Gerilla fotoğraflarıyla “Ağrı’nın isyan kızı”

“Ağrı’nın isyan kızı” Sema Yüce, 24 yıl önce bugün 17 Haziran 1998’de 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından şehit düştü.

Sema Yüce, 1971 yılında Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Kargalık (Qerxelixa Jêrê) köyünde dünyaya geldi. Ağrı serhildanı destanının sürekli anlatıldığı yurtsever bir aile ortamında büyüyen Sema Yüce, daha çocuk yaştayken asi duruşuyla dikkat çeker ve bundan dolayı aile içinde ona Leyla Qasim ismi verilir.

İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu Tutak’ta okuyan Sema Yüce, liseyi ise Ağrı’da tamamlar. 1987’de ise ODTÜ Sosyoloji Bölümünü kazanır ve yönünü Ankara’ya çevirir. 1988’de Ankara’da örgütlenen yurtsever-devrimci öğrenci grubunun içinde yer alan Sema, işte bu dönem Kürt Özgürlük Hareketini tanıma fırsatı bulur.

Kürdistan’da Newroz’u direniş ruhuyla birleştiren Mazlum Doğan’ın izinden giden Zekiye Alkan’ın 21 Mart 1990 günü Amed’in surlarında bedenini ateşe vermesi, Sema Yüce’nin hayatında yeni bir dönemin açılmasına neden olur. Ağır yaralanan Zekiye Alkan, Ankara’daki Hacettepe Hastanesi’nde tedavi altına alınır. Bu olayı duyup Zekiye Alkan’ı hastanede ziyaret eden ve Türk devlet güçlerinin onu katletmemesi için başında nöbet tutan Ankara’daki Kürt yurtsever öğrencilerden biri de Sema Yüce’dir.

‘GÖBEK BAĞIMI ZEKİYE KESTİ’

Zekiye Alkan’ın 30 Mart 1990’da şehit düşmesi Sema Yüce’yi çok etkiler ve zaten daha sonra kaleme alacağı mektupta “Göbek bağımı Zekiye kesmiştir, birbirine bağlıdır. Şehit düşersem eğer, mezarımdan bir avuç toprak Zekiye’nin mezarına dökün” diyecektir.

Sema Yüce, Zekiye Alkan’ın şehadetinden yaklaşık bir yıl sonra 3. sınıf öğrencisiyken 1991 yılında PKK saflarına katılır. İlk olarak Mardin bölgesine giden Sema Yüce, burada askeri-siyasi eğitim görür. Eğitimi sırasında gerilla arkadaşlarıyla birçok fotoğraf çektirir. Şu ana kadar pek bilinmeyen ve PKK arşivinde tutulan fotoğrafların bazılarında hala üzerindeki sivil elbiseleri ile dikkat çeken Sema Yüce’nin yolu, Mardin bölgesinin ardından Mahsum Korkmaz Akademisi’ne düşer. Burada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın verdiği siyasi-ideolojik eğitimin ardından halk örgütleme çalışmaları için Serhat bölgesine gönderilir. Fakat onun buradaki çalışmaları çok kısa sürer.

TASFİYECİ ÇİZGİYLE MÜCADELE ETTİ

1992’de bir ihbar sonucu Ağrı’da Türk devlet güçlerince gözaltına alındıktan sonra cezaevine konulan Sema Yüce, 22 yıl ağır hapis cezasına çarpıtılır. Nevşehir ardından Çanakkale Cezaevi'ne gönderilen Sema Yüce, burada tasfiyeci çizgiye karşı verilen mücadeleye öncülük eder. Cezaevinde kaldığı süre boyunca kadın bilinci özgürlüğü üzerine yoğunlaşan Sema Yüce, Zeki Alkan’ın eyleminden 8 yıl sonra, 21 Mart 1998’de Türk devletinin saldırılarını protesto etmek, PKK’ye dayatılan tasfiyecilik ve ihanet çizgisine karşı devrimci bir duruşun sahibi olmak için bedenini ateşe verir.

Sema Yüce, bu duruşunu geride bıraktığı mektuplarından birinde şu sözlerle ifade eder: "Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Bu satırları yazdığım an, kendimde düşünsel, moral ve yaşamsal açıdan Başkan Apo'yu tek merkez haline getirdiğim, kendimdeki tüm iç engelleri aştığım andır. Özgürlük hepimiz içindir ve özgürlüğe adım adım ulaşılabiliriz."

8 MART’TAN 21 MART’A ULAŞAN ATEŞTEN BİR KÖPRÜ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kürt kadınları, Kürt, Anadolu ve dünya halklarına hitaben bir mektup kaleme alan Sema Yüce neden bir Newroz gününü seçtiğini ise şöyle dile getiriyor: “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa, Mazlum Doğan’ın iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newrozlaşmak istiyorum. Diğer Newrozlaşan yoldaşlarımın izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak istediğimin nedeni; soyluluğu bilinen tüm tanımlardan arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir.”

Sema Yüce, eyleminin ardından ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran 1998’de 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından şehit düştü. Onun mücadelesi, isyanı, özgürlüğe olan tutkusu Hozan Serhat’ın Kürdistan dağlarında seslendirdiği “Ağrı’nın isyan kızı” türküsüyle Kürt halkının hafızasına kazıldı.