KJAR 'Jin, Jiyan, Azadî’ devrimini selamladı

KJAR, Jin Jiyan Azadî devrimini selamlayarak, özgür yaşamı inşa etme mesajı verdi.

KJAR AÇIKLAMA

Kürt kadını Jîna Emînî’nin katledilmesi ve ‘Jin, Jiyan, Azadî’ devriminin yıl dönümü vesilesiyle Doğu Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR) bir açıklama yayımladı.

KJAR’ın açıklamasında şöyle denildi:

"Jin, Jiyan, Azadî devriminin 2. yıl dönümüne sayılı günler kala hegemonik güçlerin, devletlerin ve bölge uluslarının başta kadınlara olmak üzere tüm topluma yönelik politikaları her geçen gün değişiyor. Toplumun ruhuna, duygularına, amaçlarına ve hedeflerine uymayan ırkçı, dindar, cinsiyetçi ve milliyetçi politikalar, toplumu harekete geçirmek için değil, toplumu geriletmek ve tahakküm altına almak için yürütülüyor. İran rejimi son iki yılda dış ve iç politikasında pek çok kriz yaşadı. Yerel protestoların bastırılması, sınırları dışındaki savaşlar, çevresel bozulma, ekonomik kriz ve geçim koşulları, yaygın yoksulluk ve idam cezasının uygulanması vb. hükümetin son iki yılda karşılaştığı krizlerden bazılarıdır.

'ÖZGÜR YAŞAMI İNŞA EDECEĞİZ'

‘Jin, Jiyan, Azadî’ devriminin başlangıcından bu yana kapitalist güçler mevcut durumun değiştirilmemesi yönündeki tutumlarını net bir şekilde ortaya koymuş, İran rejimi bu şekilde özgürlükçülerin sesini bastırmak için her türlü yöntemi kullanmıştır. Bu dönemde toplumun dinamik ve değişimin gücü olan kadınlar ve gençler, her zamankinden daha fazla rejim güçlerinin hedefi haline geldi.
Bir yandan Nurê planının uygulanması kapsamındaki başörtü zorunluluğu, öte yandan ‘ahlak polisi’ tarafından gerçekleştirilen sokak tutuklamaları ve “namus” cinayetleri birçok kentte yoğunlaştı. Yine kadın özgürlük savaşçıları ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Zeynep Celalîyan, İran’da ömür boyu hapis cezasına çarptırılan ve 17 yıldır cezaevinde bulunan tek siyasi mahkumdur. Bu tutsaklık yılları boyunca birçok kez zihinsel ve fiziksel işkenceye maruz kaldı. Ancak işkence asla onun için amacına ulaşma çabasına bir engel olamadı.
Bu cezaların yanı sıra İran rejimi tarafından her gün kadın tutsaklara işkence yapılıyor. İran rejimi, son iki yıldır idam cezalarıyla toplumda korku ve dehşet yaratarak hikayenin sonunun dört yüksek beton duvar arasında bittiğini göstermek istiyor. Bu cezaevlerinin hangileri olduğu çok iyi biliniyor. Ancak özellikle son 2 yılda cezaevlerinin artık mücadelenin kalesi haline geldiği herkesçe net bir şekilde görüldü.

Geçtiğimiz yıllara ilişkin idam ve tutuklamalara ait paylaşılan bilançolar toplumun ve özellikle kadınların değil, rejimin korkusunu gösteriyor! İran rejimini hayatta kalmak için daha fazla baskıya başvurmaya iten şey toplumun, özellikle de cezaevindeki kadınların radikal tutumudur. Siyasi tutsakların ve önde gelen kadınların eylemleri, direnişin nasıl özgür bir yaşam yarattığını gösteriyor. Elbette bu destek sadece cezaevleriyle sınırlı değil, İran’ın siyasi coğrafyası içinde ve dışında ‘İdama hayır, özgür yaşama evet’ gibi çeşitli kampanyalar başlatıldı ve her geçen gün yaygınlaşan çeşitli yürüyüşler ve etkinlikler düzenleniyor. Bu, özgürlük tutkunu toplumun özgür ve demokratik bir yaşama ulaşabilmesi için dayanışma ve birliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor.

