8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne sayılı günler kalırken Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) etkinliklerine hız verdi. Almanya ve Fransa ile eş zamanlı olarak İsviçre’nin Basel kentinde de “Cinsiyetçiliğe Karşı Mücadele” konferansı düzenlendi. İsviçre Kürt Kadın Hareketi (YJK-S) tarafından organize edilen ve kadınların yanı sıra çok sayıda erkeğin de katıldığı konferans, “Cinsiyetçilik öldürür, mücadele yaşatır” şiarı ile yapıldı.
Basel Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nde yapılan konferans, dünyada erkekler tarafından katledilen kadınlara anısına saygı duruşuyla başladı.
Konferansa Siyasetçi Yurdusev Özsökmenler, gazeteci ve kadın aktivistler Deniz Bilgin ile Songül Ömürcan konuşmacı olarak katıldı. Konferans salonunun duvarlarına Jin Jiyan Azadî pankartı ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğüne dair sözleri asıldı. Öğleden önceki bölümün moderatörlüğünü ise YJK-S Üyesi Dilan Çetinkaya yaptı.
Üç sunumda oluşan konferansta ilkin Yurdusev Özsökmenler “Cinsiyetçilik nedir? Tarihsel ve toplumsal olarak cinsiyetçiliğin toplumdaki etkileri nelerdir?” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
ÖNDER APO’NUN YOL GÖSTERİCİLİĞİ ÖNEMLİDİR
Kadın ve erkeklerin tarihsel süreç içinde ilişkisini değerlendiren Yurdusev Özsökmenler, kapitalizmin kadınların emeği üzerinde yükseldiğine vurgu yaparak şunları aktardı: “Kadınlar en büyük sömürü alanı olarak görülüyor. Birinci ve ikinci cinsel kırılma, toplum üzerinde tahakkümün oluşmasına ve derinleşmesine neden olmuştur. Kadınlar toplumun en yoksuludur. İddia ile söylüyorum ki kadın en çok sömürülendir. Kadınların yüzde 80’i yoksul ve mülksüzdür. Mülk erkeklerin üzerinedir. Kadınlar dünyanın her yerinde hep ikincil işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Yurdusev Özsökmenler, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan alıntılar yaparak “Önderliğin yol göstericiliği bizim için her şeyden daha önemlidir” dedi. Konuşmasının devamında, “Türkiye’de kadınların siyasete girmesi bile çok zordu. Kürt Özgürlük Mücadelesi, siyasette eşbaşkanlık ve kadın kotası gibi uygulamalar nedeniyle gelişim sağladı. Ki bu kazanımlar şimdi dünyayı etkiliyor. Sistemin kendisini bile etkiliyor. Kadınlar olarak toplumda özgür ve doğayla iç içe yaşamı inşa edeceğiz” dedi.
ÖNDER APO YENİ BİR ANLAYIŞIN ÖNCÜSÜDÜR
Konferansın ikinci sunumunu ise Deniz Bilgin, “Günümüzde cinsiyetçiliğin sosyal, siyasal ve ekonomik alana yansımaları ve cinsiyetçi toplumda oluşturulmuş kadın ve erkek kimlikleri” üzerine yaptı. Kapitalist sistemin kendini dört ayak üzerinde inşa ettiğini belirten Deniz Bilgin, bunları cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve pozitivist bilimcilik olarak açıkladı. Konuşma şöyle devam etti: Önderlik, yaptığı tarihsel çözümlemeler neticesinde yeni bir zihniyet ve mücadeleye öncülük etti. En küçük iktidar önce ailede başlıyor. Kız çocukları ile erkek çocuklarına biçilen roller var. Bu roller fabrikada, üniversitede ve yaşamın her yerinde devam ediyor. Bu, kadının ikinci cins olması üzerine inşa edildi.
