Bozan: İktidar, HDK fikriyatını kendisi için bir tehdit olarak görüyor
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, HDK’ye yönelik tutuklamaların politik olduğunu ve iktidarın HDK fikriyatını kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü belirtti.
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, HDK’ye yönelik tutuklamaların politik olduğunu ve iktidarın HDK fikriyatını kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü belirtti.
Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik 18 Şubat’ta başlatılan operasyonda 54 kişi gözaltına alındı. Günlerce süren ifadelerin ardından 30 kişi tutuklandı, 13 kişiye ev hapsi cezası verildi ve 7 kişi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Henüz ifadeler devam ederken, tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkındaki iddianame hazırlandı. İddianamede “kent uzlaşısı” hedef gösterilirken, HDK de “terör yapılanması” olarak nitelendirildi.
Tüm bu yapılanların politik bir amaca hizmet ettiğini belirten DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, özellikle Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olmasının ardından yapılan operasyonlara da dikkat çekiyor.
‘BUNCA YIL SONRA MI SUÇ OLDU?’
Ali Bozan, HDK’nin kuruluşundan bu yana demokratik temayüller içeresinde hareket ettiğini söylerken, 11-12 yıl sonra gelen suçlamaların ve delillerin politik malzeme olarak kullanıldığını belirtiyor:
“HDK, kuruluşunu 2011’de ilan etti. Bugüne kadar 13 kez genel kurulunu yapmış bir örgütlenme. 2011’de kurulan ve bugüne kadar bütün çalışmaları kamuya açık olan, eş sözcülerini seçerken demokratik temayüllere uyan bir yapılanmaya bu şekilde bir operasyon yapılmasının hukuki açıdan hiçbir karşılığı yok.
Çünkü HDK, 14 yıldır var olan bu örgütlenme ve bugüne kadar yasa dışı değildi de aradan 14 yıl geçtikten sonra mı illegal oldu? Zaten gözaltına alınan, tutuklanan ve ev hapsi verilen kişilerde de suç unsuru denilebilecek herhangi bir şey yok. Sadece HDK üyesi olmak, sadece HDK delegesi olmak suçlamasıyla tutuklanan arkadaşlar var. 11-12 yıl önce yapılan telefon görüşmeleri kayıt altına alınmış. Telefon tapeleri var ve bu telefon tapeleriyle bugüne kadar hiçbir işlem yapılmamış. Aradan 11-12 yıl geçtikten sonra insanlar tutuklanıyorsa, bu mesele politiktir.
HDK, 40'ın üzerinde siyasi parti, kurum ve kuruluşu içerisinde barındıran bir yapılanma. Bütün halkların, inanç gruplarının, toplumsal kesimlerin kendilerini ifade edebildiği bir yapılanma. İşte tam da mesele, bu fikriyata, bu örgütlenme modeline saldırıdır. Aynı zamanda, HDK'ye yapılan bu operasyonla birlikte topluma şu mesaj veriliyor: ‘Ben Kürt'e selam veren herkesi alırım. Kürt'e selam veren herkesi tutuklarım.’ Buradaki amaçlardan bir tanesi bu ve aynı zamanda toplumun çok geniş, çok yaygın muhalif kesimleri üzerinde korku iklimi yaratmak. Ama HDK'nin bileşenleri milyonları temsil ediyor. Milyonları korkutamazlar.”
‘AKIN GÜRLEK, SİYASETİN YARGI MÜDAHALESİNDE KİLİT İSİM’
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in iddianamesinin hazırlanması ve iddianamede “kent uzlaşısı”nın hedef gösterilmesi, ayrıca HDK’nin “terör yapılanması” olarak tanımlanmasına dair de değerlendirmelerde bulunan Ali Bozan, özellikle Akın Gürlek ismin dikkat çekiyor:
“Akın Gürlek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak görevlendikten sonra İstanbul'da kent uzlaşısına ve HDK'ye yönelik operasyonlar gerçekleşti. Burada, siyasete yargı üzerinden ayar vermeye, siyaseti yargı üzerinden dizayn etmeye çalışan bir yapılanma var. Bu yapılanmanın merkezi, sarayın ta kendisi.
