Ankara’dan Çiyayê Reş’e bir Ekin
Ekin Van’ın anlatıcı olma serüveni Ankara’da başlıyor. Ankara’dan Van’a, oradan dağlara yürüyor. Çiyayê Reş Direniş Alanı’na kadar uzanıyor ve bir 15 Mayıs sabahında Ekin oluyor Zap.
Ekin Van’ın anlatıcı olma serüveni Ankara’da başlıyor. Ankara’dan Van’a, oradan dağlara yürüyor. Çiyayê Reş Direniş Alanı’na kadar uzanıyor ve bir 15 Mayıs sabahında Ekin oluyor Zap.
Yol, yolcunun aşık olduğu maşuktur. Yol, yaşamın kendisidir ve büyük bir sevdayla yaşanandır. Yürüdüğü patikalarda hikayeler yaşar gerilla, kendisinden önce yaşanmış hikayeleri toplar dağ yamaçlarından. Hikayelerin kahramanlarıyla yoldaşlık eder patikalar boyunca. Ve yolu menziline ulaşan her yolcu bir hikayedir artık. Yeter ki bir anlatıcısı olsun!
Ekin Van, Ankara’nın ayaz bir gecesinde yola çıkıp dağlara koştu. Halkların birlikteliğine inanıp, ışığın yoluna düştü Ekin. Çiçekler renklensin, toprak bombardımanlara değil suya doysun, dağlar birbirine kavuşsun, ağaçlar dört rengini özgürce yaşasın, bir halk artık gülebilsin, çocuklar sadece oyun oynarken dizlerini kanatsın, insanlar kendi eceliyle ölsün diye dağlara gitmenin zamanıdır. Uzun bir yoldan sonra Haliller, Gurbetelliler ve Arjînlerin yürüdüğü patikalara ulaştı. Onların anlattığı gerilla ile tanıştı. Tanıştığı her gerillayı tarihe taşıdı. Gördüğü her gerillanın öyküsünü yazdı, yazarken aynı duyguları yaşadı. Ekin, dağların güzelliğini serdi gözlerimize. Kıyısında değil, tam ortasında durarak yaşamın her ayrıntısını gördü ve çekti. Ekin, ne kendi gözlerinin gördüğüyle yetindi ne de sadece kulaklarının duyduklarıyla. Ekin, yüreğine çizilen sınırları yıkmanın nöbetini tuttu ve düşlerini kurmak istediği gerilla ülkesinin en sıcak alanlarına varmak istedi. Bir kadın devrimci olarak enternasyonel çizginin temsilciliğini yapıp Mahirlerin, İbrahimlerin uğrunda can verdiği bir davanın yolculuğundaydı. Yürüdüğü Kürdistan dağlarında bazen bir yazar, bazen bir gerilla, bazen de özgür kadın çizgisini basın-yayında oturtmaya çalışan militan oldu.
DEVRİMCİYE YAKIŞIR CESURLUKTA YAŞADI
O, ismini aldığı şehid Ekin Van’ın yolundan yürümeyi borç bildi. Ekin’in huzurlu ve insanı derinden kavramak isteyen bakışları, öğrenme aşkıyla ışıl ışıl parlayan gözleri, görmüş geçirmiş insanlara has edasıyla yoldaşlarını tahmin edilenin ötesinde etkiledi. O, denizin ortasında dalgalarla boğuşmak istedi. Bir devrimciye yakışır biçimde cesurca yaşadı. Ekin, gerçek bir devrimciydi. Ne beklemeyi sevdi ne de durmayı. Hep akması gereken, coşması gerek bir su misalı dağların güzelliğine bırakmak istedi kendini. Keşfettikçe keşfetti, yürüdükçe yürüdü.
Ekin’e göre zorlanmak gerillalaşmaya adımdı. Ne durmayı tercih etti ne de beklemeyi. Yazdığı hikayelerin taşıyıcısı olmaya gönlü dayanmadı ve o hikayelere konu olan gerillalardan biri olmak istedi. Duyduğu kahraman gerillalardan birinin sesi olmayı değil, o sesin kendi sesi olmasını düşledi. Dağları düşledi, hayalindeki gerillayı düşledi, özgürlüğü düşledi ve yola çıktı. Zor alanlarda mücadeleciliği esas alması, gerillaya olan aşkı, duygu zenginliği ve hızlı pratikleşme yönüyle olduğu her yerde moral yarattı. Sakinliği ve olgunluğu huzur verdi. Çocuksu bir kardelen misali yürüyüşü moral verdi. Paylaşımcı yüreğiyle inanç aşıladı. O, gerillanın yaşam felsefesinin ne kadar güzel ve zorlu bir tarz olduğunu gösterdi. Beyne ve yüreğe takılan zincirlerin çözücüsü oldu. Sınırları aştı ve güzelleşti. O, özgürlüğün sade ve doğal ölçüleriyle buluşturdu kendini. O, doğduğu Türkiye topraklarını, Kürdistan Özgürlük Mücadelesiyle bütünleştirdi. Bütünledikçe daha da güzelleşti, anlam kazandı. Özgürlük mücadelesinin tüm alanlarına, devrimin tüm koşul ve ihtiyaçlarına göre kendini hazırlayıp kattı.
15 MAYIS SABAHINDA EKİN OLUYOR ZAP
Bir Mayıs sabahı düşmanlarıyla çarpışıyor Ekin. Kürdistan dağlarında, Zap’ta arkadaşlarıyla omuz omuza insanlığın katilleriyle çarpışıyor Ekin. Topladığı tüm öfkesi meydana toplanmış, bir kadın olarak özgür yaşamasına izin vermeyen zihniyetin pasını siliyor. Şimdi utansın bizlere dayatılan kader. Aksın yere korkaklığın kanları, yazılsın kaderin alnına. Utansın da yerde kalsın yüzü zalimlerin belirlediği kader. Şimdi utanabilir kader, asla teslim olmayacak olan bir militanın savaşçıları ve bir partinin savaşçılarıyla karşı karşıya kalıyor tarih. O yüzden utansın, utansın da özgürlük savaşçılarının direnişe büründüğünü anlasın. Bomba sesleri dağılıyor toprağın kulağına, kuşlar susuyor, karıncalar başka bir yuvaya koşuyor, bir damla kan akıyor toprağa ve özgürlük son ses oluyor. Evrenin yüreği çarpıyor Zap’ta, yerden göğe kadar direniş sesi yükseliyor Zap’ta. Zap, direniş oluyor, kadın savaşçılar oluyor, güzellik oluyor. Bir 15 Mayıs sabahında Ekin oluyor Zap.