TJA: Kürt kadınlarına özel savaş politikası uygulanıyor

TJA, 9 ayda 64 kadının katledildiğine dikkat çekerek, Kürdistan'da kadınlara özel savaş politikasının uygulandığını belirtti, direniş mesajı verdi.

Kürdistan kentlerinde yaşayan kadınlara yönelik şiddete ilişkin 1 yıllık bir saha araştırması yapan Tevgera Jinên Azad (TJA), hazırladığı raporu Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkezi'nin Amed'deki Danışma Bürosunda düzenlenen basın toplantısıyla açıkladı. Barış Anneleri Meclisi ve Rosa Kadın Derneği üyelerinin de katıldığı toplantıda, katledilen kadınlardan Deniz Poyraz, İpek Er ve Gülistan Doku'nun fotoğrafları asıldı.

'ÖZEL SAVAŞ SÖZ KONUSU'

Rapor, TJA aktivisti Dilan Güvenç tarafından paylaşıldı.
Hazırladıkları raporun Ocak-Eylül 2021 arasında yaşanan ihlallerini kapsadığını dile getiren Güvenç, "Rapor hazırlama sürecimizde de gördük ki basına yansıyan, kamuoyunun bilgisi dahilinde olanların çok ötesinde bir durumla karşı karşıyayız. Şehirlerimizde üniformalılar tarafından harekete geçirilen ve uygulanan, kadınları hedefe alarak pratiğe konulan bir özel savaş söz konusudur" dedi.

'HER AÇIDAN KATLİAM SÜRÜYOR'

Güvenç, erkek egemen zihniyetin kadınları katletmeye ve yaşamdan koparmaya devam ettiğini belirterek, “Bu katliam sadece fiziki boyutta değil, düşünsel ve duygusal boyutta da yaşanmaktadır. Kadınlar fiziksel olarak tehlikede olduğu kadar kimliğinden, kültüründen, politik tercihlerinden kaynaklı da cezalandırılmakta, yok sayılmaktadır" diye belirtti.

'KÜRT KADINLARI AYRICA HEDEFTE'

AKP-MHP blokunun iktidara geldiğinden bu yana kadın iradesini hedef aldığını vurgulayan Güvenç, "Kayyumlar aracılığı ile kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışının hedef alınması, eşbaşkanlığın kriminalize edilmesi, İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçilmesi bu politikaların sadece birkaçı olarak hayata geçirildi. Bu coğrafyada yaşayan bütün kadınları etkileyen bu kararların yanı sıra devam eden savaş ve tecrit gerçekliği, neredeyse her politikada olduğu gibi kadın politikasında da Kürdistan coğrafyasını ayrı bir muameleye tabii tutuldu, tutulmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.

İMRALI TECRİDİ

Bu raporla birlikte Kürdistan'da yürütülen özel savaş politikalarını deşifre etmek istediklerinin altını çizen Güvenç, "Güvenlikçi politikalarda ısrarcı olan iktidar, zora dayalı savaşın yanı sıra toplumsal olarak da coğrafyamızda bir ‘çöktürme planı’ uygulanmaktadır. İmralı Adası'nda uygulanan mutlak tecrit ile beraber başta cezaevleri olmak üzere toplumun direniş damarları hedef alınmaktadır. Bir hukuksuzluk abidesi olarak İmralı'da uygulanan 'istisna hali' toplumun geneline uygulanan bir politikaya dönüştürülmüş¸ 'istisna' bir devlet geleneği olarak bütün cezasızlıkların dayanağı haline getirilmiştir" dedi.

