Kadınlar öz savunmayı geliştiriyor

Kadın Savunma Ağı’nın Feminist Öz Savunma Semineri’ne (FÖS) katılan kadınlar, hem erkeklerin hem de iktidarın saldırılarına karşı bir öz savunma geliştiriyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı mücadelelerinden vazgeçmeyeceğini söyleyen kadınlar, öz savunmadan başka elimizden bir şey kalmadı diyor.

Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile kaldırılması üzerine alanları terk etmedi. Her gün eylem yapan kadınlar, hayatlarını ve iradelerini yok sayan bu kaldırma girişimine karşı direneceklerini ve alanları terk etmeyeceklerini ısrarla söylemeye devam ediyor.

Kadınlar, bu saldırılara karşı sadece meydanlarda değil, yaşamın her alanında kendi mücadele alanlarını oluşturuyor. Kadın Savunma Ağı’nın verdiği Feminist Öz savunma Semineri’ne (FÖS) katılan kadınlar, bugün hem erkeklerin hem de iktidarın saldırılarına karşı bir öz savunma geliştiriyor. Kendi yaşam deneyimlerini ve orada öğrendiklerini haykırmaya alanlara çıkıyor. Bu kadınlardan birkaçıyla hem İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını hem de iktidar ve erkek şiddetinin bu kadar artıp yasal tüm zırhların da kaldırıldığı bir dönemde öz savunma seminerlerinin onlarda neleri değiştirdiğini konuştuk.

Kadınlar atölyelerin ve kadın bilincini kazanmanın kendi öz yaşamlarına kattığı farklılıkları anlatırken diğer yandan haklarına ilişkin yapılmak istenen bu gaspa karşı neden mücadele etmek zorunda kaldıklarını özetliyor. Çoğu kendi yaşamında, büyütülürken ya da çalışırken şiddete maruz kaldığını anlatıyor.

HİÇ BU KADAR UMUTSUZ HİSSETMEMİŞTİM

Nevin 35 yaşında, 6 yıl önce boşanmış ve üç çocuk annesi. Kendi ayakları üzerinde durmaya çabalayan Nevin, bir fabrikanın yemekhanesinde çalışıyor. Erkeklerin yoğun olarak çalıştığı bir yerde yemek yapmanın farkında olmadan da olsa erkek baskısına fazlasıyla maruz kalınan bir yer olduğunu söyleyen Nevin, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürütülen kampanyayı bilse de feshedilme haberini aldığında çok koktuğunu belirtti. Nevin, şunları ifade etti: “35 yaşındayım ve hiç bu kadar umutsuz ve çaresiz hissetmemiştim kendimi. O haberi okuduğumda hani çok kötü bir haber alırsınız da dünyanız başınıza yıkılır ya, işte öyleydi benim için, kendimi çok büyük bir boşlukta hissettim. Korktum yani, çünkü biz kadınlar için büyük bir umuttu. Zaten kadınlar her alanda tehlike altında, bu açık açık kadın cinayetlerine davetiye çıkarmaktır. Kadınları yem olarak ortaya attılar, buyurun istediğiniz gibi öldürüp tecavüz edebilirsiniz, diyerek. Tabii şu da var; kadınlar olarak eylemlere gidiyoruz ve bana muhafazakar olan kadınlardan da yazan oluyor sosyal medyadan, lütfen giderken bize de haber verin, diye. Feminizm hakkında çok şey bilsin ya da bilmesin bu yapılana ses çıkarıyor kadınlar ve bu da o içine düştüğüm korkuyu bir nebze olsun umuda çeviriyor. İnanıyorum ki kadınlar mutlaka geri adım attıracak. Bana kalırsa en çok da ‘Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir’ sloganının intikamı bu. Kadınlar korkuttu onu.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİZİMDİR VE ALACAĞIZ

Tüm bu politikalar olurken katıldığım Feminist Özsavunma Semineri bana birçok şey kattı. Ben birçok erkeğin olduğu bir işyerinde yemek yapıyorum. Çalıştığım insanların kadına bakış açısı Türkiye ortalamasında diyebileceğimiz kişiler. FÖS’e katıldıktan sonra kendi açımdan görünmez bir duvar ördüm onlarla arama. Özel alanın ihlali hakkında birçok şey öğrendim seminerde. Misal kendi özgürlüğünü almış bir kadınsan sana bakış açıları değişiyor. Onlara göre toplumun kurallarını ihlal eden, kötü kadın konumuna düşüyorsun direkt olarak. Abla diyor ama başka manalara çıkabilecek anlamlar katıyor buna. Örneğin duygusal ilişkilerimizde karşı tarafın sürekli ısrar etmesi meselesine FÖS’e gidene kadar farklı bakıyordum. Özel alan ya da hak ihlali gelmiyordu aklıma. Seviyordur ondan ısrar ediyordur, diye düşünüyordum ama FÖS’e gittikten sonra anladım ki aslında benim irademi tanımıyor.

