‘Kadınlara dönük yargı şiddeti mücadeleyle aşılacaktır’
TJA'nın Amed'de düzenlediği 'Sessizlik Zinciri' konferansının ilk günü, kadın hareketlerinin toplumsallaştıkça yargı şiddetinin de arttığına dikkat çeken konuşmaların ardından sona erdi.
TJA'nın Amed'de düzenlediği 'Sessizlik Zinciri' konferansının ilk günü, kadın hareketlerinin toplumsallaştıkça yargı şiddetinin de arttığına dikkat çeken konuşmaların ardından sona erdi.
Özgür Kadın Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad -TJA), "Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" başlığı altında gerçekleştirdiği konferansın ilk günü "Siyasi yargılamalar ve tutuklamalarda ulusal-uluslararası hukuk" başlıklı oturum ardından sona erdi.
DIANA RESTREPO RODRIGUEZ: KORKUYU YENMEMİZ GEREK
Avukat Ruken Gülağacı’n yönettiği oturumda ilk olarak sözü Av. Dr. Diana Restrepo Rodriguez aldı. Zoom üzerinden bağlanan Avukat, korkunun ve cezaevlerinin ortaya çıkışına değindi. Latin Amerika'da bulunan hapishanelerdeki direnişlere de değinen Rodriguez, batıda kadınların erkeklerle hukuken de eşit kabul edilmediğini söyledi. Yasal olarak kadınların siyaset konuşmasının dahi Latin Amerika'da suç sayıldığını belirten Rodriguez, "Dünyada tüm işkenceler önce kadınlar üzerinde deneniyor. Başarılı olunca erkek hapishanelerde de uygulanıyordu" diye konuştu.
Cezaevlerindeki keyfiliğe değinen Rodriguez, şunları ekledi: "Sessizlik bir yalnızlık yaratıyor. Korkuyu güçlendiriyor. Bu da ihanet etme kararları almamıza neden oluyor. Önce doğru yolu görmemiz gerekiyor. Sessizliğin tüm kılığa girebileceğini de akıl etmemiz gerekiyor. Aldatma ve asimilasyonun bir parçasıdır bu. Anlam ifade etmeyen mücadelelere bizi sürüklemeye devam ediyor. Sessizliği bu anlamda bozmamız önemli. Cezayı kadınlar olarak ortadan kaldırmazsak özgür olamayacağımızı ifade etmek istiyorum. Korkuyu yenmemiz gerek. Jin jiyan azadî."
FİLİPİNLERDE AKTİVİSTLER TERÖRİST LANSE EDİLİYOR
Avukat Maria Kristina Conti ise, yasayla sorun yaşayan Filipinli kadınlara değindi. Filipinlerde İspanya sisteminin devralındığını belirten Maria Kristina Conti, yasalarda kadınların yaşadığı ayrımcı örneklere yer verdi, farklı suçlardan tutuklanan kadınların hikayelerini sunumla gösterdi. Filipinlerdeki antiterörizm yasasına değinen Maria Kristina Conti,"Hükümete karşı olan bir kişi aktivist, aktivist komunist, komunist ise terörist olarak lanse ediliyor" dedi. Hapishanelerde doğum yapan tutsaklara da değinen Avukat, yasal iyileştirmelere işaret ettikten sonra, "Kurumlara baskı yapabilme konusunda çalışmalıyız. Bu baskılar bazı tutsakları bırakmamıza neden olabilir. Bu yüzden Jin jiyan azadî" diye belirtti.
