Direniş ateşini yakan Kürt kadınları- II

Kürt halkının özgürlük mücadelesinin en zor safhalarında direniş meşalesini yakan kadınlar, eylemleri ve şehadetleriyle yeni bir çığır açtılar.

Daha önceki tarihi süreçlerde olduğu Kürt Özgürlük Hareketi’nin yakın tarihinde de kadınlar, direniş bayrağını yükselterek yeni bir mücadele döneminin kapısını araladılar, tarih yazdılar. İşte bu kadınlardan Zekiye Alkan, Rahşan Demiral, Gülnaz Karataş (Bêrîtan), Nilgün Yıldırım (Berîvan), Bedriye Taş (Ronahî), Zeynep Kınacı (Zilan), Sema Yüce, Viyan Soran ve Arîn Mîrkan’ın yaşam ile mücadele hayatı:

‘NEWROZ EN İYİ İNSAN ATEŞİYLE YANAR’ DİYEN KADIN

Zekiye Alkan, 1965 yılında Gümüşhane’nin Kelkit İlçesi’nin Akdağ köyünde dünyaya geldi. 1920 yılında Koçgiri serhildanına önderlik eden Zarîfe ve Alişêr’in akrabası olan ailesi, Türk devletinin bu Kürt direnişini kanla bastırmasından sonra Gümüşhane'ye sürgüne gönderildi. 8 yaşındayken ailesi Gümüşhane'den Erzincan’a oradan ada İzmir’e göç eden Alkan ailesinin bir kısmının göç yolculuğu ise Almanya’da sonuçlanırken, o İzmir'deki lise eğitiminin ardından 1987 yılında Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde Tıp Fakültesi’ni kazandı.

Amed’e gidiş şüphesiz Zekiye Alkan için Kürt kimliğini ve Kurdistan coğrafyasını keşfetme yolculuğuna dönüştü. Amed’e ulaşır ulaşmaz da PKK’li tutsaklar Amed zindanındaki vahşete karşı sergiledikleri direnişi anlatan “Dörtlerin Gecesi” kitabını okumasıyla da Kürt Özgürlük Hareketi’ni tanıma fırsatı buldu.

14 Mart 1990 günü Savur’da 13 ARGK gerillasının katledilmesi, ardından da bu gerillalardan Kamuran Dündar (Zana)’nın cenaze töreni sonrası Türk devlet güçlerinin Nusaybin’de terör estirmesi ve Newroz kutlamalarını yasaklaması Zekiye Alkan’ın öfkesini artırdı. Zekiye Alkan, 21 Mart 1990 günü öğlen saatlerinde tarihi Amed surlarına “Bijî Newroz” sloganları eşliğinde bedenini ateşe verdi. Eylem yerinde “Newroz ateşi çalı-çırpıyla yakılmaz, Newroz ateşi en iyi insan ateşiyle yanar” sözünün yer aldığı bir not bırakan Zekiye Alkan ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede birkaç gün sonra şehit düştü.

Newroz’u Demirci Kawa’dan bu yana yeniden direniş ruhuyla birleştiren PKK’nin önder kadrolarından Mazlum Doğan’ın Amed zindanında üç kibrit çöpüyle gerçekleştirdiği eylemden 8 yıl sonra, Newroz ateşinin bu kez Amed surlarında bir kadının bedeninde yanması Kurdistan’da yeni bir dönemin kapısını araladı, Kürt kadınlarının uyanışında önemli bir eşiğin geçilmesini sağladı.

KENDİNİ ‘NEWROZ YAPAN’ KADIN

Rahşan Demirel, 1975 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya geldi, küçük yaşta ailesiyle birlikte İzmir’e göç etti. Yurtsever bir ortamda büyüyen Rahşan Demirel, çocuk yaşına rağmen yüreği Kürt Özgürlük Mücadelesi için atmaya başladı.

21 Mart 1992 günkü Newroz kutlamasının Türk devlet güçlerince kanlı şekilde bastırılması, özellikle de Cizre ve Şırnak'ta onlarca Kürdün katledilmesi Rahşan Demirel’in eylemini tetikledi. 17 yaşındayken, 22 Mart 1992 günü İzmir’in Kadifekale semtinde bedenini ateşe veren Rahşan Demirel, arkasında bir karton parçasına "Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de” notu ve eyleminin amacını anlattığı Kürtçe ve Türkçe bir ses kaydı bıraktı.

İHANETE KARŞI DİRENİŞİN SEMBOLÜ

Gülnaz Karataş ya da Kürt Özgürlük Hareketi’ndeki ismiyle Bêrîtan, 1971 yılında Bingöl’ün Solhan ilçesinde dünyaya geldi. Aslen Dêrsimli olan Bêrîtan, ilk ve ortaokulu Elazığ’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim hayatına devam etti.