Mesela, şu anki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan kişi daha önce İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıydı. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yaparken, AKP iktidarının kendisine muhalif olarak gördüğü bütün kesimlere ve çevrelere ceza veren kişidir. Mesela, Selahattin Demirtaş'a, Sırrı Süreyya Önder'e, CHP İstanbul İl Başkanı'na ceza veren kişidir. Mesela, aynı mahkemede de değil; mahkeme mahkeme dolaştırılıyordu o dönem. Hangi mahkemede bir muhalif varsa ve o muhalife ceza verilmek isteniyorsa, bu kişiyi gönderiyorlardı. Mahkemede başkanlık yapıyor, ceza veriyor ve sonrasında başka bir mahkemeye gidiyordu.
Özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olduktan sonra yaptığı operasyonlar, Ensenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması, ardından Mersin mevcut DEM Parti il eş başkanımız, önceki dönem il eş başkanlarımız, yine Van’da önceki dönem DEM Parti il eş başkanlarımızın sadece Ahmet Özer ile telefon görüşmesi yaptıkları gerekçesiyle İstanbul merkezli bir operasyonda gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları da buna dahil. Ayrıca, İstanbul'da 10 belediye meclis üyesinin gözaltına alınması ve tutuklanması, son olarak da HDK'ye yönelik yapılan operasyonun tamamına baktığımızda, mevcut iktidarın HDK fikriyatını kendisi için ciddi bir tehdit olarak algıladığı görülüyor.”
‘AMAÇLARI KORKU YAYMAK’
Ali Bozan, amacın korku yaymak olduğunu vurgularken, HDK fikriyatının, bugüne kadar tüm söylemi ayrıştırma üzerine olan iktidar için bir tehdit olarak algılandığı kanısında. Bozan, şöyle devam ediyor:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kent uzlaşısına yönelik 10 belediye meclis üyesinin gözaltına alındığı dönemde yaptığı açılamada, ‘Kent uzlaşısı DEM Parti üstü bir olgu’ diyordu. Evet, doğru. Kent uzlaşısı zaten siyasi partiler üstü bir formüldü. Çünkü biz kent uzlaşısını açıkladığımızda şunu söylemiştik: Bu, siyasi partilerin ittifakı değildir, siyasi partilerin bir araya gelmesi değildir. Toplumun yaygın ve geniş kesimlerinin bir araya geldiği bir modeldir. Bu yüzden adına ‘kent uzlaşısı’ dedik; yoksa buna partilerin ittifakı denilirdi.
Kent uzlaşısı formülü, AKP'yi ilk defa iktidardan düşürdü ve onu ikinci parti konumuna getirdi. Bu nedenle iktidar, bunu kendisine çok büyük bir tehdit olarak görüyor ve saldırıyor. HDK fikriyatı da onlar için bir tehdit. Çünkü bugüne kadar toplumu dizayn ederken küçültmek, bölmek ve ayrıştırmak üzerine siyaset üreten bir AKP var. Ama HDK tam bunun tersine, bütünleşmek, birleşmek ve dayanışmak üzerine kurulan bir fikriyat. Bu nedenle, saldırıların nedeni çok net.
Sonuç itibarıyla, bu arkadaşlarımızla ilgili soruşturma yürüten savcı da burada yasa dışı bir şey olmadığını biliyor. 30 kişi hakkında tutuklama kararı veren hakimler de esasen bu arkadaşlarımızın yarın öbür gün tahliye edileceğini ve beraat edeceğini gayet iyi biliyor.
Ama burada amaç şu: ‘Ben dilediğim zaman herkesi alırım, tutuklarım’ şeklinde bir hava yaratıp korku yaymak. Benzeri durum, TÜSİAD başkanlarının gözaltına alınması ve sonrasında haklarında adli kontrol kararı verilmesinde de yaşandı. Her kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın, eğer iktidara itiraz ediyorsanız, iktidara karşı geliyorsanız, ‘Ben sizi gözaltına alırım, ben sizi tutuklarım’ korkusu yaratılıyor.”