Sakine’nin KAVGASI sınırları aşıyor
Paris Katliamı’nın yıldönümü öncesinde Sakine Cansız’ın ”Hep Kavgaydı Yaşamım” isimli kitabının 3. cildi Mezopotamya Yayınları tarafından Almanca ve İtalyanca yayınlandı.
Paris Katliamı’nın yıldönümü öncesinde Sakine Cansız’ın ”Hep Kavgaydı Yaşamım” isimli kitabının 3. cildi Mezopotamya Yayınları tarafından Almanca ve İtalyanca yayınlandı.
Paris’te katledilen PKK kurucularından Sakine Cansız’ın ”Hep Kavgaydı Yaşamım” isimli kitabının 3. cildinin Almanca ve İtalyanca baskısı çıktı.
Sakine Cansız’ın ”Hep Kavgaydı Yaşamım” isimli kitabının 3. cildi katliamın yıldönümü öncesinde Mezopotamya Yayınları tarafından Almanca ve İtalyanca yayınlandı. Sakine Cansız’ın cezaevinden çıkış, Mahsun Korkmaz Akademisine gelişi ve ardından Kürdistan dağlarındaki mücadelesinin konu alındığı üçüncü cilt, 1996-97 yıllarında tamamlanmıştı. PKK Merkez Okulu’nda basılan kitap yeniden düzenlenerek Mezopotamya Yayınlarında 2015 yılında çıkmıştı.
Almancası ”Mein ganzes Leben war ein Kampf” ismiyle basılan kitabın 3. cildi ”guerilla” altbaşlığıyla yayınladı. Kitabın çevirisi, daha önceki iki cildi de çeviren Agnes von Alvensleben ve Anja Flach tarafından yapıldı. Agnes ve Anja ile ”Hep Kavgaydı Yaşamım” isimli kitap ve Sakine Cansız’ın onlar için önemini konuştuk.
Sakine Cansız’ın ‘Hep Kavgaydı Yaşamım” kitabının üç cildini de siz Almanca’ya çevirdiniz. Bu kitabı tercüme etme fikri nasıl oluştu?
Agnes: Fikir, Sakine Cansız’ın ölümünden bir yıl sonra, Türkçe olan kitabının birinci cildi tekrar basılınca oluştu. Ben kitabın sayfalarını hızlıca göz gezdirirken, hemen bu kitabın geniş bir okucuyu kitlesine ulaştırılması gerektiği kanaatine vardım. Biz ikimiz de Sakine’yi tanıyorduk ve burada Hamburg’ta onunla beraber çalıştık. Paris’teki katliam hepimizde anlatılmaz duygular oluştu. Birçok şehirde yapıldığı gibi biz de Hamburg’taki Rojbîn Kadın Meclisi olarak, Paris Katliamı’nın her yönüyle açıklığa kavuşturulması talebiyle her hafta Çarşamba günü eylem yaptık. Birçok kadın ilk kez bu eylemlerde kitle önünde ellerine mikrofon alıp konuştu. Sakine Cansız, ölümünden sonra bile kadınların gelişimi üzerine etkisini devam ettirdi.
Anja: O’nun kitabı, özellikle Kürt Kadın Hareketi için çok değerli tarihsel bir belgedir. 1990’larda Abdullah Öcalan, Sakine Cansız’a hayatını yazmasını istedi. Sakine Cansız’ın bu görevi, kısmi olarak gönülsüz olarak da almış olması bir nimettir. Çünkü onun kitabı Kürt Kadın Hareketi’nin nasıl var olduğunu ve nasıl geliştiğini gösteriyor.
Kitabın çevirisi ne kadar sürdü? Bir ekiple mi çalıştınız?
Anja: Çeviri işini Agnes tek başına yaptı, ben zaten Türkçe bilmiyorum. Ben metinleri redakte ettim, dilsel olarak düzenlemer yaptım ve Kürt olmayanlar ya da kitaptaki dönemler hakkında bilgisi olmayanlar için de anlatılanları anlaşılır kılacak notlar ekledim. En son olarak da gazeteci, tercüman ve yazar Anita Friedetzky yazım hatalarını düzeltti.
Agnes: Bu takım çalışması olmasaydı bu çeviriyi yapmam mümkün olmayacaktı. Birbirimizle oldukça fazla tartıştık. Özellikle Sakine Cansız’ın parti akademisinde ve dağlarda olduğu dönemi anlatan üçüncü cildinde Anja’nın katkıları oldukça önemliydi. Çünkü Anja, Sakine ile aynı dönemde dağda kaldığı için o dönemdeki olaylar hakkında farklı bir deneyimi de var. Bunun yanında çeviride yardımcı olan başka arkadaşlar da var. Mesela gazeteci Mehmet Zahit Ekinci bana sık sık Türkçe deyimleri açıkladı. Sakine Cansız’ın arkadaşları Fuat Kav ve Ferda Çetin’e birçok kez danıştık. Annette Bender, kitabın son halinin dizgisini büyük bir mutlulukla yaptı.
Anja: Her bir cildin editleme, dizgi ve basımı için nerdeyse birer sene harcadık.
Agnes: Kitap aynı zamanda Almanca çevirisinden İtalyanca’ya da çevrildi. İtalya’da hali hazırda üç cilt de İtalyanca yayınlanmış durumda. Bunun yanı sıra İngilizce ve İspanyolca çevirileri de var.
Sakine Cansız’ı ikiniz de tanıyorsunuz. O’nun kitabını çevirirken zorlandınız mı?
