KBDH: Emperyalist savaşa, işgale ve ataerkiye karşı mücadeleyi yükseltelim

KBDH Genel Konseyi, yeni yılın Rojava Devrimi’nin kazanımlarının büyüdüğü, işgalcilerin yenildiği, kadın özgürlük mücadelesinin kazandığı bir yıl olması için herkesi safları sıklaştırmaya çağırdı.

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Genel Konseyi, yazılı bir açıklama yaparak, Ortadoğu’da somutlaşan Üçüncü Dünya Savaşı’na karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.

Genel Konsey’in açıklaması şöyle:

Kapitalizmin temel ilkesi, karşılığı ödenmemiş emekten elde ettiğini sermayeye dönüştürmek ve bununla yeniden emek sömürüsü çarkını devam ettirmektir. Dünyada sömürü nesnesi haline getirilmeyen hiçbir şey kalmadı. Dünyanın bütün kara parçaları, denizi, havası, suyu kapitalizmin kendisini yeniden üretim sürecinin parçası oldu. İnsan sadece kol ve kafa gücü emeği ile değil bütün bedeni ile sömürü çarkı içine çekildi.

Aynı anda bütün sermaye düzeni ve onun tüm bileşenleri aynı amaca odaklanmıştır. Ancak kapitalistlerin her biri için istediğini elde etmek kıyasıya bir rekabeti dayatmaktadır. Kapitalist emperyalizm için yapılacak bir tek şey var; diğerinin elindekine zorla el koymak. 20. yüzyılda bu kapitalist rekabet, iki emperyalist paylaşım savaşına neden oldu. Sömürü, sömürge, savaş ve işgal, cins çelişkisi ve savaşı kapitalizmin doğasına aittir. Kapitalizm bu nedenle asla barışçıl olamaz.

21. yüzyılın ilk çeyreğinde bir kez daha NATO/ABD, Almanya, İngiltere, Fransa totalde bir cephe/blok ve karşısında büyümekte ve hegemonya alanını genişletmekte olan Çin, büyük bir hammadde ve askeri teknik kapasiteye sahip Rusya’nın birer cephe/blok olarak konumlandıkları bir emperyalist dünya savaşı pozisyonu almış durumda.

Rusya-Ukrayna savaşı ABD/NATO’nun, dünya hegemonyasındaki gerileme eğrisine müdahale ederek durumu kendi lehine döndürme hamlesi oldu. Ukrayna’dan açılan cephede tüm batılı emperyalistler ABD/NATO hattında konumlandı. Rusya’nın; Çin, İran gibi ülkelerle ticari, askeri ilişkisine rağmen aynı nitelikteki bir konumlanma Rusya cephesinde açığa çıkmadı. NATO’nun askeri, teknik ve mali gücünün harekete geçirildiği bu savaş konseptinde yaklaşık 3 yıldır Rusya’nın öncelikli gündemi Ukrayna oldu. Ukrayna, Rusya’ya karşı bir NATO üssü haline getirilmek isteniyor. Ukrayna-Rusya savaşında ABD/NATO’nun birinci hedefi budur. Ama sadece bu değildir. Birincisi; Rusya’nın mali, askeri ve insan gücü olarak da yıpratılmak isteniyor. İkincisi, Rusya’nın Ortadoğu’daki pozisyonunu geriletmek. Elbette ABD/NATO’nun Çin’in dünya emperyalist rekabetteki sessiz ilerleyişine de bu dolayımla müdahale etme hedefine de işaret etmiş olalım.

Savaş büyük bir maliye gerektirir. Her ne kadar teknik gelişmiş olursa olsun büyük bir insan gücü gerektirir. Tüm dünyada savaş sanayisine ayrılan bütçe yükselmektedir. Ve yine tüm dünyada bilimsel araştırmaların, teknolojik gelişiminin yöneldiği esas konu, savaş araç gereçlerinin gelişimi ve üretimidir.

