Devlet yargısı erkek faili cinayete teşvik ediyor
Rosa Kadın Derneği üyelerinden Av. Elif Tirenç Ulaş, kadınların erkek failler tarafından katledilmesinde teşvik edici faktörün, devletin yargı eliyle verdiği cezasızlık kararları olduğunu söyledi.
Rosa Kadın Derneği üyelerinden Av. Elif Tirenç Ulaş, kadınların erkek failler tarafından katledilmesinde teşvik edici faktörün, devletin yargı eliyle verdiği cezasızlık kararları olduğunu söyledi.
Kürdistan ve Türkiye’de gün geçmiyor ki bir kadın katliamı yaşanmasın. Neredeyse her gün bir kadının katledildiği mevcut ortamda, emniyet-medya-yargı üçlüsünün teşvik edici uygulamaları ve dili failleri daha fazla cesaretlendiriyor. Kadınların koruma altına alınmaması, medyanın meseleye magazinsel bir yayın politikası ile yaklaşması ve yargının cezasızlık pratiği, kadın cinayetlerin daha da artmasına sebep oluyor.
Rosa Kadın Derneği üyelerinden Avukat Elif Tirenç Ulaş, kadına yönelik şiddet ve katliamları ANF’ye değerlendirdi.
Kadına yönelik şiddetin erillikten beslenen bir fail uygulaması olduğunu söyleyen Av. Ulaş, şiddetin devletten, erkekten doğru gelmesinin veya bireye uygulanmasının sistemden bağımsız olmadığına işaret etti.
Av. Ulaş, "Erkeklerin kadınlara yönelik işledikleri şiddet ve cinayetlerde devletin yargı eliyle uygulamadığı mahkeme kararlarının etkisi büyüktür. Yine koruma kararlarının uygulanmaması, kadın cinayetleri dosyalarında ‘iyi hal indirimi’ gibi kararlar da etkili oluyor. Bütün bunları ele aldığımızda devletin yükümlülüklerini yerine getirdiğini söyleyemeyiz. Devletin bu genel politikaları topluma da sirayet ediyor. Örneğin, toplumdaki bireysel silahlanma önemli bir sorundur. Bunun yanı sıra, devletten sirayet eden eril zihniyetin toplumda da bir türlü kırılmamış olması. Buna ilişkin de devletin toplumsal cinsiyet eşitliğini baz alan sosyal çalışmalar yapması gerekiyor. Ancak bunun gibi bir politika bugüne kadar söz konusu olmadı. Dolayısıyla da şiddetin önü alınamadı" diye konuştu.
AKP'NİN POLİTİKALARINDAN BAĞIMSIZ DEĞİL
Kadın cinayetlerinin eskiye oranla çok büyük bir artış gösterdiğini vurgulayan Av. Ulaş, şu değerlendirmelerde bulundu: "Sayı, günde üç-dört kadından aşağı düşmüyor maalesef. Bu sadece cinayet sayısı. Şiddet bu meselenin başka bir boyutu tabii. Bu durum, hükümetin politikalarından bağımsız değildir. Çünkü hükümet söylem, politika ve uygulamaları ile kadına yönelik şiddeti önlemek yerine, bunu teşvik eden bu toplumda erkekleri cesaretlendiren bir pozisyona sahiptir.
Devlet, şiddeti önleme ve cezalandırma yükümlülüğüne sahip olması gerekirken, tam tersi davranıyor. Yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Cezalandırma boyutunu eksik bıraktığınızda, toplumda bu suçu işlemeleri durumunda ciddi bir ceza ile karşılaşmayacakları kanısı oluyor ve pratikte de kendini gösteriyor."
DOSYALARIN KAPATILMAMASI KADINLARIN MÜCADELESİNE BAĞLI
Erkek faillerin ‘Birkaç ay yatarım, çıkarım’ düşüncesi ile işledikleri şiddet ve katliamların devletin cezasızlık politikalarının sonucu olduğunun altını çizen Av. Ulaş, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Buna karşı kadınlar hiç susmadı ve mücadelelerine devam ettiler, ediyorlar. Özellikle Şule Çet dosyasında intihar adı altında kapatılmaya çalışılan dosya iken kadınların örgütlü mücadeleleri sayesinde dosya yeniden ele alındı. Bu süreçten sonra da yeniden edinilen raporlarda intihar değil de kasti bir cinayet olduğu ortaya çıkmış oldu. Kadınların gerek bireysel, gerekse örgütlü müdahaleleri sonucunda yargının göreve zorlanması ile karşı karşıyayız. Cinayetlerin üstünün örtülmemesi ve dosyaların kapanmaması tamamen kadınların örgütlü mücadeleleri ile sağlanan bir sonuç oluyor. Tabii ki yeterli değil, çünkü koca bir sisteme karşı mücadele veriyoruz."