KJK'den Öcalan'ın özgürlüğü için 'radikal eylem' mesajı
KJK Koordinasyonu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için, ‘’her yerde 24 saat seferberlik halinde radikal eylemlerin geliştirmesi hayati önem taşımaktadır’’ dedi.
KJK Koordinasyonu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için, ‘’her yerde 24 saat seferberlik halinde radikal eylemlerin geliştirmesi hayati önem taşımaktadır’’ dedi.
Komalên Jinên Kurdistanê (KJK) Koordinasyonu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen 9 Ekim Uluslararası Komplo’nun yıldönümüne ilişkin yazılı açıklamada bulundu.
Öcalan’ın özgürlüğü için ‘seferberlik ve radikal eylem’ vurgusunun yer aldığı açıklama şöyle:
‘’Önderliğimize yönelik 9 Ekim tarihinde gerçekleştirilen devletlerarası komplonun 20. yıl dönümünde, insanlık tarihinin görmüş olduğu en kirli ittifaklar temelinde gerçekleştirilen bu komployu kınıyoruz. Önder APO, 21. Yüzyılı karanlık bir çağa çevirmeyi amaçlayan dünya hegemonik güçlerinin, ortadoğu'da halklar, kadınlar ve ezilen insanlık üzerinde kurduğu boyunduruğu kırdığı ve hesaplarını bozduğu için hedef haline getirilmiştir. Bu gün nedeniyle Önderliğimize olan derin bağlılığımızı bir kez daha belirtiyoruz. KJK 8. Kurultayında aldığımız hamle kararımızın sloganı ekseninde ‘‘Sonda me ye: Emê Pergala İmralı Parça bikin. Bi Rêber Apo re Azad bijîn! bilinciyle kadına ve Kürt halkına dayatılan soykırım savaşı ve köleci yaşam biçimlerini parçalayarak önder Apo’nun özgürlüğünü fiziki olarak sağlamaktır. Yine halkımızın özgür yaşam modelini gerçekleştirme kararlılığında olduğumuzu ve Kürt halkına dayatılan soykırım rejimini yenilgiye uğratma sözünü bir kez daha veriyoruz. Devletlerarası komployla mücadelede, Önder APO etrafında ateşten bir çember oluşturarak, komplocu güçlerin planlamalarını yürütemez hale getiren Güneşimizi karartamazsınız şehitlerini Rojbin'leri, Berwar'ları, Tayhan'ları, Rotinda ve Kurdê'leri, en son bedenini ateşe veren ümit acarları bir kez daha anıyor, yarattıkları militan ve fedai çizgiyi büyütme iddiamızı belirtiyoruz.
Başkan Apo’nun Önderliğinde tüm insanlığa yaşam kaynağı ve umut çizgisi olmuş bir mücadele yürütülmektedir. Bu mücadele komplocu güçlerin planlamalarını deşifre ederek işlemez kıldığı gibi, bu ağır saldırı altında özgürlük mücadelesi komploya zemin olan yetersizliklerini aşarak daha yetkin ve sonuç alıcı bir düzeye ulaşmıştır. 'öldürmeyen darbeler güçlendirir' öz deyişinde ifade edilen hakikate denk bir şekilde kendisini geçmiş mücadele tecrübeleri temelinde yeniden tanımlamış, yapılandırmış ve eylemli kılmıştır. 9 Ekim komplosuyla mücadelenin üç ayak üzerinde gerçekleştiği açıktır. Özgür kadın çizgisi, fedai militan çizgisi ve savaşan halk gerçekliği! Önder APO'nun büyük dehasına ve karşılığı olmayan emek ve çabalarına dayalı olarak gelişen bu mücadele gerçekliği Kürt halkı üzerindeki inkar ve imha rejimini parçalamıştır. Kültürel soykırım sistemine bağlı olarak geliştirilen imha ve inkar siyasetinin işlemez hale gelmesinde devletlerarası komployla mücadele çerçevesinde açığa çıkan üçüncü büyük doğuş belirleyici olmuştur. Komplo saldırılarıyla teslim alınarak iradesi kırılmak istenen özgürlük mücadelesi, bu mücadele içerisinde, sistemden tam bir ayrışma yaşamış, kopuşu gerçekleştirmiştir. Kopuş tek yönlü değildir. Zihnen kopuş, yaşam tarzında kopuş sistemsel doğuşu ve kendi özgürlük sistemini oluşturmayı açığa çıkarmıştır. Devletlerarası komplonun 20. Yılında açığa çıkan demokratik modernite ile kapitalist sömürü sistemi arasındaki savaşın Kürt halk gerçekliğinde ulaştığı düzeydir. 9 Ekim devletlerarası komplosunun 20. Yılını Kürt sorununun çözümünün kendisini yakıcı bir şekilde dayattığı 3.dünya savaşının ortadoğu’da giderek derinleştiği derin kaygılarla karşılıyoruz. Geçen 20. yılda komplocular istediklerini başaramamışlar, Kürt halkının özgürlük iradesinin dört parça Kürdistan'da gelişmesinin ve Ortadoğu'da model olmasının önüne geçememişlerdir. Özgürlük bilinci ve iradesi örgütlü mücadelesini yaygın bir şekilde etkili kılmıştır. İçinden geçtiğimiz tarihsel dönem, Önder Apo’nun özgürlüğüne odaklanarak, zaferi kesinleştirme zamanıdır. 40 yıllı aşan mücadele birikimimiz ,Kürt halkının öz kültür ve öz iradeye dayalı geliştirmek istediği sistemin önüne geçemeyeceğini anlayan güçler, komplo, imha ve soykırım politikalarını savaşa dayalı olarak güncellemek ve etkili kılmak istemektedirler. 