Tutsaklar dönüşümlü açlık grevi ile 10 Ekim hamlesine katılacak
PKK ve PAJK’lı tutsaklar, ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ amacıyla 10 Ekim’de başlatılan küresel hamleye dönüşümlü açlık grevi ile katılacaklarını duyurdu.
PKK ve PAJK’lı tutsaklar, ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ amacıyla 10 Ekim’de başlatılan küresel hamleye dönüşümlü açlık grevi ile katılacaklarını duyurdu.
PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına Deniz Kaya yaptığı açıklamada, 10 Ekim hamlesine ilk aşamada 27 Kasım- 15 Şubat tarihleri arasında dönüşümlü açlık grevi ile katılacaklarını belirtti. Açıklamada, bu eyleme hasta, yaşlı ve cezasının bitimine iki yıl kalmış olan tutsakların dahil edilmeyeceği kaydedildi.
10 EKİM HAMLESİNİ SELAMLIYORUZ
PKK ve PAJK’lı tutsakların açıklaması şöyle:
“10 Ekim tarihinde startı verilen ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ kampanyasının Türkiye ve Kurdistan zindanlarında ki PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak devrimci direniş duyguları ile kutluyoruz ve selamlıyoruz.
Bu kampanyaya bulunduğu her alanda yaratıcı yöntemlerle, ruhuyla, düşüncesiyle, kalemi ile, sanatıyla, duasıyla ve her türlü direniş eylemi ile katılan dostlarımıza, yoldaşlarımıza, halklarımıza başarılar diliyor, bedenen katı tecrit koşullarında tutulsak da tüm varlığımızla yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Önder Apo’dan en son haber almamızın üzerinden üç yıl geçti. Kesintisiz tecrit ise esaretin ilk gününden bu yana yaklaşık 25 yıldır sürdürülüyor. İmralı’dan ses yoksa, negatif anlamda orada her şey yaşanıyor olabilir. TC geleneği ve bu güne kadar ki yaşatılanlar bizlerin böyle düşünmesini doğal kılıyor. Çünkü asıl mücadele İmralı’da yürütülüyor. 2015’le başlayan topyekun savaş konsepti de İmralı’nın kapılarının tüm dünyaya tamamıyla kapatılması ile başlanmıştır. Dışarıda yürütülen katliam ve sindirme politikasının şiddeti aynı zamanda İmralı’daki mücadelenin o denli yoğun yürütüldüğünün de göstergesidir.
İmralı gerçeği, uluslararası bir ittifak sonucu yaratılmıştır ve aynı ittifakla yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle tecrit ve İmralı esareti sürdüğü müddetçe bileceğiz ki devletler arası komploda devam etmektedir. Önder Apo’nun esareti ile Ortadoğu’ya yönelik stratejik bir hamle yapıldığı, geride kalan 25 yıllık pratiğe bakıldığında çok daha net bir şekilde görülmektedir. Bu esasta en büyük acıyı Kürtler yaşasa da Önder Apo’ya saldırı aslında demokratik Ortadoğu idealine bir saldırıydı. Tüm bölge yeniden dizayn edilirken, halklar lehine bu fırsattan yaralanabilecek güçlü bir potansiyel en başta etkisiz kılınmak istenmişti. Milliyetçilik ve dincilik türevleri ile kendilerini var eden politik hesaplarını bunlar üzerine kuran küresel güçler ve işbirlikçileri, oluşturdukları bu statükoya aykırı bir söylem ve eylem istemiyorlardı.
