Sara’nın kavgası bitmedi, sürüyor...

Tüm yaşamı kavga ile geçti. Yılmadı. Adaletsizliklerle, eşitsizliklerle, ayrımcılıkla, inkarla, işkencecilerle, iktidarlarla, kendisiyle hep kavga etti. 2013’ün başında iki arkadaşıyla birlikte katledildi, ama anısı halen yaşıyor, direniyor, kavga ediyor.

2012 yılının sonlarıydı... Yıl boyunca HPG-YJA-STAR gerillalarının başlattığı devrimci operasyon hamlesi Kürdistan’da birçok alana yayılmış, Türk ordusu arazide felç olmuştu.

Zindanlardaki açlık grevleri dışarıda Kürt halkının destek eylemleriyle zirveye ulaşmıştı. Kürt özgürlük hareketi ve halkının direnişi karşısında sıkışan Türk devleti İmralı adasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile müzakere görüşmelerinin hazırlığını yapıyordu.

2012 YILINDA KURULAN TEZGAH

Bir yandan görüşme hazırlıkları yapılırken 2012 yılının Eylül ayında, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan oldukça öfkeli bir açıklamada bulunarak, Fransa ve Almanya’yı suçluyordu: “Açık söylüyorum Almanya ve Fransa bize yardımcı olmuyorlar. Terörist başlarına cirit attırıyorlar. Finansal destek veriyorlar. Suçluların iadesi nerede?”

Aradan daha birkaç gün geçmeden, 1 Ekim günü Paris’ten Ankara’ya ilginç bir elektronik posta gidiyordu. Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği’ne sabah saatlerinde gönderilen e-mailde Fransız sorgu yargıcı Thierry Fragnoli, Erdoğan’ın açıklamasına aynı hiddetle yanıt veriyordu. Kürtlere yönelik çok sayıda sansasyonel operasyonun arkasındaki isim olan Fragnoli, PKK’ye karşı mücadelede verdiği “hizmetleri” anlatırken, Erdoğan’ın buna rağmen ağır suçlamaları karşısında “öfkemi dindiremiyorum” diyordu. Nedense söylenenleri üstüne alınmıştı. Ne Fransız hükümeti ne de Alman yetkililer veya savcılar herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı duymamışlardı. Tek ses Fragnoli’den çıkıyordu.

Savcı, mailinde “2006’dan bu yana ‘PKK militanlarının’ en fazla gözaltına alındığı, yargılandığı, mahkum edildiği ve hapsedildiği tek ülkenin Fransa olmasından” duyduğu memnuniyeti de dile getiriyordu.

Fragnoli’nin bu mailinden tam altı gün sonra, 6 Ekim 2012’de Paris’in Montparnesse semtinde bir kafeye ansızın giren polisler, Brüksel merkezli Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Yürütme Konseyi üyesi Adem Uzun’u gözaltına alıyordu. Her şey önceden planlanmıştı. Tuzak hazırdı. Önce Türkiye’den Adem Uzun’un, PKK adına aralarında füzelerin de olduğu silah satın alacağı yönünde Paris’e bir ihbar gönderilmişti. Kürt siyasetçi Uzun’u altı ay boyunca dinleyen Fransız servisler, silah ticareti yapılacağına dair herhangi bir ipucuna rastlamamıştı. 010 ay süren tutuklamanın ardından, soruşturma çöktü ve Adem Uzun, 9 Ağustos 2013’te cezaevinden çıktı. Fransız adaleti, Kürt siyasetçi hakkındaki “delillerin illegal olarak toplandığını” kabul etti. Adem Uzun aynı zamanda Oslo görüşmelerine Kürt siyaseti adına katılan bir isimdi.

OSLO’DAN SONRA İMRALI GÖRÜŞMELERİ

Daha önce Oslo Görüşmelerinde PKK yöneticileri ile görüşen devlet heyeti 2012’nin sonlarında İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeler başlatmıştı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, bir yandan devlet heyeti diğer yandan da HDP ve DTK yöneticilerinden oluşan bir İmralı Heyeti ile görüşmeleri sürdürüyordu. Bütün dünyanın gözü İmralı’daki görüşmelerden gelen mesajlardaydı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise kendisi ile yapılan görüşmeleri Türk devletinin demokratikleştirilmesi ve Kürt Sorunun çözümü için bir zemine çevirmek istiyordu. 3 Ocak 2013'te ilk kez sivil bir heyet İmralı'ya gidiyordu.

GÖRÜŞME SÜRECİ BAŞLAKEN İŞLENEN KATLİAM

Ama bu görüşmeden sadece altı gün sonra, Paris'te 9 Ocak 2013’te kanlı bir saldırı gerçekleşti. PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez, başlarına sıkılan kurşunla katledildiler.