Üniversitede öğrenim gördüğü sürede sol ve devrimci fikirlerle tanışan Bêrîtan, 1991 yılında bir grup arkadaşıyla ARGK saflarına katıldı. Cûdi Dağı’ndaki ilk gerilla tecrübesinin ardından Xakurkê’ye geçen Bêrîtan, güçlü kişiliği ve eylemci ruhuyla kısa sürede ön plana çıktı. Bêrîtan, ilk mücadelesini erkek egemen zihniyete karşı verirken, gerilla safları içinde kadın özgürlük çizgisini savundu.

1992 yılına gelindiğinde KDP, Türk devletiyle işbirliği anlaşması imzaladı ve Ekim ayının ilk günlerinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihine “Büyük Güney Savaşı” olarak geçen işgal saldırıları ile ona karşı verilen direniş başladı. Bêrîtan’ın komuta ettiği birlik, saldırıların başlamasından sonuna kadar direnişini sürdürdü. 25 Ekim 1992 günü peşmergeler tarafından etrafı sarılan Bêrîtan’ın cephanesi bitmesine rağmen ihanete teslim olmayı kabullenemedi ve ‘İhanete hayır’ çığlığıyla bir uçurumdan atlayarak fedai eylemini gerçekleştirdi.

KURDİSTAN’A KÖPRÜ OLAN İKİ KADIN

Rahşan Demirel’in eyleminden iki yıl sonra Almanya’nın Mannheim kentinde 21 Mart 1994 günü bedenlerini ateşe veren Kürt kadın devrimciler Nilgün Yıldırım (Berîvan) ve Bedriye Taş (Ronahî)’ın hedefinde ise Alman devletinin Newroz kutlamasını yasaklaması vardı. Bedenlerini Newroz’da ateş yaparak şehit düşmeleri hem Avrupa hem de Kurdistan’da yankı uyandırdı.

PKK’nin 1993’te yasaklanmasına karşı ve Almanya’da Kürt halkının özgürlük mücadelesinin kriminalize edilmesine karşı verilen direnişin en önemli halkası olan Ronahi ve Berivan şehit düşmeden önce arkalarında bıraktıkları mektupta özetle şöyle dediler: “Alman Devleti son aylarda düşmanlığını açık açık ilan etmiştir. Derneklerimiz kapatılmış, ulusal renklerimiz, ulusal bayraklarımız gasp edilmiş, onlarca yurtseverimiz tutuklanmış, gözaltına alınmıştır. Almanya, Türk ırkçılarının peşinden gitmektedir. Son olarak '94 Newroz yürüyüşünde Almanya'nın çeşitli kentlerinde Kürt yurtseverlerine Hitler'i geride bırakacak uygulamaların gerçekleştirilmiş olması bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur.”

ZİLAN: YAŞAM İDDİAM ÇOK BÜYÜK

Zeynep Kınacı ya da Kürt halkının hafızasına kazılan ismiyle Zilan, 1972 yılında Malatya merkeze bağlı Elmalı Köyü’nde dünya geldi. İlk, orta ve lise eğitiminden sonra Malatya İnönü Üniversitesi'nde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun olan Zilan, Malatya Devlet Hastanesi'nde kısa bir dönem röntgen teknisyeni olarak çalıştı. Ardından da 1994 yılında Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışmasından sonra Adana’da cephe faaliyetlerini yürüttü.

1995’te ise ARGK saflarına katılan Zilan, 30 Haziran 1996 günü Dersim merkezde Türk askerlerine yönelik fedai eylemi gerçekleştirdi. Çok sayıda Türk askerinin ölümüne ve onlarcasının da yaralanmasına Zilan’ın bu eylemi, Türk devletinde şok etkisi yarattı. 6 Mayıs 1996 günü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük bombalı suikast girişimine karşı fedai çizgide eylemini yapan 24 yaşındaki Zeynep Kınacı arkasında bıraktığı mektupta eyleminin amacını şu sözlerle ifade etti:

“Mazlum, Hayri, Kemal, Ferhat, Besê, Beritan, Berivan ve Ronahi yoldaşların direnişlerine sahip çıkmak ve onların takipçisi olmak istiyorum. Halkımın özgürlük isteminin ifadesi olmak istiyorum. Emperyalizmin kadını köleleştiren politikalarına karşı, bombayı kendimde patlatarak hıncımın ve öfkemin büyüklüğünü göstermek ve Kürt kadınının dirilişinin sembolü olmak istiyorum. Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Başkan Apo önderliğinde yürütülen ulusal kurtuluş mücadelemiz çok yakında zafere ulaşacak ve mazlum halkım dünya insanlık ailesi içerisinde hak ettiği yerini alacaktır.”

TASFİYECİLİĞE KARŞI DİRENİŞİN ATEŞİ

Sema Yüce, 1971 yılında Ağrı merkezde dünyaya gözlerini açtı. İlköğrenimi ve liseyi Ağrı’da okuduktan sonra 1987’de ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nü kazanan Sema Yüce, burada 3. sınıf öğrencisiyken 1991 yılında PKK saflarına katıldı. Gerilla hayatı kısa süren Sema Yüce, 1992’de bir ihbar sonucu Ağrı’da Türk devlet güçlerince gözaltına alındıktan sonra cezaevine konuldu ve Türk devletinin mahkemelerinde 22 yıl ağır hapis cezasına çarpıtıldı.