ABD, salt Türkiye’nin çıkarını düşünerek Önder Apo’nun esaretini organize etmiş olamazdı. Türk devlet aklı bunu görmekten acizdi, o acziyet geçen 25 yıla rağmen hala varlığını sürdürmektedir. Kürt düşmanlığı ile ruhunu ve düşüncesini sakatlayan bir yönetimin ne günü nede geleceği doğru okuması beklenemezdi, yaşananda bu oldu. Hal böyle olunca kurgulanan oyunun boşa çıkarabilecek ne zihni ne politik hiçbir tedbir alma gereği duymadılar. Ortadoğu’da kibriti çakılan ateşin giderek büyüyüp bir yangına dönüşeceğini görmediler. Saddam görmedi ve bunu canı ile ödedi. Irak yeniden dizayn edildi. Libya, Mısır, Sudan, Yemen bu sürecin farklı versiyonlarını yaşadılar. Suriye’nin durumu ortada. Önder Apo çok uyardı, tarihi ve güncel analizleri ile yaşanabileceklere dair çözümler sundu. Milliyetçi, dinci, ve cinsiyetçi belaların insanlığı sürüklediği çıkmaz sokağı tüm boyutları ile çözümledi. Sadece Ortadoğu halklarına değil, bütün dünya halklarına, ezilenlere, kadınlara ve doğaya nefes olmaya çalıştı. Hem de en nefessiz bırakıldığı daracık hücresinde.
DEMOKRATİK ULUS VE DEMOKRATİK KONFEDERALİZM FİKRİYATI
Karşılıklı milliyetçi ve dinci kışkırtma ile ve yine sürdürülmeye çalışılan cinsiyetçi kuşatma eli ile toplumlar nefessiz, parçalı, kavgalı, güçsüz, çaresiz ve müdahaleye açık halde bırakıldı. Bu durumu kışkırtan ve besleyen her uygulama, çözümsüzlüğün, krizin ve iktidarcı anlayışların tarafı olmaktan öteye gidemeyecektir ve halklarına sunacakları bir gelecek olmayacaktır. Yaşanmakta olan İsrail-Filistin çatışması da bu zihniyetin günceldeki son halkası niteliğindedir. Sonucu ne olursa olsun şimdiden kesin olan şey bu çatışmada halklar lehine bir çözümün çıkmayacağıdır. Hegemonik güçlerin ve eksenlerinde ki iktidarların kasıtlı politikaları ile bu topraklara yıllardır ekilen dinci ve milliyetçi tohumlar sökülüp atılmadan, bu kısır döngünün dışına çıkmak mümkün olmayacaktır. Bu da sonsuz bir çatışma, çözümsüzlük, yaşamın değersizleşmesi, giderek renklerini yitirmesi halidir.
Önder Apo’nun Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederalizim fikriyatı tam da yaşamı yeniden var etme umudu ve pratiğidir. Sergilenen tüm iktidarcı oyunlara güçlü bir müdahaledir. Farklılıkların bir arada yaşadığı, inanç gruplarının birbirini yok etmek yerine birbirinden beslendiği, kadının özgür ve eşit bir şekilde yaşama katıldığı bir Ortadoğu’da hangi eril despot kendini var edebilir? Kendi iç barışını sağlamış enerjisini özgür yaşamı güçlendirmeye hasretmiş bir Ortadoğu’da hangi hegemonik güç istediği gibi cirit atabilir?
Tüm bölgeyi yeniden dizayn faaliyetlerini kapsamına alan müdahalenin hız kazandığı bu süreçte İmralı kapılarının sım sıkı kapalı tutulmasının mantığı açıktır. İmralı’da sürdürülen mutlak tecrit, yalnızca kendisine gardiyanlık görevi verilen TC devlet aygıtının iradesi ile değil, uluslararası komploya imza atan güçlerin ortak iradesiyle sürdürülmektedir. Bu tecrit Önder Apo şahsında tüm halklara ve alternatif özgür yaşam seçeneğine yöneltilmiş bir tecrit niteliğindedir yangın büyümekte ve daha da harlanmaktadır. Kendini daha fazla milliyetçilik ve dincilikle koruyacağını sananların hezeyanları, ateşe benzin dökmekten öteye bir işe yaramayacaktır.
