Kürt-Türk ilişkilerinin kırılma anları-IV

Kemalist yönetimin aldatma siyaseti tümden açığa çıkmıştı. Kürtler, artık kendilerini Türkiye’nin siyasi geleceğinde etkili bir aktör olarak görmemeye başladı.

İSHAK DURSUN

1923 seçimlerinin ve muhalif grubun, özelikle muhalefet eden Kürt milletvekillerin tasfiye edilmesi, Kürt-Türk ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Lozan süreci ile birlikte, Kemalist yönetim Musul’u İngiltere’ye terk etme niyetinin açığa çıkması ve başını Kürt milletvekillerin çektiği muhalif grubun tasfiye edilmesi, Kürtler arasında büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. Birinci Meclis sürecinde sağlanan ilerleme, 1923 yılı itibarıyla büyük bir kopuşa dönüşmüştü. Kürt siyasi aktörleri, Kemalist yönetimden umduklarını bulamayınca, yeni arayışlara yöneldi.

Birinci Meclis’in kuruluş sürecinde, Kürtlerin Türklerle ortak hareket etmesini sağlayan en önemli etkenlerden biri, Osmanlı’nın dağılmasıyla Kürdistan’da bir Ermeni devletinin kurulmasının önlenmesiydi. Bu tehdit ortadan kalktığında Kürtlerin Türklerle olan ittifakı sorgulanmaya başlanmıştı. Musul’un İngiltere’ye bırakılma niyeti de Kürtleri farklı siyasi arayışlara yöneltti. Kürtler, artık kendilerini Türkiye’nin siyasi geleceğinde etkili bir aktör olarak görmemeye başladı, Kemalist yönetimin Kürtlere yönelik aldatma siyaseti de tümden açığa çıkmıştı.

1923 SEÇİMİ VE MUHALEFETİN TASFİYESİ

Mustafa Kemal’in muhaliflerini seçtirmemek için çaba gösterdiği 1923 seçimleri, Kürtlerin bağımsız örgütlenmelerini engellemeyi amaçlayan kritik bir fırsat haline geldi. Birinci Meclis’teki muhalif milletvekillerin çoğu kendi seçim bölgelerinde bireysel olarak yarıştı, ancak 11 Nisan’da Hiyanet-i Vataniye Kanunu’nun değiştirilmesi ile Kürt ve muhalif milletvekillerin hareket alanı kısıtlandı ve bu durum, Mustafa Kemal’in istediği başarıyı elde etme fırsatı sundu. Bu değişim, Kürtlerin bağımsız örgütlenmelerini engellemeyi amaçlayan kritik bir adımdı.

Seçim sürecinde Kürdistani hassasiyetleri olan milletvekilleri aday gösterilmedi ve çoğunun siyasi çalışmaları engellendi. Kürtlük ile doğrudan ilgisi olmayan birçok isim, Kürt illerinden seçildi. Üsküplü Yahya Kemal Bayatlı, Edirneli Hüsrev (Gerede’nin Urfa’dan, Mısırlı Yakup /Kadri Karaosmanoğlu/Mardin’den ve Bursalı Asaf (Doras) Hakkari’den seçilen isimler arasında yer alıyordu. En dikkat bölge ise Dêrsim oldu. Feridun Fikri’nin Dêrsim’den Kemalistlerce aday gösterilmesi, yerel halkta büyük tepkilere yol açtı. Seyit Rıza, Hasan Hayri Bey’in milletvekili seçilmesini isteyerek Mustafa Kemal’e telgraf çekti, ancak Mustafa Kemal tarafından kabul edilmedi; Hasan Hayri ve Nuri Dêrsimî’nin Dêrsim’den çıkarılmasını tavsiye etti. Dêrsimliler, Hasan Hayri’nin Kürtleri temsil ettiğini savunarak, Hozat’ı kuşatıp hükümet güçleriyle çatıştı. Feridun Fikri de yaralandı ve Elazığ’a kaçmak zorunda kaldı.

