Kobanê destanını yazan YPJ’li kadınlar
YPJ’li Kobanê: 2013 Newroz’u ardından artarda özgün kadın taburlarının ilanı gelişti. Kobanê’de ise Kürt özgürlük mücadelesinde Kobanê katılımlı olan ilk kadın şehidi adını aldık.
YPJ’li Kobanê: 2013 Newroz’u ardından artarda özgün kadın taburlarının ilanı gelişti. Kobanê’de ise Kürt özgürlük mücadelesinde Kobanê katılımlı olan ilk kadın şehidi adını aldık.
Devrim yaratan değil devrim olan, direnişle zafer yazan, kadınla kazanan kent Kobanê’de kadın duruşu ile dünya kadın devrim tarihinde önemli bir köşe taşı. Öyle ki ezilen halklara umut, kadınlara ise ilham olan bu direnişin kahramanları olan kadınların ilk savunma örgütleme çalışmalarında yer alan ve direniş sürecinde de aktif rol oynayan YPJ Komutanı Şilan Kobanê, 8 Mart vesilesiyle direnen kadın tarihinde en büyük direniş ve zaferin sahibi olan Kobanê’deki kadın savunma gücünün nasıl oluştuğunu anlattı.
Sayın Şilan Kobanê ne zamandır Rojava devrimini savunma çalışmalarında yer alıyorsunuz?
2012’den bu yana, yani devrimle beraber geçtim bu çalışmalara.
Peki neden savunma çalışmasını tercih ettiniz?
Düşününki Kobanê gibi etrafınızda hep savaşların olduğu bir kantondasınız. Özellikle kendine her ne kadar özgür ordu dese de çevrede savaştığı her yerde halka zulüm uygulayan bir güç vardı. Buna karşı sözde savaşan rejim ise halkın yaşam alanlarını uçaklarla vurdu. Bu olaylar hep en yakınımızda mesela Minbic’te yaşandı.
Yani güç değişse de halk için bir şey değişmemişti, halkın kaderi ve çektiği zulüm değişmedi. Gördüğümüz savaşlarda, yaşanan çatışmalarda uygulanan baskılarda en çok acı çeken kadındı. Bunun karşısında yaşlı, genç fark etmiyor. Herkesin ülke özlemi ve ülkesini koruma hissi de var. Kendinizi bir Kobanêli genç kadın yerine koyarsanız bu çalışmanın en kutsal çalışma olduğunu da görürsünüz.
Bunun yanında toplumun ve ailenin kadına güvensizliği ve koruma isteği had safhalardaydı. Katı bir aşiret yapısı içinde birey olarak da bu çalışmada yer almayı kabullendirmek zordu. Fakat amacımız o kadar kutsal ve irademiz o kadar güçlüydü ki yıllardan sonra ele geçirdiğimiz bu kazanımı bir daha kaptırma niyetimiz yoktu. Bunun için de en kilit çalışma olan devrimi savunma çalışmalarında yer aldım.
Başlangıçta bu devrimin sıcaklığı ile bir duygusal çıkıştı. Çünkü olağanüstü şartlardan geçiyorduk. Bilinçli bir alt zemini yoktu yani. Ama zamanla yaratılan kazanımlar ve kahramanlıklarla bu duygusal çıkış bilinç kazandı. Ve anladık ki bu devrim, kadının bu devrime katılımı ve ödediği bedelle bu hale getirdi.
Peki savunma çalışmalarının ilk başladığı dönemlerde özellikle bahsettiğiniz Kobanê’nin toplumsal gerçekliğini de öz önüne alırsak kadının pozisyonu ve katılımı ne düzeydeydi?
Başta da belirttiğim toplumsal nedenlerle kadının güçlü özgün örgütlenmesi yoktu. Erkekler kadar güçlü ve hızlı örgütlenemiyorduk. Birkaç kadının bile biraya gelmesi toplumsal bir devrimdi adeta.
Ama başlangıçta bu bir araya gelen gruplar bile ilk başta ancak kendi sokaklarını koruyabildiler. Uzağa katiyen gidemiyorlardı. Aileleri ikna etmek için ise bu kadarı için bile birçok yöntem deniyorduk.
Hatta başta dedik ki belki YPG’ye katılan erkekler kendi ailelerinden kadınların katılmasına izin verir. Bu taktiği bile kullandık. Bununla biraz sonuç da aldık. Yani gerçekten atomu parçalamaktan daha zordu toplumun kadına karşı bu yargısını kırmak. Ve zamanla bunca zorlanma ancak ödediğimiz bedeller ve açığa çıkardığımız değerlerle aşıldı.
