Alkan: 9 Ekim Komplosu 24 yıllık mücadeleyle yenilgiye uğradı

9 Ekim Komplosu’nu amaçlayanların 24 yıllık mücadele karşısında yenilgiye uğradığını belirten YJA Star komutanlarından Feride Alkan, “Şimdi gerillayı imha ederek hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

Komplocuların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın şahsında Kürt Özgürlük Hareketi’ni imha ederek ya da etkisizleştirerek Ortadoğu’yu Kürdistan merkezli olarak emperyalist çıkarlar temelinde yeniden dizayn etmek istediğine vurgu yapan Alkan, Kadın Özgürlük Mücadelesine ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulundu.

Komplonun kadın öncülüğüne dayalı bir mücadeleyle tarihi darbeyi aldığını ve gerilediğini belirten Alkan, devamla şu hususlara dikkat çekti: “Nasıl ki komplo en çok da kadın özgürlüğüne dayatılmışsa boşa çıkarılması da en fazla kadın özgürlük mücadelesi sayesinde olmuştur. Gerçekten de kadınlar Önderlik etrafında ateşten bir çembere dönüşmüş, çelikten bir irade olarak savaşmış, örgütlenmiş, sel olup erkek egemen dünyanın tüm kirlerini söküp atan bir güç haline gelmiştir.”

Özgür Kadın Birlikleri (YJA) Star komutanlarından Feride Alkan, 9 Ekim 1998 günü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bulunduğu Ortadoğu sahasından çıkartılarak düğmeye basılan Uluslararası Komplo’nun yıl dönümü nedeniyle komplocuların hedeflerine, hala ısrar edilen komplodaki yeni planlara ve komploya karşı kadın özgürlük çizgisinde verilen mücadeleye ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998’de startı verilen Uluslararası Komplo’ya karşı İmralı Adası’nda 24 yıldır büyük bir direniş sergiliyor. Öncelikli olarak bu 24 yılda neler yaşandı? Özellikle İmralı tecrit sisteminde ortaya koyulan bu direniş hangi etki ve sonuçları ortaya çıkardı?

Önder Apo, 24 yıldır tarihin en ağır esaret koşullarında soykırımcı faşist Türk devletine ve arkasındaki komplocu güçlere karşı mücadele ediyor. Bu 24 yıllık mücadelenin binlerce şehidi var ve hala günlük olarak da bedel ödemeye, bu uğurda bedeli ne olursa olsun mutlaka kazanacağız inancıyla mücadele etmeye devam ediyoruz. Komplocuların beklentilerinin tersine bu 24 yılda gün geçtikçe mücadele cephesi daha da genişledi, Kürdistan sınırlarını aşarak tüm Ortadoğu’ya, Avrupa’ya hatta dünyaya yayıldı. Mevcut durumda Önderliğimizin fiziki özgürlüğü temelinde dünya çapında yürütülen kapsamlı eylemler, imza kampanyaları, sendikal ve kitlesel sahiplenme tutumları var.

Özcesi devletlerarası komplocu güçlere karşı Önderlik etrafında kenetlenen halklar, kadınlar, işçiler, gençler, çevreciler, anti kapitalistler var ve bu durum dünyayı değiştirecek yeni bir akıma hızla evriliyor. Esaret altındaki Önderlik insanlığı buluşturan, birleştiren, kapitalist modernite güçleri karşısında mücadeleye kaldıran ideolojik-politik güç haline gelmiş durumda. Bunun anlamı özgürlük hareketimizin, halkımızın, dünya kadınlarının ve devrimci demokratik güçlerin mücadelesiyle birlikte komplonun büyük oranda boşa çıkarıldığı ve komplocuların hedeflerine ulaşamadığı gerçeğidir.

