Cumartesi Anneleri 656'ncı kez buluştu  

Cumartesi Anneleri, kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Miktad Özeken, Münir Sarıtaş için buluştu. Eylemde, "OHAL ile korku yaymaya çalışan hükûmet karşısında korkmayacağız" denildi.

Cumartesi Anneleri, kayıpları için Galatasaray Meydanı'nda 656'ncı haftada bir araya geldi. Eylemde, gözaltına alınan gazeteci ve Cumartesi İnsanlarının durumuna da dikkat çekildi. Bu haftaki eylemde, Hakkari Yüksekova ‘da 27 Ekim 1995 tarihinde kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Miktad Özeken, Münir Sarıtaş'ın akıbeti sorulurken, İstanbul'a gelemeyen Münir Sarıtaş'ın annesi Mahbut Sarıtaş, gönderdiği ses kaydı ile duygularını ve tepkisini iletti.

'22 YILDIR ÇOCUĞUMU BEKLİYORUM'

Anne Sarıtaş, Kürtçe seslenerek, yıllardır oğlunun kemiklerini aradıklarını belirtti. Sarıtaş, şunları söyledi: "Yıllardır hesap bekliyoruz, nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. 22 yıldır çocuğumu bekliyorum. Oğlumun kemiklerini yıkayıp defnetmek istiyorum. Mezarı başında ağlamak istiyorum. Ben oğlumun kemiklerini istiyorum. Oğlum en büyük çocuğumdu. Odun toplamaya gitti ve bir daha geri dönmedi. Oğlumun toprağına hasret kaldım. 22 yıldır çocuğumu bekliyorum. Çocuğumun cenazesini verilmedi; oğlumun kemiklerini yıkayıp bir mezara gömmek istiyorum. Oğlumun mezarı aşında bir Fatiha okumak istiyorum. En büyük çocuğum 13 yaşındaydı, daha çocuktu. Münir’i çok zor koşullarda büyüttüm. Ağaçlı Köy'e gidip odun toplayacağım, dedi. Gitme dedim ama gitti. Ben oğlumun kemiklerini istiyorum. Oğlumun tabura götürüldüğünü biliyorum. Oğlum masumdu."

'HÜKÛMET KARŞISINDA KORKMAYACAĞIZ'

Berivan Yurtseven ise dedesi Abdulkerim Yurtseven'in akıbetini sorarak, "73 yaşındaki dedemiz Abdülkerim Yurtsever için 22 yıldır, 3'üncü kuşaktır cevap bekliyoruz. Dedem nerede? Devlet hesap vermekten korkuyor. Bir kez daha ilan ediyoruz: OHAL ile korku yaymaya çalışan hükûmet karşısında korkmayacağız. Hesabını sormaya devam edeceğiz" diye konuştu.

'TÜRKİYE'DE HUKUK YOK'

Cumartesi İnsanı Gönül Sonbahar ise haftanın basın metnini okudu. Sonbahar, "Hakikat, adalet ve etik kurallarla örtüşmeyen hukuk yok hükmündedir. 656 haftadır 'Kayıplarımızı ve adalet istiyoruz' diyerek Galatasaray'da buluşuyoruz. Her hafta burada gözaltında kaybedilen insanlarımızı ararken nasıl bir inkar ve hukuksuzlukla karşı karşıya kaldığımızı, bütün hukuk yollarına başvurmamıza rağmen nasıl adalete ulaşamadığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. 656 haftadır Galatasaray'dan kamuoyuna ve devleti yönetenlere sesleniyoruz: Türkiye'de bizim için hukuk yok" diye kaydetti.

İTİRAF EDİLDİ

Sonbahar, itirafçı Kahraman Bilgiç’in yazdığı kitapta, köylülerden yaşlı olan Abdülkerim Yurtseven’in dayakla öldürüldüğünü yazdığını söyledi.

Sonbahar, Bilgiç'in itiraflarını şöyle aktardı: ”Tabura gelince Uzman Çavuş'un biri telaşla koşarak yanımıza geldi. Binbaşıya ‘Komutanım köylülerden biri öldü’ diye konuştu. Binbaşı Uzman Çavuş'a, ‘Peki diğer iki köylü onun geberdiğini gördü mü’ dedi. Uzman Çavuş gördüğünü söyleyince, Binbaşı tereddütsüz bir yüz ifadesiyle, ‘Diğer ikisini de gebertin’ dedi. Askerler Binbaşının talimatıyla diğer iki köylüyü Yüksekova Tabur Komutanlığı atış poligonunun olduğu bir yere götürüp, ellerine kazma kürek vererek kendileri için mezar kazdırdı. Binbaşının talimatıyla kurşuna dizilen köylüler kendi kazdıkları mezara gömüldü."

Sonbahar, Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir askerin de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven'in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ın Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul'un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü söylediğine dikkat çekti.

HİKAYELERİ

Gözaltında kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Münir Sarıtaş ve Miktad Özeken'in hikayesini okuyan Sonbahar, şunları aktardı:

"Sorumlular hakkında açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı. AİHM'e taşınan dava 2003 yılında sonuçlandı. AKP hükûmeti AİHM'e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, tazminat ödeme yoluna gitti 20 yıldır söylüyoruz: Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın kaybedilmesinden Yüksekova Komando Taburunda görevli Piyade Yüzbaşı Nihat Yiğiter, Yüksekova Komando Taburunda görevli itirafçı Kahraman Bilgiç, Yüksekova Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul sorumludur.

Dönemin Yüksekova Tugay Komutanlığı'nda görev yapan kurmay başkanı Albay Hamdi Poyraz, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Necati Kılıçkaya, Hakkâri İl Jandarma İstihbarat Şube Başkanı Binbaşı Abdullah Kaya, Hakkâri Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Tuncay Koyuncu, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı sorumludur. Bugüne kadar, kayıpların akıbetlerini açıklamaya yönelik mekanizmaları oluşturmayan, failleri korumaya devam eden bütün hükümetler sorumludur. Lafta değil, gerçekte 'Türkiye bir adalet ülkesidir' diyebilmek istiyoruz. Gerçek adalet ve gerçek hukuk devleti talebimizden vazgeçmeyeceğiz."