Devletin savaş siyaseti evde şiddete dönüşüyor

HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, ‘HDP’liyiz Her Yerdeyiz’ şiarıyla başlattıkları halk buluşmalarında öne çıkan talepleri aktararak, tüm saldırılara rağmen özellikle kadınların mücadeleden vazgeçmediğini kaydetti.

HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Kadın Meclisi’nin gerçekleştirdiği buluşmaları ve Afganistan’da yaşananlar ekseninde kadının siyasetteki konumunun ne olması gerektiğini ANF’ye anlattı. 

Taşdemir, iktidar tarafından HDP’ye yönelik 2015 yılından bu yana gerçekleştirilen ve en son kapatma davasına kadar uzanan saldırı silsilesine dikkat çekerek, şunları belirtti: “Sizin de bildiğiniz gibi son 6-7 yıldır özelde Kürtlere, partimize ve Türkiye’de bir bütün emek ve demokrasi güçlerine çok ağır bir saldırı var. Faşizmin her halinin yaşandığı, yaşatıldığı dönemden geçtik, geçiyoruz. Biz bu dönemi faşizmin kendini kurumsallaştırması olarak tanımladık. Faşizmin ilk andan itibaren hedeflediği ise partimiz şahsında Kürtlerin özgürlük talebi oldu. Binlerce arkadaşımız tutuklandı, sürgüne gönderildi, katledildi, kentler yakılıp yıkıldı. Nihayetinde bu planladıkları, üzerinde siyaset yaptıkları zemini bir başarı olarak sunmak istediler. Demokratik siyaseti tasfiye ettik söylemine sarıldılar. Bunu milliyetçi bir tonla kamuoyu ile paylaşmak istediler ama gelinen aşamada partimizin ve halkımızın, özellikle kadınların verdiği mücadele bu tasfiye konseptini boşa çıkardı. AKP iktidarının yarattığı bütün savaş siyaseti, kirlilikler, yoksulluklar talanlar, el koymalar ve savaş argümanları bir yandan da boşa çıktı. Zora, şiddete dayalı bu siyasetin halklar nezdinde, Kürtler nezdinde HDP nezdinde bir anlamı olmadığı da açığa çıktı. Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesi, bununla bağlantılı olarak İmralı’da sürdürülen tecride karşı ciddi bir tepki vardı. Tecridin kırılması yönünde çok ciddi bir kararlılık vardı. Öcalan’ın pozisyonu, konumu tamamıyla Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun çözümü ile çok yakından ilişki içerisindedir.

Bu nedenle buluşmalarda öne çıkan taleplerden biri de tecridin kırılmasıydı. Yine Kürtlerin inkarı bir kez daha gündeme geldi. Kürtlere, kadın mücadelesine yönelik saldırılar Kürtlerin kendi kimliğine yönelik çok ciddi bir onur mücadelesi verdiğini ve bunun bir onur meselesi haline dönüştürdüğünü söylemek mümkün. Son dönemde partimize yönelik çok ciddi saldırılar var. Partimizi kapatma çabaları, yine siyasetçilere yönelik siyaset yasakları vb. çok hukuk dışı; tamamıyla demokratik siyasetin tasfiye edilmesine yönelik uygulamalar ve saldırılara karşı da halkımız biz ‘HDP’liyiz, buradayız’ dedi.”

KADINLAR ADI KONULMAMIŞ BİR YOKSULLUĞU YAŞIYOR

HDP Kadın Meclisi olarak yaptıkları ziyaretlerde, toplumun birçok kesiminden kadınlarla buluştuklarını dile getiren Taşdemir, kadınların taleplerini şu ifadelerle anlattı:

“Özellikle bağ ve bahçede çalışan kadınlarla, ev eksenli emekçi kadınlarla, atölyelerde çalışanlarla ve sadece Kürt kadınlarıyla değil toplumun farklı kesimleri, farklı inanç gruplarıyla Kadın Meclisi olarak dönem dönem buluşmalar sağladık. Bizim temel gözlemlerimizden biri, bugün Türkiye’nin içerisindeki yaşadığı krizin, kaosun , erkek şiddetinin yaratılan militarizmin, faşizmin, savaş siyasetinin ve politikanın kadınları çok daha fazla derinden etkilediğidir. Bu savaş siyaseti, bu kriz her yönüyle eve yansıyor. Hem aileye yansıyor hem de erkeklerin yaklaşımlarına, tutumlarına yansıyor. Hem de kadına yönelik şiddet olarak geri dönüyor. Kriz süreçlerinde ailenin yükünü aslında kadınlar alıyor, emeğin yükünü kadınlar alıyor. Aslında tanımlanmamış emek, tanımlanmamış yük. Adı da konulmamış bir yoksulluğun en derinini kadınlar yaşıyor. Bir şekilde aile sorumluluğu kadınların üzerine bırakılmış durumda; çocuk bakımı, evdeki tencerenin kaynamasının sorumluluğu kadınlara bırakılmış durumda. Kadınlar istese de istemese de bu yük bir şekilde tamamen kadınlara bırakılmış durumda.”

KADIN KAZANIMLARI AKP İLE GERİYE GİTTİ

Kadının bu durumunun tamamen AKP’nin 20 yıllık kadın düşmanlığı siyasetiyle yakından ilgili olduğuna işaret eden Taşdemir, konuşmasının devamında şu değerlendirmeyi yaptı: “Kadınları güçlendiren onlara destek veren kadın çalışması yürüten, kadın politikası belirleyen kurum ve kuruluşlara kayyumlar aracılığıyla çok ciddi saldırılar gerçekleşti. Kadın kurumları kapatıldı. Özellikle kadın kazanımlarının AKP’nin eli ile geriye gidişi söz konusu. Kadınlar bir şekilde örgütlülüğün çökertildiği bu ortamda, en fazla mağdur olan, zulüm yaşayan kesim oldu. Şiddet gördüklerinde gidebilecekleri mekanizma kalmadı. Daha önce İstanbul Sözleşmesi’nin yaptırımları, yükümlülükleri vardı. Zorunlu olarak bu gibi kurumlara gittiklerinde Sözleşmenin maddeleri yerine getirilmekteydi. Şimdi bu sözleşme de kalktı ve bir şekilde kadınlar şiddet ortamıyla yüz yüze bırakıldı.

Siyaseten AKP eril ve erkek iktidarı yöntemleri, ifadeleri, kadın kazanımlarına el koyma biçimi, kadınları hayattan çekme anlayışları, kadınları evde tutma çabaları, çocuk doğurmak ve çocuk bakmaktan birinci dereceden sorumlu kılan AKP iktidarının yarattığı siyaset de aslında erkeklere giderek güç veriyor, moral veriyor, motivasyon sağlıyor. Bu açıdan da kadına yönelik şiddetin AKP döneminde artması çok tesadüf ve çok sıradan bir durum değil. Tamamen AKP’nin 20 yıllık kadın düşmanı siyaseti ile yakından ilgili. Kadınlar da bunun yakından farkında ve çok ciddi kaygılar da yaşıyorlar. Örneğin AKP iktidarının yarattığı bu kriz ortamında, ekonomik çalkantı döneminde ve kadın haklarının bu kadar törpülendiği bir dönemde bir belirsizliği ve  güvencesizliği de kadınlar yaşıyor.”