KENDİNE DEMOKRAT VE KONFORMİST MUHALİFLİK
Halklar, demokratik inanç grupları, kadınlar bu gidişata her zamankinden daha güçlü bir çaba ile el koymak durumundadır. Türkiye dahil, mevcut siyaset sahnesi tamamen özelleşmiş grupların çıkar alanına dönüşmüş durumdadır. Mide bulandırıcı bir iki yüzlülük birçok alanı kaplamış vaziyettedir. Kendine demokratlık ve konforlu konformist muhaliflik ile mevcut sistemin yeniden üretilmesinden başka sonuç yaratılamayacağı açıktır. Türkiye toplumunun her kesiminde ağzını açan bir çürümenin, adaletsizlikten, yoksullaşmadan ve krizden bahsediyor. Bunların tümü sonuçtur. Türkiye’de sonuçlar konuşuluyor, ama buna sebep olan nedenler görülmek istenilmiyor, gözlerden kaçırılıyor.
DEVRİM SÖZÜ ROJAVA’DA, ŞENGAL’DE YAŞAM BULDU
Kürt sorunu tam da bu sonuçları üreten ana sebeplerin başında gelmektedir. Çözümsüz bırakılmaya çalışılan Kürt sorunu daha fazla savaş demektir. Bunu büyük askeri harcama ve yoksullaşmayı beraberinde getireceği açıktır. Hakeza hukuksuzluk, yasa dışılık, keyfiyet özcesi özel savaş ve bunun finansmanı peşi sıra gelir. Buda kara para, uyuşturucu kaçakçılığı, mafyalaşma ve çeteleşme demektir. Kürt sorununda çözümsüzlük zalimin zulmünde ısrardır.
Önder Apo üyesi olduğu toplumda ve dünyada yaşanan siyasal, ekonomik, ekolojik ve cins sorunlarını bilmekte, tanımlamakta ve hakiki çözümler sunmaktadır. Kendi yaşamını da bu çözümleri gerçekleştirecek görev ve sorumluluklarını yerine getirme temelinde kurmaktadır. Değişmesi, düzeltilmesi, yeniden kurulması gerektiğini düşündüğü şeyleri yapamadığında kendisini değiştirmektedir. Bulunduğu koşullarda yıllardır ağır bir tecrit altında tutulsa da kendi potansiyel ve birikimine el konulmasına izin vermemekte bu potansiyel ve birikiminden seçip çıkardığı tanım ve çözüm yöntemlerini her fırsatta paylaşmaktadır. Önder Apo, özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasiyi her koşulda savunmakta, ulus devletçi sistemin bu değer ve ihtiyaçları yutup hiçliğe mahkum etmesini engellemektedir. Kendisi, halklara hakikati getirmekte ve bu hakikati anlamanın ve anlatmanın mükemmel yol ve yöntemlerini sunmaktadır. Önder Apo hiç şikayet etmeden, bir şey beklemeden herkesin iyiliğini ve insanca yaşamasını düşündüğü için bu kadar ağır saldırılara maruz kalmaktadır. Önder Apo, verdiği sözleri tutan ve el attığı her şeyde başarılı olan bir halk önderidir. Halklara verdiği devrim yapma sözü Rojava’da, Şengal’de yaşam bulmakta, Kürt toplumu ile birlikte tüm haklara ve dünyaya yayılmaktadır. Önder Apo, iyi, güzel ve doğru olana odaklanan, bunları yaşam ve insanla buluşturmaya yönelerek her koşul altında ayakta kalmayı başaran; Özgür düşünce ve kuramlar üreten, her soruna çözümleri olan bir önderdir. Bu değerlere dayalı olarak oluşturduğu bilinç ve felsefesini Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigması üzerinden insanlığın hizmetine koyar. Bu paradigması ile hem bugünü hem de geleceği inşa eder.
TECRİDİN DERİNLEŞTİĞİNİ VARLIĞIMIZLA HİSSEDİYORUZ
Önder Apo yıllardır tutulduğu İmralı tecrit ve soykırım sisteminde kendi tavrını belirlemiş yollarını seçmiş ve büyük başarılara imza atmıştır. Tüm bu nedenlerle Kürt sorunun çözümü ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü aynı şeydir, biri diğerinden ayrı ele alınmaz, alınmamalıdır. Zaten bu farkındalıkla hamleye, “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” adı veriliyor. Bu nedenle başlayan “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyasına her halktan insanların omuz verdiğini görmek hem mutluluk vericidir hem de cehennem ateşini söndürme, cenneti el birliği ile yaratma kararlılığının bir ifadesi niteliğindedir.