Televizyon reklamlarında bile ciddi bir cinsiyetçilik var. Araba reklamının yanında kıyafetsiz kadınlar görüyoruz. Bu demek oluyor ki kadının bütün bedeni parça parça pazarlanıyor. Cinselliği ön plana çıkarmak için kadın ve erkek kıyafetleri özel olarak yapılıyor. Sadece erkekler değil kadınlar da bu zihniyetin etkisi altında. Kadın her alanda ikincil planda. Sanki bir sözleşme varmış gibi, kadınlar sanki erkekler için yaratılmış. Erkek isterse konuşur, istemezse konuşmaz. Erkeğin istediği kıyafeti giyecek. Her yönden bir kuşatma söz konusu. Kadınlar, Avrupa’da da bazı özgürlüklere sahip olsalar bile durum değişmiyor. Ekonomik sömürü, kontrol altında tutma, eve hapsedilme durumu görülüyor. Esasta sadece kadın değil, bütün toplum bunun olumsuz etkilerini yaşıyor. Kadın erkeğin mülküdür, erkek mülkünü nasıl kullanmak isterse kadını da öyle kullanmak istiyor.”
MÜCADELE SÜREKLİ OLMALIDIR
2023 yılında dünya çapında 45 bin kadın katledildiğini ve katillerin ise çoğunlukla aile bireyleri olduğuna işaret eden Deniz Bilgin, “Maalesef ‘sevdikleri’ tarafından öldürüldüler. Bu çok acı bir tablo. İsviçre’de 1991’de yarım milyon kadının eşit işe eşit ücret talebiyle grevi olmuştu. Geçen sene de aynı taleple grev yapıldı. Tüm bu süre içinde gelişmeler olsa da durum pek değişmedi. Cinsiyetçilik kendini sürekli üretiyor, bu yüzden mücadele de sürekli olmalıdır.Jin Jiyan Azadî sloganının Kürt toplumunda ortaya çıkması tesadüf değil. Kadınlar yaratıkları nedeniyle tanrıçalaştı. Bu sadece çocuk doğurmak olarak algılanmamalı. Yaşamın her alanında değerler yarattılar, mücadele ettiler. Bu yüzden tanrıça kültürü gelişti” dedi.
ERKEKLER DEĞİŞİME AÇIK OLMALIDIR
Konferansın üçüncü ve son bölümünde ise Kadın gazeteci Songül Ömürcan “Cinsiyetçiliğe karşı özgür eş yaşamı inşa etmek ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelede yol ve yöntemler” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.
Songül Ömürcan, kavramların yanlış tartışıldığını, bunun da sorunun çözümüne katkı sunmadığını belirterek, “Özgürlük sorunu sadece kadınların sorunu değildir. Özgürlük sorunu en fazla erkeklerin sorunudur. Çalışma yürüten arkadaşlarımız kendini değişime açık tutmalıdır. Parti ortamlarında demokrat ama evde farklı bir kişilik kabul edilebilir bir şey değildir. Şehit Mahir Atakan eğitimlerde bunu çok açık yüreklilikle dile getirdi. Her erkekte bir kadını katledecek bir potansiyel olduğunu unutmamak lazım. Eğer bir inşadan bahsedilecekse herkesin kendisini doğru vermelidir. Değişime açık olmazsak ilerleyemeyiz” dedi.
Sunumlardan sonra katılımcılar görüş ve sorularını dile getirdi. Çok sayıda kişinin görüş belirttiği konferansta sorulan sorulara yanıtlar verildi.
BİLDİRGE KARARLARI
Ardından konferans sonuç bildirgesi katılımcılarla paylaşıldı. Aleyhte ve lehte yapılan konuşma ve önerilerle birlikte konferans sonuç bildirgesi oylamaya sunuldu. Oy birliğiyle kabul edilen bildirgede ise şu kararlar yer aldı:
1-Önder APO’nun ortaya koymuş olduğu ‘Özgür Eş Yaşam’ perspektifiyle ‘Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü’ paradigmaya dayalı örgütlenme hedefimizi kararlılıkla gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Bu konuda tüm yapımız sorumluluk alma kararlığındadır.
2- Demokratik Konfederal sistemimizin en önemli niteliği ‘eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık’ sistemidir. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemi ‘Kadın özgürlüğü toplumun özgürlüğüdür’ ilkesi temelinde ele alınmalıdır. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemimize biçimsel yaklaşan, kadınlara sadece uygulayıcı olarak yaklaşan, kadınları kendi yedeğine alan, kadın mücadelesini espri konusu yapan, basitleştiren veya bütün olumsuzlukları kadınla açıklayan yaklaşımlar konferansımızda mahkum edilmiş olup, bu tür yaklaşımlara karşı mücadele kararlılığı ortaya çıkmıştır. Kadın Kurtuluş İdeolojisine karşı geliştirilen bu tür yaklaşımlara ve mücadele alanlarında açığa çıkan cinsiyetçiliğe karşı eğitim planlamaları, bilinçlenme, sorgulama, eleştiri özeleştiri mekanizmasını işletmek gibi cins mücadelesinin radikalleşerek yürütülmesi kararlığı ifade edilmiştir. Bu yaklaşımda ısrar eden bireylerin sadece kadın örgütlülüğümüzün değil genel örgütlülüğümüzün önünde en büyük engel olduğu görülerek inşa çalışmalarına almama kararlılığı açığa çıkmıştır.