AFGAN KADINLARIN MÜCADELESİNİ ORTAK MÜCADELEYE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ

Rojava Kadın Devrimi’nin Afganistan’da Taliban karşısında direnen kadınlara ilham kaynağı olması gerektiğini ifade eden Taşdemir, Kadın Meclisi adına Afgan kadınları  selamladı. Taşdemir şöyle dedi: “Tüm bu ulus devletlerin, tekçi, popülist, erkek siyaset anlayışlarına karşı biz Kürt kadınlar olarak, bugün Ortadoğu’da en fazla direnen, mücadele eden, kendi sistemini yaratan kadınlarız. Rojava’daki kadın devrimi bu anlamda Ortadoğu’nun moral ve manevi değerlerini temsil eden bir kadın mücadelesi örneğidir. Afganistan’ın Taliban’a bırakılması, ve Taliban’ın Ortadoğu halklarının eşitlik, özgürlük talebinin karşısında bir ideolojik perspektif olarak açığa çıkarılması, Taliban’ın kendi başına başardığı bir durum değildir. Uluslar arası güçler ortaklaşarak orada Taliban’a bir iktidar alanı açtılar. Bu kadın düşmanı yönetim biçimi, kadınları bir kez daha Ortaçağ karanlığına gömmek isteyen anlayış, bilinçli ve ideolojik olarak örgütlenip Ortadoğu coğrafyasına bir model olarak sunuluyor. Bir anlamda da bu Rojava Devrimi’nin de antitezi olarak açığa çıkarılmak isteniyor. Kürt kadınların Ortadoğu’da yürüttüğü demokrasi ve özgürlük mücadelesi öncülüğüne bir müdahale biçimi olarak okumak da mümkün. Ortadoğu’da kadın mücadelesine öncülük edebilecek, bu anlamda güçlü bir iddiaya sahip olan Rojava Devrimi etkisizleştirilmek de isteniyor.  Bu karanlık karşısında özgürlük mücadelesi veren, direnişi büyüten Afgan kadınlarını bir kez de Kadın Meclisimiz adına selamlıyoruz. Bu mücadeleyi, Ortadoğulu kadınların ortak mücadelesi haline dönüştürmenin tam zamanı. Bugün yanı başlarında, Ortadoğu’da bir kadın devrimi gerçekleşiyor. Bütün dünyadaki kadınların bu devrimden ilham alması gerekiyor. Bugün Taliban’ın karanlığı karşısında direnen tek güç kadınlardır. Ortadoğu’da bir değişim dönüşüm yaşanacaksa bunun bir kadınların direnişiyle olabileceğini bir kez daha gördük. Dünyanın her yerinde kadın özgürlüğü için mücadele eden her kurumun bu mücadeleyi görmezden gelmemesi ve büyütmesi gerekiyor.”

DÜNYADAKİ TÜM KADIN MÜCADELELERİ YÖNÜNÜ ROJAVA’YA ÇEVİRMELİ 

Taşdemir, son olarak dünyadaki tüm kadınların ortak mücadele etmesi gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti: “Elbette dünyada kadın mücadelesini açığa çıkaran her deneyim, hepimizin deneyimidir. Rojava Kadın Devirimi de daha önceki tarihsel bağlamdaki kadın örgütlerinin deneyimiyle büyüdü. Kendi coğrafyasına ve kendi özgünlüklerine göre yeniden bir formata kavuşturuldu. Bugün Ortadoğu’daki erkek egemenliğinin radikalist ve selefist ideolojilerinin hakim olduğu bir coğrafyada bir vaha gibi oldu. Dünyada kadın mücadelesi yürütenler, bir şekilde yönünü Rojava’ya çeviriyor. Afgan kadınların da kendi değerleri içerisinde bir mücadeleleri var. Bugün çok zor şartlarda Taliban gibi herkesin itaat edip sessiz kaldığı bir örgütün karşısında sokağa çıkıyor. Kadınların burada kendi öz savunmasını gerçekleştirmesi, örgütlenmesi, toplumu yeniden inşa etmenin kapsamını genişletmesi lazım. O açıdan Afganistan’da gelişen kadın mücadelesinin, Rojava’daki kadın mücadelesine yönünü çevirmesi ve deneyimlerden ilham alması gerekiyor.

Bir kaç hafta önce Beyrut’ta Ortadoğu ve Kuzey Afrika kadın ittifaklarının gerçekleştirdiği bir konferans oldu. O konferansta da hem Ortadoğu hem de Kuzey Afrika’daki kadınlar şu tespiti yaptı: ‘Kadınlar ortak mücadele etmezse nerede olursa olsun kendi içine hapsolur. Kendi evrensel ağımızı kurmadan başarı sağlayamayız.’ Dolayısıyla bu, dünyanın tüm kadın hareketlerinin tespit ettiği gerçeklik olarak ortada duruyor.”