Katliamdan hemen sonra İmralı’da yapılan görüşmede Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, devlet heyetine ve MİT’e sert sözlerle yönelmiş, “bu katliamın aydınlatılması gerektiğini” ifade etmişti.

Paris Katliamını 2. Uluslararası komplo ve Dersim Katliamı olarak değerlendiren Öcalan, “Sakine’nin mücadelesi kadın özgürlüğüdür” diyerek katliamın aydınlatılması için ne gerekiyorsa yapılmasını istemişti.

PKK’li ve PAJK’lı yöneticiler ve yetkililer de katliamın ardında Tayyip Erdoğan ve Türk devletinin Milli İstihbarat Teşkilatının olduğuna dikkat çekiyor ve bunun intikamının alınacağını sert sözlerle açıklıyorlardı.

Bu arada başta Avrupa olmak üzere Kürdistan kentlerinde katliama lanetler yağdırılıyor ve katliamın hesabının sorulacağı dile getiriliyordu.

TETİKÇİ ÖMER GÜNEY, EMRİ VEREN ANKARA

Katliamı gerçekleştiren Ömer Güney isimli tetikçiydi. 1982 Sivas-Şarkışla doğumlu Ömer Güney’in Fransa’da ikameti bulunuyor. 2003 yılında Almanya’da evlenen ve yedi yıl boyunca evli kalan Güney’in ailesinin de kendisinin de Kürtlere sempatisi olduğuna dair hiçbir bulguya rastlanmadı. Türk milliyetçisi bir ortamdan gelen katil zanlısı, 2011 sonlarına doğru ansızın Almanya’dan Fransa’ya geri dönerek Villiers-le-Bel’deki Kürt derneğine üyelik kaydı yaptırarak dernek çevresinde yer edindi.

Derneğin de o sıralarda, ehliyet sahibi ve Fransızca bilen birine ihtiyacı vardı. Bu fırsattan yararlanan Güney, oluşturduğu sessiz, sakin ve yararlı profil ile dernek çevresinde yer edinmeye çalıştı. Daha sonra, kullandığı farklı cep telefonları ile Türk İstihbarat Teşkilatı’ndaki kaynakları ile şifreli görüşmeler yapmaya başladı.

Ömer Güney, katliamdan tam 12 gün sonra 20 Ocak’ta tutuklanıp Paris’teki Fresnes Cezaevi’ne konulmuştu.

Fransız savcı tarafından yürütülen soruşturmada, tüm izler Ankara'ya götürüyordu. Soruşturma boyunca birçok bilgi ortaya çıktı. Paris Katliamı davasının önce Aralık 2016'da başlaması bekleniyordu, ancak izahı net bir şekilde yapılmayan bir nedenle 23 Ocak'a ertelendi. Duruşmalar 24 Şubat'a kadar sürecekti.

Dava dosyası hakimi Jeanne Duyé, tetikçi Güney hakkında “terör veya gözdağı ile kamu düzenini ağır bir şekilde bozmak amacıyla bireysel veya kolektif bir tertip ile ilişki içerisinde cinayet işlemek” suçlamasında bulundu. 28 Nisan 2014 tarihli ek bir iddianamede silah ve patlayıcı madde temin etme niyetiyle cezaevinden kaçış planı yapmakla ilgili olarak da 10 yıl hapis cezası istedi.

GÜNEY’İN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ

Sonra ansızın, kaçış planı yaptığı cezaevinden ölüm haberi geldi. Güney’in, 17 Aralık 2016 tarihinde Paris'teki bir hastanede öldüğü söylendi. Oysa beyin hastalığı olan tetikçinin sağlık durumunun kötüleştiğine dair o ana kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştı.

Güney’in şüpheli ölümü ile birlikte dava fiili olarak düştü. Geriye ise birçok soru işareti kaldı. Kuşkuya yer vermeyecek olan ise Güney’in Türk istihbarat servisleri ile olan bağlantısıydı. İddianamede de bu açık bir şekilde tespit edilmişti.

GİZLİ İBARELİ MİT TALİMATI

14 Ocak 2014'te basına sızan 18 Kasım 2012 tarihli ‘ARZ Notu’ adlı belgede infaz emrinin Türk istihbarat teşkilatına mensup dört yetkili tarafından verildiği anlaşılıyordu.