Agnes: Bu benim ilk kitap çevirimdi. Ve bu sadece bir kitap değil, ondan ziyade benim hayatımı da çok farklı yönlerde etkileyen, hayatımda özel bir rol oynamış Sakine Cansız’ın hayatını anlatan bir yapıt. Duygusal olarak zorluklar yaşadım. Mesela çevirinin sonlarına doğru Sakine’yi kaybetme hissine kapıldım. Elbette, öyle olmadığını biliyorum, üç yıl boyunca Sakine üzerinde yoğunlaşmış olmam benim için çok değerli oldu. Onunla beraber mutlu oldum, öfkelendim, üzüldüm, hırslandım, nefret ettim ve zevk aldım. Aslında bütün çeviri boyunca onunla sohbet ettim. Benim için en büyük zorluk, Sakine Cansız’a layık olabilmek oldu. Ve bu da ancak onun kavgasını ileriye taşımakla mümkün olabilir. Kendisi kitabının bir yerinde ‘Ben bu kavgaya aşığım’ diyordu.
Anja: Ben O’nunla 1995 yılında Zap’ta karşılaştım ve orada kendi gözümle onun hangi zorluklar altında bu kitabı yazdığını gördüm. Mevsim kıştı, eski paslanmış bir daktiloda bu kitabı yazıyordu ve etrafında da Şemdin Sakık ve Osman Öcalan gibi erkekler, sözlü saldırılarla onun moralini bozmaya çalışıyorlardı. Sakine’nin çok ağır bir yükü vardı. Cezaevi direnişlerinin sembol kişiliklerinden olan Sakine, birçok saldırının hedef tahtasıydı. O çok duygusal bir insandı ve üçüncü ciltte bu zorlu dönemi anlatıyor. Birinci ve ikinci ciltte olduğu gibi Sakine bu ciltte de kendi hatalarını ve sorunlarını çok açık şekilde anlatıyor. Bu bir taraftan oldukça etkileyici ama diğer taraftan da kaldırması zor bir şey. Üçüncü cilt büyük ihtimalle Avrupalı okurlar için kısmen anlaşılması zor bir kitap. Kişilik sorgulamasında ‘eleştiri’, ‘özeleştiri’ metodu Alman Sol pratiğinde yabancı bir durum.
Sakine Cansız’ın hayatı, yazdığı kitaplar size kişisel olarak ne kattı? Kitapları ne için okunmalı sizce?
Agnes: Tercüme, kelimelere dalmak ve onları başka bir dilde ifade edebilmek için duygusal olarak anlamak anlamına gelir. Benim için bunun anlamı, Sakine’nin sesini dinlemek ve yüz ifadesini göz önünde tutmak demektir. Kim ki Sakine üzerine yoğunlaşırsa, onun bulaşıcı, bitmeyen azminden alır. Sakine hiçbir zaman pes etmedi, asla vazgeçmedi.
Paris Katliamı üzerinden 5 yıl geçti ancak hala katliam ‘aydınlatılmadı’. Ne söylemek istersiniz?
Anja: Avrupalı ülkelerin ticari ve stratejik çıkarlardan dolayı, Türk devletinin Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’a yaptığı katliamı açığa çıkarmamasına inanılmaz öfkeleniyorum. Bu katliam cezasız kalamaz. Martin Luther King’in söylediği gibi: ‘Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, herkes için adaleti tehdit ediyor.’
Agnes: Almanya ve Fransa devletlerinin de baştan beri susarak suç ortaklığı yaptıklarını da biliyoruz. Bu sonuçta siyasi bir sorudur ve bana göre kadın hareketi olarak cevabımızı ancak daha çok çalışarak, mücadele ederek, örgütlenerek verebiliriz.
NASIL TEMİN EDEBİLİRSİNİZ?
”Hep Kavgaydı Yaşamım” kitabının üç cildi de Mezopotomya Yayınları tarafından dağıtılıyor. Yayınevine ”www.pirtuk.eu” ve [email protected]” adresleri üzerinden ulaşılabilir. Bunun dışında Kürt Kadın Barış Bürosu (CENÎ) ve Kürdistan Bilgilendirme Merkezi’nden (ISKU) de sipariş edilebilir. İlk iki ciltin birçok şehirde yapılan etkinliklerde dağıtımı yapıldı. 10 Ocak’ta Hamburg’ta Rojbîn Kadın Meclisi ve TATORT KURDISTAN Kampanyası ile birlikte Sakine, Fidan ve Leyla’yı anmak için okuma etkinliği yapılacak.
SIRA İNGİLİZCE VE KÜRTÇE’DE
Kitap Türkçe dışında Almanca ve İtalyanca çevirileri yapılarak basıldı. Şu an uluslararası yayıncılık yapan Pluto isimli yayınevi tarafından kitabın İngilizce çevirisi hazırlanıyor. Kitap, özgürlükçü sosyalist, siyaset felsefecisi Murray Bookchin’in eşi yazar Janet Biehl tarafından çevriliyor. Ayrıca bu yıl, her üç cildin Kürtçe baskılarının yapılması planlanıyor.
İTALYAN OKUYUCUYLA BULUŞTU
‘Hep Kavgaydı Yaşamım’ın 3. cildinin İtalyancası da raflarda yerini aldı. Kitabın ilk iki cildi için İtalya’nın birçok kentinde tanıtım toplantıları yapıldı. Kadın hareketlerinin eğitim materyali olarak değerlendirdiği kitaba gösterilen yoğun ilgi üzerine 3. cildi de Paris Katliamı’nın yıldönümü vesilesiyle İtalyan okuyucuyla buluştu. Kitap çevirisi ”Arin Dersim” rumuzuyla İtalyan kadın ekibi tarafından hazırlandı. Kitaba ulaşmak isteyenler İtalya’da UIKI Onlus ([email protected]/ www.uikionlus.com)bürosundan sipariş edebilir.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA