Birlik örgütlenmesinden kadın partileşmesine -IV
"Herkes vatandan vazgeçer, herkes yurtseverlik ilkesinden vazgeçer ama YAJK vazgeçemez. Toprağını, ülkesini her şeyin üstünde tutar. YAJK esas itibarıyla bir savaş gerçekliğidir.”
"Herkes vatandan vazgeçer, herkes yurtseverlik ilkesinden vazgeçer ama YAJK vazgeçemez. Toprağını, ülkesini her şeyin üstünde tutar. YAJK esas itibarıyla bir savaş gerçekliğidir.”
1995’lere gelindiğinde Kürt kadın mücadelesinde önemli bir zemin oluşmuş ve önemli bir tecrübe kazanılmıştır artık. Nicel, nitel anlamda ciddi bir yükseliş yaşanıyor. Mart 1995’te YAJK (Yekîtiya Azadiya Jinên Kurdistan) Kongresi, bu sağlam zemin üzerinden yapıldı. Kongreye yaklaşık 300-350 delege katıldı. Kongrede ilk defa kadınlar kendi meclisini seçti. Önder Apo'nun kongreye çok güçlü bir perspektifi oldu. Kongrede kadın faaliyetleri, sorunları ilk defa bu kadar kapsamlı tartışıldı, çözüm geliştirildi ve kararlar alındı. YAJK direkt Önder Apo’ya bağlı bir tarzda işleyişini yeniden belirledi ve kendisini yeni bir örgütlülüğe kavuşturdu.
Bu kısa tarihi bilgilerden sonra, yazımızın bu bölümünde Önder Apo'nun YAJK için yaptığı tarihi değerlendirmelere yer vereceğiz. Tarihi bilmek bir anlamda dünü bilmek; bugünü ve geleceği bilmektir.
‘YAJK’LI YURTSEVERDİR, SAVAŞKANDIR, PARTİLİDİR
Önder Apo, YAJK'ı üç ilke temelinde somutlaştırıyor ve bu ilkeleri şöyle tanımlıyor:
"YAJK demek yurtseverlik ilkesine sonuna kadar bağlı olmak demektir. Bu ilkenin gereği şudur: Herkes vatandan vazgeçer, herkes yurtseverlik ilkesinden vazgeçer ama YAJK vazgeçemez. Toprağını, ülkesini her şeyin üstünde tutar. YAJK, savaş gerçekliğinin vazgeçilmez bir öğesidir. Burada bir ulusal kurtuluş savaşı vardır. Dikkat edilirse, kadının PKK olayında tek elden söylediği ‘Ben savaşta olmak isterim’dir. Yani duygu düzeyinde de olsa YAJK esas itibarıyla bir savaş gerçekliğidir. …Bu sadece askeri anlamda değil, özellikle parti içi savaş, örgüt savaşımına ve özgür yaşamın tüm gereklerine sahip çıkmaktır. YAJK parti gücüdür. Parti ilkesine herkesten daha fazla bağlı olması gereken bir güçtür. Çünkü kadın ancak örgütle vardır. Örgüt olmadan tek bir özgür kadının olmayacağı açıktır. Yani bir YAJK kişiliği gece gündüz ‘ben herkesten ve her şeyden önce partiyi esas almalıyım. Çünkü benim varlığım bu partiyle mümkündür’ demelidir. YAJK kendi kendisini kurtaracaktır. Biz sadece yoldaşlık gereği ortam hazırlarız, destek sunarız. O iradeyi, o bilinci, o yırtıcılığı kendisi gösterecektir. Önce kadın kurtulsun, sloganı doğru bir slogandır.”
'YAJK SEVGİ ARACIDIR’
Yine başka bir değerlendirmesinde Önder Apo YAJK'ı şu ifadelerle tanıma kavuşturuyor:
“YAJK zafer özelliğidir, YAJK zafere bir çağrıdır. YAJK’a ulaşmak isteyen önce zafere yakın olacaktır. Örgütlenmede, siyasette, savaşta zaferi sağlayamayan YAJK’tan anlayamaz ve YAJK’a yaklaşamaz. YAJK bütün geriliklere, bütün düşkünlüklere ve en başta da erkeğin bütün tehlikeli özelliklerine karşı bir intikam aracıdır. YAJK bütün çirkinliklere, oldukça değerden düşmüş bütün kadın özelliklerine karşı bir güzellik gerçeği olarak anlam bulan bir güzellik aracıdır. YAJK, insanda en gelişkin, en yaratıcı bir duygu olarak toplumsal temeli olan, artık bizde de ilkesel bir hedefe kavuşan bir sevgi aracıdır."
1996 yılı için olan perspektifinde Önder Apo kadınlar için şu önemli değerlendirmelerde bulunuyor:
"1996 kadının özgürlük savaşımında sıçrama yapacağı, kişiliğini bulması, kimliğini kazanması, öz gücüne dayalı, bunun için kendini örgütleyip ordulaştırması artık bütün Kürdistan halkının da kabul edeceği, destekleyeceği bir gelişmedir. Gerillada yük değil, yük kaldıran, yaşamın sorunu değil, yaşamın sorunlarını çarpıcı bir biçimde hafifleten yaratıcı bir güç kaynağı olduğu artık anlaşılıyor. Ve bunun zaferi çarpıcı bir biçimde 1996’da gerçekleşecektir. Genelde Kürdistan kadınının bilmesi gereken, tüm halkımızın da yeni ve oldukça iddialı, dönüştürücü bir gelişmenin bu olduğunu bilerek yaşama, savaşa anlam vermesi gerektiği açıktır."
‘DÜNYA DEVRİMLERİNE KATKIDA BULUNACAK BİR GELİŞME’
Önder Apo 1996 yılını Kürdistan Devrimi için bir özgürleşme faaliyeti ve savaşım yılı olarak ele alıyor ve devamla şunlara dikkat çekiyor:
"Kadının kurtuluşu büyük bir temel kazanmıştır. Bütün çalışma alanlarında, gerillada, serhildanda gücünü ortaya koymuştur. Yüzlerce şehadeti ile -ki 1995’te yüzleri aşan kadın şehadeti var- kadın özgürlüğünün en sağlam teminatı; sonuna kadar bağlı kalınması ve gerekenin yapılmasını emreden değerler olarak anılması büyük önem taşımaktadır. Yapılan eğitim, özellikle çözümlemeler, ardına kadar özgürlük imkanını tüm kadın çalışanlarına, savaşçılarına gösterdiği gibi, erkeğin de nasıl eşit ve özgür yaklaşıma sahip olması gerektiğini ortaya koymuştur. İşte bütün bunlar 1996’da kadın kazanımlarının da büyük olacağını, bu anlamda yaşamın hem özgürleşeceği, hem de eşit hale geleceğini göstermektedir. Tüm halkımız bilmeli ki, yine kadınlar bilmeli ki, yeni bir dünya doğuyor, yeni bir yaşam doğuyor. Bu savaşın tam ortasında öz güçleriyle kadının kendini kanıtlamasını ve bu anlamda da dünya devrimlerine de oldukça olumlu katkıda bulunacak olan bir gelişmedir. 1996 bu temelde büyük umut vaat ettiği gibi, çarpıcı gelişmelere de tanık olacaktır ve büyük kazanacaktır."
Aydınlanmış, düşüncesi gelişmiş, iradesi pekişmiş kadının her zaman yaşamın geliştirici, savaştırıcı gücü olduğuna dikkat çeken Önder Apo; "Burada kadın kimliğine kesin bir biçim kazandırmak istiyoruz. Nasıl ki özgürleşmiş kadın en değerli yaşam gücüyse; bastırılmış, problemli kadın da o kadar yaşamın baş belasıdır. Şansınızı, yaşam gücünü kazanmış kadın temelinde kullanmalısınız. Bir kadına yapılan haksız, geri yaklaşımın, bütün kadınlara yapıldığı sonuna kadar anlaşılmalıdır. Her kadın militan özgür kadın kişiliğinin, gücünün yetkin bir temsilcisi olmayı bilmelidir. Ve nasıl ki ülkesinin, halkının özgürlüğünde, mücadelesini, gerektiğinde hayatını bilerek veriyorsa; kendi özgürlüğü için de hayatını nasıl ortaya koymasını, bu konuda da ilkeli olmasını bilmelidir" değerlendirmelerinde bulunmaktadır.