UYGARLIK GÜÇLERİYLE TARİHİ HESAPLAŞMAYA GİRDİ

Elbette 24 yıllık bu mücadelenin merkezinde Önderliğimizin kendisi vardır. Zira Önder Apo komploda kilit role sahip sahte dostlara ve yetersiz yoldaşlığa rağmen ilk andan itibaren tarihte benzeri olmayan bir tutumla kadınlar, halklar ve insanlık adına amansız bir mücadele yolunu seçti. Tamamen ruhsal, düşünsel ve fiziksel imhaya göre yapılandırılmış İmralı işkence sisteminde düşmanlarını şoke eden, halkının ve dostlarının hayranlığını binlerce kez artıran tutumuyla çok yönlü benzersiz bir direniş geliştirdi. Önderliğimiz her şeyin kendisine karşı olduğu esaret koşullarında komplocu uygarlık güçleriyle tarihi bir hesaplaşmaya girdi. Hem İmralı hem de AHİM savunmalarıyla 5 bin yıllık erkek egemen tarihini, 500 yıllık kapitalist modernite gerçeğini, Kürdistan’a dayatılan 200 yıllık soykırım politikalarını, yüz yıllık inkâr-imha siyasetini ve bir ekonomik özel savaş devleti olan cumhuriyet gerçeğini, son olarak da AKP’yle derinleşen faşizm hamlesini ve tüm bunların emperyalist arka planla ilişkisini hem felsefi hem sosyolojik hem ekonomik-politik hem siyasi-askeri tüm boyutlarıyla çözümleyip gözler önüne serdi. Böylece Avrupa başta olmak üzere tüm uygarlık güçlerinin çok yüzlü sahteliklerini ortaya çıkardı, Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu halklarına yine kadınlar başta olmak üzere insanlığa dayatılan reel mahkumiyetin arkasındaki erkek egemen zihniyetin, hegemonyacı sömürge siyasetinin sorumlularını teşhir etti.

5 bin yıldır insanlığa musallat edilen erkek egemen uygarlığın ve 500 yıldır dünya sistemi olarak örgütlendirilen kapitalizmin alternatifi olarak kurtuluşun hangi mücadele araçları ve gelecek perspektifiyle mümkün olabileceğinin yolunu gösterdi. Böylece toplumum tüm kesimlerinde büyük bir aydınlanma, umut, mücadele azmi yarattı. Özcesi Önderliğimiz uygarlık tanrılarından ateşi aldı, bu ateşi kadınların öncülüğündeki insanlığın ellerine verdi böylece sadece Kürdistan adına değil Ortadoğu merkezli olarak dünya adına yeni bir süreç başlatmış oldu.

KOMPLOCU GÜÇLER KRİZ VE KAOS İÇİNDE

Kesin olan şudur; 9 Ekim Komplosu’nu amaçlayanların Önderlik merkezli olarak yürüttüğümüz 24 yıllık mücadelemiz karşısında yenilgiye uğradıkları ve amaçladıklarını gerçekleştiremedikleridir. Sadece amaçlarını gerçekleştiremediler demekte artık yeterli değildir zira komplocu uygarlık güçleri büyük bir kriz ve kaos içine girmiş durumdadır. Bu kapitalizmin sistemsel krizidir ve özü itibariyle dayandığı cinsiyetçi, dinci, milliyetçi, ulus devletçi, endüstriyelci yapısal krizdir. Daha da derinleştirirsek uygarlığı şekillendiren erkek egemen zihniyetin krizidir. Burada önemli olan kriz değil krizin nereden kaynaklandığını ve nasıl aşılacağını Önderliğimizin -hem de kendisini ve şahsında özgürlük hareketini bitirmeyi amaçlayan komplocuların el birliğiyle örgütlediği İmralı işkence sisteminde- tüm insanlığa kavratmış olmasıdır. Daha da önemli olan kadınların, halkımızın, Ortadoğu ve dünya ilerici insanlığının, gençlerin, devrimci-demokratik güçlerin büyük bir umut ve inançla Önderliğimizin fikirleri, çözüm projeleri etrafında birleşmesi, ortak bir gelecek için umutlu bir mücadele yoluna girmiş olmasıdır.

