Êzidîlere esir hayatı yaşatılıyor

DAİŞ’in 2014 yılında Şengal’e gerçekleştirdiği saldırı nedeniyle bir kez daha göç yollarına düşen 30 bin Êzidî’den binlercesinin geleceği belirsiz. Yenişehir Belediyesi’ne kayyum atanmasından sonra Mardin Midyat’taki AFAD kampına zorla yerleştirildi.

DAİŞ’in 2014 yılında Şengal’e yönelik gerçekleştirdiği saldırı nedeniyle bir kez daha göç yollarına düşen 30 bin Êzidî’den binlercesinin geleceği hâlâ belirsiz. Amed'in Yenişehir Belediyesi’ne bağlı Fidanlık Kampı’na yerleştirilen Êzidîlerin AFAD kampına gönderilme çabaları meclis gündeminde de tartışılmıştı. Amed’deki Fidanlık Kampında bulunan Êzidîler önceleri Yenişehir Belediyesi ve KHK ile kapatılan Rojava Derneği’nin sağladığı imkanlarla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Belediyeye kayyum atandıktan sonra yaklaşık 1200 Êzidînin kaldığı kamp boşaltılarak AFAD kampına yerleştirilmesi planlanmıştı. Kamptaki Êzidîlerin itirazına rağmen Diyarbakır Valiliği’nin talimatıyla çoğunluğu Amed'den Mardin'in ilçesi Midyat'ta bulunan AFAD kampına zorla yerleştirildi.

DAİŞ’in saldırıları ile 73’üncü kez fermana maruz kalan Êzidîler şimdi de AFAD kampında birçok sorun yaşadıklarını dile getirdi. Kampta yaşayan Êzidîler daha önce haftanın bir günü çarşıya çıkarak ihtiyaçlarını giderebilirken; bir kısmına da erzak ve yiyecek alabilmeleri için verilen yardımların durmuş olduğunu ve bazı inançsal durumlardan kaynaklı sıkıntı yaşadıklarını belirtti.

Amed’den Midyat’ta bulunan AFAD kampına zorla yerleştirilen Êzidîler; ne sağlık hizmeti alabiliyor, ne ibadetini yerine getirebiliyor, ne de özgürce dolaşabiliyor. Amed’deki Fidanlık Kamp’ından sonra içinde bulundukları durumun zorlaştığını dile getiren Êzidîler, AFAD Kampı’nda hapis hayatı yaşadıklarını söyledi.

‘SURİYELİLER İLE ARAMIZDA AYIRIM YAPILIYORDU’

DAİŞ saldırısı sırasında eşi ve çocuklarıyla yaklaşık 20 gün boyunca aç, sussuz bir şekilde yollara düşen, açılan koridor ile Zaxo'ya oradan da Türkiye'ye geldiklerini aktaran 33 yaşındaki Xabat E., “Yaşadığımız acıların psikolojisini üzerimizden atmış değiliz. Diyarbakır'daki Fidanlık Kampı’na yerleştirildiğimiz dönemde hayati tehlikemizin atlatıldığını hissetmiştik. Çocuklarımın yaşları henüz çok küçük olduğundan, maruz bırakıldığımız durumlardan çok etkilendiklerini görüyorduk ve bu yüzden de çok telaşlanıyorduk. Kampa yerleştirildiğimizden bir müddet sonra bu psikolojiyi atlatacağımızı hissediyorduk aslında. Çünkü kampta kendimizi güvende hissetmemizin dışında, çocuklarımızın eğitimi ve sağlık sorunlarıyla da çok ciddi bir şekilde ilgileniliyordu. Biz yetişkinler için de bir sürü alternatifler oluşturulmuştu. Ancak bizleri Fidanlık Kampı’ndan buraya getirdiler. Burasının daha önce kaldığımız yer ile hiçbir benzerliği yok. Suriyeli sığınmacılar vardı bu kampta ve bizler de buraya yanlarına yerleştirildik. Suriyeliler ile aramızda ayırım yapılıyordu. Başlarda sağlık sorunları çok dikkate alınmıyor ve kamp dışına neredeyse hiç çıkamıyorduk. Sonradan haftada bir gün kamp dışına, yani şehir merkezine gidilmemize izin verilse de bu durum bazen değişiyor. 2 hafta boyunca  dışarıya çıkartılmadığımız da oluyor. Önümüz kış ve daha nelerle karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Buradaki kampta esir hayatı yaşadığımızı söyleyebilirim” dedi. 

‘ZORLA GETİRİLDİK VE ESİR HAYATI YAŞIYORUZ’

Kampta yaşayan bir diğer Êzidî Qasim H. de Amed'de istedikleri zaman Fidanlık Kampı’nın dışına çıkabildiklerini ve ihtiyaçlar konusunda da hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını; ancak burada haftada 1 gün kampın dışını görebildiklerini vurguladı. Qasim H., “Fidanlık Kampı’ndan istediğimiz zaman dışarıya çıkabiliyorduk. Zaten Amed halkı bizi sık sık ziyaret ediyordu ve bağlarımız oluşmuştu. Amed halkı ve belediyesi bize desteğini hiç esirgemedi ama buraya geldiğimizde, buranın çok farklı olduğunu hissettik. Kış şartlarında burada nasıl bir uygulama ve kurallar olacağını henüz bilemiyoruz. Bundan kaynaklı da şimdiden telaşlanmaya başladık. Buraya zorla getirildiğimiz gibi, burada sanki esir hayatı da yaşıyoruz.” şeklinde konuştu.