Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik 17 Haziran’da silahlı saldırı gerçekleştiren AKP’nin Suriye’de yetiştirdiği faşist Onur Gencer, parti çalışanı Deniz Poyraz’ı (38) katletti. Katil Gencer olaydan bir gün sonra apar topar olayın bağlantıları çözülmeden tutuklandı. HDP bir taraftan hak, hukuk arayışını sürdürürken, diğer taraftan da birçok merkezdeki il ve ilçe örgütlerinde Poyraz için taziye kurup, yaptıkları açıklamalarla katliama yönelik tepkilerini dile getirmeye devam ediyor.
HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan, Deniz Poyraz’ın katledilmesini ve HDP’ye yönelik kapatma davasını ANF’ye değerlendirdi.
Deniz Poyraz’ın katledilmesinin herkesi derinden üzdüğünü kaydeden Orhan şöyle konuştu: “Tarih boyunca hem halkımıza hem de partimize yönelik katliamlar oldu, bu ilk değil ama umarım Türkiye halklarının birlikte yaşama umudu bakımından son katliam olur. Başta ailesine ve tüm halkımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. İktidar açısından bu katliamın gerekçesi olan siyasal atmosferden, yaratılan katliam ikliminden hiç söz etmeden, münferit bir olaymış gibi açıklama 3 gün sonra geldi. Ülkenin 3’üncü büyük siyasi partisine yönelik bu saldırıya ilişkin doyurucu bir açıklama gelmedi. Partimize yönelik kışkırtıcı, kriminalize edilen söylem ve politikalarının sonucu gelişen bir katliam. Kimse bu olayın münferit bir olay olduğuna inandıramaz. Failin açıklamaları bile yaratılan faşist iklime işaret ediyor. Birçok kişiye yönelik katliam planladığını söyledi. İzmir Valiliği ilk anda bunun münferit bir hadise olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Ancak ortaya çıkan silahlı fotoğraflar, paylaşımları failin belirli yerlerden destek aldığını gösteriyor. Devlet yetkililerinden gelen açıklamalar çarpıtmaya yöneliktir.”
‘AKP HER SIKIŞTIĞINDA KAOSA BAŞVURUYOR’
AKP iktidarının her sıkıştığında kaos politikalarına başvurduğunu ve bunun somut örneğini 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşadıklarına vurgu yapan Orhan, “İktidarlar ne zaman sıkışırsa bir kaos ortamı yaratıyor. 2005’ten sonra ki süreçte bunları yaşadık. 7 Haziran seçimlerinden sonra patlayan bombalar, yapılan katliamlar aslında iktidarın kendi ömrünü uzatmak için bu olaylara ihtiyaç duyduğunu 17 Haziran’da yapılan İzmir saldırısıyla bir kez daha gördük. İktidarın içişleri bakanı Süleyman Soylu’nun isminin çokça geçtiği mafya lideri Sedat Peker’in açıklamaları dışında bir duyduğumuz yok. İçişleri Bakanı, yolsuzluklar ve yaşananlar böyle cinayetlerin olabileceği yönünde. Ancak bunun için kâhin olmaya gerek yok. İktidar bloğunun hem içeride hem dışarıda politika ve operasyonlar Kürt düşmanlığı üzerinden yürüyor. Bu ülkede Kürtler üzerinden bir siyaset yürütülüyor. İzmir’de bir Kürt kardeşimiz katledildi. Oralara göç eden halkımızın bir arada yaşama umuduyla yürüttüğü demokrasi mücadelesine darbe vurulmak istendi. Ancak bizler bir kez daha sizlerin aracılığıyla söyleyelim. Ne yapılırsa yapılsın biz barış demekten bu ülkede birlikte yaşamı savunmaktan, demokratik siyasetten vazgeçmeyeceğiz. Bu cinayet partimize yönelik siyasi soykırımın bir parçası. Partimize yönelik talimatla kapatma davası, İzmir katliamı, Ankara, Suruç katliamı bir bütündür ve ayrı değerlendiremez. Ayrı değerlendirildiğinde bu kargaşa sürecini anlamakta eksik kalırız. Bunları bütünlüklü ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘HERKES OLUŞTURULMUŞ BU KORKU DÜNYASINDAN ÇIKMALI’
