her kesiminin engellileri görmediğini vurgulayan Piroğlu, sol hareketlerin, mücadelenin dışına düşmüş; devletin ise üretimin dışına düşmüş olarak gördüğünü söyledi. Piroğlu, şöyle konuştu: “Engellileri işe yaramaz olarak görüyorlar. Yük olarak görüyor. Daha kötüsü var, gittiğinizde sizin binaya girmeniz, çıkmanız, bunun maddi zeminlerinin yaratılması yük olarak görülüyor ve işin kötüsü şu teknolojinin son derece geliştiği bir dönemden geçiyoruz. Bu koşulların çoğu çok hızlı yaratılabilir ama ne yazık ki bununla kimse uğraşmıyor. Buradaki problem şu; ilk olarak yapılması gereken engellilerin kendilerinin mücadeleye katılmasıdır. Engellilik meselesi sadece toplumsal yapı, devlet katının sorunu değil. Engellilerin zihniyetinde de sorun var. Marks’ın bir lafı var, ‘Egemen ideoloji ezilenlerin zihninde kendini yeniden üretir’ diye. Aynı şeyi yaşıyoruz. Sakatlık, yardıma muhtaçlık ve işe yaramazlık perspektifi engellilerin hepsinin kafasında var. Doğal olarak da büyük bir kısmı, yaşlılarla beraber 13 milyona yakın engelli var, bunun 7-8 milyonu fiziksel ya da zihinsel engellidir. Toplumsal hayatın çok büyük bir kısmında hiç görmezsiniz onları. İş hayatında, sanat hayatında, siyasal hayatta göremezsiniz. Onların da çok büyük bir kısmı kendilerini de yetersiz insanlar olarak görüp mücadeleye katılamıyor. Tabii bunda farklı şeylerin de etkisi var. Mücadele etmeden hiçbir şey kazanma şansları yok. Ricacı ve minnetçi bir yerden gidiyorlar.”

MÜCADELEYE KATILMADIKÇA SORUNLARI SARER

Engellilere yönelik politikaların ve engelli yoksulluğunun mücadeleyle yok edileceğini söyleyen Piroğlu, şunları dile getirdi: “Mücadele etmediğin sürece hiçbir şey kazanma şansı yoktur. Geçtiğimiz günlerde Kartal Adliyesi’nde bir mahkeme oldu; Sinan Gündoğdu, Pendik’teki devlete bağlı  rehabilitasyon merkezinde ağır şiddet gördü. Kayıtlar var. Sinan’ın avukatı sorumluların, oradaki yöneticilerin ifadeye çağırılmasını talep etti, mahkeme reddetti. Karşı tarafta bir kişi var Sinan’a şiddet uygulayan. Yargılanan kişinin avukatı da sorumluluğun görevini yerine getirmeyen yöneticiler olduğunu belirtip onların tanıklığını istedi, mahkeme onu da reddetti. O kişiye de 2 bin 700 lira para cezası verip duruşmayı bitirdi. Bu şu anlama geliyor; engelliye şiddet uygularsınız, para cezanızı alıp kenara çekilirsiniz. Engelli örgütleri yok ortada. Bunun için mücadele etmezsek, biz sesimizi yükseltmezsek hiçbir şey kazanamayız. İkinci boyut ise toplumsal muhalefetin bu konuda kendi politikalarını üretmesi gerekiyor, üçüncü boyut ise engelli meselesinin en azından büyük bir bölümünün yerel yönetimler tarafından halledilmesi gerekiyor. Sandalyesinden protezine kadar imkan ve olanakların yerel yönetimler tarafından sağlanması gerekiyor ama kapitalizm var olduğu sürece bu sorunu çözme şansımız olmayacak. Engelliler, toplumsal hayatın yükü olarak algılandığı sürece burada sorun yaşayacağız.”