Dünya emperyalist ülkeleri ordularının askeri, teknik nitelikteki üstünlüğünü arttırma çabasında. Ulusal gelirlerinden önemli bir pay buna ayrılmaktadır. Ve bu da beraberinde dünyada ezilenlerin gelir dağılımından payına düşenin daha fazla azalması anlamına geliyor. Bu da emek sermaye çelişkisinde derinleşmeyi arttırıyor. Açlık ve yoksulluk, yoksullaştırma en çok kadınların yaşamını etkilemeye, devam ediyor.

ORTADOĞU SAVAŞ COĞRAFYASI

Ortadoğu emperyalistler arası büyüyen çelişkilere bağlı biçimde yeniden ve yeniden paylaşım savaşlarına tanık oluyor.

27 Kasım günü ‘yeni Suriye’nin oluşturulması için düğmeye basıldı. Siyonist-emperyalist blokun desteklediği cihadist, faşist HTŞ emperyalist efendilerinin kendisine biçtiği role bağlı kalarak, Halep, Hama, Humus kentlerini ele geçirip büyük bir güvenle Şam’a yürüdü. Baas rejiminin son temsilcisi Esad rejiminin ordusu ciddi bir direniş bile göstermedi. Esad Şam rejimi düştü. Devlet erkanı ve yüksek bürokrasisi ise HTŞ'ye Suriye devletini teslim ederek emperyalistlerin 'devrim oyunu' nu başarıyla tamamlanması sağlandı. Çürümüş despotik Şam rejiminin diktatörü Beşar Esad, emperyalizme boyun eğerek ülkesini bırakıp kaçtı. Suriye'de ‘yeni durum' ve 'yeni gerçeklik' oluştu.

Emperyalist bloklar arası yeniden paylaşım ve hegemonya mücadelesinin yeni sahası olan Suriye'de bir dönem kapandı. Selefi faşist HTŞ lideri Colani, Şam'a adım atar atmaz ilk olarak, siyonizme biat açıklaması yapmış, İsrail Suriye topraklarını işgal ederken bu nedenle ses çıkarmamıştır. Colani, İsrail'in sayesinde kazandıklarını vurgulayarak siyonizme asla düşmanlık yapmayacağını ilan etmiştir. Dahası, siyonist İsrail'in düşman olarak savaş sürdürdüğü İran ve Hizbullah'ı düşman olarak tanımlamıştır.

Baas rejiminin yıkılmasıyla beraber 'yeni Suriye'nin inşası ve şekillenmesi süreci başladı. 'Yeni Suriye' aynı zamanda siyonist-emperyalist blokun şekillendirip inşa ettiği yeni Ortadoğu'nun güncel bir resmini sunmaktadır. İsrail'in Filistin ve Yemen'de Husilere dönük bombardımanları gibi Suriye'nin güneyinde büyüyen İsrail’in işgali de yine ABD-NATO emperyalist ve bölgesel gerici devletlerle olan ittifakın sonucunda yaşanıyor.

Filistin/Gazze’de taş taş üstünde bırakmayan Siyonistler aynı düşmanlıkla Lübnan’da büyük bir yıkım yarattı. Bu işgalci savaşların en çok yıkımını kadınlar yaşadı/ yaşıyor. Sırada Yemen, Irak, İran’ın olduğu görülüyor.

Suriye'de oluşan yeni durumun adını koymak gerekirse, Suriye, Rusya-Çin blokundan devlet ve ülke olarak koparılıp ABD ve batı emperyalist blokunun egemenliğine bağlanmıştır.

ABD, Irak'tan sonra Suriye’deki pozisyonuyla Ortadoğu'da ve Doğu Akdeniz'de yeni hegemonya alanı ve pazar elde etmiştir. Buna rağmen rekabet savaşlarının bittiği/biteceği anlamına gelmiyor. Henüz bugünden yeni Şam lideri Colani, öte yandan faşist AKP cenahı İran’ı hedef gösterirken, İran bugün geri çekilmiş olabilir ama elbette Suriye’de yeniden pozisyon almanın yollarını arayacaktır.