Önder Apo, “Devrim yaşanması gerekenle, yaşanması gereksiz olanın ayrışmasıdır” demektedir. AKP-MHP faşizmi saldırıları ile yaşanması gereksiz olanı hepimize dağıtmaktadır. Faşist rejim bize ve Gerillaya teslimiyeti dayatırken, demokratik kamuoyunu günü birlik, biyolojik ihtiyaçlarını karşılamayı bile zor hedefleyen çabalara mahkum etmeye çalışmaktadır. Bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak şartların her geçen gün daha da ağırlaştığı, tecridin derinleştiği koşullarda yapılan tüm eylemleri bütün varlığımızla hissediyoruz. Nefes alıp verdiğimiz mekanlar neresi olursa olsun, özgür yaşam ısrarından ve halklarımızın özgür-eşit birlikteliğine olan inancımızda asla vazgeçmeyecek, tüm bu ideallerimizin bileşkesi olan Önder Apo’ya daha büyük kararlılık ve pratikleşme düzeyi ile layık olmaya çalışacağız.
DÖNÜŞÜMLÜ AÇLIK GREVİ
Bu amaçla “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlemize ilk aşamada 27 Kasım- 15 Şubat tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz Dönüşümlü Açlık Grevi Eylemi ile katılım göstereceğiz. Dönüşümlü açlık grevi eylemimizin gün ve grup sayısını planlamasını her zindan alanımız kendi bileşimine ve koşullarına göre planlayacak, eyleme hasta, yaşlı ve cezasının bitimine iki yıl kalmış olan arkadaşlarımız dahil edilmeyecektir. Ayrıca, bulunduğumuz her alanda açıklamamızda dile gelen hususlar temelinde ve kampanya içeriği doğrultusunda dış temsilciliklere, insan hakları kurumlarına, medya temsilciliklerine, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerine mektuplar yazacağız. Adalet Bakanlığı’na sıklıkla İmralı’daki tecridi yazacağımız dilekçelerle hatırlatacak, İmralı’ya sevk talebinde bulunacağız. Önder Apo’ya ve İmralı’daki diğer tutsak yoldaşlarımıza daha sık aralıklarla mektup yazacak, CPT’ye ihmal ettiği sorumluluğunu tekrar hatırlatacağız. Mahkemelerde tecritti kınayıp teşhir edeceğiz. Eylem süreci boyunca tüm arkadaşlarımızın planlamaya uygun bir şekilde hareket etmesi ve kesinlikle bireysel eylem tarzlarına başvurmamaları gerekmektedir. Bu doğrultuda başta ailelerimiz olmak üzere tüm yurtsever halkımızı, dost çevreleri, demokrasi ve özgürlük talep eden bütün kesimleri katılımları ile kampanyamızı sahiplenmeye, birlikte tarih yazmaya çağırıyoruz. Bu vesile ile partimiz PKK’nin 45’inci kuruluş yıl dönümü olan 27 Kasım’ı yeni bir direniş hamlesi ile karşılarken, halklarımıza özgür yaşam paradigmasını armağan eden Önder Apo’ya büyük bağlılık duygusu ile selamlıyor, sayısı 40 bini bulan kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor, mücadeleyi zaferle taçlandırma sözümüzü yineliyoruz. Tüm mücadele sahalarında ki yoldaşlarımızı ve halklarımızı esaret altında ki PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak selamlıyor, partimiz PKK’nin 45’inci kuruluş yıl dönümü hepimize kutlu olsun diyoruz.
‘Özgür Halk, Demokratik Ulus’ şiarıyla tüm demokratik kamuoyuna selam, saygı ve sevgilerimizi iletiyoruz.”