HAPİSHANEDEKİ KATALAN KADINLARIN YÜZDE 70’İ CİNSEL ŞİDDETE UĞRUYOR
Katalan Avukat Altemira Guelbenzu Gonzalo da konferansa online katıldı. Katalan davasında kadın tutsakların savunmada uluslararası kurumların durumuna işaret eden Altemira Guelbenzu Gonzalo, Katalanya referandumu protestolarında polis ve protestocular arasından çatışma örneklerine yer vererek, burada 11 yıl ceza alan protestocuların olduğunu söyledi. Yine birçok eylem ve protesto sonrası ceza alan tutsaklara işaret eden Altemira Guelbenzu Gonzalo, "Benim açımdan hapishaneler işkence ve acı mekanlarıdır. Cezaevinde olan kadınların başına gelenler genel nüfus için çok az önem taşıyor. Hapishaneler ataerkil aynı zamanda kadın mahkumların boyun eğdirilmeye çalışıldığı yeni bir itaat konumuna yerleştiriliyor" şeklinde konuştu.
Hapishanelerin kötü koşullarının içeriye girenleri hasta ettiğini söyleyen Altemira Guelbenzu Gonzalo,"Cezaevindeki kadınların yüzde 70'i cinsel şiddete maruz kalıyor" dedi. Feminist cezaevlerinin de yapıldığını belirten Gonzalo son olarak, "Artık hapishanelerin olmadığı bir dünyayı birlikte inşa etmeliyiz" diye konuştu.
'KADIN MÜCADELESİ BÜYÜDÜKÇE YARGI TACİZİ ARTIYOR'
Son olarak Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Ebru Akkal konuştu. Türkiye'nin son 40 yılına bakıldığında kadınlar üzerinde sistematik bir yargı tacizinin görüldüğünü söyleyen Ebru Akkal, "Kadın hareketleri toplumsallaştıkça, kadın mücadelesinin büyüdüğünü görünce yargı şiddetinin de arttığını görüyoruz" diye konuştu.
Türkiye'nin Kürt Kadın Hareketi’nin çalışma alanlarını, kurumlarını yargılama konusu yapmasının, binlerce aktivistin tutuklanması, eşbaşkanlığın kriminalize edilmesi gibi durumların iktidarın kadınlara yaklaşımını gözler önüne serdiğini söyleyen Ebru Akkal, şöyle konuştu: "Kürt Kadın Hareketi’nin, kadın kurum ve dernekler, yerel yönetimlerdeki kadın kurumlarının kapatılarak kadın aktivistlerinin tutuklanması durumları AKP-MHP'nin kadına bakışının yansımasıdır. TJA, KJA, DÖKH, ROSA Kadın Derneği gibi alandaki kadınların yargılandığını gördük. Hepsinde suçlamalar 8 Mart ve 25 Kasım yürüyüşlerine katılmak, kadın katliamlarını protesto etmek, eşbaşkanlığı savunmak gibi farklılaşmayan suçlama nedenleri kadınların uzun tutuklu kalmasına neden oldu. Sonuçta var olan hukuk sistemi siyasallaşan yargısıyla da kullanışlı aparat olarak toplumu korkutmaya devam ediyor. Kadınlar cephesinden de bu durum kendi mücadelesini doğurdu, geliştirdi.”
Dava dosyalarında kadın tanıklara ve sanıklara özel hayatlarının dahi sorulmaya çalışıldığını söyleyen Akkal, yine kadın avukatlara da başka bir yaklaşımın söz konusu olduğunu ifade etti. Kürt kadınlarının yargılamalarında kadın mücadelesine dair önemli savunmalar yaptığını belirten Akkal, yakın zamandaki TJA, Kobanê dosyalarının örneklerini verdi. Cezaevinde yaşamını yitiren Garibe Gezer'in yaşadıklarını anlatan Akkal, yine tahliyesi engellenen tutsaklara da değindi.
Ebru Akkal son verilen disiplin cezalarıyla infazların yakıldığını, 'umut hakkı'nın dahi verilmediğini söyleyerek, "Bu süreçler mücadele ile aşılacaktır" diye konuştu.
Konferansın ilk günü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti ) Amed Milletvekili Ceylan Akça'nın konuşmasıyla son buldu.
Konferans yarın ikinci gününde devam edecek.