TC faşist rejimi ise Esad rejiminin düşürülmesinde ABD, İngiltere ve İsrail ile işbirliği içinde olmuştur. Elbette ki planın kumandasında kimin nasıl bir rol üstlendiği hangi pazarlıkların yapıldığı sonraki yıllarda netleşecektir. Ama kesin olan şudur ki Türkiye AKP-MHP faşist iktidarı HTŞ’nin Batı emperyalizmine entegre edilmesinde görev almış, yeniden inşa edilmesinde rol üstlenmiştir.

SURİYE’DE YAŞANANLARIN ROJAVA’YA ETKİLERİ

HTŞ çetelerinin saldırısı ile paralel olarak oluşan siyasi kaos durumunu kendi işgalci amaçları için değerlendiren AKP-MHP faşist hükümetine bağlı ÖSO-DAİŞ çeteleri, Til Rıfat ve Şehba’ya yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırıların sonucunda yüzbinlerce halkımız yeniden göç yollarına düşmek zorunda kaldı. Minbic politik İslamcı, cihadist ÖSO tarafından işgal edildi. Kız kardeşlerimiz katledildi, kız çocuklarına dönük cinsel istismar saldırıları yaşandı. Halkın mülküne el konuldu, karşı çıkanlar katledildi. Suriye-Kuzey ve Doğu Suriye’de işgalcilerin vahşeti bir kere daha görüldü.

YPJ’nin öncülüğünde YPG-QSD devrimin savunma ordusu tarafından kadın düşmanı işgalci çetelere karşı kahramanca direniş yükseltiliyor. İşgalci Türk devleti tarihsel yenilgi aldığı Kobanê’yi kuşatarak işgal etmek istiyor. Bu amaç ve hedefleri Qereqozax-Tişrîn de engellendi. Bu Ronahî, Mizgîn, Avaşîn şahsında sayısız savaşçı ve komutanın Qereqozax’ta, Tişrîn’de can feda bir direnişiyle sağlandı. Cihan ve Nazım gibi özgür basın emekçilerinin hakikati dünya halklarına duyurma mücadelesi sayesinde işgalcilerin zulmü kadar direniş dünyaya duyuruldu. Direniş mevzilerinde yer alan yoldaşlarımız gelişkin savaş taktiği ve fedai direnişle işgalci çetelere on binlerce şehit ve gaziyle yaratılan kadın devrimi ve kazanımlarını yok etmenin kolay olmadığını gösterdi, gösteriyor.

KADIN VE HALK DÜŞMANLARI MAKYAJLANARAK KAMUOYUNA SERVİS EDİLİYOR

Emperyalistler ABD-İngiltere’nin başını çektiği blok, bölgeyi sömürgeci, himayeci çıkarları temelinde yeniden şekillendirmeye çalışıyor. ABD, İngiltere bir yandan Suriye’nin güneyinde İsrail eliyle işgali büyütürken, yine bölgesel işbirlikçi devletleri ve burjuva basın elbirliğiyle, dünün eli kanlı katilini, kadınları köle olarak pazarlarda satan, insanlık dışı vahşetlere imza atmış olan “terörist’inden bugün ‘çağdaş’ bir halk kahramanı yaratmaya çalışıyorlar. Şam’da şimdilerde HTŞ eliyle kukla bir hükümet kurma telaşı içinde yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. Suriye’nin yeniden dizayn edilmesi için yaratılmak istenen bu yeni imajla birlikte geçmişi yok sayıp, hafızayı “temizlemek” isteniyor. ‘Yeni Suriye’ imajı içinde bir kadını bakan olarak atıyor, bu kadına kadın haklarının yok sayılacağı söylettiriliyor, halkları kapsadığı iddiasıyla buluşmalar örgütlüyor. Oysa çok değil birkaç yıl evvel Rojava ve Şengal topraklarında kadınlar hunharca aynı politik İslamcı, selefi faşist DAİŞ tarafından katledildi, köle pazarlarında satıldılar. Toplumun hafızası silinmeye çalışılsa da bunları biz kadınlar unutmuyoruz. Şengal, Êzidî kadınların yaşadıkları milyonlarca kadının kanayan yarasıdır hala. Hafızaların silinmesine, öfkenin sönmesine izin vermeyeceğiz.