ORTADOĞU’YU YENİDEN DİZAYN EDECEKLERDİ

9 Ekim 1998 günü Kürt Halk Önderi’ni hedef alan Devletlerarası Komplo ile ne amaçlandı?

Komplocular Önderliğimizi ve şahsında özgürlük hareketimizi imha ederek ya da etkisizleştirerek Ortadoğu’yu Kürdistan merkezli olarak emperyalist çıkarlar temelinde yeniden dizayn etmek istediler. Yani Ortadoğu özgürlük ve demokrasi hareketinin öncüsü olan, en dinamik devrimci gücü olan Önderliğimizi ve örgütümüzü devre dışı bırakarak yeni dünya düzenlerinin zemini olan 3. Dünya Savaşı’nın önünü açmaya çalıştılar. Zaten dünyayı okumayı bilenler 9 Ekim 1998 Devletlerarası Komplo’dan sonraki gelişmelerin adım adım bu seyirde olduğunu görürler.

9 Ekim komplosundan sonra önce terörizmle mücadele adı altında Afganistan’a müdahale ettiler. Ardından siyasal İslam projesi olarak AKP’yle Türkiye’yi genişletilmiş büyük Ortadoğu projesinin merkezi haline getirdiler. Hemen ardından da Saddam’la mücadele adı altında Irak’ı işgal ettiler. Böylece Afganistan, Türkiye, Irak merkezli olarak Ortadoğu’yu emperyalist çıkarlar temelinde işgal etmiş oldular. Sonrasında adım adım tüm Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecek planlarını devreye koydular ki bunun son hamlesi DAİŞ denilen kadın düşmanı, insanlık düşmanı terörizm oldu. Artık herkesçe anlaşılmıştır ki genişletilmiş büyük Ortadoğu projesinde Kürtlere biçtikleri rol KDP çizgisinde aşiretçi bir çıkar yapılanması ve buna dayalı işbirlikçi sahte Kürt hanedanlığıdır. Buna karşılık 9 Ekim komplosunda ve sonraki tüm gelişmelerde yine 2014 DAİŞ saldırılarında görüldüğü gibi Önderlik merkezli özgürlük hareketimize ve dolayısıyla Kürdistan halkına reva gördükleri imha etmek, soykırımdan geçirmektir.

ÖNDERLİĞİMİZ HALKIMIZI YENİ SÜRECE HAZIRLADI

Hegemonik güçlerin pek çok hedefinden bahsettiniz. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın şahsında tezgahlanan komployla bu hedeflere ulaşıldı mı, ulaşılmadıysa bu nasıl gerçekleşti?

İstenilen hedeflere ulaşamadılar, çünkü Önderliğimiz tüm bunların farkındalığıyla teorik-felsefi, ideolojik-politik bir mücadele temelinde özgürlük hareketini ve halkımızı sürece hazırladı. İdeolojik dönüşüm ve stratejik değişim temelinde hareketimizi yeniden şekillendirdi. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma temelinde demokratik ulusa dayalı demokratik konfederalizmi kapitalist modernite ve ulus devlete alternatif kurtuluş projeleri olarak kadınların, halkların önüne koydu. Nihayetinde devletlerarası gericiliğin faşist örgütlenmesi olarak DAİŞ karşısındaki Rojava Devrimi’yle Önderliğimizin fikirlerinin, toplumsal yaşam projesinin kadınlar, halklar adına tek kurtuluş olduğu ve bunu başarmanın da ortak mücadeleyle mümkün olduğu ortaya çıktı. Bu sadece Kürdistan değil dünya kadınlarında ve halkalarında büyük bir umut, inanç, moral ve bu temellerde ortak mücadele tutumuna dönüştü.

