GÖRÜNTÜLÜ

Turhallı: Hüda Par devlet adına cinayet işleyen bir grup

CÎK Genel Başkanı Hafız Ahmet Turhallı, Hüda Par’ın Kurdistan’da devletin amaçları doğrultusunda çalıştığını belirterek, “Bunlar din görüntüsü ile kirli amaçlara hizmet ediyorlar” dedi.

HİZBULKONTRA VE HÜDA PAR

Civaka Îslamiya Kurdistan (CÎK) Genel Başkanı Hafız Ahmet Turhallı, Hüda Par’ın din adı altında Kurdistan’da insanları kandırdığını ve bu amaçla kurulan ve işletilen bir projenin devamı olduğunu söyledi.

Turhallı, Hüda Par ve Hizbullah geleneğinin İslami açıdan ve Kurdistan faaliyetlerini ANF’ye değerlendirdi.

Tarihsel olarak iki türlü din anlayışının çatıştığını ve iktidarların amaçları doğrultusunda şekillendirilen din anlayışı ile hakiki din anlayışı arasındaki farkları anlatan Turhallı, “Din dediğimiz zaman iki türlü din anlayışı karşımıza çıkıyor. Tarihsel olarak dinlerin içeriğini boşaltıp iktidarların çıkarına uygun şekilde bir din anlayışı ortaya çıktığı da bir gerçek. Hz. Muhammed’in peygamberi olduğu din altyapısı ve prensipleri ile vardır. Buna inan ve dindarım diye bir insanın yaşamında da bu dine uygun prensiplerin olması gerekir. O prensiplere göre de yaşaması lazım. Diğer yani iktidarların etkisinde olan din anlayışı Emevilerden bu yana etkindir. O tarihlerde başlayan süreç içerisinde yaygınlaşan bir anlayış. Tarihte birçok İslam alimi, dindarı din adı altında katledilmiştir. Bunu meşrulaştırmak için hadis bile uydurmuşlar. O günden beri doğru dini savunan ve bu temelde muhaliflik yapanlara yaşam hakkı tanınmamıştır.

Kürt Ulusal Hareketi doğduğu dönemde aynı şekilde yaşam hakkına saldırı oldu. Kürtler adına hak ve hukuk talep ettiği için hedef haline getirildi ve terörizm olarak yansıtıldı. Devletin bu propagandasına Kürt halkı itibar etmedi. Ulusal harekete sahip çıktı. Devlet ulusal hareketi terörize ederek lanse etme girişimi başarılı olmadı. Bu sefer başka bir şeye ihtiyaç duydu. Burada dini kullanma ve devreye koyma ihtiyacını hissettiler. İşte İran devrimi etkisi, İslami akımların gündem olduğu bir dönemde Hizbullah olayı Kurdistan’da ortaya çıkarıldı” dedi.

DEVLET TANIDIĞI BİR KONTRA YAPIYI TEKRAR GÖREVLENDİRDİ

Hizbullah’ın Kurdistan’da “Allah’ın askerleri” adıyla piyasa sürüldüğüne dikkat çeken Turhallı, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Peki Allah’ın askerleri kime karşı savaşır. Ehli küfre karşı. Ehli küfür kimdir? Ehli küfür, mazlum halkların hakkını, hukukunu adını gasp edenlerdir. Hak ve hukuk bilmeyen zulüm uygulayanlardır. Bunlar kime yanın yer aldı. Terör estiren ve hak ve hukuk tanımayan, inkarcı bir sistemin yanında yer aldı. Ancak bunları topluma tanıtmak ve kullanmak için iki şeye ihtiyaç duydular. Birincisi dini, ikincisi Kürt adını kullanmaları gerekiyordu ki toplum içinde yer edinsinler. Bunlar 90’larda Kürtlere yönelik bir girişim ve siyasetin sahibi olmadılar. Sadece din, adına siyaset yaptılar. Tüm propagandası Kürt Ulusal Hareketi din dışı göstermek oldu. Tek gayeleri ve amaçları buydu. Ancak buna topluma bunu kabul ettirmediler. Toplum bunlara sosyal bir zemin vermedi Çünkü katliam yaptılar. Sivil insanları öldürüp, karakollara gidip sonra serbest kalıyorlardı. Millet bunu görüyordu ve bunları içine almadı. Millet bunların devletin içinde olduğunu ve devlet adına çalıştığını görüyor ve sosyal zemin vermiyordu. Ancak bunlar devlet için uzun dönemli bir iş yaptılar. Devlet için binlerce insan öldürdüler. Devlete dediler ki, biz sizin için çalıştık. Devlet de bunları serbest bıraktı. Çünkü kendi resmi kanunlarına tespitli 160-170 cinayet işlemişlerdi. Devlet buna rağmen diyetini bunları serbest bırakarak ödedi. Ancak bu mesele bitmedi. Çünkü Kürt Ulusal hareketi gelişti. Bütün farklı düşünceler, ideolojiler siyasi akımlar ulusal mücadele safında yer aldı. Toplumda kabulü yüzde 15’leri aştı. Bu devlet açısından kabul edilebilir bir durum değildi. Onun için yine bunlara ihtiyaç duydu. Devlet karanlık, pis işlerini yürütecek düzeyde  çeteleşmesini tamamlamıştır.  Bu sefer siyasi alanda bir rol oynayacak bir partnere ihtiyaç duyuyordu. Tanıdığı, kullanabileceği bir yapıya. Bu temelde bunlara tekrar rol verdi. Bunların hepsini serbest bıraktı ve onlara, sizinle daha işim bitmedi dedi. Onlara siyasi bir hüviyet kazandırmak istedi. Bu, seçimlerde başlayan bir süreç değildir.  Bütün tetikçilerini, kontralarını hapislerden çıkardığı zaman bu planı yapmıştı. Şu anda bu planı işletiyor.