HTŞ’nin gelecekte halklara ve kadınlara dönük politikasının nasıl olacağı çok bilinmezli bir durum değil. DAİŞ’in Şengal’de Êzidî kadınlarına, Rojava’da Kürt, Asuri, Süryani kadınlara yapılan cinsiyetçi saldırılar, katliamlar, kaçırmalar, katletmeler bugün makyajlanmış, botokslanmış imajıyla HTŞ eliyle Alevi halkına, yapılmakta. İşgalci HTŞ çeteleri durdurulmazsa, bugün yaşananların sadece Alevilerle sınırla kalmayacağını; Hıristiyan, Dürzi, Êzidî halklarını da benzer bir tehlikenin beklediğini söylemek mümkün.

Bunun için çok uzağa da gitmeden Afganistan’a bakmak da yeterlidir. Politik İslamcı El Kaide, kadınların insanca yaşam adına kazandıklarını bir bir ellerinden aldı. Eşit haklar için söz söyleyemedikleri gibi yaşam hakları dahi gasp ediliyor.

HTŞ Suriye’de Alevi halkına dönük vahşet uygularken, sokaklarda linç ederken, ahlaksız, insanlık dışı işkencelerle katlederken, faşist Türk devletinin beslemesi ÖSO çeteleri de Til Rifat’ta kadınları vahşice katletti. Minbic’te üç Arap ulusundan öncü kadını katletti, kız çocuklarına cinsel istismar saldırısı gerçekleştirdi. Kadınlar kaçırıldı, işkencelere maruz bırakıldı. Tüm bunlar kadın cinsine düşmanlığın sonucu olduğu gibi, Rojava’da somut ifadesini bulan kadın devrimi kazanımının, hedef alınmasıdır. Minbic’te yapılan anlaşmaya uymadığı gibi, tarihsel yenilgisi olan Kobanê’yi de işgal etmek istemektedir.

Faşist şef Erdoğan ve hükümeti Kobanê zaferimiz başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye devrimimizin kazanımlarını, başarılarını hazmedememiş dahası devrimimizi aterkil kapitalist, faşist sistemleri için bir tehlike olarak görmüştür. Bu nedenle devrimimize, devrimimizin kadın kazanımlarına yönelik saldırılarını aralıksız olarak 13 yıldır sürdürmüştür. Bugün bu saldırıları daha fazla yoğunlaşmış durumdadır.

ROJAVA DEVRİMİNİ SAVUNMAYA, SAFLARI SIKLAŞTIRMAYA

Tarihi anlardan geçtiğimiz bugünlerde tüm halkımızı, kadınları, gençleri Rojava Kadın Devrimimizi savunmaya çağırıyoruz. Tüm dünya ve Ortadoğu kadınlarına çağrımız, kadın devrimini ve kadın kazanımlarını ortak iradeyle savunalım. Rojava kadın devriminin etrafında kilitlenerek, gücümüzü, sesimizi, varlığımızı koruyalım.

Kadınların birleşik devrim hareketi olarak Rojava kadın devrimimizi savunmak için üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirecek, kadın iradesini, aklını, birliğini güçlendirerek, el birliğiyle erkek egemen faşist Türk devletinin ve çetelerinin alçakça saldırılarını boşa düşüreceğiz.

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi olarak halklarımıza, kadınlara, genç kadınlara güveniyoruz. Nasıl ki Rojava devriminin inşasında, Kobanê serhildanında fedaice bir direniş ortaya konularak bir tarih yazıldıysa, bugün Rojava Kadın Devriminin her türlü tehdide karşı savunulmasında başta kadınlar olmak üzere tüm halkımız üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirecektir.

Yeni bir yıla; kadınlara ve çocuklara yönelik erkek devlet şiddet ve katliamların dizginsiz bir biçimde arttığı, emperyalist, siyonist, faşist saldırganlığın tırmandığı koşullarda giriyoruz.

