Êzidî kadınlara yapılanlar bir savaş suçudur!

Bağdat’ta gerçekleştirilen konferansının sonuç bildirgesinde, uluslararası hukukta kadın katliamlarının hala savaş suçu olarak hala tanınmadığına işaret edilerek, “Êzidî kadınlara yönelik katliam, insanlığa karşı işlenen suç olarak tanımalıdır” denildi.

Irak'ın başkenti Bağdat’ta “Şengal katliamına karşı özgür kadın iradesiyle mücadele ediyoruz” şiarıyla gerçekleştirilen Kadın Katliamıyla İlgili (Êzidî Kadınlar) Irak Uluslararası Kadın Konferansı, düzenlenen oturumlar ardından, sonuç bildirgesinin açıklanmasıyla sona erdi.

“3 Ağustos 2014 Katliamında Saldırıların Düzeyi ve Kadınların Yeniden Direnişi’ başlıklı ikinci oturumda Halepçe Belediye Başkanı Kuwêstan Ekrem Ferec, DAİŞ çetelerinin elinden kurtulan kadınlardan biri olan Necat Babir Xelef ile TAJÊ Dış İlişkiler Sorumlusu Seham Dexil Reşo söz aldı.

Kuwêstan Ekrem Ferec, konuşmasında katliamların kadın ve toplum üzerindeki etkisine dikkat çekti, kimyasallarla gerçekleştirilen Halepçe katliamını örnek verdi. Kimyasal silah saldırılarından dolayı şu an bile toplumsal, psikolojik ve çevresel sorunlar yaşandığına dikkat çeken Kuwestan Ferec, “Umut ediyorum ki Şengal halkının ve kadınlarının yaşadığı soykırım, Halepçe katliamı gibi kulak ardı edilmez” diye konuştu.

Ardından DAİŞ çetelerinin elinde esaret sürecini anlatan Necat Babir Xelef, bir erkek kardeşinin ve kızının halen kayıp olduğunu belirterek, “Kadınların ve Şengal halkının iradesi anlatılandan daha fazla kırıldı. Yaşananlardan sonra kadınlar özgür düşünceyle kendini yeniden yarattı” dedi.

‘Irak’ta katliamların sebebi ve kadın kırımı’ başlıklı 3. oturumda ise KNK Eşbaşkanı Zeynep Murat konuştu. Zeynep Murat, Kürt kadınlarının yeni bir yaşamı inşa ettiğini belirtti.

Oturumlar ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede şu ifadeler yer aldı:

“Êzidî halkının ve kadınlarının 3 Ağustos 2014’te yaşadığı katliam hepimizin yüreğinde yatan bir acıdır. Êzidî kadınlarına yönelik yapılan saldırıları tüm kadınlara yönelik yapılan saldırılar olarak değerlendiriyoruz. Irak’ta Êzidî kadınlara yönelik düzenlenen jenosid, ne yazık ki ilk değildi.

Bizler mezhepçi, milliyetçi, cinsiyetçi ve dinci saldırılara karşı dayanışma içerisinde direneceğiz ki bir daha hiçbir toplum böylesi acılar yaşamasın.

DAİŞ DESTEKÇİSİ ÜLKELERİN SORUŞTURULMAMASI BİR UTANÇTIR

3 Ağustos fermanında Şengal Irak’ın ve Kürdistan Bölgesi hükümetlerinin sorumluluğu altındaydı. Ancak Şengal’de yaşanan kadın ve toplum katliamında Kürdistan Bölgesi ve Irak hükümetlerinin rolü tartışmaya açılmadı ve aydınlatılmadı.

DAİŞ çetelerinin arkasında duran Türkiye gibi ülkelere yönelik hiçbir soruşturma başlatılmadı. Bu durum bir utançtır ve ileride yeni katliamların yaşanmasının önünü açmaktadır.

Uluslararası hukukta kadın katliamları bir savaş suçu olarak hala tanınmamaktadır. Uluslararası kuruluşlar ve özellikle Birleşmiş Milletler Şengal’de Êzidî kadınlara yönelik yapılan katliamı bir savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suç olarak tanımalıdır.

TÜRK DEVLETİNİN SALDIRILARI SON BULSUN

2014 yılında Şengal harabeye dönüştü. Şengal halkı yaşanan acıların ardından kendi imkanlarıyla yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak hastane, okul vb. kurumları inşa etmeye çalışıyor. Şengal’deki bu gelişmeler desteklenmesi gerekirken bu defa Türkiye eliyle Şengal’e saldırılar düzenleniyor. Türkiye’nin Şengal’e yönelik her türlü saldırısını kınıyoruz ve saldırıların son bulmasını istiyoruz.

3 Ağustos fermanının en büyük mağduru olan Êzidî kadınlarının Şengal’de tüm süreçlere dahil olması gerekiyor. Kadının iradesinin içinde olmadığı hiçbir karar kalıcı değildir.”