KÜRTLERİN TEPKİSİ VE AZADÎ’NİN KURULUŞU

AZADÎ örgütü, böylesi bir süreçte Kürtlerin ulusal birliğini sağlamak ve Kemalist yönetimin tehditlerine karşı önlem almak amacıyla kuruldu. Siyasi ve askeri bir yapıya sahip olan örgütün kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, tarihçilerin ortak görüşüne göre 1923 seçimleri sırasında aktif hale gelmiştir. Örgüt, Miralay Cibranlı Halit Bey’in başkanlığında şekillenirken, yönteminde Yusuf Ziya Bey, Cemil Paşazade Ekrem, Dr. Fuat, İhsan Nuri Paşa, Şeyh Ali Rıza ve Nuri Dêrsimî gibi birçok Kürt ileri geleni yer almıştır. Ayrıca, Şeyh Said de örgüte hem maddi hem de manevi destek sağlamıştır.

AZADÎ, Kürt halkının haklarını savunmayı ve bağımsızlık mücadelesini sürdürmeyi amaçlayan önemli bir siyasi ve askeri direniş hareketiydi. Örgüt, askeri ve örgütsel açıdan bazı eksiklikler barındırıyordu. Kemalist sistemin Kürdistan’da hızla kurumsallaşmasını engellemek için faaliyetlerini artırsa da bu yapısal zayıflıklar direnişin etkisini sınırlamıştır. Buna rağmen Kürt direniş tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuş ve Kürt halkının Türk egemenlik sisteminden ayrılma isteğini daha görünür kılmıştır.

AZADÎ’nin bünyesinde hem Alevi hem de Sünni Kürtler yer almıştır. Örgütlenmesi tamamen gizlilik esasına dayanıyordu. Temel amacı, Mustafa Kemal’in Kürtlere yönelik olası bir soykırım hareketini engellemek ve Kürtlerin siyasal birliğini sağlayarak ulusal bir oluşuma gitmekti. 1923’teki siyasal ortam dikkate alındığında, bu hedefler daha iyi anlaşılmaktadır.

Beytüşşebap çatışmaları nedeniyle Irak’a geçen İhsan Nuri ve arkadaşlarının, İngilizlere sunduğu şikayet ve talepler listesi, Kürtlerin o dönemdeki siyasi amaçlarını ortaya koymaktadır. AZADÎ’nin resmi bir programı olup olmadığı bilinmemekle birlikte, günümüzde böyle bir belgenin bulunmaması, İngilizlere verilen bu listenin önemini artırmaktadır. AZADÎ üyesi Kürt subayları, Kürtlerin şikayet ve taleplerini içeren 11 maddelik bir liste sunmuştur. İhsan Nuri Paşa ve arkadaşları, Eylül 1924 itibarıyla 23 Şube’de örgütlendiklerini belirtmiştir.

BEYTÜŞŞEBAP’TAKİ ZAMANSIZ HAREKET

AZADÎ, 1924 yılı boyunca Kürt hareketini güçlendirmek amacıyla çeşitli faaliyetler yürüttü. Hakkari bölgesinde patlak veren Nasturi Ayaklanması’nın bastırılması için 7. Kolordu görevlendirilmiş ve alayda görevli Yüzbaşı İhsan Paşa ile diğer Kürt subaylar ayaklanmaya kalkışmıştır. Yanlış bir anlaşılma sonucu, zamansız başlayan bu kalkışma başarısızlıkla sonuçlanmış ve Kürt subayları Güney Kurdistan’a geçmek zorunda kalmıştır. Bu olay, hem AZADÎ örgütü hem de Kürt halkı için ağır sonuçlar doğurmuş, 1925’teki Şeyh Said direnişinin liderlik yapısını ve seyrini etkilemiş, aynı zamanda Türkiye’nin siyasal gündemi üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Ayaklanmaya, Yusuf Ziya Bey’in kardeşi Ali Rıza, İhsan Nuri Paşa ve Ertoşi aşiretinden Hurşit Beyler öncülük etmiştir. Bu ayaklanma da başarısız olmuş ve birçok AZADÎ üyesi tutuklanmış veya bölgeden kaçmak zorunda kalmış. Bu sonuç, Kürt direnişi içinde bölünmelere yol açmış ve 1925 üzerindeki etkisini azaltmıştır. Türk hükümeti, Musul meselesi çözülmeden önce Kürt ve Nasturi hareketlerini zayıflatmaya çalışırken, İngiltere ile diplomatik kriz yaşamıştır.

