Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Bugün yaşamını yitiren Tarihçi ve Siyasetçi Tarık Ziya Ekinci'yi anan Temelli, "Tarık Ziya Ekinci’nin mücadelesini sürdüreceğimize söz veriyoruz" dedi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ın bugün Meclis Genel Kurulu'nda konuşma yapacağını hatırlatan Temelli, Filistin’deki soykırımın sonlanması için tüm devletlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini kaydetti. Temelli, "İsrail devletinin hayata geçirdiği saldırılar, işgalci politikaları son dönemlerde soykırıma dönüştü. 40 binden fazla insanın yaşamını yitirdi. Bunun için gerçekten küresel diplomasisinin harekete geçmesi ve İsrail devletinin bu saldırganlığı durdurması gerekiyordu" dedi.
'İKTİDAR FİLİSTİN İÇİN TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKÜYOR!'
Temelli, şöyle devam etti: "Filistin sorunu derin bir sorun, Ortadoğu’nun en büyük sorunlarından biri. Kürt sorunu ve Filistin sorunu çözülmediği sürece Ortadoğu'ya barışın gelemeyeceği, Ortadoğu halklarının huzura kavuşamayacağı ama sadece Ortadoğu halklarının değil dünya siyasetinin de istikrara kavuşamayacağını çok iyi biliyoruz. Bu saldırganlığı durdurmak zorundayız. Biz İsrail’deki gelişmelere karşı siyasi partilerle Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz, temaslar içindeyiz. Çözüm yaklaşımımızı aktarıyoruz. Onların da bizlerden beklentilerini hayata geçirmek için politikalarımızın içinde bu görüşlere yer veriyoruz. Bugünkü AKP iktidarı ise sadece hamasetten beslenerek, hamasetle ayakta durmaya çalışarak Ortadoğu’ya yönelik tutumunu sürdürüyor. Çünkü biliyor ki İsrail Filistin melesinde sahici bir tutum almak; aslında topyekûn Ortadoğu’daki diplomasinizi şekillendirecektir. Oysa Türkiye’nin Ortadoğu hatta genel bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Bir barış siyasetinden bahsetmek söz konusu değil. Savaş siyaseti ve istikrarsızlıktan beslenen bu anlayış tabii ki söz konusu İsrail Filistin ilişkileri olduğunda da ikircikli bir yaklaşımı karşımıza çıkarıyor.
İsrail'e karşısınız, soykırıma karşısınız, her türlü timsah gözyaşları ile bunu dile getiriyorsunuz, ama öte yandan ticarete devam ediyorsunuz. Azerbaycan gazının İsrail'e ulaşmasına yol veriyorsunuz. Savaşı durduracak sahici hiçbir tedbir almamış hiçbir adım atmamışsınız. Neden? Çünkü sizin Filistin meselesine yaklaşımınızın arkasında yatan neden Kürt sorununa yaklaşımınızdır. Kürt sorunun demokratik çözümü konusundaki yaklaşımınız aslında tüm Ortadoğu politikanızı da belirlemiş oluyor.
'İSTİKRARSIZLIĞIN KAYNAĞI KÜRDE KARŞI SAVAŞ'
Kürt sorununun demokratik çözümü yerine savaş siyasetinde ısrarınız nedeniyle aslında Ortadoğu bir türlü istikrara kavuşamıyor. Oysa genel anlamıyla bugün dönüp Ortadoğu’ya baktığımızda; bu sorunun çözümünün Kürt sorunun çözümünden geçtiğini artık bütün dünya kabul etmiş durumda. Bakın Rojava’daki savaş giderek başka bir boyuta sürükleniyor. İsrail’in Gazze’den sonraki savaşı, bölgeye yayma stratejisi, savaşı İran’a kadar uzatma meselesi, Deyrazor’daki çatışmalara neden olmuştur. Oysa Rojava dediğimiz bölge; aslına belki de gelecekte Ortadoğu’nun barış kavşağıdır. Ortadoğu’da bugün belki de yegane huzur ortamıdır. Bir demokrasi vahasıdır. Rojava’daki halkların ortaklaşa oluşturduğu yönetim, o demokratik yönetim aslında Ortadoğu halklarının bir arada nasıl yaşayabileceğine dair demokratik özerk bir anlayışı ortaya koymaktadır. Orada ortaya konmuş olan çözüm, Suriye’nin demokratikleşmesi ve Suriye’nin huzura kavuşması açısından çok önemli bir adımdır.
ÊZİDÎ KATLİAMI
Tam 10 yıl önce 3 Ağustos, Êzîdi Katliamı’nın yıl dönümüydü. Tam 10 yıl önce Êzîdîler soykırıma tabi tutuldular. Evet, 5 binden fazla Êzidî katledildi, 6 bin 500 Êzîdî kadın ve çocuk kaçırıldı. 400 bin Êzidî yerinden ve yurdundan edildi, 300 bini bugün Federe Kurdistan Bölgesi’nde çadırlarda yaşamak zorunda. 100 bini dünyanın çeşitli ülkelerine yayıldı. Êzidîlerin kutsal kenti Şengal’de yaşama hakları ellerinden alındı. Şimdi Êzidîler Şengal’e geri dönüyor.
