Amed’in Rezan ilçesine bağlı Çulî (Tavşantepe) köyünde 21 Ağustos tarihinde Kuran kursuna gittikten sonra kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın çuvala sarılı cansız bedeninin 19 gün sonra köye yaklaşık 1.5 kilometre uzaktaki Eğertutmaz Deresi’nde bulunması büyük üzüntü ve öfke yarattı. Narin’in kaybına ilişkin jet hızıyla konulan yayın yasağı nedeniyle bu cinayetin nasıl ve neden işlendiği konusunda spekülasyonlar dışında sağlıklı bir bilgi edinemeyen halk birçok kentte sokaklara dökülerek, Narin için adalet istedi. Ataerkil sistemin mağduru olarak eylemlerin başını çeken kadınlar, Narin’in hesabını sorma sözünü verdi. Kadınların eylemler için bir araya geldiği platformlardan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) ve Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, ANF’ye konuştu.
‘YAYIN YASAĞI MESELENİN ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN KULLANILIYOR’
8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesinin kadınlar açısından bardağı taşıran son damla olduğunu vurgulayan Fidan Ataselim, 19 gün boyunca iktidarın adeta insanların aklıyla alay ettiğini kaydetti. Karış karış arandığı algısının yaratıldığı 20 hanelik bir köyde Narin’in cansız bedeninin daha önce arandığı öne sürülen 1.5 kilometre uzaktaki bir derede bulunduğunu hatırlatan Fidan Ataselim, “Bu konu sözde titizlikle değil, gerçek anlamda titizlikle, kamuoyuyla paylaşılarak şeffaf bir şekilde araştırılması, soruşturulması gereken bir mesele. Fakat derhal koyulan gizlilik kararı, yayın yasağı, tam tersine konu kamuoyunun gündeminde olmasın diye getiriliyor. Birçok meselenin üzeri bu şekilde örtülüyor. O yüzden o 20 hanelik köyde neler olduğunu bilmiyoruz. Çeşitli iddialar, spekülasyonlar var ortada” dedi.
‘YAŞANANLAR YÜRÜTÜLEN BÜTÜNSEL POLİTİKANIN SONUCU’
Bu yaşananların bütünsel politikanın sonucu olduğuna dikkat çeken Fidan Ataselim, “Narin’in kaybolmasına da, 19 gündür 20 hanelik bir köyde bulunamamış olmasına da, gizlilik kararı verilmesine de, Katliam Yasasının çıkmasına da, aile odaklı politikaların ileri sürülmesine de hepsine ayrıştırmadan bütünsel olarak bakılmalı. Şimdi okullar açıldı. ÇEDES protokolü getirdiler, MESEM projesi getirdiler. Yani bir de okullarda annelik babalık eğitimi vereceklermiş. Bilimsellikten uzak, laiklikten uzak, tarikatların, cemaatlerin önünün açıldığı, anayasal temel yaklaşımların, eşit yurttaşlık haklarının hiçe sayıldığı günlerdeyiz ve şiddet bilinçli bir şekilde yaygınlaştırılıyor” diye konuştu.
‘AİLE DEDİKLERİ YERLERDE KADINLAR ÇOCUKLARLA BİRLİKTE ÖLDÜRÜLÜYOR’
İktidar tarafında özellikle aile odaklı politikaların tehlikeli olduğuna işaret eden Fidan Ataselim, bunun bir sebebinin de emekçilerin geçinememe sorunu olduğunu, bu yöntemle açlığın üstünü de örtmeye çalıştıklarını belirtti. “Aileler dağılmasın” dediklerini ancak aile diye bahsettikleri yerlerde kadınların çocuklarıyla birlikte öldürüldüğünü hatırlatan Fidan Ataselim, nitekim Narin'in kaybolması ve vahşice öldürülmesi meselesinde de aileye işaret edildiğini hatırlattı. Bu topraklarda yıllardır kaybedilen ve istismara uğrayan yüzlerce, binlerce çocuk olduğunu kaydeden Fidan Ataselim, verilerin bile kamuoyuyla şeffaf bir biçimde paylaşılmadığını söyledi.
‘AMAÇ: TEK ADAM REJİMİ GİBİ HANELERDE DE TEK ERKEK SALTANATI’
Toplumu aileyle kolay yönetebildiklerini ifade eden Fidan Ataselim, şunları kaydetti: “Devletin kökenidir aile meselesi. Özel mülkiyetin kökenidir. Dolayısıyla toplumu nasıl kontrol edeceği açısından da önemli, mülkiyet açısından da önemli. Bakın soyadı tartışması var. AYM kararı olmasına rağmen hâlâ kadınlara kendi soyadlarını kullanma hakkını tanımıyorlar. Niye? Mülkiyet meselesi çünkü. Erkeğin reisliği meselesi. Patriarkal kapitalist sistemde işlerine gelen düzen ve sistem bu. Bir hane, aile, o ailenin içerisinde reis olacak bir erkek, o reise biat edecek çocuklar ve kadınlar olsun istiyorlar. Tek adam rejimini tek erkeklerin reis olduğu hanelere dönüştürmek istiyorlar.”
‘HEPSİ SORUMLU!’
Fidan Ataselim, iktidarın kutsal aile gibi dini de araçsallaştırdığını ve belirli bir görüşü dayatarak toplumu da bu şekilde dizayn etmeye çabaladığını vurguladı. Bütünsel politika işleyişine bakıldığında Narin’in kanının bugün iktidarın da ellerinde olduğunu vurgulayan Fidan Ataselim, “Bütün bu politikaları yürüten AKP-MHP iktidarı ve Hüda-Par bu sonuçlardan sorumlu. Mesela Narin’in cansız bulunduğu gün Hüda-Par temsilcisi bir konuşma yapmış ve bu kültür Avrupa, ABD kültürü, bizim kültürümüzde yok böyle şeyler diyor. Neyi kastediyor acaba? Onu bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz; kadınları sahiplendireceğiz diyenlerden biri bizim kültürümüzde bu yok diyebiliyor. Bu topraklarda yaşanan, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi hem erkek egemenliği hem de din yoluyla toplumun baskılanması ve dizayn edilmesi, bir toplum mühendisliği yapılmaya çalışılması. Birçok coğrafyada yaşandığı gibi Türkiye'de de yaşanan budur diyorum. O nedenle de Narin’in kaybolmasından, 19 gündür bulunmamasından hepsi sorumludur” vurgusunda bulundu.
‘ÖRGÜTLENMEK ŞART!’
Bütün bu karanlık gidişat karşısında karamsarlığa kapılmamak gerektiğini dile getiren Fidan Ataselim, sözlerini şöyle noktaladı: “Kimileri hevesli olabilirler ama Taliban sokaklarda kadınların sesini yasaklasa da kadınların şarkıları gök kubbeye ulaşıyor. İran'da yine aynı şekilde. Biz bu toprakların öyle bir hale gelmesine asla izin vermeyeceğiz. O düzeyde değiliz ama farklı düzeylerde benzer sorunları yaşadığımız ortada, daha sonra çok geç oldu dememek için bugünden hepsine karşı bizim de bütünsel mücadele yürütmemiz lazım. Bize dayatılanları tersine çevirmek için sadece sosyal medya üzerinden tepki göstermek değil örgütlenmek şart.”