Bu aşamada savunma örgütlenmemiz YXG’dir. YPG aşamasının kuruluşundan YPJ ilanına kadar kadınlar YPG’nin bir kolu olarak örgütlendi. YPG’nin ilanının kadın katılımlarının artmasına bir katkısı oldu. Nicel olarak artan bu sayı isim olarak örgütlenmese de özgün örgütlenmesinde bir hızlanmayı sağladı. Mesela özgün kadın askeri akademimiz örgütlendi. Şehit Zilan akademisi. Oradaki ilk derste tarih yazacağımızı anlamıştık. Buradan görülen eğitimler kadında nitel bir gelişin de kaynağı oldu. Teorik ve askeri eğitimler kadın bilincini yurtseverlik bilincini ve askeri ölçüleri büyüttü.
Bu güçlenme kadının savunmalara aktif katılımını sağladı. Mesela Serêkanîyê’ye yapılan baskın El Nusra tarafından gelişince biz ilk defa özgün kadın gücü olarak savunmaya gittik. Bu büyük bir başarıydı.
Bu noktadan dünyada tanınan bir yapılanma olan YPJ ilanına nasıl geçtiniz?
Nicel kazanımlar yaşanmıştı, artık öz yeterliliğe ulaşan bir yapı vardı. Tüm kantonlarda da aynı durum yaşanıyordu. 2013 baharı resmen kadın baharı oldu. 2013 Newroz’u ardından artarda özgün kadın taburlarının ilanı gelişti. Kobanê’de ise Kürt özgürlük mücadelesinde Kobanê katılımlı olan ilk kadın şehidi adını aldık. Şehit Dicle Taburu. Halk bu gelişimi büyük bir moralle karşıladı.
Ardından 2 Nisan 2013’te 3 kanondan katılan delegelerle büyük ve coşkulu bir konferans yapıldı. Konferansımız 3 gün sürdü. 4’üncü günde konferansımız YPJ ilanı ile sona erdi.
Neden özgün örgütlenmeye ihtiyaç duydunuz?
Savaş ve ganimetle hep akıllara kazınan bir durum. Burada ganimet hep kadındır ve savaşın kaynağı gibi sahibi de erkektir. Mağdurları kadınlar, sahipleri erkekler. Bizim savaşımız ise insan hakları, adalet ve halkın öz gücünü geliştirmek için olmalıydı.
Bu YPG içinde vardı diyemeyiz, ama 5 bin yıllık sömürge tarihleri onlarda bu kötü karakterin tohumlarından pay almalarına sebep olmuştu. Yani bir tehlike vardı. Bu açıdan bu ordulaşma bunun önün geçecek halkın gerçek savunma gücü idi. Aynı zamanda özelde Kürt toplumunda da çok yoğun olan kadına karşı şiddet ve baskı ve katliamlarının devrimimizde bir daha yaşanmaması içinde bir garantiydi. Bir de biz kadınlar ne olursa olsun bu devrimde o kadar kendimizi buluyorduk.
Bu devrim olmasaydı köle kalacaktık, bu devrimi her şey pahasına savunacak kesin bizleriz. Ve bu devrimin güzel kalmasının halka mal olmasının ve onların elinden bir daha bir başka iktidar odağı olmasının da nedeni bu ordulaşma sağlayacaktı.
Yani bu konferansın ana ruhu kadının Önderliğimizin Rojava’da kaldığı 20 yılda verdiği emekle başlayan kadının arayışı ve verdiği emeğin toplamıydı.
Nitel büyüme bir etkendi, ama bu sürece kadar kadınlar olarak devrimin savunmasındaki aktif rolümüzle edindiğimiz deneyim ve ödediğimiz bedellerle netleşen çizgimizde en önemli etkenlerin başında geldi.
Rojava devrimi deyince akla Kobanê, Kobanê deyince de YPJ’li kadınlar geliyor. Yani YPJ Kobanê’de sergilenen görkemli direnişle anılıyor. Ve tüm dünya kamuoyunda da saygı duyuluyor. DAİŞ gibi vahşi bir güç karşısında Kürt kadınlarına zafer kazandıran bu güç nasıl oluştu?
Kobanê devrimin ana mekanıdır. Devrim burada başladı ve yayıldı. Aslında bu devrime saldırılacağının sinyalleri 2013 devrim yıldönümüne verildi. Birçok ufak saldırı oldu. Amaç devrimi boğmaktı. Bunun arkasında da Kürtlerin tarihi düşmanı TC vardı. Halk iradesini kırmak istiyordu. Aslında burada hedeflenen bir ulus veya coğrafya değil buradan tüm Suriye halklarına yayılacak alternatif yaşamı boğmaktı.