9 Ekim tarihinde olduğu gibi bu günde bu saldırı ve savaş politikalarının merkezinde Türk ulus devleti vardır. Bu coğrafyada yaşayan başta Kürtler ve Türkler olmak üzere tüm halklar üzerinde egemenlik iddia eden bu devlet gerçekliği, AKP-Erdoğan liderliğinde, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda olduğu gibi Kürt halkının soykırım rejimi altına alınması temelinde mücadelemizin dağıttığı ulus devlet sistemini kurtarmak istemektedir. Ölüm kalım savaşı verdikleri nokta hegemonya mücadelesidir. Ortadoğu'nun dağılan dengelerini fırsat bilerek, uluslararası güçleri arkalarına almak, darbe ve komplolara dayalı olarak bu kez milliyetçiliğe dinci-mezhepçi ve cinsiyetçilik politikalarını da eklemleyerek faşizmle ayakta kalmak istemektedirler. Bu temelde Kürt halkının özgürlük iradesine dayalı siyasi statüsünü yaratması engellenmek istenmektedir. Son AİHM’in verdiği karar; İmralı’daki işkence sistemine ve tecride yasal kılıf bulmadır. Kendi iç hukukunu, uluslararası hukuk ve demokrasi çiğnenmiştir. AİHM ve CPT bu tutum ve kararıyla, faşist TC devletinin uyguladığı işkence sisteminin ortağı olmuştur. Bu ele alış Komplocu güçlerin özgürlük iradesinin önüne geçmek için verilen bir konsept olarak gerçekleştirilmektedir. 20 yıl boyunca İmralı sistemi temelinde Önderliğimize ağır tecrit, psikolojik ve fiziki baskı, zehirleme gibi en ağır özel savaş yöntemleri uygulanmıştır. 5 Nisan 2015 tarihinden itibaren ise Önderliğimiz üzerindeki tecrit politikaları en üst düzeye çıkarılmıştır. Tüm komplocu güçler, İmralı zindan konseptini belirleyen güçler bilmelidir ki, Kürt halkı, aklı ve yüreğiyle bağlı olduğu Önderliğine yapılan bu zulmü ve işkenceleri asla kabul etmeyecek ve unutmayacaktır. Fakat tüm bu saldırılar, devletlerarası alınan kararlar özgürlük iradesinin önüne geçilemeyeceğini ortaya koymuştur. Kürt halkının komploya karşı direnişi Önderlik etrafında kenetlenerek gelişmekte ve büyümektedir. Önderliğimiz üzerindeki bu tehlikeli saldırı, Kuzey Kürdistan ve Rojava’daki halkımıza yönelik geliştirilen savaş, gerilla güçlerimize karşı tırmandırılan operasyonlar devletlerarası komplonun bir devam niteliğinde olduğunu göstermektedir. 20. yılda komployu yenilgiye uğratılması, ancak “Önderlik etrafında kenetlenerek direnişin büyütülmesi, milyonların harekete geçirilmesi ve mücadelenin her yerde radikalleştirilmesi ile mümkündür.” Bu anlamda “özgürlüğün Önderliği, için” halkımızın, halkların, kadınların, gençlerin, her yerde 24 saat seferberlik halinde radikal eylemlerin geliştirmesi hayati önem taşımaktadır. Kürt kadınları olarak başta önder Apo’ya ilişkin gelişen bu saldırılar karşısında büyük bir öfke yaşamaktadır. Komployu boşa çıkarma gücünü bu öfkeden aldığı gibi komplocu güçleri kahredecek zafer çizgisine ulaşmıştır. Komployla mücadele içerisinde toplumsal bir harekete dönüşen Özgür kadın çizgisi gelinen aşamada Kürt halkının ve insanlığın hem gururu hem de özgür yaşamın garantisi haline gelmiştir. Özgürlük düşmanlarını en çok kahreden gelişme Özgür kadın gelişmesidir. Özgür kadın hareketi olarak devletlerarası komplocu güçlerin Türk faşist rejimi eli ile gerçekleştirmek istediği yeni saldırı konseptine karşı her alanda direnişi büyütme ve geliştirmeye çağırıyoruz. Başta Kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımızı her alanda gelişmekte olan bu toplumsal direnişe katılmasının tarihi bir sorumluluk olduğunu belirtiyor, Kürt halkına yönelik saldırıların ancak görkemli bir tarihi direnişle kırılacağını belirtiyoruz. 9 Ekim devletlerarası komplosu böyle durdurulmuştu. Kendi öz gerçekliğinden kaçışın bir kez daha soykırım savaşıyla dayatıldığı bu süreçte Kürt gençliğinin, kadınlarının, halkının onurlu bir gelecek için başka yolu kalmamıştır. Kürt halkı üzerinde yeniden güncellenen inkar ve imha konsepti aynı zamanda Türkiye halklarının geleceğine de yönelmiştir. Bu Soykırım savaşının başarısız kılınması için Türkiye’deki demokrasi ve devrimci güçlerin Kürt halkıyla ortak mücadele içerisinde olarak faşizme karşı radikal mücadele yürütmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu temelde başta kadınlar ve halklar olmak üzere tüm devrimci güçleri ortak cephede toplumsal özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmeye ve yükseltmeye çağırıyoruz.’’