Dolayısıyla 9 Ekim komplocuları, genişletilmiş büyük Ortadoğu projecileri, üçüncü dünya emperyalist paylaşım savaşının aktörleri karşılarında alternatifleri olan ve bu temelde örgütlü olan Kürdistan ve Ortadoğu halklarıyla bunun Önderlik merkezli öncülüğünü buldular. Böylece Kürdistan’ın ve Kürdistan merkezli olarak Ortadoğu’nun atlarını koşturacakları, istedikleri gibi dizayn edecekleri bir alan olmadığını çünkü Önderliğin kadınlara, halklara mal olmuş, benimsenmiş, örgütlülüğe dönüşmüş olduğunu gördüler. Bu gücün DAİŞ’i de yendiğini görünce ve bu büyük başarı insanlığa mal olup tüm dünya insanlığının sahiplenmesine dönünce kapitalist modernite sisteminin emperyalist güçleri mecburen tutum değiştirdiler. DAİŞ’le mücadele koalisyonu adı altında Kürdistan özgürlük hareketine yaklaşımlarını yeniden hesaplamak zorunda kaldılar.

Şimdi soykırımcı faşist Türk devletiyle ABD arasında gibi görünen ama aslında faşist Türk devleti ile NATO ve AB üyesi ülkelerin hepsiyle yaşandığı açıkça görülen ve tartışılan çelişkiler gerçekte DAİŞ’in stratejik olarak yenildiği Kobanê direnişiyle birlikte başlamıştır. Kobanê zaferi DAİŞ’i ortaya çıkaran sürecin aktörleri olan genişletilmiş büyük Ortadoğu projecileri arasında çelişkiler oluşturdu ve çelişkiler DAİŞ zayıfladıkça derinleşti, büyük çatlaklara dönüştü. Kendini genişletilmiş büyük Ortadoğu projesinin başkanı gören faşist Erdoğan’la onu görevlendiren ABD ile AB arasında oluşan çatlak giderek derinleşti. Tam da bu noktada Rusya hamle yaptı.

9 EKİM KOMPLOSUNU YENİDEN PLANLADILAR

Komplonun güncellenmesi olarak da değerlendirebileceğimiz Rusya hamlesinin Türkiye açısından, özellikle de Kürtlere dönük soykırım planına ve devrimci demokratik güçlere etkileri neler oldu?

Rusya’nın hamlesiyle devlet içinde Ergenekon olarak bilinen derin yapı Avrasyacı Kızıl Elma ittifakıyla buluşarak Türkiye’ye eksen değiştirten yeni süreci başlattı. 15 Temmuz 2016 mizanseniyle başlatılan ve siyasal arenada AKP-MHP iktidarı olarak adlandırılan, böyle de görünen ancak gerçekte ‘Kızıl Elma’ ittifakına dayanan yapı özgürlük hareketimizin ve halkımızın soykırımdan geçirilmesi, devrimci-demokratik güçlerin teslim alınması ya da göçertilmesi, kadınların patriyarkal temelde köleleştirilmesi, dindar ve kindar gençlikle geleceğin Turancı, siyasal İslamcı temelde yeniden örgütlendirilmesini ön görmektedir. Bu yapı devletler arası boyutlarıyla boşa çıkardığımız 9 Ekim Komplosu’nu Kızıl Elma ittifakıyla yeniden planlayarak sonuca götürmeyi amaçlamaktadır. Bunu da “Çökertme Planı” adını verdikleri topyekûn imha savaşıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla 2015 yılının 24 Temmuz’undan beri çok yönlü saldırılar temelinde acımasız bir savaş yürütmektedirler.

Özgürlük hareketinin ve halkımızın tüm kazanımlarına, tüm değerlerine imha amaçlı saldırmaya dayanan yeni komplo süreci mevcut durumda dört parça Kürdistan’da, Medya Savunma Alanları’nda, zindanlarda, siyasal-toplumsal alanlarda tüm acımasızlığıyla sürdürülmektedir. Tarihin hiçbir döneminde görülmemiş özel savaş uygulamalarıyla adeta Kürtlük yeryüzünden silinmeye çalışılmakta, özgür Kürdü, özgür kadını ve toplumu yaratmaya çalışan Önderlik ve gerilla başta olmak üzere tüm devrimci dinamiklere büyük bir çılgınlıkla saldırılmaktadır. Bu amaçla Rojava’da önce kadim Kürt şehri Efrin’i işgal ettiler. Buradan aldıkları güçle devletlerarası komplonun 20. yıldönümü olan 9 Ekim 2019’da Kürt toplumunun tarihsel başkenti Serêkaniyê ve Girê Spî’ye saldırarak Rojava’daki hatta buradaki zaferlerine dayanarak Kürdistan genelindeki tüm kazanımlarımızı yok ederek devletlerarası komployu tamamlamak istediler. Bu isteklerine ulaşmada başarılı olamayınca da Medya savunma alanlarına işgal harekatları başlattılar. Şimdi Rojava’ya yeniden saldırmasının şartı Medya savunma Alanları’nda sonuç almalarına bağlıdır. Medya Savunma Alanları’nda başarılı olmak ve böylece 9 Ekim Komplosu’nun öngördüğü imha etme planlarını uygulamak amacıyla dünyanın hiçbir savaşında görülmemiş düzeyde kimyasal silahlar, termobarik ve taktik nükleer silahlar kullanarak yine havadan karadan tüm tekniğini aktif biçimde devrede tutarak gerillayı imha etmeye çalışmaktadır.

