TOBB halkın vergi adaletsizliğine tepki göstermesinden endişe ediyor

Halkın ödediği vergiler her gün artarken sermayenin vergi ödemediği de gün be gün ortaya çıkıyor. TOBB buna karşı “sermayeyi yıpratmayın” derken Çalışma Ekonomisti Özgür Müftüoğlu ise sermayenin çizdiği imajın koca bir masal olduğunu söylüyor.

VERGİ TARTIŞMASI

Mehmet Şimşek’in ekonomi programıyla birlikte en çok tartışılan konulardan bir tanesi de vergi oldu. “Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi” alınacağı açıklansa da özellikle Evrensel Gazetesi’nin manşete taşıdığı haberlerle birlikte büyük sermayenin neredeyse hiç vergi vermediği ortaya çıktı. Bunun ortaya çıkmasıyla daha birçok şirketin vergi vermediği sanal medyada da paylaşılmaya başlandı. Tüm bunlar üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığı bir açıklama yapmak zorunda kaldı ve aslında kurumlar vergisi alınmadığını itiraf etti. Hemen ardından 6 Ağustos tarihli Resmî Gazetede yurtdışı alışverişlerine vergi getirildi. Yurtdışı hızlı kargo alışveriş limiti 150 Euro’dan 30 Euro’ya düşürüldü. Avrupa Birliği'nden gelen kargolarda vergi oranı yüzde 18'den yüzde 30'a yükseltildi. AB dışındaki ülkelerden gelen kargolarda vergi oranı yüzde 30'dan yüzde 60'a. Ayrıca yurtdışından sipariş edilen ürünler arasından ÖTV kapsamında değerlendirilen ürünler için ise yüzde 20 ilave vergi uygulanacak. Bu da eski vergiye rağmen daha ucuz mal satın alabilenlerin artık bunu da yapamayacağı anlamına geliyor.

Bu vergi tartışmaları ve artışları devam ederken Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 6 ağustosta bir açıklama yaparak sermayenin “vergi vermiyor” sözleriyle “yıpratılmamasını” vurguladı. Yani sermaye, halkın vergi adaletsizliğini tepki göstermesine karşı savunmaya geçerken ayrıca Şimşek programını ise desteklediklerini açıkladı. Tüm bu vergi tartışmalarını Çalışma Ekonomisti Özgür Müftüoğlu ile konuştuk.

DENGEYİ SINIF MÜCADELESİ BELİRLİYOR

Müftüoğlu ilk olarak vergi sisteminin sınıflar arası mücadelenin dengesi çerçevesinde belirlendiğini ifade ediyor: “Vergi meselesi de tıpkı kâr ve ücret gibi bir sınıf mücadelesinin sonucunda ortaya konan bir durum. Verginin kimden alınacağı, ne kadar alınacağı, hangi kesimden alınacağı buradan belirleniyor. Bu sistemde sermayeden alınan vergiler kurumlar vergisi olarak tanımlanıyor. Halktan alınan vergiler ise hem bir taraftan emekçilerden alınan gelir vergisi hem de tüketime dayanan ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler olarak adlandırılıyor. Bunların arasındaki dengeyi sınıf mücadelesi belirliyor. Burada eğer sınıf mücadelesinde daha dengeli bir yapı varsa, yani işçi sınıfı güçlüyse, vergi sistemi daha adaletli oluyor. Sermayeden de vergi alınıyor, toplumdan alınan vergiler de göreceli olarak daha adaletli şekilde oluyor. Sınıflar arası güç dengesi bozulunca, vergi mekanizması da doğal olarak siyasi iktidarın kendi görüşünce uyguladığı ekonomi programına göre daha adaletsiz hale geliyor. AKP'nin uygulamış olduğu ekonomi programı esas itibariyle tam da burada dengelerin sermaye lehine oluşmasını sağlayan bir politika.”

SERMAYEDEN YA AZ YA DA HİÇ VERGİ ALINMIYOR

Arz yönlü bir ekonomi programı izlendiğini ifade eden Özgür Müftüoğlu sermayeden az ya da hiç vergi alınmadan bütün yükün halkın geniş kesimine yüklendiğini söylüyor: “Devletin görevi geliri yeniden düzenleme fonksiyonu yerine getirirken olur. Yani gelirleri alırken de harcamayı yaparken bir denge kurar. Fakat bizim ekonomide arz yönlü bir programı izleniyor. Uygulanan arz yönlü politika sermayeden daha az vergi alıp, vergiyi toplumun sırtına yükleyerek, böylece sermayeyi teşvik edip maliyetlerini düşürmek üzerine. Bir taraftan da ücretleri düşürüyor, örneğin Evrensel Gazetesi çalışan ücretlerinin yüzde 62 oranında gerilediğini haber yapmıştı. Ücretler bir taraftan geriliyor ama bir taraftan da vergi politikasıyla birlikte de vergiler toplumdan, yani geniş kesimden alınıyor. Mehmet Şimşek’in tabana yayma dediği vergi tabana böyle yayılıyor. Sermayeden vergi olabildiğince az ve hatta hiç alınmıyor.