Şunu diyebiliriz ki, Kürtlerin önünü almak için daha önce kullandığı kontraları bu sefer siyasi zeminde kullanmanın planını devre koymuş ve işletiyor.”

BUNLAR DEVLET ADINA CİNAYET İŞLEYEN BİR GRUP

“Burada şu soru akla gelir; İslam’a göre katil kimdir” diye soran Turhallı, devamında şunları söyledi: “Mazlum insanları öldürenlerin İslam ile ilişkisi nedir? Ayet şöyle diyor: Kim bir insanı haksız yere öldürürse insanlığı öldürmüş sayılır. Yine başka bir ayette ise, "Siz bir insanı haksız yere öldürürseniz Allah sizi lanetler ve sonsuza kadar cehennemde kalırsınız’ deniyor. Peki devlet adına cinayet işlemiş bir grup gelip din kisvesi altında siyaset yapması nedir.? Bir yanda katil ve kirlidir diğer yanda ise insanları kandırıp sizi cennete götürürüm siyaseti yapıyor. Bunu anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Katliam yapanlarla ilgili Allah’ın ayetleri ortada. Çünkü dinlerin ortaya çıkışı ve peygamberlerin çıkışı mazlumlara sahip çıkmakla başlıyor. Mazlumlara sahip çıkıyor, onların hak ve hukukunu savunuyorlar. Onları iktidarların zulmüne karşı savunuyorlar. Peygamberlere karşı çıkanlar iktidar ve devletlerdir. Peygamberler toplumlar karşı karşıya gelmemiş. Toplumlarla savaşmamışlar.  İktidarlara karşı savaşmışlar. Peygamberlere karşı gelen kim yine iktidarlar ve devletlerdir. Peki bu grup hiçbir zaman iktidara bir taş bile atmış mı? O kadar zulüm varken bir gün karşı çıkmış mı? Hayır. Peki o zaman bunlar nasıl din adına temsiliyet hakkını kendilerinde buluyorlar. Nasıl bir din temsiliyetini savunuyorlar? Bunları artık düşünmemiz ve hakikati görmemiz lazım. 17 bin insanın katliamında aktif rol almış bir örgüt, nasıl İslam dini adına toplumu kandırabilir? Bunların pratiği İslami ve dini değildir. Hz. Muhammed’in dinini savunmuyorlar, iktidar ve devletlerin din anlayışını topluma yansıtmak ve dini maniple etmek için çalışıyorlar. Devlet bunları bunun için Kurdistan’da görevlendirmiş. Devlet aynen şunu diyor onlara: Ben sizi nasıl katil yaptıysam şimdi de size beyaz bir sayfa açacağım ve siyasi olarak sizi görevlendireceğim. Gerçek bu. Bu grubun pratiği, Kürt'üm diyen herkesi öldürmek oldu. Ben Kürt'üm diyene kezzap atıyorlardı. Mele Ubeydullah’ı çivili sopalarla katlettiler.  Mele Ubeydullah, ben Müslümanım ve Kürt'üm, siz yanlış yoldasınız, dediği için vahşice katledildi.”