ERZURUM ZİYARETİ VE AZADÎ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Mustafa Kemal, bölgedeki gelişmeleri yerinde görmek için geziye çıkmıştı. Ancak 30 Ağustos 1924’te Erzurum’un Horasan ilçesinde meydana gelen deprem nedeniyle Erzurum’a program dışı bir ziyaret gerçekleştirir. Mustafa Kemal, Erzurum’da bulunduğu dönemde, çok sayıda aşiret lideri, kanaat önderi tarafından ziyaret edilir. Bunlar arasında Cebranlı Emekli Binbaşı Kasım da vardır. Muş heyeti içinde gelen Binbaşı Kasım da AZADÎ örgütünün varlığını ve faaliyetleri ile ilgili Mustafa Kemal’i de bilgilendiriyor. Binbaşı Kasım hatıralarında bu durumu şu şekilde itiraf ediyor: “1924’te Gazi Erzurum’a geldi. Her vilayetten saygılarını bildirmek için heyetler Erzurum’a gittiler. Bende Muş heyetiyle gitmiştim. Halkımızın saygılarını arz etmek için kabul edildik. Peşinden özel görüşme dileğinde bulundum. Derhal çağrıldım. O vakit 9. Kolordu Komutanı Ali Said Paşa da hazırdı. Bulunduğu çevre ve havalide bağımsızlığını almak için Kürtlük cereyanları olduğunu; bunun kamuoyunda yüzde seksenbeşi bulduğunu ruhlarına dair bilgimden dolayı şahit tayinine ve belge aranmasına ihtiyaç olmadığı ve hükümetçe hızla alınacak önlemle, mesela seferi mevcudlu bir fırkanın merkezi mahalde teçhiziyle aşiret reisleriyle şeyhlerin batıya hızlıca mübadalae nakilleri temin edildiği takdirde bu fikrin bu bölgede öleceğini, aksi takdirde yakın bir geleceğin bu bölgede felaket getireceğini gözümle görür gibi bildiğimi, bildiklerimin incelenmeye veya ispata muhtaç olmayan gerçeklerden ibaret olduğunu, detaylı bir şekilde izah etmiştim. Bu nedenle bu görüşmemden dolayı memnun olduğuna dair teşekkürlerini almıştım.”

Mustafa Kemal Ankara döndüğünde Binbaşı Kasım’ın kendisine yaptığı ihbar neticesinde Bitlis Bitlis Valisi ve İkinci Fırka Kumandanı Kazım Dirik’e aralarında Miralay Halit Beyi’in bulunduğu 6 kişinin tutuklanmasını emreder. Bunun için özel bir İstiklal Mahkemesi kurulur. Yusuf Ziya Bey, Miralay Halit Bey tutuklanırken, Hasenanlı Halit Bey ve Keremê Kol Ağası ise kendilerini tutuklamaya gelen askerlere karşı koyarak kaçmayı başarır. Şeyh Said ise tutuklanacağını bildiği için yaşlılığını ve hastalığını ileri sürerek Bitlis’e ifade vermeye gitmez. Bu konuda Şeyh Abdulbaki Küfrevi’ye bir mektup yazarak, durumunu Kazım Dirik ile görüşüp bu konuyu halletmesini ister. Şeyh Said’in ifadesi Hınıs’ta alınır.

Binbaşı Kasım bundan sonrada hükümetli sürekli bilgilendirir. Vartolu Mehmet Şerif Fırat, aynı şekilde AZADÎ’nin bütün çalışmalarını hükümete bildirir, bu durumu ‘Varto tarihi’ isimli kitabında detaylıca anlatır.

