GÖRÜNTÜLÜ

Meryem El Îbrahim: Özerk Yönetim tüm kadınlar için bir kurtuluş kapısıydı

Meryem El İbrahim, Özerk yönetimin kadınlar için kurtuluş kapısı olduğunu, bugün kadınların eş başkanlık sistemi dahilinde yer aldığını ve en büyük örneğin ise, bir kadın olarak toplum ve kendi hakkındaki görüşlerini dile getirebildiğini söyledi.

ÖZERK YÖNETİM KADIN

Kuzey ve Doğu Suriye Toplumsal İşler ve Çalışma Kurulu Eş Başkanı Meryem El Îbrahîm, Reqa kentinin DAİŞ çetelerinden özgürleştirilmesinin 7’nci yılı vesilesiyle ANF’ye konuştu. Reqa’nın toplumsal ve kültürel açıdan zengin bir kent olduğunu belirten Meryem El Îbrahîm, DAİŞ’in bu zenginlik üzerine çöktüğünü ve bölgede yaratmaya çalıştığı kültürel ve halklar soykırımını buradan başlatmak istediğini, bu nedenle de Reqa’yı başkent olarak seçtiğini ifade etti.


Meryem El Îbrahim, "Suriye krizinden önce, Suriye’nin tüm kentlerinde BAAS rejiminin sistemi hâkimdi. Bu sistem içinde insanlar, her şeye karşı tepki göstermeden yaşamak zorundaydılar. Her ne kadar dışarıdan pek fazla bir sorun yokmuş gibi yansıtılmaya çalışılsa da oluşturulan sistem içerisinde insanlar bütünüyle iradesiz bırakılmıştı. Reqa da Suriye’nin bir kentiydi ve aynı sisteme maruz bırakılmıştı. Bu nedenle Reqa’da hep bir sessizlik hâkimdi. Suriye olaylarının başlamasıyla birlikte, ilk başta ÖSO grupları Reqa kentine girdiler. Ancak bu grupların sayısı çok fazlaydı. Her birinin kendine göre yaklaşım tarzları vardı. Her biri, kendi sistemini toplumun üzerinde hâkim kılmaya çalışıyordu. Bu durum, toplum üzerinde büyük bir baskı oluşturuyordu. Halk, bu çete gruplarından dolayı büyük zorluklar yaşadı. ÖSO gruplarının Reqa’daki varlığı, aslında bir anlamda Reqa halkının da bu grupların bir çözüm yolu olmadığını görmesini sağladı. Halk, bu grupların Reqa’da kalmalarını istemiyordu. Çünkü BAAS sisteminden kurtulan toplum, bu sefer çete gruplarının hırsızlık, talan, gasp, işkence ve katliamlarına maruz kaldı. Bir süre sonra DAİŞ Reqa’ya girdi. İlk süreçlerde, ÖSO grupları ile DAİŞ çeteleri birlikte hareket etmeye başladılar.

Fakat bir süre sonra bunlar arasında da çelişkiler çıkmaya başladı. DAİŞ, ÖSO gruplarının büyük bölümünü dağıttı. Bunların bazıları Avrupa ve başka ülkelere gitti. Bazıları da DAİŞ’e katıldı. Zaten DAİŞ’in Reqa’da uyguladığı vahşet sistemini herkes iyi biliyordu. Toplum bir bütün olarak karanlığa mahkûm edildi. Bu karanlık içinde kadınların yaşadıkları çok daha ağırdı. Kadınların hiçbir yaşam hakkı ve şansı kalmamıştı. Artık Reqa’da yaşam, bir cehennem girdabının içinde, bitmeyen bir acı ve işkenceyle sürüyordu. İnsanların meydanlarda başlarının kesilmesi sıradan ve günlük bir rutin haline gelmişti. Reqa’lı çocukların okullara gitmeleri engellendi. Çocuklar sadece camilere gidebiliyor ve onların öngördüğü şekilde eğitiliyorlardı. DAİŞ, Reqa’yı kendisi için bir başkent olarak görüyordu.

