Sermayenin çıkarları doğrultusunda bir şehrin kaderine yön verilmek isteniyor

Hatay’da kent merkezi ve çevresinin imar planını alelacele askıya çıktı. Oldu bittiye getirilen imar planı sonrası bölgedeki yurttaşlara boşaltma tebligatı gönderiliyor.

HATAY İMAR PLANI

6 Şubat depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Hatay’ın tarihi kent merkezi ve çevresini kapsayan yaklaşık 307 hektarlık alana ilişkin imar planı, 11 Haziran’da askıya çıktı. Plana itiraz için belirlenen iki haftalık sürenin 11 günü, bayram tatilinin içerisinde kaldı.

Planda "rezerv alan" olarak geçen yerlerle alakalı hukuki süreçler henüz tamamlanmamışken alanda evleri bulunan yurttaşlara Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından boşaltma tebligatları gönderilmeye başlandı. Geçtiğimiz hafta içinde ise yurttaşların evlerinden çıkmaları için valilik elektrik ve su kesintisi uygulamasını başlattı.

Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP) Hatay sözcüsü Hasan Özgün, Hatay'da rezerv alanı ilan edilen bölgedeki son uygulamalara dair ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

Özgün, "Sermayenin çıkarları doğrultusunda bu şehir yeniden inşa edilecek ve insanlara 'Bize ayak bağı olmayın, çıkın gidin 'deniliyor. Şehir topyekun bir saldırı ve yağma ile karşı karşıya. Elbette buna karşın topyekun bir sesin çıkması gerekiyor. Rezerv alan ilanına dair kanun değişikliği yalnız bizi ilgilendirmiyor. Ortak ve gür bir ses çıkmazsa bugün Hatay'da yapılan hukuksuzluk başka zaman başka yerlerde de yapılacak" diyerek, toplumsal muhalefetin tüm kesimlerine dayanışmayı büyütme çağrısında bulundu.

KANUNLARA AYKIRI BİR ŞEKİLDE ELEKTRİK VE SULARI KESİYORLAR

Rezerv alan olarak isimlendirilen yerler için hukuki süreç tamamlanmadığı halde tebligat göndererek yahut elektrik ve sularını keserek insanları yaşadıkları yerleri terk ettirmeye çalışmanın etik dışı olduğu kadar kanunlara da aykırı bir tutum olduğunu söyleyen TÖP Hatay Sözcüsü Hasan Özgün, valilik ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün mağdurların kanuni haklarını kullanmamaları için hukuka aykırı birçok yöntemi aynı anda devreye soktuğunu belirtti.

Özgün şunları anlattı: "Geçen sene Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından binaların hasar durum tespitleri yapılmıştı. Sonra bunlar tescillendi ve kesinleşti. Herkesin e-devletinde evlerinin hasar tespit bilgisi görünüyor. Aradan bir buçuk yıl geçti, herhangi yeni bir inceleme veya raporlama olmadığı halde insanlara tebligat gönderiyorlar. Deniliyor ki 'bu bina artık ağır hasarlı olarak değerlendirilmektedir, 3 gün içerisinde boşaltın, yıkım işlemlerini başlatacağız'. 3 gün dedikleri de cuma, cumartesi ve pazar. İtiraz süresi yok. Dünyada böyle bir uygulamanın eşi yoktur. Biz de alelacele bir eylem örgütledik. 75. yıl Bulvarı'nı trafiğe kapatarak orada bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Ardından da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne hızlı bir şekilde itiraz dilekçeleri ulaştırıldı. Orada da yasa dışı bir uygulama ile karşılaştık. Dilekçeleri almadılar. 'Avukatsız işlem yapılmaz' diyorlar, öyle bir şey yok. Mesela apartmanlara gidiliyor, insanlar tabii ki elektrik ve suyun kesilmesine karşı çıkıyor. Bu sefer tekrar polis ekipleri ile geliyorlar ve zorla kapıları açıp sayaçları söküyorlar. Böyle durumlar söz konusu. Hepsiyle alakalı hukuki başvuru süreçlerini yürütüyoruz. Yapılanlar yasa dışı çünkü, hala burada bir yerleşim var. Bakanlık 'Rezerv alan ilan ettik' demiş olabilir ama risk analizleri yapılmamış, raporlama yok, hukuki süreç henüz sonuçlanmamış. Yani bakanlık öyle dedi diye bir yer hemen rezerv alan olmuyor. Yasal süreç tamamlanmış değil. Dolayısıyla çıkın diye tebligat göndermek de suyu ve elektriği kesmek de insanlık dışı olduğu kadar hukuka da aykırı."

