'Kayyum sömürge valiliğidir!'

SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, “Kayyum uygulamasının adı sömürge valiliğidir" dedi. Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Elvan Koçer de gaspçı kayyumların kültür sanata saldırılarını anlattı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’nun, Amed'de bulunan Amed Şehir Tiyatrosu'nda “Kayyumun kadın alanındaki tahribatları ve ortak mücadele hattını oluşturma” konulu paneli, verilen aranın ardından ikinci oturumuyla devam etti. Panele katılımcı olarak katılan Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER) Koordinatörü Yüksel Genç, kadının kimliksizleştirme sürecinde kayyumun hayata geçirildiğini ifade ederek, “Kürdistan’da kadınlar kayyumlar eliyle kimliksizleştiriliyor” dedi.
Kayyum uygulamalarına değinen Genç, “Kayyum uygulamasının adı sömürge valiliğidir. Kendisine çok sık rastlanan bir uygulama. Bu ilk değil. Osmanlı’nın son dönemlerinde her eyalette seçilen isimlerden olurdu. Vergilendirme yasalarındaki değişimlerle birlikte dışarıdan mutasarrıf vali atama uygulaması başladı. Cumhuriyet sonrası tercihen tek ulus ya da ulus devlet formunun içerisinde oturtulan bir mekanizma olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlarımızın el vereceği başka uygulamalarda oldu. Bunlar kayyımın önceki evreleri olarak karşımıza çıkıyor. Burada hiç bitmez OHAL. İkili hukuk sistemi, İstiklal Mahkemeleri uygulamalarıdır. Özel vali uygulamaları, süper vali uygulamalarına tanığız” dedi.

KÜRDİSTAN'IN ÖZEL KİMLİĞİ

Kayyum atamalarının bölgenin özel kimliğinden kaynaklı olduğunu dile getiren Genç, şunları söyledi: “Bu tipik sömürge uygulamalarıdır. Tariflemeyerek mücadele biçimleri de uzatıldı. Kayyum atamalarının bize farklı gelmesinin nedeni, '80’ler sonrası elde edilen kazanımların hedeflenmiş olmasıdır. 1800’lü yıllarda aşiret ve bölge eyalet sistemlerindeki hakimiyette, kısmen o zamana benziyor. Toplumsal, siyasal, ekonomik ve bölgesel olarak mücadele sonucu elde edilen haklar hedefleniyor. Kayyum uygulaması cumhuriyet tarihi boyunca bölgeye yönelik idari uygulamaların devamıdır.

Türkiye’de tek adam rejimi var. Kayyum uygulamaları genelde iki nedeni oluyor. Biri otoriter rejimlerin olağan olarak başvurduğu bir pozisyon. Tasarrufunun rızayı tercih etmeksizin bir uygulamadır. İkincisi ise tüm sömürge kolanyal yapılarda, dahil oldukları yapılarda uyguladığından farklı bir şey değil. İki neden burası için işlevli.
Kayyum öncesi o kadar çok kadın kurumu vardı ki kendimizi hiç yalnız hissetmedik. Dışarıdaki kadınlar, evinde oturan kadınlar sıkıntı yaşadığında başvuracağı yerler vardı. Kayyumdan sonra en az 43 kadın kurumu kapatıldı. Bu oldukça mühim. 43 kadın kurumu, kadınların durduğu yerde, sokakta, evde kendisini güvende hissedebileceği bir yer olarak görülüyordu. Sahada çalışırken, son 7 yılda nelerin yıkıldığını görüyoruz. Kadınların yıkım sürecine girdiğini gördüm. Bu kez geçmişten farklı olarak daha mutsuz etmesinin nedeni, kadının birlikte var olma sürecini tanımasından kaynaklanıyordu. Kadınlar evlerinde o kadar mutsuz değildi, çünkü bir mücadele ağı yoktu. Ama şimdi çok mutsuzlar.

Toplum çözülürse bir araya gelemez. Buralarda toplumu çözmek, ilgili kurumsal çatıların yokluğunu yaratarak oluşturuluyor. Yalnızlaştırmanın yanında fuhuş ve uyuşturucu trafiğinin yayılmasına neden oldular. Şırnak’ta kentin dörtte biri ‘uyuşturucu kullanıyorum’ diyor. Bu açığa çıkan, açığa çıkmayan üzerinden bir şey söyleyemeyiz. Kayyumlu kentlerde uyuşturucu kullanımı bu kadar artarken, hukuki süreç de işlemiyor. Üstelik birçok yerde idari güvenlikçi personelin, ‘Bizim alanımıza girmiyor’ deniliyor. Eğitim kurumlarında ‘Biz karakollara giriyoruz ancak baştan salıyorlar’ deniliyor. Asayiş yapılarıyla destekli bir şekilde yürüyor. Fuhuş da keza o kadar arttı.

İnsanların kendi başının çaresine bakması daha derin hissedildiği ağların derinleştirildiğini gözlemiyoruz. Örgütsüzleştirerek, bir apolitik kuşağın önü açılıyor. Ne yazık ki kadın da çok fazla etkileniyor. Kadın intiharlarında, Diyarbakır’da son yıllarda artış gösteren ilk 3 kent arasında. Bir başka araştırmaya göre, Türkiye genelinde uyuşturucu kullanımında Diyarbakır’da yüzde 10. Kadınların uyuşturucuya nasıl eriştiğine dair, total yanıt tanıştıkları erkek vasıtasıyla yanıtı geliyor. Kadınların önemli bir kısmı ailesine söyleyemiyor. Üniformalı şiddetle karşı karşıya geliyoruz.”

KADINLAR HEDEFTE

Kayyum kentlerinde kadınların kendini güvende hissetmediğini aktaran Genç, "Kayyum atamaları Kürdistan’a 2016’dan sonra geldi. Kayyum atamalarından sonra OHAL ile ihraçlar oldu. İhraçlardan en çok nasibini alan yerlerin başında, kayyum belediyeleri oldu. İşten çıkarmalarda çok sayıda kadın işsizleştirildi. Kadınlar bu durumu aştı mı? Kadınlar çok ciddi travmalar yaşadı” dedi.

KÜLTÜR SANATA ETKİLERİ

Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Elvan Koçer, kayyum atamalarının kültür sanat çalışmalarına etkilerine değindi. Koçer, kayyum atamalarıyla kadın kurumları gibi kültür sanat kurumlarının da kapatıldığını hatırlattı.
HDP’nin kadın kurtuluş perspektifini belediyelerde hayata geçirdiğini söyleyen Koçer, “Eşbaşkanlık sistemi yerel yönetimlerde bir ilktir. Bu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde de bir ilke imza atmasına vesile oldu. DBB’de Eş Genel Sanat Yönetmenliği sistemi getirildi. Tiyatro programları da böyle yürütülüyordu” şeklinde konuştu.

 Koçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Özellikle son 40 yılda kadın mücadelesi erkekliği yola getirirken, dünyaya da örnek oldu. Bu potansiyel yerel yönetimler olsa da iradenin asıl sahibi Kürt kadınıdır. Direniş kültürünün temsilcileri biz kadınların, güncel siyasetin çok ötesinde toplumsal gerçekliğimiz var. Bizi geleceğe taşıyacak olan kadınların kararlı duruşudur. Bu potansiyel Kürt kadınında yeterli kadar vardır.”

Konuşmaların ardından söz alan katılımcılar, öneri ve eleştirilerini dile getirdi.