İstanbul Sözleşmesi kadınları devlet şiddetine karşı da korur

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için alanlara çıkmaya hazırlanıyor. Hem devlet ya da onun kontra güçleri tarafından katledilen Denizler, hem sözleşmeyi geri kazanmak hem de güvencesiz hayata karşı ortak mücadele için...

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için yarın alanlarda olacak. 19 Haziran’da İstanbul’da düzenlenecek miting ile 1 Temmuz’da AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sözleşmeden çıkıyoruz” kararına tepkilerini dile getirecek. Sözleşmenin tartışmaya açılmasından bu yana kadınlar zaten sokaklarda.

Öte yandan kadına yönelik şiddet ise hız kesmiyor. Kadınlar bugün erkek şiddetinin yanı sıra onu koruyan devletin ya da onun kontra güçlerin de hedefinde. Tıpkı HDP İzmir il binasına yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz gibi. Dahası birkaç gün önce Antep'te, balkondan düşerek şüpheli şekilde hayatını kaybeden Duygu Delen'in davasında ağırlaştırılmış müebbet ve 32 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Mehmet Kaplan'ın son görülen duruşmada ev hapsiyle tahliye edilmesi gibi…

‘BAŞ EĞMEYECEĞİZ AYAKTAYIZ’

İstanbul Sözleşmesi’ni geri kazanmak için alanlarda olacak kadınlara sorduk. Ankara Kadın Platformu’ndan ve ayrıca HDP Ankara Sincan ilçe Eşbaşkanı olan Fatma Kılıçarslan, Deniz Poyraz’ın katledilmesini de anarak devletin direkt olarak kadın katliamlarındaki rolünü sadece birkaç yıla yayılmış haliyle anlatıyor: “İstanbul Sözleşmesi kadınları her türlü şiddete karşı korur, kadınları devlet şiddetine karşı da korur. Özellikle 2015-16 sürecinde özyönetim direnişleri sürecinde erkek devletin kadın bedeni üzerinden ürettiği militarist söylemler, JÖH-PÖH tarafından duvarlara yazılan yazılar ve o dönemde katledilen kadınlar, çocuklar sözleşmenin Kürt illerinde hiçbir zaman uygulanmadığını da gösteriyor. O dönemde bu katliamlar bizzat devlet eliyle yapılmıştı. Bedeni 7 gün sokak ortasında bekletilen Taybet Ana ve 12 yaşındaki Cemile simge oldu. Önceki gün İzmir'de parti binamıza yapılan saldırı sonucu Deniz Poyraz arkadaşımız katledildi. Deniz Poyraz kadın özgürlüğünü esas alan HDP'nin üyesiydi. Kadın özgürlük mücadelesi veriyordu. Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için astığımız pankartın arkasında, devletin militarist tetikçisi tarafından katledildi. Kadınları her türlü şiddete karşı korumayı esas alan İstanbul Sözleşmesi Kürt kadınları için ne yazık ki hiçbir zaman uygulanmadı, bugün de bir kadın arkadaşımız katledildi. Katilleri tanıyoruz, katil erkek devlettir! Bir kez daha hiçbir ayrım gözetmeksizin her türlü şiddete karşı kadınları, çocukları, mültecileri koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Deniz Poyraz'ın annesinin dediği gibi, baş eğmeyeceğiz, ayaktayız, bir deniz gitti biz bin Deniz olacağız.”

GÜVENCESİZ YAŞAMA KARŞI DA ALANLARDA OLACAĞIZ

İstanbul Esenyalı Kadın Derneği Başkanı Adile Doğan ise İstanbul Sözleşmesi’ni kazanmanın yanı sıra kadınların artan yoksullaşması, güvencesiz çalışması ve emeği için de alanlara çıkacaklarını vurguluyor: “Kadınlar sözleşmenin uygulanmasına dair sokaklardan ayrılmadığı gibi bu feshin gündeme gelmesinden itibaren erkek şiddetinin de boyut değiştirerek devam ettiğine tanıklık ediyoruz. Hatta artık İstanbul Sözleşmesi de yok sizi kurtaracak hiçbir şey kalmadı diyerek şiddet arttırmış boyutlar. Örneğin Mehmet Kaplan'ın cinayet faili iken ev hapsine gönderilmesi ya da bizim yerelde yaşadığımız kadınların ulaşabileceği kolluk kuvvetlerinin hiçbir şekilde ifade dahi almadan onları eve göndermesi; bir gece yarısı bu ülkenin cumhurbaşkanının biz sözleşmeden çıkıyoruz demesi ile başladı. Evet İstanbul Sözleşmesi tam anlamıyla zaten uygulanmıyordu ama kadınlar uygulatmak için ellerinden gelen çabayı gösteriyordu. Ya içinde bulunduğu derneklerle ya da örgütlülük veya dayanışma ile bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için uğraşıyordu kadınlar ve de bunu başarıyordu. Bu elbette kadınları daha da güvencesiz ve korumasız bırakan bir noktaya getiriyor. Kadına yönelik şiddetin yanı sıra derinleşen bir yoksulluk, boşandığı için daha fazla güvencesiz ve yoksul bir hayata düşen kadın nüfusunun artması, bunların hepsini ortaya çıkaran bir tablo bu. Temel talebimiz İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmaması ama bununla beraber yoksullaşan hayatımız, güvencesiz yaşam, işten atılmalara karşı gibi birçok taleple İstanbul Sözleşmesi mitingine hazırlanıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni bir şekilde geri almak ve bu bahsettiğim talepler çerçevesinde de haklarımızı kazanmak için alanlarda olacağız.”