3.Tüzük ve programımızda ‘kadına yönelik her türlü şiddet uygulayanlar’ ile ilgili tutumumuz net olmasına rağmen dönem dönem örgütümüz içerisinde uzlaşmacı tavırlarla esnetilme durumu açığa çıkmaktadır. Program ve tüzüğümüzün uygulanması konusunda hiçbir esnemenin kabul edilmeyeceği ve bu konudaki kuralımızı hayata gerçekleştirmenin sadece kadınların tüm çalışanlarımızın görevi olduğu konferansımızda bir kez daha hatırlatılmaktadır.
4. Toplumsal cinsiyetçiliğe, kadın katliamlarına, ev içi şiddete, taciz ve tecavüze, evlilik adı altında kız çocuklarının istismar edilmesi ve her türlü şiddete karşı etkin, radikal ve dönüştürücü tarzda mücadele yürütülmesi, bu saldırılara karşı toplumun örgütlü tutumunun açığa çıkarılması, bilinçlendirme çalışmalarının yürütülmesi, Kapitalizmin kadın reklamcılığıyla, sosyal medya, pornografi vb yöntemlerle körüklediği cinsiyetçilik tam bir hastalık ve mutsuzluk kaynağı olduğu, daha ötesi, tam bir tükeniş ve erken ölüm olduğu bilinciyle bu tarz cinsiyetçi saldırıları reddetmek, aşmak ve aktif mücadele etme kararlığı açığa çıkmıştır. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin radikalleştirilmesi, cinsiyetçi saldırıların üstünü örten yaklaşımların kabul edilmeyip tutum geliştirilmesi, özellikle genel yapımızın bu saldırılara karşın kendini sorumlu görmeyen ve kadın yapısının kararlarını kendine ait görmeyip, uzlaşan anlayışının mahkum edilmesi yaklaşımında ortaklaşılmıştır.
5- Konferansımız inşa edilen erkeklik olgusuna karşı ‘erkeği öldürmek’, kadın özgürlük çizgisinde yeniden buluşmalar ve yoğunlaşmalar sağlamayı bir ihtiyaç olarak tespit etmiştir.
6- Göç, ekolojik yıkım ve toplumsal krizin derinleştirdiği erkek şiddeti, dincilik, cinsiyetçilik gibi ideolojik saldırıların topluma yansıma şeklinin ve yarattığı tahribatların toplum içinde daha güçlü tartışılıp çözümlerin üretilmesi, toplumsal sorunları güçlü işleyen, topluma yön veren, çözüm iradesini açığa çıkaran, toplumsal cinsiyetçilikle mücadeleyi merkezine alan sosyal-kültürel, dönüştürücü yayın politikasının esas alınması ve buna dönük planlamalar çıkarma kararlaşması sağlanmıştır.
7- Toplumsal cinsiyetçilikle mücadelede belirleyici rolü olan kültür-sanat çalışmalarının kadın estetiğini oluşturmayı, verili kadın-erkek ilişki ve yaşam tarzını dönüştürmeyi ve özgür ahlakı açığa çıkartmayı amaçlayan çalışmalar yürütmesi,
8- Tüm meclislerde toplumsal cinsiyetçiliğe karşı eğitim, panel, atölye vb. çalışmaların yılda en az 4 defa yapılmasına karar verilmiştir. Cins mücadelesinin erkeğin değişim ve dönüşümünü esas alma temelinde aktif yürütülmesi, bu temelde erkeklere dönük özgün eğitimlerin yapılmasına karar verilmiştir. Bu çalışmaların kadın eğitim koordinesi ve meclis yönetimleri ile planlanması ve ayrıca yıllık olarak saha geneli yapılan karma eğitimlerin, Özgür Eşyaşam, Jineoloji ve Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet konularının esaslı başlıklar olarak ele alınmasında ortaklaşma sağlanmıştır.