Bütün Türkiye halklarının, sol sosyalist kesimlerin, aydınların, çizerlerin sindirilmiş korucu dünyasından çıkması gerektiğine vurgu yapan Orhan, “Bu sadece bir kişiye HDP’ye yönelik bir saldırı değildir. Hiçbir insan iktidara yönelik kendisiyle ilgili bir talebini bile gündeme getiremiyor. İnsanlar artık yaşam mücadelesini bıraktı, geçim mücadelesi veremiyor. Bunların temel nedeni tecrit politikalarıdır. Bunun farkında olmak gerekiyor. Barıştan demokrasiden yana olan bütün kesimlerin bu karanlık zihniyetine karşı kol kola mücadele etmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘KATLİAM ŞAHSİ DEĞİL ORGANİZEDİR’
Deniz Poyraz cinayetinin münferit bir hadise olmadığını dile getiren Orhan şöyle devam etti: “Kişisel bir şey olarak algılamak yanlış. SADAT iktidar tarafından kabul edilen bir silahlı yapılanma. Bunu inkâr etmiyorlar ve kabul ediyorlar. Rojava’da da diğer çetelerle birlikte savaşa katılmış kişiler bunlar. Bu ülkenin demokrasisine, barışına, birlikte yaşamına planlanmış hazırlanmış, önü ardı belli olan bir katliamdır. Bunun tüm yönleriyle açığa çıkması gerekiyor. ‘Psikolojik sorunları vardı, sağlık çalışanıydı, istifa etti’ söylemleri olayı çarpıtmaktır. Bu kişi Suriye'ye nasıl gitti, nasıl geri döndü, elini kolunu sallayarak partimizin içine nasıl giriyor. Gözaltına alınma şekli bile her şeyi ortaya koyuyor. İktidarı eleştiren öğrenci bile kapısı kırılarak gözaltına alınırken, polislerin orada içeride katliam yaşanırken katliamı oradan kucaklayarak oradan çıkarıyor. Şefkatle gözaltına alınıyor. Bizler Rojbin Çetin’in nasıl gözaltına alındığını biliyoruz. Taciz tecavüzcülerin iyi hal gerekçesiyle sebebiyle serbest bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz ve hiçbir şey iktidarın politikalarından bağımsız değil.”
AYM’YE TARAFSIZLIK ÇAĞRISI
HDP’ye yönelik kapatma davasını ve iddianamenin AYM tarafından kabul edilmesini de hatırlatan Orhan, HDP’ye yönelik kapatma davasının talimatla açıldığına işaret etti. Açılan kapatma davasında HDP’nin kapatılması dışında bir sonuç beklemenin bu ülke açısından barışın ve demokrasinin yolunun açılması demek olduğunu aktaran Orhan, “Talimatla açılan davada AKP iktidarının 19 yıllık siyasetine baktığımızda ‘Anayasayı takmıyoruz’ söz eden bir Cumhurbaşkanı var. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını bağımsız olabileceğini çok umut etmiyoruz. Dileğimiz o ki: bu ülke açısından anayasa mahkemesi gerçekten tarafsız bu dosyayı inceler ve kararını bu doğrultuda var. Aksi durum bu ülkeyi daha büyük karanlıklara götürebilir. Böyle bir şeyi istemiyoruz. Dileğimiz doğru ve tarafsız bir kararın çıkmasıdır.
‘KATLİAMLARA KARŞI KOL KOLA MÜCADELE EDELİM’
Buradan tekrardan çağrı yapmamız gerekiyor. Bir uyanış, bir anlama; yaratılmak istenen köle yaşama karşı bir duruş varken tüm Türkiye halklarına kadınlara, emekçilere çağrımız: emeğinize, geleceğinize sahip çıkın ve hep beraber bu katliamların önünde durmalıyız. Sessiz kalmak ve yerinde oturmanın kimseye faydası olmaz. Hepimiz aynı gemideyiz, gemi battığında hepimiz batarız. Tek yol barış, kardeşlik, aydınlık gelecektir ve tüm Türkiye halklarını buna karşı durmaya çağırıyoruz” diye konuştu.