KOMPLOYA YANIT ÖNDERLİĞİMİZİN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

24 Temmuz 2015’ten bu yana soykırım planını yeni bir konseptle ve daha da derinleştirilerek sürdürüldüğünü ifade ettiniz. Peki bunun karşısında nasıl bir direniş ortaya çıktı? Özelikle Medya Savunma Alanları’ndaki direnişi ve sonuçları için neler söyleyeceksiniz?

Önder Apo çizgisindeki PKK-PAJK  öncülüğüyle Kürdistan ve Ortadoğu toplumları, bu toplumların öz savunma gücü olan gerillaları elli yıldır tarihin seyrini halklar, kadınlar, ilerici insanlık lehine değiştirdiler. Bedeli ne kadar ağır da olsa elli yıldır Önder Apo öncülüğündeki özgürlük hareketimiz karşısında baş aşağı giden ve kaybetmeye mahkûm olan soykırımcı faşist Türk devletiyle arkasındaki devletler arası komplocu güçlerdir. 2020 Haziran’ında Haftanin’de, 2021 Nisan’ında Avaşin’de ve 2022 Nisan’ın dan beri de Zap, Avaşin, Metina alanlarında yürütülen gerilla direnişi ve bu gerilla savaşının büyük bedeller pahasına açığa çıkardığı muazzam sonuçlar tarihin artık özgürlükten, komplocuları hüsrana uğratmaktan yana ilerlediğini ispatlamıştır. Bu aynı zamanda Önderlik şahsında özgürlük hareketimizin ve özgür Kürt toplumunun imhasını hedefleyen 9 Ekim devletler arası komplonun boşa çıkarılması, bu komploya dayalı Kürdistan, Ortadoğu hesaplarının bozguna uğratılmasıdır. Komplocu güçlerin Kürdistan’daki temsilcisi soykırımcı faşist Türk devletinin şimdiki paranoyak hali, gözü dönmüş agresifliğinin nedeni bu bozgundur.

Faşist Erdoğan’ın ABD-AB’ye kızgınlığının, meydan okumasının nedeni birlikte planladıkları ve kendisinin proje başkanı olarak görevlendirildiği bu planın başarısızlığından onları sorumlu tutması, yarı yolda bırakıldığını düşünmesi ya da yeterince desteklenmediğini görmesidir. Komplocu güçler ABD-AB ve İsrail gibileri ise faşist Erdoğan’ı plandan uzaklaşmak, başarısız olmakla suçlamakta ve bu yüzden desteklemekten vaz geçme noktasına geldiklerini yansıtmaktadırlar. Çelişkiler bu yüzden derinleşmekte, aralarındaki çatlak büyümektedir. Kuşkusuz bunun nedeni Önderliğimiz öncülüğünde özgürlük hareketimizin yirmi dört yıllık komplo karşıtı mücadelesinin başarısıdır. Hem teorik alandaki hem ideolojik-politik alandaki Önderliksel gelişme hem de askeri-siyasi alandaki başarılar, toplumsal alandaki gelişmeler, DAİŞ karşısındaki başarı, Rojava devrimi ve tüm bu kazanımlar temelinde komplonun boşa çıkarılması komplocuları birbirine düşürmüş, dengeleri değiştirmiş, tarihin gidişatını kadınlar ve halklar lehine akmaya yönlendirmiştir. Kürdistan özgürlük gerillası olarak 24. yılında komploya yanıtımız kesinlikle soykırımcı faşist Türk devletinin Kürdistan’daki çok yönlü işgaline ve özel savaş gerçeğine son vermek, Önderliğimizin fiziki Özgürlüğünü geliştirmektir. Bazen Zagrosê, Cenga Xaburê ve Şehit Savaş Maraş devrimci hamlelerinde beş aydır akıl sınırlarını aşan bir direnişle, inisiyatifle yürütülen gerilla savaşının sonuçları bunu göstermekte, güneşin her sabah tüm karanlıkları aydınlatan hakikatindeki netliğiyle müjdelemektedir.