ÖZ SAVUNMAMIZ VE BİZLER VARIZ

Kadınlar birbirini koruyacak, başka çare yok. Bütün kadınlar evlerinde ve yakınlarında olan her şeyi silaha dönüştürmeyi öğrenmeli, öz savunmamız ve birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Bir kadın karakola şikayete gittiğinde polisler bile ‘nasıl kocasını şikayet eder’ diye nefretle bakıyor, sizi aşağılar bir ses tonuyla konuşuyor. İşte bu yüzden öz savunma haktır. Bakın ben boşandığım eşimle aynı şehre gidemiyorum, çünkü can güvenliğim yok. 6 yıldır kendi memleketimden uzakta yaşıyorum, gerek ailem gerekse de eski eşim yüzünden. Bu büyük bir zulümdür, hak ihlalidir. Ben bunları yaşadım daha da kötülerini yaşayanlar var. 6 yıldır yılmadan üç kızıma da baktım o yüzden İstanbul Sözleşmesi bizimdir ve alacağız diyorum.”

ARAFTA BIRAKAN HER ŞEY SESSİZLEŞTİRİYOR

Esen de 32 yaşında, FÖS’lere katılarak kadın farkındalığı kazanan kişilerden biri. Sosyal bir devletin kadın haklarını kaldırması değil, daha da yaygın hale getirmesi gerektiğini düşünüyor.

Esen, şöyle konuştu: “Kadın haklarını iyileştirecekleri yerde tamamen kaldırdılar. Ben de birçok kadın gibi haklarımızı tam olarak bilmiyordum, o yüzden FÖS’e katıldım. Aslında bize karşı yapılan birçok ihlalin farkında bile değiliz. Örneğin bizi arafta bırakacak ve büyürken bize toplum ya da aile tarafından kodlanan birçok şeyin bizi sessizleştirdiğini öğrendim. Biz kadınlara daha küçüklükten çok kalabalığa girme tehlikeli ya da çok tenhada yürüme, denilir. E şimdi ben hangisini yapacağım, kalabalığa mı girmeyeceğim, tenhada mı yürümeyeceğim? Yine çok sesini çıkarma, diyorlar bir yandan diğer yandan canın yanarsa söyle. Bu ikisi arasında kadın zamanla sessizleşmeyi seçiyor. Sonra da birileri çıkıp neden bunu söylemek için iki yıl bekledin, diyor. Bizim için hiçbir zaman hiçbir şey kolay olmadı ki. Savunmamızın sadece bize bırakılması elbette doğru değil, bizler burada vatandaşlarız ve bize öz savunmadan başka çare bırakılmıyor.”

KADINLARIN MÜCADELESİ MEŞRUDUR

Adını vermek istemeyen bir başka katılımcı ile devam ediyoruz sohbetimize. İktidarın zaten kadın karşıtı politikalara sahip olduğunu söyleyen katılımcı, Feminist Öz savunma Semineri’ne katılmış olmayı bu anlamda kendisi açısından olumlu buluyor. Katılımcı, şunları paylaştı: “İyi ki özsavunma atölyelerine katıldım, çünkü en azından erkeklerin haklarımı nasıl ihlal ettiğini ve buna karşı neler yapabileceğimi, öz sınırlarımı nasıl çizebileceğimi öğrendim. Hayır dedikten sonra bir erkeğin ısrarının sizin beyanınızı tanımadığını öğrenmiş oldum. Ben de eskiden olsa sevdiği için bir erkeğin bunu yaptığını düşünürdüm ama artık bambaşka bakıyorum. Bunları öğrenirken iktidarın da bize şiddet uygulayan, hayatımızı cehenneme çeviren erkeklerden yana taraf alması, hatta onları koruması, cezasızlık ile ödüllendirmesi karşısında kadınların mücadelesinin son derece meşru olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’nden de haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz.”