TÜRK YARGISININ ROLÜ

Güvenç, bu politikalara karşı duran, mücadele eden, eşit ve özgür bir toplumu savunan kadınların ise devlet eliyle yargı tacizine maruz kaldığını ve her türlü kirli politikanın hedefi haline geldiğini de ifade etti. Birçok kadın aktivistin bugün kadın mücadelesi yürüttüğü, 8 Mart’a, 25 Kasım’a katıldığı için gözaltına alındığı ve cezalandırılmaya çalışıldığına işaret eden Güvenç, “Derinleşen tecrit koşulları hukuksuzluğu ve cezasızlığı meşrulaştırma aracı olarak kullanılmakta, Kürde ve Kürt kadınlara yönelik her bir devlet suçu 'terör' adı altında aklanmaya çalışılmaktadır" diye konuştu.
Kürdistan'daki erkek şiddetinin bu düzlemde çift boyutlu olarak yaşandığına dikkat çeken Güvenç, şunları söyledi: “Bir yandan doğrudan erkekler tarafından uygulanan ve siyaset eli ile kışkırtılan erkek egemenliğinin zulmü bir diğer yandan bu egemen zihniyete eklenen ulus-devlet gerçekliğidir. Mevcut iktidar Kürdistan illerinde başta genç kadınlara olmak üzere kadınlara karşı savaş suçu işlemekte, bu savaş suçunu işleyen failler doğrudan teşvik edilmekte ve hiçbir şekilde cezalandırılmamaktadır. Üniformalı kişiler tarafından kadınlar özellikle medya yolu ile kandırılmaya çalışılmakta, ‘aşk, sevgi, evlilik’ vaatleri ile bedenleri, emekleri, kimlikleri sömürülmek istenmektedir. Bu durum öylesi bir boyuta gelmiştir ki Kürdistan şehirlerinde yaşayan birçok kişi durumunun bilgisine sahiptir ve yaşanan bütün bu kirli politikalar her geçen gün daha da artarak toplumun her kesiminin bilebileceği bir yaygınlığa ulaşmıştır. Buna rağmen bu durumun durdurulması, önüne geçilmesi adına bir adım atılmamakta, durumu teşhir eden Kürt kadınlar sindirilmeye çalışılmaktadır.

'ÖZ SAVUNMAMIZI HER ALANDA UYGULAYACAĞIZ'

Karşısında direnen, örgütlü hiçbir güce tahammülü olmayan bu örgütlü erkek-devlet aklını tarihten tanıyor ve biliyoruz. Bedenleri çıplak teşhir edilen kadınlar, gözaltında tacize-tecavüze maruz kalan kadınlar, savaş gerçekliğinde göç etmek zorunda bırakılan ve yatak odalarına ahlaksız yazılar yazılan kadınlar, parti binasında katledilen kadınlar, intihara sürüklenen kadınlar… Tek başına erkek egemenliğinin değil, bu egemen aklın fetih politikasının da bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bizler Kürt kadınlar olarak nasıl ki dün bu politikalar karşısında baş eğmeyip toplumu kadın-erkek eşitliğine inandırdıysak bundan sonra da bu saldırılara karşı kadın özgürlüğü mücadelesinden vazgeçmeyecek, öz savunmamızı yaşamın her alanında uygulamaya devam edeceğiz.”

KADIN KATLİAMI

Paylaşılan raporda yer alan bilgilere göre, yılın ilk 9 ayında erkek şiddeti sonucu bölge kentlerinde 64 kadın hayatını kaybetti. Bunlardan 17’sinin faili belli iken, 47’si ise şüpheli şekilde katledildi. 321 kadın hayatındaki herhangi bir otorite (baba, eş, sevgili, erkek kardeş, tanımadığı erkek, akraba) tarafından şiddet maruz kaldı. Yine 9 kadın tecavüze uğrarken, 12 kadın ise tacize maruz kaldı.
2020 yılı içerisinde Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’na başvuran 75 kadından 45’inin Kürt olduğu kaydedilen raporda, suçu işleyen faillerin dağılımı ise şöyle sıralandı:

*Polis: 49

*Jandarma/Asker: 15

*Özel Tim: 3

*Korucu: 1

*İnfaz Koruma Memuru: 19

*Bekçi: 1

*Diğer Kamu Görevlileri: 30

*IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) : 1