9 Ekim uluslararası komplosunun amaçları, boyutları zaman geçtikçe, gelişmeler somutlaştıkça, komplocular birbirine düşüp birbirini deşifre ettikçe daha da açık hale gelmekte, anlaşılır olmakta, yeni tartışmalar açmaktadır. Bu çok uzun zaman sonra da böyle olacaktır. Nasıl ki binlerce yıldır İsa’nın neden ve kimler tarafından komploya getirilip çarmıha gerildiği tartışılıyorsa -ki İsa’ya karşı geliştirilen komplonun aktörleri de hedefleri de sınırlıdır- binlerce yıl sonra da 9 Ekim Komplosu’nun arka planı, komplocuları bir araya getiren karanlık emelleri insanlığa dayatılan büyük kötülük olarak tartışılacak, anlaşıldıkça daha büyük nefretle lanetlenecektir. Öte yandan komploya karşı yürütülen amansız direniş, binlerce şehit, ateşe dönüşen bedenler, bomba olup parçalanan yürekler, çekilen büyük acılar ve sonuçta temsil edilen insanlık, kazanılan zafer gururla anlatılacak, yad edilecek, anısı yaşatılacaktır. Bunun en önemli boyutu kuşkusuz kadın özgürlük mücadelesiyle ilgilidir ve gün geçtikte değeri daha da pekişecek olandır.

KADIN ÖZGÜRLÜK PROJESİ’Nİ İMRALI’DA TAMAMLADI

Kürt Halk Önderi’nin kadınla bağı nasıldı, bununla bağlantılı olarak komplo kadınlar açısından ne anlama geliyordu?

Önderliğimizin mücadelesiyle birlikte kadın özgürlüğü yükselen değer haline gelirken, erkek egemen zihniyet, cinsiyetçi sistem ise alçalan, teşhir olan, aşılan olmaya başlamıştır. Ve bu süreç 9 Ekim devletlerarası komploya rağmen İmralı işkencehane koşullarında her anlamda hız kazanmış önce PKK’nin öncü gücü olarak PAJK kadın partileşmesinde, ardından KCK’nin kadın eksenli toplumsal sistemi olarak KJK’ de somutlaşmış, Rojava Devrimi’yle birlikte tüm dünya kadınlarını ve halklarını etkileyen yeni yaşam anlayışına, öz savunma sistemine, özgür eş yaşam modeline dönüşmüştür. Böylece Önderliğimizin en büyük hayalim dediği ve bilinçle, inançla, emekle ördüğü ancak 9 Ekim devletlerarası komployla “yarım kalan projem” demek zorunda kaldığı kadın özgürlük mücadelesi İmralı esaret koşullarına rağmen teorik-ideolojik- politik- askeri her anlamda geliştirilerek tamamlanmıştır.