Çünkü Reqa tarihiyle, kültürüyle zengin bir kentti. Ayrıca, bir halklar mozaiğiydi. Her halktan, dinden ve kültürden insanların yaşadığı bir kentti. Bu nedenle DAİŞ, bu zenginliğin üzerine çökerek aslında bölgede yaratmaya çalıştığı kültürel ve halklar soykırımını buradan başlatmak istedi. Burada Çerkez, Ermeni, Kürt, Arap ve Süryaniler birlikte yaşıyordu. Bu kültür mozaiğini yok etmek istediler. DAİŞ’in özellikle Reqa’da geliştirmeye çalıştığı diğer bir şey ise, Kürt-Arap çatışmasını derinleştirmekti. Zaten o dönem DAİŞ, tüm Kürtlerin Reqa’dan çıkmasını istemişti ve Kürtleri yok etme kararlarını açık bir şekilde dillendiriyorlardı. Ayrıca Reqa, Türk devletinin birçok politikasına karşı her zaman direnç göstermiş ve hiçbir zaman boyun eğmemişti. Reqa’da var olan bu potansiyelin dağıtılması sadece DAİŞ’in değil, Türk devleti ve uluslararası bazı güçlerin de işine geliyordu. Bir toplum yok edilmek isteniyorsa, ilk olarak o toplumun değerlerine saldırılır. Reqa toplumu kendi geleneklerine, kültürüne ve değerlerine bağlıdır. Bu nedenle de DAİŞ, ilk başta Reqa’da toplumun değerlerine saldırdı," dedi.

‘DAİŞ KARANLIĞINA KARŞI SADECE KUZEY VE DOĞU SURİYE ÇOCUKLARI DURDU’

DAİŞ’i Kuzey ve Doğu Suriye topraklarından çıkartmak için büyük bir mücadele verildiğini vurgulayan Meryem El Îbrahim, şöyle devam etti: “Kuzey ve Doğu Suriye halklarının çocuklarından oluşan Suriye Demokratik Güçleri (QSD) dışında hiç kimsenin DAİŞ’i bu topraklardan çıkaramayacağını biliyorlardı. Uluslararası güçler yaşananlara sadece seyirci kalırken, Türk devleti gibi bazı bölge devletleri de doğrudan bu vahşetin daha da derinleşmesi için DAİŞ’e her türlü desteği verdiler. Yine Şam hükümeti de aynı şekilde yaşananlara sadece seyirci kaldı. Ancak, devrimin başından bu yana yalnızca onlar DAİŞ ve destekçilerine karşı amansız bir mücadele yürüttü. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını peyderpey özgürleştirdiler ve Reqa hamlesiyle DAİŞ, başkent yaptığı en stratejik yeri kaybetti. O dönemde Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye'deki direnişi kırmak ve DAİŞ’e nefes aldırmak için Efrin’i işgal etti ve bölgeye yönelik saldırılarını günümüze kadar da devam ettirdi. Ancak tüm bu saldırılara rağmen, özerk yönetim büyük kazanımlar elde etti. Özerk yönetim sadece bölgedeki halkların ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aynı zamanda tüm halkların bir kez daha bir araya gelmesini, birlikte bir yaşam kurmasını ve kendi demokratik sistemlerini oluşturmalarını sağladı. Toplumun yok edilmek istenen değerlerini ve kültürünü korudu. Bölgede siyasi, toplumsal ve askeri olarak önemli bir rol oynadı.

Reqa’da DAİŞ’in uyuyan hücreleri oldukça yayılıyordu. Bunu engellemek için güvenlik önlemleri üst düzeye çıkarıldı. Toplum değerleri korundu. Okullar yeniden öğrencilere açıldı, eğitime devam edildi. Çocuklar yeniden çocukluklarını yaşamaya başladılar. Halk, kendi demokratik sistemi içinde yaşamını inşa etmeye başladı. Kadınlar yaşamın her alanında yer almaya başladılar. Edindiğim tecrübelerden de yola çıkarak açıkça belirtebilirim ki Özerk Yönetim, tüm kadınlar için bir kurtuluş kapısıydı. Bugün kadınlar, tüm kurumlarda eş başkanlık sistemi dahilinde yer alıyor. En büyük örnek olarak da bugün bir kadın olarak çıkıp toplum ve kendim hakkında görüşlerimi belirtiyorum. Kadınlar, özgürleşme hamlelerinde öncü rol oynadı. Askeri olarak da yetkinleşti. Bugün de devrimin kazanımlarını korumak için büyük bir rol oynuyorlar. Kadınlar, kendi kurumlarını ve özgün örgütlülüklerini oluşturdular.”