'HEMCİNSİNİN TOPTAN KURTULUŞUNU GÖZETMEYEN KADIN, SAHTE KADINDIR’
“Hemcinsinin toptan kurtuluşunu gözetmeyen; tam tersine, bundan kaçınan bir kadının, sahte bir kadın, oportünist bir kadın olduğu görülmelidir” diyen Önder Apo, kadın militanlığında gözetilmesi gereken temel tutumun, cinsin topyekun kurtuluşuna gösterilen ilgi ve çabada görülmesi gerektiğini belirtiyor ve devamla kadın yoldaşlarına şunları söylüyor:
"Kadınlığını özgürleştirmeyen, köle kadın özellikleriyle saflarımızda bulunan, en büyük kötülüğü kendisine ve partiye yapıyor demektir. Yine erkek yaklaşımlarına da kendi özgürlük ölçülerinizi, eşitliğinizi hatta moral, güzellik anlayışımızı göz önüne getirmeden asla boyun eğmemeli ve dayatılanlara karşı sonuna kadar ilkeli davranabilmelisiniz. Plansız bir gününüz bile olmamalıdır. Bütün parti için plandan bahsediyoruz. Ruhsal, moral, günlük yaşam planlarından bahsediyoruz. Yaşam sorunu, her bakımdan kabul edilir bir cevabı kişiliğinizde bulmalıdır. Dıştan etkilenme, dayatmalar karşısında değil, kendi iradenizin, ruhunuzun istediği yaşamı ısrarla savunabilmelisiniz. Yaşama saygıyı en güçlü bir biçimde ifade etmeyi bilmelisiniz."
CİNS ÖRGÜTLÜLÜĞÜ DEĞİL SİYASAL KADIN PARTİSİ
Son olarak Önder Apo, kadın kendi partisiyle neler yapabilir sorusuna şu şekilde yanıt geliştiriyor:
"Partiniz cins örgütlülüğü değil, siyasal kadın partisi. Dünyada ilk defa. Müthiş! Nasıl sosyalizm partisi varsa, kadınların da partisi olmalı. Sorunlarınız ağırdır. Partileşin! Bu parti doğarken, ilginç kararları çıkar. Ve erkeklerin bütün yaklaşımlarına, kadın örgütü adına cevap verebilmek ilginç olur. En ufacık duyguları hakkında bile karar verebilirsiniz. Böyle bir şey gelişirse belki de erkek yalvaracak konuma gelebilir. Tüm planlarınızı hayata geçirebilirsiniz.
Düşünüyorum da; ne kadar kadın hayali varsa, hepsi örgütle hayata geçirilir değil mi? Mesela daha önce yetkisiyle, parasıyla, gücüyle gelip kadını alan erkeğe, "Kendini kanıtla. Siz ne diye gelip kadın istiyorsunuz?" diyeceksiniz. Eskiden ailelerden isterlerdi. Şimdi kadın partisinden istesinler. Elli tane koşul ileri sürebilirsiniz. Adamı, adam edinceye kadar koşullarınızı dayatırsınız. Ayıp değil. Ayıp olan, bir esir gibi kendini sunmadır… 19. yüzyıl nasıl burjuva partilerinin, 20. yüzyıl emeğe dayalı partilerin yüzyılı olmuşsa, 21. yüzyıl da kadına dayalı partileşmenin yüzyılı olacaktır."
İlk Kürt kadın partisi olan PJKK (Partiya Jinên Karkerên Kurdistan) Kongresi, 13 Mart 1999 yılında yapıldı. 3. Kadın Kongresi 2000 yılında yapıldı. Bu kongrede PJKK, PJA olarak isim değiştirdi. 5. Kadın Kongresi’nde PJA, adını PAJK yaptı ve günümüze kadar bu isimle mücadelesine devam ediyor.
Devam edecek…