Yeni yılı, yoksulluğun derinleştiği, emek ve beden sömürüsünün yoğunlaştığı bir süreçte, emperyalist savaş ve işgallerin gölgesinde karşılıyoruz.

Savaş ve işgallerin kadınlar için daha fazla şiddet, katliam, sömürü, göç yollarında ölüm ve yoksulluk, beden ve emek sömürüsü kıskacı anlamına geldiğini yaşayarak görüyoruz. Yine dünya genelinde faşist eğilimlerin güç kazanmasının, kadın kazanımlarının gaspını ve şiddetin daha da tırmanmasını beraberinde getirdiğine, kadınların ev ve aile sınırlarına daha fazla hapsedildiğine, ataerkinin güçlendirildiğine tanık oluyoruz.

Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenlere, Rojava kadın devrimimizi boğmak isteyenlere karşı direnişimizi yükseltelim. Yeni yılın Rojava devrimimizin kazanımlarının büyüdüğü, işgalcilerin yenildiği, kadın özgürlük mücadelesinin kazandığı bir yıl olması için; işçi, emekçi, öğrenci, gazeteci, sanatçı, aydın kadınlar, emekçi halklarımız, devrimci, demokrat kesimler, yurtsever Kürt halkımız, Arap, Süryani, Êzidî, Ermeni, Asuri halklarımız Rojava Kadın devriminden yana safları sıklaştıralım.

Tüm ezilen halklardan kadınlar, işçi, emekçi, genç kadınlar olarak özsavunmamızı büyütelim.

Tıpkı birinci emperyalist paylaşım savaşında Rusya’da kadınların ekmek ve barış için grev ve direniş örgütlemeleri gibi bugün emperyalist işgal saldırılarına karşı kadınlar eşitlik ve özgürlük için aynı safta konumlanalım.

İkinci emperyalist paylaşım savaşı döneminde Sovyetler Birliğinde, İspanya’da, Polonya’da, Yunanistan’da, Bulgaristan’da kız kardeşlerimizin faşizme karşı direnişinde olduğu gibi anti faşist kadın birlikleri kurarak direnişi büyütelim.

Vietnam’da, İspanya’da, Çin’de olduğu gibi emperyalist işgalci savaşlara karşı konumlanıp güçleri birleştirelim.

Emperyalist savaşlara karşı eşit ve özgür yaşam için BİNLERCE KEZ Jin Jiyan Azadî şiarıyla faşizme ve erkek egemenliğine karşı saf tutalım.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kadınların politik askeri mücadelelerdeki varlıklarını güçlendirerek birleşik kadın hareketi kadın milislerini çoğaltalım.

Bugün Rojava’da dünya kadınlarına ve halklarına ilham olan kadın ordulaşması ve en kitlesel silahlı özsavunması yok sayılmak isteniyor. Rojava tüm ezilen kadın cinsinin, her renkten kadın örgütünün, kadın hareketinin gücüdür. Bugün Rojava devrimine sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır. Bu nedenle bulunduğumuz her yerde YPJ bayraklarını dalgalandırıp gerici, politik İslamcı, faşizme karşı kadın öfkesini sokaklarda büyütelim.

Kadınlar erkek egemen kapitalist, faşist, Siyonist tüm sistemlerde yok sayılıyor. Türkiye’de makbul kadınlar yaratılmak isteniyor. Özgürlük ve eşitlik isteyen Kürt halkımıza dönük tasfiye saldırısı ‘makbul Kürt’ politikasıyla birlikte sürüyor. Kürt halkının içinde olduğu yok edici, soykırımcı saldırıyı en çok biz kadınlar anlayabilir, hissedebiliriz. Ezilen cinsin bilinci şimdi ezilen ulusun direniş bilinci ile birleşmeli mücadeleyi yükseltmelidir.

İşgale, Savaşa, Şiddete ve Yoksulluğa Karşı Jin, Jiyan, Azadî!