‘Gizli’ olarak ibarelenmiş MİT belgesinde, Türk istihbarat servisinin üç yetkili ismi olan, Şube Müdürü O. Yüret, Daire Başkanı U. K. Ayık, Başkan yardımcısı S. Asal ile Başkan H. Özcan’ın imzası bulunuyordu. 18 Kasım 2012 tarihli “gizli” ibareli talimat çok netti: “Sara Kod Sakine CANSIZ’ın önümüzdeki dönemde, AVRUPA genelindeki faaliyetlerinden, irtibat kanallarından, yazışma ve ikamet adreslerinden de haberdar olma imkan/kabiliyetine erişen Kaynak, söz konusu örgüt mensubunun etkisiz hale getirilmesine yönelik operasyonel bir tasarlama kapsamında da değerlendirilebilecektir. Bu bağlamda, Kaynak ve faaliyet güvenliği de gözetilerek, Lejyoner’in önceden belirlenen kodlu ifadelerle Sara Kod Sakine CANSIZ’a yönelik girişimde bulunması kapsamında talimatlandırılması planlanmaktadır. Tensiplerine arz ederim.”

Basına sızdırılan ARZ Notu belgesinden sonra 12 Ocak 2014’te tetikçi Ömer Güney ve MİT mensuplarına ait bir ses kaydı yayınlandı. Kayıtta Ömer Güney, üç Türk ajanla cinayet planları yapıyordu. Bu ses kaydının gerçekliği Fransız uzman polisleri ve ele geçirilen MİT yöneticileri tarafından da doğrulanmıştı.

Dava Fransa’da Ömer Güney’in ölümü ile fiilen kapatılmak istenmişti. Ama üç devrimcinin ailelerinin avukatları, Kürt halkı ve PKK için dava bitmemişti.

DEVRİMCİ İNTİKAM OPERASYONU

Katliamdan 5 yıl sonra Ağustos 2017’de gerilla tarafından yakalanan iki MİT üst düzey yöneticisinin ifadelerinde Paris Katliamı ile ilgili bilgiler, Paris Katliamının arkasında Ankara’nın olduğunu bir kez daha doğruluyordu.

Ş. Sakine Cansız devrimci İntikam Operasyonu ile yakalanan MİT’in Yurt içi Etnik Bölücü Faaliyetler Dairesi Başkanı Erhan Pekçetin, 2018 yılının Ocak ayında yaptığı itiraflarda Paris katliamı hakkında şu bilgileri vermişti:

“İnternete düşen ses kayıtları var. Onları dinlediğimde suikastın o zaman yurtdışı EBF daire başkanı olan Uğur Kaan Ayık, o dairedeki operasyon şube müdürü Oğuz Yüret ve o şubedeki memur Ayhan Oran tarafından planlandığı ve hayata geçirildiğini anladım. Çünkü ses kayıtlarından mensupları tanıdım. Ömer Güney diye bir haber elemanıyla Ankara’da bir otelde görüşülmüş. Oteldeki Ses kayıtları alınmış.

Arz notunun müsteşara kadar çıkması gerekir. Hatta müsteşar cumhurbaşkanına sorar, tek başına karar vereceğini düşünmüyorum. Çünkü uluslararası sıkıntı yaratabilecek konular. O üç kişi bir süre sonra terfi ettiler. Hızlı terfi ettiler”.

HPG tarafından yakalanan MİT’in içeride ve dışarıda İnsan Kaynakları yöneticisi olan Aydın Günel de ARZ Notunda yer alan isimleri şöyle teyit etmişti;

“O. Yüret olarak yer alan imza Oğuz Yüret’e aittir. Oğuz Yüret şu anda Van bölge daire başkanı. O dönem operasyonu şube müdürüymüş.

U. K. Ayık, Uğur Kaan ayıktır. Şu anda özel faaliyetler başkanı O dönemde yurtdışı EBF (Etnik Bölücü Faaliyetler) daire başkanıydı.

S. Asal ise Sabahattin Asaldır. Şu anda Stratejik İstihbarat Müsteşar Yardımcısıdır. O dönem Etnik Bölücü Faaliyetler’de Başkan Yardımcılığındaydı.

Arz notunda yer alan imzalar bunlara aitti”.

DİNMEYEN ÖFKE VE ADALET ARAYIŞI

PKK, devrimci karşı istihbarat operasyonu ile Paris katliamını KCK’nin 3 Ocak 2018 tarihinde yaptığı açıklama ile aydınlatırken, katliamın failleri bu belge ve itiraflarla ortadayken hukuki açıdan emri verenlerin tespit edilmesi ve yargı önüne çıkarılması için henüz somut bir ilerleme sağlanmadı.

Ancak katliamdan bu yana Kürt halkının öfkesi hiç dinmedi. Kürt özgürlük hareketi, halkı ve dostları tarafından yıllardır Paris katliamı için adalet arayışı sürüyor.

Sakine Cansız’ın bıraktığı yerden kavgayı devralan Kürt kadınları, Kürt halk önderi Öcalan’ın “Sakine’nin mücadelesi kadın özgürlüğüdür” değerlendirmesinden yola çıkarak bütün dünyada özgürlük mücadelesini yükseltmeye ve dünya kadınlarına örnek olmaya devam ediyor.