TOPYEKUN BİR DİRENİŞLE KARŞILAŞMAMAK İÇİN PARÇA PARÇA GİDİYORLAR

Hatay'da aynı anda farklı yerlerde devlet eliyle yapılan uygulamaların amacının toplu tepki ve direnç gösterilmesinin önüne geçmek olduğunu vurgulayan Özgün, bakan Murat Kurum'un şehre gelişinden itibaren yürütülen algı operasyonlarının da şehrin talan tablosunu gizlemeyi amaçladığını söyledi. Özgün şunları ifade etti: "Depremin ilk gününden beri yalan ve dezenformasyonla mücadele ediyoruz. İlkin rezervin ne kadar iyi bir uygulama olduğuna dair yaptılar bunu. Rezerve Hayır İnisiyatifi olarak mahallelerde yürüttüğümüz bilgilendirme toplantılarında bütün bu yalanları ifşa ettik ve bir tepkiyi örgütledik. Artık bir devlet yetkilisinin herhangi bir mahalleye girip 'Rezerv uygulaması iyidir' deme şansı yok. Direkt kovulur. Bundan sonra dezenformasyonda ikinci aşamaya geçtiler. Murat Kurum geldi ve sevecen, güler yüzlü bakan havası yaratarak, bakanlık adına doğrudan imaj çalışması yaptı. Çekmece 10. Etap projesine gösterilen tepkilerden sonra, 'İstemiyorsanız burayı rezervden çıkartırız' dedi. Basının önünde yaptı tabii bunu. Kanunlar falan hak getire, bakanın iki dudağı arasından çıkacak sözle kader değişebilir algısına oynadılar. Halkta direnmek ve örgütlenmek yerine bakana ulaşabilecek kanallar yaratarak, onun insafıyla çözülebileceğine dair bir algı oluşturmaya çalıştılar. Bu şekilde insanların gardı düşürülmeye çalışıldı. Bir yandan bu yapılırken diğer yandan da düğmeye basıldı ve rezerv ile ilgili tüm uygulamalar hızlandırıldı. Her tarafa tebligatlar gönderildi Yıkım ekipleri mahallelere gelmeye başladı. Elektrik ve su abonelikleri iptal edilmeye başlandı. Tabii bütünlüklü bir tepkiyi sokağa dökmemek için kontrollü bir şekilde yapıyorlar. Mesela birkaç gün önce Gültepe Mahallesi'ne yıkım ekipleri geldi. Gültepe mahallesi rezerv bölgenin Samandağ tarafına düşen Batı ucunda. Hemen ardından yıkım ekipleri dün Odabaşı Mahallesi'ne gitti. Burası da rezerv alan olarak değerlendirilen bölgenin doğu ucundaki mahalle. Sonra da Akevler'e geldiler. Alanın ortasında kalıyor burası. Zeytinliklerin kesildiği alan biraz daha kuzey bir bölgede. Yani esasında geniş bir sahaya yapılan stratejik saldırılardan bahsediyoruz. Sokağı yığılma gücünü parçalamaya yönelik hamleler bunlar."

MAHALLELERDE NÖBETLER BAŞLADI, İNSANLAR BU ŞEHİRDE KALMAK İÇİN DİRENİYOR

Rezerv alana dair yasal değişikliğin kamuoyunca yeterli bir şekilde anlaşılmamasının, uygulamanın sadece deprem bölgelerine yönelik sanılmasının iktidarın rahat hareket edebilmesini kolaylaştırdığının altını çizen Özgün, yasada yapılan değişiklik ile herhangi bir yerleşim alanının gerekçesiz bir şekilde boşaltılabilmesinin önünü açtığını hatırlattı.

Mahallelerde rezerv alanlarının insandan arındırılmasına yönelik uygulamalar için nöbet eylemlerinin başlatıldığını belirten Özgün, sözlerini şu çağrı ile sonlandırdı: "Acele kamulaştırma, rezerv, su ve elektrik kesintileri, doğal alanların tahrip edilmesi... Şehrin her yanı topyekun bir yağma ve saldırı altında. 'Biz sermayenin çıkarlarını doğrultusunda şehri yeniden biçimlendireceğiz, sizler de bize ayak bağı olmayın, bu şehirden çıkın' deniliyor. Bütün planlamalar ve dayatmalar buna tekabül ediyor. Şehri insansızlaştırmaya çalışıyorlar. Ve buna karşı büyük bir direnç var. İnsanlar toza toprağa, asbeste, susuzluğa, elektriksizliğe, ulaşımsızlığa, sağlıksızlığa rağmen bu şehirde kalmak için direniyor. Biz şöyle bir kararlaşmaya gittik. Yurttaşların işleri ne kadar acil olursa olsun evde birisini bırakmaksızın kimse dışarıya çıkmıyor. Mahalleye giriş çıkışlarda da bir gözetleme durumu oluşturmaya başladı. Mahalleyi de evleri de boş bırakmamak üzerine bir sistem oluşturuldu. Zamanla rezerv alan içerisindeki bütün mahalleler birbirleri ile koordineli bir şekilde bu nöbet sistemini yürütecekler. Elbette buna karşın topyekun bir sesin çıkması gerekiyor. Yasal değişiklikle devletin her an, her yerde insanlara, 'Buradan çıkın, burası rezerv alan' demesinin önü açıldı. Kamuoyu bunun yeterınce farkında değil. Rezerv alan sadece depremzedelerin, özelde Hatay'ın meselesi sanılıyor. Biz burada başta dezenformasyona karşı mücadele veriyoruz. Mücadelemizin Türkiye halklarının vicdanı ile buluşmasına ihtiyacımız var."