Zindanlarda Kürt Özgürlük Hareketi’ne dayatılan tasfiyeci çizgiye karşı Sema Yüce 21 Mart 1998 günü Çanakkale cezaevinde bedenini ateşe verdi. “8 Mart’tan 21 Mart’a ateşten bir köprü olmak istiyorum” diyen Sema Yüce, ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran’da 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından şehit düştü.

Fedai eyleminden önce Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kürt kadınları, Kürt, Anadolu ve dünya halklarına hitaben bir mektup kaleme aldı. Sema Yüce o mektuplarında eyleminin amacını şöyle anlattı: “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa, Mazlum Doğan’ın iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newrozlaşmak istiyorum. Diğer newrozlaşan yoldaşlarımın izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak istediğimin nedeni: Soyluluğu bilinen tüm tanımlardan arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir.”

KOMPLO VE TECRİDE BAŞKALDIRININ ADI

Leyla Wali Hüseyin, ya da Kürt halkının onu tanıdığı adıyla Viyan Soran, 1981 yılında Güney Kurdistan’ın Silêmani kentinde Caf aşiretine mensup bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Silemani”de okuyan Viyan Soran, 1997 yılında kız kardeşiyle birlikte PKK saflarına katıldı.

Viyana Soran PKK’yi neden seçtiğini şu sözlerle anlatmıştı: “Annemin çok zorlu bir yaşamı vardı. Bu durum benim tüm yaşamıma etkide bulundu ve bir sorgulama içerisine girmeme neden oldu. Erkeğin hakimiyetinden uzak yaşam arayışlarım oldu. Fakat Apocu harekete katılana kadar bu arayışlarımın hiçbirisi beni tatmin etmedi. Tüm sorularımın cevaplarını en dolu ve doyurucu bir şekilde PKK’de buldum ve yaşamak istediğim yere geldiğimi anladım.”

Kurdistan dağlarında emekçiliği ve mücadeleci kişiliğiyle kısa sürede YJA Star içerisinde komutanlık düzeyine ulaşan Viyan Soran, 2004 yılında PKK’yi Yeniden İnşa Komitesi’ne seçildi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın esaretini ve İmralı’daki insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için Viyan Soran, 2 Şubat 2006 günü Heftanîn'de bedenini ateşe vererek şehit düştü.

Viyan Soran, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt halkına yazdığı mektuplarda eyleminin amacını şöyle tarif etti: "Başkanım, gerçekleştirdiğim eylemin nedeni sana ve Kürt halkına yönelik komployu kabul etmemek, egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa karşı başkaldırmak içindir. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Bugün tüm yetersizliklerim ve zayıflıklarıma rağmen özeleştirimi vermek, demokratik ve bilimsel sosyalizme ve yeni paradigmaya yönelik kararlılığımı göstermek istiyorum. Şehit arkadaşlar gibi keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim.”

BARBARLIĞA KARŞI DİRENİŞİN ADI

Asıl ismi Dilara Gênc olan Arîn Mîrkan, 1992 yılında Rojava’nın Efrîn kentine bağlı Mabata’nın Husê köyünde dünyaya geldi. 2007 yılında Kürdistan özgürlük mücadelesine katılan Arîn Mîrkan, doğduğu köy Mîrkan ismiyle tanındığı için Mîrkan soyadını seçti. 2011 yılında Rojava Devrimi’nin başlamasıyla birlikte Rojava Kurdistan'ına döndü ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) saflarına katıldı. Güler yüzlü, sıcakkanlı ve güçlü kişiliği kısa sürede kadın mücadelesinin öncüsü haline geldi.

2014 yılının sonbaharında Kobanê’ye doğru ilerleyen DAİŞ çeteleri, Miştenur tepesine ulaştığında YPG ve YPJ ile aralarında şiddetli çatışmalar yaşandı. 5 Ekim 2014 günü Kobanê savaşı en çetin zirvelere ulaştı ve insanlık düşmanı çeteler yakında şehre gireceklerini hayal ediyorlardı. Miştenur tepesini ele geçirmek için harekete geçen DAİŞ çetelerine karşı, Arîn Mîrkan küçük bir grup içerisinde direnişe geçti ve çatışma esnasında bir anda çetelere doğru yönelerek fedai eylem gerçekleştirdi.

Eylemiyle onlarca çeteyi öldüren Arîn Mîrkan, kalan DAİŞ çete artıklarının da korkulu rüyası haline geldi. Arîn Mîrkan’ın bu eylemiyle Kobanê’deki tarih direniş de başka bir boyuta ulaştı ve Kürt halkının çetelere karşı verdiği savaş dünyada ses getirmeye başladı. Arîn Mîrkan’ın bu fedai duruşu Kürt halkı ile dostlarının dünyayı sarsan serhildanlarını tetikledi.

https://firatnews.com/guncel/kurt-halkinin-direnisine-onculuk-eden-kadinlar-i-181648