Biz eğitimlerde bile kadının ülkesine ve değerlerine ne kadar bağlı olduğu hissediliyordu. Bunun için silahını hakim olmak için seven bir gerçek açığa çıkmıştı.
Bir aile bili bunu artık hissediyordu. Onca engelden sonra bu aşmaya gelen YPJ üyelerine ailelerinde bile farklı bir misyon biçildi. Onlar toplumun onur kaynağı ve toplumun koruyucu gücü oldular.
Kadın yapamaz denilen en zor şeyleri yaptı. Heval Necbir’dir. İlk YPJ ilanının köylere duydurduğumuzda katıldı. Ve doçkacı oldu, bu bir ilkti. Kimse inanmadı yapacağına ama o inandı ve Kobanê savaşında en önde çatıştı. Yoldaşlarını ve ülkesini korudu. Yani bu devrim kendi kahramanlarını heval Necbir’in peşi sıra yarattı hem de kendi içinden. En inanılmayan noktadan kadından, yani kadın devrim oldu.
Heval Sozdar vardı, 18’li yaşlarda bir kadındı. YPJ içinde de bariz bir yeri vardı. Pratik zekası savaşta kısa sürede kazandığı kabiliyet ve cesareti her şeyden önce dile gelmesi gereken özellikler onun yanında yapamam bilmiyorum vardı. Birçok saldırı kolunda ve en önde yer aldı. Bir noktada yanında yaş ve cüsse olarak ondan çok fazla büyük bir erkek arkadaş yaralanıyor. Ben bu arkadaşı kurtaracağım dedi ve kurtardı.
2014’de de gelişen DAİŞ saldırılarında kadınlar bu bilinç ve ruhla katıldı. Rollerini de tam anlamıyla oynadı. Erkekler kaçtı bıraktı, yıldı ama kadınlar bunu yapmadı yapamazlardı.
16 Eylül ile başlayan saldırı ilk değildi, artarda saldırılar oldu. Yani Kobanê artık bir savaş cephesiydi. Kadınlar burada büyük deneyimler kazandı. Kobanê direnişinde sergilenen direnişteki gücün kaynağı bundandı.
Başta bu durumlar ve Eylül’de başlayan saldırılar tüm dünyanın gözleri önünde oldu. Ama kimse ses çıkarmadı. DAİŞ biraz da bundan güç aldı, yüz aldı. Sanırım kimse inanmadı başaracağımıza ama biz başardık. Kazanmamıştık ilk başta ama başarmıştık…
Evet bu yüzyılın direnişiydi ama ilhamı kadındı. Kadın bu direnişle tüm dünya kadınlarının ve ezilen halkların kazanama umudu oldu.
Burada YPJ’nin artık bir dünya kadın örgütü olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Bu bağ ve bu birliktelik nasıl oluştu?
Basit olmadı, yaşanan acılar biliniyor desek de yaşayanlar bunun bir katı daha var. Bunu en iyi anlayan sanırım düşman anladı. Öyle cesur kadın arkadaşlar vardı ki son seslerini zılgıt olarak DAİŞ duydu. Hareket olarak olmaz ama belki DAİŞ içinden biri bir gün insanlığa gelirse dinlersiniz o kadınları.
Bu direnişle kadın gerçekten bir dünya insanlık mirası haline geldi. Burada enternasyonal katılımları anmak lazım. Mesela heval Sarya, heval Kader, nöbette yer alanlar…
Bir noktayı daha dile getreyim direnişin içindeyken Şengal’de yaşananları ve kadınların ganimet olarak alındığını duyduk. Bunun öfkesi de bu direnişin ruhunu açığa çıkmasında katkısı oldu. Yani biz Kobanê’de o kadınların intikamı içinde savaştık.
Bu bağ ortak arayıştan geliyor. Bu bağ birbirini besleyen ve umut olan deneyimlerden geliyor. Bu bağ dünyanın bir yerinde bir kadın özgürleşse tüm kadınların bir hücresinin özgürleştiğini hissetmesinden geliyor. Biz bu anlamla doğduk.
8 Mart vesileyle vermek istediğiniz mesaj var mı?
Biz 8 Mart ruhuyla her günü direniş gününe çevirip tüm yarınları özgürlük anına dönüştürmek gerektiğine inanıyoruz.
Bu 8 Mart’ta sergilenen direnişe verilecek en anlamlı cevaptı. Çünkü kadının özgülük çığlığını, arayışını, aşkını bir güne sığdırmak ne kadın özgürlüğü için yola çıkan örgütlerin kabul edeceği bir şeydir. Direnişin sembolü olan bu tarihi bu yıl bir sıçrama gününe çevirip özgürlüğümüzü kazanalım varlığımızı sağlayalım.