Şüphesiz ‘Jin, Jiyan, Azadî’ devrimi son iki yıl içerisinde pek çok farklı çevrede tartışıldı, analiz edildi. Şimdi iki yıl sonra bu ayaklanmanın toplumda ne kadar derin ve ciddi bir etki bıraktığını açıkça görüyoruz. Devrimden sonraki günleri önceki günlerden farklı kılan sosyal, entelektüel ve kültürel bir devrimin geriye dönülemez bir noktaya geldiğidir. Bu değişimler halkın radikal bir tavır sergilemesine neden oldu. ‘Jin Jiyan Azadî devriminin içeriği, hedefleri ve talepleri radikaldi ve bu da halkın radikal eylemler yapmasına yol açtı. Rejimin son aylarda Doğu Kürdistan ve İran’ın çeşitli kentlerde seçimlere katılım yönündeki tüm plan ve çabalarına rağmen halkın ‘kesin ve radikal hayır’ı, rejimin gayri meşruluğunu açıkça ortaya koymuştur. Artık İran halkı ne istediğini biliyor ve bunu elde etmek adına ağır bir bedel ödüyor. Dolayısıyla toplumun amacına çok yaklaştığını ve bu devrimin halen devam ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü devrimin amacı halkların barış içinde bir arada yaşamasını inşa etmek ve özgür bir yaşam yaratmaktır.

Bu son iki yılda kadınlar ne kapitalist sistemin katı tanımlarının ne de İran rejiminin dini tanımlarının onları kurtaramayacağını gösterdi! Çünkü her iki tanım da erkeklik olgusundan oluşmakta ve toplumun zihninde ırkçı bir literatür oluşturmaktadır. Kürdistan’ı, İran’ı, Ortadoğu’yu ve dünyayı kapsayan anlamlı ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı herkesin diline girdi ve evrensel bir kimliğe dönüştü. Çünkü artık herkes kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğini çok iyi biliyor. Bunun için kadınlar bu büyük toplumsal devrime öncülük ettiler. Temelde İran rejiminin tanımlarını reddedip kendilerine yeni bir tanım sundular. Artık İran’dan Hindistan’a, Kürdistan’dan tüm dünyaya kadınların sesi duyuluyor. Toplumun diğer kesimlerinin entegrasyonu ve devrime katılması, ‘toplumun özgürlük düzeyi kadının özgürlük düzeyine bağlıdır’ sözünün teyit edilmesi anlamına geliyor. Çünkü kadın özgürlüğü meselesi tüm toplumu etkileyen toplumsal bir meseledir. Kapitalist sistem ve bölgenin ulus-devletleri, kadını teslim alarak tüm topluma hakim olabileceklerini çok iyi biliyorlar. Artık kadınlar mücadele ettikleri her yerde kurban olmuyor aksine toplumu ataerkil sistemin parametrelerinden uzaklaştırabilecek öncüler haline getiriyor. Dolayısıyla tek cümleyle kadına yönelik politikaların devam ettiğini buna karşın kadın mücadelelerinin daha güçlü devam edeceğini söyleyebiliriz.

Doğu Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu olarak, ‘Jin Jiyan Azadî’ devriminin 2’ici yıl dönümünde, tüm ‘Jin Jiyan Azadî’ devriminin şehitlerini saygıyla minnetle anıyoruz. Onlar özellikle son 2 yıldır İran’da aralıksız mücadele ve halk eylemleriyle, İran rejiminin baskıcı politikalarına karşı toplumun ve özgür kadınların sesi olmaya çalıştılar. İran rejiminin kadınlara yönelik politikalarına son vermek amacıyla, bu büyük toplumsal devrimin 2. yıl dönümünde tüm mücadeleci kadınları ve yurtsever toplumu yine toplumun farklı sınıflarını alanlarda birleşmeye çağırıyoruz.”