Kürdistan’ı işgal eden statükocu ulus devletler başta olmak üzere komplocu uygarlık güçleri her şeyden önce erkek egemen tarihe dayanmakta, onun değerleriyle kendini var etmekte dolayısıyla en çokta kadın özgürlük mücadelesinden böylece toplumsal cinsiyet kültürünün değişmesinden korkmaktadırlar. Özelde de Kürdistan ve Ortadoğu’yu ataerkil zihniyetin en tortu karanlığına mahkûm ederek toplumsal gelişmenin önü alınmaya çalışılmıştır. İşte tam da bu noktada Önderliğin erkek egemen tarihle, cinsiyetçi toplumsal kültürle, iktidarcı anlayışla, ulus devletçi yapıyla ve metacı kapitalist modernite sistemiyle hesaplaşmasından korkmuş, endişeye kapılmışlardır. Özgürlük mücadelemizin aşamalarını bilenler kapitalist modernite temsilcilerinin en çokta kadın özgürlük çizgisindeki ısrarından dolayı Önderliğe saldırdıklarını, hedef haline getirdiklerini bilirler. Örneğin 1997-2001 yılları arasındaki ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albrigth kadın özgürlüğü konusunda açıktan Önderliğimize saldırmış, hedef göstermiştir. Kapitalist modernite temsilcisi emperyalistler Çiller’i kadın özgürlük hareketimize saldırı temelinde faşist Türk devletinin başına getirmiş, binlerce köy yakmayı, faili meçhul cinayeti, kontgerilla vahşetinin yöneticisi olarak öne çıkarmışlardır. Soykırımcı faşist Türk devleti bütün psikolojik özel savaş politikalarını Önderliğin kadın yaklaşımını manipüle etme üzerine kurmuştur. Önderliğimizin özgürlük çağrısı kadınlarca benimsenip dağlar, ovalar, siyaset meydanları, serhildanlar kadın rengine büründükçe, kadın aklı ve iradesi Kürdistan ve Ortadoğu’ya yön vermeye başladıkça erkek egemen sistem adeta buhrana girmiş, Önderliğimize karşı korkuları, kinleri artmıştır. Bu anlamda denilebilir ki komplocu güçleri bir araya getiren her şeyden önce erkek egemen zihniyet ve çıkarlardır. Zira Önderlik sadece bir ülkeyi işgalcilerden, sömürgecilerden kurtarmıyor tüm kadınları ve kadınlar şahsında halkları erkek egemen dünyadan kurtarmaya çalışıyordu. Bu anlamda devletçi sistemi değiştiriyor, özgür eş yaşamı inşa ediyor, dünya çapında bir sosyal devrim geliştiriyordu. Dolayısıyla 9 Ekim devletler arası komplo her şeyden önce kadın özgürlüğüne dayatılmış bir komploydu.

PJAK İNSANLIĞA HAKİKATIN YOLUNU GÖSTERDİ

Son olarak; kadın özgürlüğünün geliştirilmesi ve Kürt Halk Önderi’ne dönük komplonun boşa çıkartılmasında içinde yer aldığınız Kadın Hareketi’ nasıl bir rol oynadı?

9 Ekim Uluslararası Komployu Önder Apo’nun ‘Sevda Kadını’ şiirinden daha iyi ne anlatabilir? Şiir gerçeğin en yalın anlatımı, hakikati arayışın dilidir. Komployu, komplocuların amacını tüm çıplaklığıyla ortaya sermektedir. Anlayanlar için bundan daha çarpıcı, daha derin, daha gerçekçi anlatım yoktur. Burada en önemli husus Önderliğin kadın aşkının, kadınla özgür yaşam tutkusunun, ana kadın toplumunun insanlığın kurtuluşu olduğuna dair inancının İmralı esaretinde büyük bir intikam savaşına dönüşmesi ve böylece ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü toplum arayışının yeni dünya bilinci olarak kadınlarca benimsenmesi, insanlığa mal olmasıdır.