AZADÎ’ye yönelik operasyonların etkileri İstanbul’a da yansıyordu. Tutuklamaların ardından Kürt siyasi aktörler ve aydınlar İstanbul’da sıkı gözetim altına alındı. Evleri sürekli izleniyor, hareketleri kontrol altında tutuluyordu. Birçoğunun Kürdistan’a dönmesi fiilen yasaklanmıştı.

DİKTATÖRLÜK İNİSİYATİFİ VE ORDUYA MÜDAHALE

Kürdistan’da bunlar yaşanırken, yeni kurulan cumhuriyet de çalkantılı bir değişim sürecinden geçiyordu. Mustafa Kemal, rejimi sağlamlaştırmaya çalışırken orduyu da sıkı denetim altına almak istiyordu. Orduda kendisine karşı olan komutanları, Meclis’e çekmekle kalmadı, aynı zamanda askeri görev ve milletvekillik arasındaki bağı koparan yasal değişiklikle bu komutanların görevlerinden çekilmesini de sağladı. Bu adımlar, Mustafa Kemal’in ordu ve hükümet üzerindeki kontrolünü pekiştirmek için attığı önemli adımlardı.

HALK FIRKASI’NIN BÖLÜNMESİ VE YENİ PARTİ

Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan 10 milletvekili, 9 Kasım 1924’te istifa ederek, Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nı (TPCF) kurdu. Parti, esnek bir siyaset anlayışını benimsemiş ve cumhurbaşkanın partiler üstü kalması gerektiğini savunmuştu. Kazım Karabekir’in liderliğindeki TPCF, eski İttihatçılar ve savaşta tanınan paşaları da içinde barındırıyordu. Bu yeni siyasi oluşum, Mustafa Kemal’in kurmak istediği tek parti rejimine bir tehdit oluşturuyordu. İsmet Paşa hükümetinin muhalefet karşısında zorlanması, sıkıyönetim önerilerini gündeme getirmişti. Öneri, kendi partisi içinde dahil kabul görmedi ve sağlığını gerekçe göstererek 22 Kasım 1924’te başbakanlıktan istifa etti. Bu gelişme, hükümetin yapısında önemli değişikliklere yol açtı ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nda istifaları arttı.

Mustafa Kemal, Ankara’daki siyasi krizin yanı sıra Kurdistan’daki gelişmeleri de yakından izliyordu. Kürtlerin Lozan’daki kayıplarını tekrar kazanmak için geliştireceği hamleyi önlemek için askeri yığınak yaptı ve Kürt liderlerle, aşiret reisleriyle iş birliklerini artırdı. Bitlis Valisi Kazım Dirik’in, AZADÎ liderlerinin tutuklanmasında aktif rol oynaması ve bölgedeki önemli figürlerle pazarlıklar yapması, bu stratejinin bir parçasıydı. Özelikle Mutkili Hacı Musa Bey, Norşinli Şeyh Masum ve Hizanlı Şeyh Selahaddin gibi isimlerle yürütülen görüşmeler, Kürt direnişinin etki alanlarını daraltma ve zayıflatmak amacını taşıyordu.

Mustafa Kemal, Kürt halkının ayaklanma hazırlıklarını engellemek için farklı aşiretler arasında çıkar ilişkileri kurarak ayrılıklar yaratıyordu. Mardin, Amed, Malatya ve Dêrsim gibi bölgelerde geliştirdiği ikili ilişkilerle, Kürtler arasındaki birliği bozmayı ve olası bir ayaklanmayı kontrol altında tutmayı amaçlıyordu.

Bölgedeki aşiretlerle kurduğu bağlantılar, hem direnişi zayıflatma hem de merkezi hükümetin otoritesini pekiştirme stratejisinin bir parçasıydı. Bu süreç, Kürt halkının Türk egemen sistemine karşı verdiği mücadelenin yeni bir aşamaya evrilmesine yol açtı. Şeyh Said liderliğinde başlayan ayaklanma, Kürtler için bir dönüm noktası oldu.

Mustafa Kemal’in temel hedefi, Kürtler arasında çatlaklar oluşturarak direnişi bölmek ve hükümetin kontrolünü sağlamaktı.

Devam edecek…