Afganistan'ın kuzeyinde, ifadelere göre en az bir kadın hakları aktivisti de dahil olmak üzere dört kadın katledildi.

İktidardaki radikal İslamcı Taliban, Mezar-ı Şerif'te bir evde dört kadının öldüğünü doğruladı ve iki erkeğin tutuklandığını açıkladı.

Kadınlar ülkeyi terk etmek istediği ve tuzağa düşmüş olabilecekleri belirtiliyor.

İçişleri Bakanlığı sözcüsü Kari Sajed Chosti bir video mesajında, Tutukluların sorgu sırasında kadınları eve davet ettiklerini itiraf ettiğini söyledi. İleri soruşturmanın devam ettiğini belirten sözcü, tutukluların mahkemeye sevk edildiğini söyledi.

Katledilen kadınların kimliğine dair herhangi bir ayrıntı verilmezken, ez az birinin kadın hakları aktivisti olduğu belirtiliyor.

Kadın hakları aktivisti ve uluslararası bir örgütün çalışanı olan bir kadın, kadınlardan birini tanıdığını belirterek, adının Furûzan Safî olduğunu, şehirde çok iyi tanınan bir kadın aktivisti olduğunu söyledi.

Kadınların ülkeyi terk etmek için Mezar-ı Şerif havaalanına gitmek istediği, eylemci çevrelerden tahliye uçuşuna davetiye olduğuna inandıkları bir çağrı aldıkları, bir araba tarafından alındıktan sonra ölü bulundukları söyleniyor.

Taliban Afganistan genelinde iktidara geldiğinden beri, birçok insan hakları aktivisti, İslamcıların baskı ve şiddetinden korkarak ülkeyi terk etti. Taliban, 1990'larda Afganistan'daki ilk yönetimleri sırasında kadınları büyük ölçüde kamusal yaşamdan yasaklamıştı.

KONGREYA STAR’DAN KINAMA

Kongreya Star Koordinasyonu, 4 kadının katledilmesini yaptığı yazılı açıklamayla kınayarak, bunun örgütlü kadına yönelik bir saldırı olduğunu söyledi.

Kongreya Star’ın açıklaması şöyle:

“Kongreya Star olarak, Afganistan’ın Mezar-ı Şerif şehrinde 4 kadın aktivistin katledilmesi karşısında üzgün ve öfkeliyiz. Balkh Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olan Furûzan Safî’in kimliği tek tespit edilebildi.

Taliban terörünün çatısı altında işlenen bu cinayeti, mevcut rejim ve zihniyetten farklı görmüyoruz. Örgütlü ve kendini aktif olarak savunan kadının hedef alınması bütün dünyada yaygın ve sistematik bir şekilde gerçekleşiyor. 5 bin yıldan fazladır kadını köle yapan ataerkil sistem, kadını haklarından mahrum bırakarak kapitalizm zihniyetini esas alıyor aynı zamanda güçlü ve siyasi kimliği olan kadını kendisine karşı tehlike olarak görüyor.

Hem Türk devletinin kadınları topluca katletmesi hem DAİŞ’in kara çarşaf altında kadını köleleştirmek istemesi, kadının pazarlarda satılması hem de Taliban’ın kadın haklarını inkâr etmesi olsun kadına yönelik şiddet ve katliam aynı zihniyetin ürünüdür. Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’nde aktivist kadınlar birçok kez DAİŞ ve Türk devletinin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. İşgalci Türk devletinin işgali altında olan Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de ise kadınlar her türlü şiddete maruz kalıyor. Aynı zamanda DAİŞ çetelerinin aktivist kadınlara yönelik saldırıları durmuş değil, en son ocak ayında yoldaşlarımız Hind ve Sedaa vahşi bir saldırı sonucu katledilmişti.

Taliban’ın zihniyeti ve yaptıkları Türkiye ve DAİŞ’ten farklı değildir. Taliban insanlık dışı savaş suçları işliyor. Taliban’ın önünü açan güçler de bu suçların ortağıdır. Örgütlü kadına yönelik şiddet doğrudan topluma yönelik şiddettir. Bunun için bu saldırılara karşı toplum ve uluslararası kurumlar sessiz kalmamalıdır.

Ataerkil zihniyetin saldırılarına karşı özgün bir direniş ve savunma gereklidir. Kadın aktivistlerin katledilmesi, dünyanın dört tarafında ataerkil ve kapitalist güçler tarafından araç olarak kullanılmasına karşı uluslararası alanda mücadele edilmeli dünyanın dört tarafında kadın ve toplum hareketleri arasında ittifak kurulmalıdır.

Kongreya Star olarak 4 Afgan kadınına yönelik yapılan ataerkil saldırıları kınıyoruz. Uluslararası güçlere Afganistan’ın durumu ve yaptıklarına karşı sessizce izlememeleri, normalize edip ittifak içinde olmamaları çağrısında bulunuyoruz.

Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar olarak, şiddet ve katliamla yüz yüze kalan Afgan kadınlarının yanındayız. Taliban’ın işlediği bütün suçlara karşı bütün demokratik ve kadın örgütlerine Afganistan kadınlarıyla dayanışma içinde olması çağrısında bulunuyoruz.

Jin, jiyan, azadî.”