Bu anlamda nasıl ki komplo en çok da kadın özgürlüğüne dayatılmışsa boşa çıkarılması da en fazla kadın özgürlük mücadelesi sayesinde olmuştur. Gerçekten de kadınlar Önderlik etrafında ateşten bir çembere dönüşmüş, çelikten bir irade olarak savaşmış, örgütlenmiş, sel olup erkek egemen dünyanın tüm kirlerini söküp atan bir güç haline gelmiştir. Hareketimizin dağılmasını, bitmesini bekleyen komplocuların beklentilerinin aksine kadın özgürlük hareketinin komplo karşısındaki ilk cevabı partileşmek olmuştur. Kadın kurtuluş ideolojisinin ön gördüğü temelde yeni yaşamın, yeni toplumsallığın adı olmuştur PAJK. Kadın partisi erkek egemen komplocu dünyanın karanlığına tutulmuş koskocaman bir güneşti. Hem karanlıkları aydınlığıyla yok ediyor hem de dünya kadınlarına, insanlığa hakikatin yolunu gösteriyordu. Bu sadece komplo karşısında bir gelişme değil beş bin yıllık tarih karşısında bir gelişmeydi ve Önderliğimizin en büyük karşı hamlesiydi.

KOMPLOYU KADIN ÖNCÜLÜKLÜ MÜCADELE BOŞA ÇIKARDI

Partileşme hamlesinin hemen ardından kadın iradesinin savunma gücü olarak YJA STAR devreye girdi. Buda komploculara karşı meydan okuma, özgürlük iddiasında daha fazla kararlaşma, daha büyük hesaplaşma tutumuydu. Parti ve ordusu gelişen kadınlar bu güçlerine dayanarak büyük bir iddiayla toplumsal alanda YJA adıyla örgütlenerek tek bir kadını bile zalim erkek dünyanın insafına terk etmeyeceğini, her alanda öncü güç olacağını böylece yaşamı yeniden özgürlük temelinde inşa edeceğini göstermiş oldu. Zaten bu gelişmeler üzerine Önderlik kadınlar adına KJK’yi ilan ederek beş bin yıllık erkek egemen dünya sisteminin alternatifi olarak yeni toplumsal sistemi geliştirmiş oldu. Partisi, savunma gücü, toplum örgütlenmesi ve nihayetinde alternatif dünya sistemini kuran kadınlar artık tüm saldırılar karşısında hazırlıklı, donanımlı, örgütlüydü. Böyle olduğu erkek dünya gericiliğinin DAİŞ olarak saldırıya geçtiği 2014’le birlikte herkesçe görüldü. Erkek egemen dünya DAİŞ olarak saldırıya geçerken Önderlik merkezli kadın özgürlük dünyası YJA-STAR olarak, YPJ olarak, YJŞ olarak karşı saldırıya, aktif savunmaya geçti, tarihin en ağır savaşında kazanan kadın dünyası, kadın aklı, kadın yüreği oldu. Böylece kadınlar insanlığın kurtarıcıları haline geldi. Bu somut gelişme dünya insanlığının gözlerini hakikate açmasını sağladı. Dolayısıyla Önderliğimizin fikirleri, felsefesi, projeleri tüm dünya kadınlarınca, halklarca, toplumlarca benimsenmiş, tanınmış, sahiplenilmiş oldu. Komplo kadın öncülüğüne dayalı bu başarı üzerinden tarihi darbeyi alarak gerilemiş, boşa çıkmış oldu.

Her şeyiyle kadın düşmanı ve erkek egemen dünyanın en tortu hali olan DAİŞ’in kadın özgürlük çizgisi karşısındaki yenilgisi dünya kadınlarını birleştirmiş, ortak mücadeleye sevk etmiş, yeni dünyanın başlangıcı haline gelmiştir. Bu yüzden komplonun boşa çıkarılması insanlığın kazanmasıdır. Komplonun boşa çıkarılması kadınların özgürlük temelindeki yeni dünyayı yaratmasıdır. Komplo karşısında ateşten çember kuran Rotindaların, Kurdêlerin, bomba olup gericilerde patlayan Şaristanların, Rojbinlerin yol arkadaşları, inadına kavgaya duran ve yürüyüşünde onuru abideleştiren tanrıça Sara’nın öğrencileri olarak yirmi dördüncü esaret yılında mutlaka Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlayacağımızı belirtiyor, bir kez daha komployu ve komplocuları lanetliyor, bu uğurda mücadeleye duran herkesi kahraman şehitlerimiz şahsında saygıyla selamlıyorum.