Bu çok fazla vergi alınması sadece düşük ücretli kesim için değil, sermaye dışındaki dar gelirli, kendi hesabına çalışanlar için de geçerli. Son çıkartılan yasada kendi hesabına çalışanlardan da daha fazla vergi almaya gidiliyor, sadece emekçilerden de değil.”

SERMAYE VERGİ VERMEYECEK ŞEKİLDE ÜLKEYE ÇEKİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Müftüoğlu, Mehmet Şimşek programının sermayeyi Türkiye’ye çekmek amacıyla dizayn edildiğini, bu çerçevede de bir şekilde ucuz iş gücünün yanı sıra sermaye için vergi verilmeyecek bir ortam da içerdiğini ifade ediyor: “Normal şartlarda şunu düşünürüz, biz vergi veriyoruz, bunun bize yol, su, elektrik olarak dönmesi gerekli. Bu olmuyor neoliberal politikada. Çünkü şöyle bir şey var zaten, yol, su, elektrik büyük ölçüde özelleştirildi. Ayrıca bizim vergilerimizden finansa ediliyor. Ama ayrıca biz bunları kullandığımız zaman para ödüyoruz. Halbuki olması gereken biz vergiyi veririz ki yol yapılsın, biz o yoldan geçelim, elektrik tesisatımız yapılsın, elektriği kullanalım, suyumuz olsun vs. Şimdi bunların hepsi özelleşince vergileri veriyoruz ama bunun karşılığını da almıyoruz. Dar gelirli olan kesim, genel olarak emekçiler ve diğer halk kesimleri vergi veriyor ama karşılığını da alamıyor.

Bu vergiler silahlanma harcamalarını, savaş ekonomisine ve bir taraftan da siyasi iktidarın har vurup harman savurmasına, çifter çifter maaşlara ve de büyük tüketimlere vs. gidiyor. Öbür taraftan da sermayeye kaynak olarak aktarılıyor. Sermaye bununla beraber daha fazla teşvik alıyor, kaynaklar bunun için kullanıyor. Emekçilerin vergisini verdikleri ama karşılığında alamadıkları ve bu verginin de tamamen adaletsiz bir şekilde oluştuğu bir durum bu. Bu dediğim gibi bir ekonomik programı zaten. Şaşıracak bir durum yok ve sadece AKP iktidarına da özgü değil. İşçi sınıfının zayıf olduğu, emekçinin, toplumsal muhalefetin zayıf olduğu her yönetim, her liberal ve neoliberal iktidar bunu yapar. Dolayısıyla bugün de karşı karşıya olduğumuz durum bu. Bu mekanizma içerisinde ücretlerin ve gelirlerin düşük olması nedeniyle yani reel ücretler düştüğü için işçi yoksullaşırken bir de bunun üzerine devlet vergi ile halkın sırtına biniyor.

Bunun en başta toplumsal muhalefet ve sendikaların temel meselesi olması lazım. Çünkü yüksek vergiler aynı zamanda enflasyonu da yani fiyatları da artıracak bir durum. Çünkü bunlar fiyatların üzerine biniyor. Sermaye bundan memnun zaten uygulanan Mehmet Şimşek programının da asıl amacı sermayeyi Türkiye'ye çekmek. Türkiye'yi sermayeye cazip hale getirmek. Bunun bir ayağı ucuz iş gücü ise diğer ayağı da geldikleri zaman burada hiçbir vergi ödememeden sınırsızca istedikleri gibi kârı ceplerine koymaları. Haliyle kimler vergi ödedi, kimler ödemedi, kim ne kadar ödedi diye baktığımızda zaten karşımıza çıkan tablo bu. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir soygun, çok açık bir şekilde bir soygun. Buna karşı mutlaka bir ses çıkartılması gerekir.”

 İMAJLARININ MASAL OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

TOBB’un vergiler konusundaki açıklamasını da sorduğumuz Özgür Müftüoğlu şunları vurguluyor: “Her zaman şuna ihtiyaç vardır sermaye doğayı sömürür, emeği sömürür ama kendini meşrulaştırma ihtiyacı duyar. O yüzden de görüntüde çok hayırsever, açların karnını doyuran, istihdam sağlayan bir imaj vermeye çalışıyor. Bu şekilde kendisini var eder. Bütün bunların açığa çıkartılıyor olması onların yarattığı bu tablonun masal olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu da toplumu harekete getirecektir. Bence TOBB’un açıklama yapmasındaki endişe sebebi budur. Halk burada bir şekilde buna tepki gösterir, karşı çıkar. Muhtemelen önümüzdeki dönemde bu tür yayınları yapan gazete ve gazetecilere karşı da bir baskının işaretidir bu. Sermaye burada, hükümete hitaben niye bunları müsaade ediyorsun diyor olabilir. Bir baskı uygulanmasını bir şekilde gündeme getirir diye düşünüyorum, umarım yanılırım ama tecrübeler bunu gösterir. Çünkü sermaye her zaman işaret veriyor. Askeri darbeler döneminde de örneğin 12 Eylül öncesinde de 28 Şubat'ta da yine benzer bir şekilde açıklamalar yaptılar. Rahatsızlıklarını belirtiyorlar ki iktidar onlar için görevini yapsın.”