Şengal’de öz savunma güçleriyle kendi özerk yaşamlarını var etmeye çalışıyorlar. Şimdi o gün onları yalnız bırakıp oradan kaçanlar, bugün onların öz savunma güçlerine karşı çıkıyorlar. Siz onları orada yalnız bıraktığınız için o insanlar soykırıma uğradılar. Ve bugün 6 bin 500 kayıp Êzidî kadın ve çocuk nerede diye sorduğumuzda bunların bir çoğunun Türkiye’de IŞİD tarafından alıkonulduğu bilgisine ulaşıyoruz.
KERKÜK'TEKİ SEÇİMLER
Ortadoğu’da son zamanlarda yaşanan bir diğer önemli gelişme de Kerkük’te yaşanan seçimlerdi. Bu seçimlerin sonucunda bir uzlaşmaya varıldı. Bu sevindirici bir haber. Halklar bir arada uzlaşarak bir çözüm üretebiliyor ve Kerkük'te de bir çözüm üretilebilirdi. Kerkük Valisi Kürt olacak ve Meclis Başkanı da Arap halkından seçilecek. Dolayısıyla Kürt ve Arap halklarının uzlaşmasıyla oradaki Türkmenlerin de büyük bir çoğunluğunun katılımıyla Kerkük'teki var olan gerilim aşılmış oldu. YNK’nin seçilmesinin kazanmasından sonra seçimleri yok sayan anlayışa karşı Kerkük'teki halklar seçim sonuçlarının meşruiyeti üzerinden bir araya geldiler. Bir çözüm ürettiler. Bu çözüm çok kıymetli ve önemli bir çözüm. YNK Başkanı Talabani’nin kapsayıcı yaklaşımı; önümüzdeki süreçte hem Ortadoğu'da hem Kerkük'te hem diğer yerlere önemli gelişmelere vesile olacağını düşünüyoruz.
'TÜM ORTADOĞU'DA ATEŞKESE İHTİYAÇ VAR'
Bugün Türkiye’de, Irak'tan gelenlerle güvenlik başlığı altında görüşmeler gerçekleştiriliyor. Bu görüşmelere baktığımızda; savaş siyaseti anlayışının bu görüşmelerde hakim olduğunu görüyoruz. Zaten nerede bir güvenlik sözcüğü geçse onun aslında güvenliği değil de güvensizleştirmeyi ortaya koyduğunu artık çok iyi öğrenmiş durumdayız. Bu görüşmelerde çıkan sonuç; Irak’ta, Kerkük'te, Süleymaniye’de, Erbil’de ortaya çıkan halk iradesinin geleceğini riske atan görüşmeler olma olasılığı çok yüksektir. Bizim çağrımız nettir. Bütün Ortadoğu’ya topyekûn bir ateşkes öneriyoruz.
Nasıl şimdi Gazze için ateşkes görüşmeleri söz konusu ise aslında tüm Ortadoğu’nun acilen bir ateşkese ihtiyacı var. Tüm silahların susmasına ihtiyaç var. Nasıl Kerkük’te halkın iradesi sandığa yansımış ve çözüm üretilmişse bu çözüm Ortadoğu’nun bütün coğrafyasında üretilebilir bu mümkündür. Bunu sağlayabilecek olan barış diplomasisidir. Bunun önündeki en önemli engellerden biri maalesef bugün Türkiye’nin yürüttüğü dış politikadır. Bu politika bir an önce terk edilmelidir.
EKONOMİK ÇÖKÜŞ: BÜTÇE SAVAŞA GİDİYOR
Bugün Türkiye ekonomisinin büyük bir kısmı, önemli kaynağı silah sanayine savaşa ayrılıyor. Bundan dolayı Türkiye ekonomisi her geçen gün yeni bir krizle karşı karşıya kalıyor. Enflasyon ile mücadele edeceğiz diyenler bugün stagflasyonun kapısını aralamış durumdalar. Hem enflasyon hem de işsizlik yükselmeye devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanları ile Merkez Bankası başkanı topluma halka hayal satmaya devam ediyorlar. Emekçilerin emeklilerin, kadınların, ve çocukların yaşadığı yoksulluğun yegane müsebbibi; bu iktidarın sürdüre geldiği kronikleşmiş hastalıklı bir siyaset anlayışıdır. Bu siyaset anlayışına son vermeden, topyekün bir barış siyasetinin var edilmesi sağlanmadan Türkiye’nin düzlüğe çıkması ne ekonomi ne de siyasette mümkün olabilecektir.
Yarın sevgili Can Atalay için toplanacağız, bununla ilgili Meclis başkanlığına bir başvurumuz olmuştu ve Meclis Başkanlığı da iç tüzüğün gereğini yaptı. Yarın saat 14:00’te bu toplantı gerçekleşecek. Umarım AKP içinde bu konuya hukukun anayasanın iç tüzüğün sınırları içerisinde yaklaşan vekiller çıkar bir görüşme açılır ve sonrasında da umuyorum ki sevgili Can Atalay vekilliğe geri döner ve mahkumiyeti sonlanır. Bu bizim beklentilerimiz. Bu beklentilerin gerçekleşme olasılığı ne kadar varsa gerçekleşmeme olasılığı da o kadar var. Gerçekleşmeme olasılığının müsebbibi anayasa ve hukuku yasaları tanımayan bu iktidar ve onun yaklaşımlarıdır."