KAYYUM DARBESİNE KARŞI DİRENİŞ
Colemêrg Belediyesi’nin gasp edilmesi ve kentteki protestolar sürerken Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti ) eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eş genel başkanları Keskin Bayındır ve Çiğdem Kılıçgün Uçar, kentteki sivil toplum örgütleri ve meslek odalarıyla bir araya geldi. KESK Şubeler Platformu binasındaki toplantıda gasp gündemi ele alındı.
'KÜRTLERE VE DEMOKRASİYE DARBE YAPILDI'
Tülay Hatimoğulları, “Atanan kayyum demokrasiye, Kürtlere yapılan bir darbedir. Kendileri darbe değil diyor ama bu darbedir. Erdoğan çıkmış bunu savunuyor. Türk-Kürt diye ayırmak, ülkeyi çete gibi yöneten, hukuku tanımayan onlardır. Adeta ant içmiş gibisine bir politika yürütülüyor. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında kayyım rejimine hayır diyor. Erdoğan ve küçük ortağı ülkeyi uçurumun kenarına itiyorlar. Valilik önündeki asker fotoğrafı bir darbe görüntüsüdür. Halkın iradesi tanımamak konusunda adeta ant içmişçesine kayyım politikasını sürdürme konusunda verdikleri mesajla belli ki Türkiye ve Kurdistan’da bunun devamını getirecekler. Buradan kendilerini uyarıyoruz. Türkiye’de artık kayyım rejimine hiç kimse müsamahakar davranmıyor davranmayacak. Bugün Türkiye’nin dört bir tarafında DEM Partiye hayatı boyunca oy vermemiş belki de oy vermeyi düşünmemiş farklı düşünen insanlar dahi kayyım rejimine karşı çıkıyor. Bu önemli bir konudur. Türkiye ve Avrupa’da herkes kayyım rejimine hayır diyor. AKP, Erdoğan ve küçük ortağı bu ülkeyi uçurumun derinliklerine sürüklüyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Türkiye halkları bunu kabul etmiyor çünkü bu meşru değildir bir darbedir” diye konuştu.
'BU İKTİDAR MEŞRU DEĞİL'
Belediyenin gasp edilmesinin Kobanê Kumpas Davası gibi Saray’da yazılmış senaryo olduğunu söyleyen Tülay Hatimoğulları, “Bu davaların hiçbiri hukuki değil, siyasi intikam davasıdır. Ama yine de bütün bunlara rağmen olması gereken dava süreci ilerler, nihai karar verilene kadar belediye eş başkanı görevinden el çektirilemez. Nihai karar açıklandıktan sonra dönülür belediye meclisi kendi belediye eş başkanını kendisi belirler. Esas halkın iradesine saygı duymanın kanalları buradan geçer. Seçilmişin yerine atanmışı getirerek adeta bizleri Ortaçağ’ın gerisine götürmüşlerdir. Çünkü sadece krallıklarda, padişahlıklarda, sadece faşist rejimlerde atanmışlar seçilmişlerin yerine geçer. Bizler, her kesimle kayyım rejimine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bugün Türkiye’de çok güçlü sesler yükseldi. Bu sesleri daha güçlendirmeye, daha çok bir arada olmaya daha fazla kayyımcı rejime karşı durmanın tam da zamanıdır. Bu iktidar artık gayrimeşrudur, bu iktidar iyice güç kaybetmiştir” dedi.
'SARI KART YETMEDİ, KIRMIZI KART GÖRMEK İSTİYORLAR!'
Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:
"Kürdü tanımadıklarını defalarca söyledik, iradesini defalarca gasp ettiler. Bunun bir işe yaramadığını 31 Mart’taki seçim bir kez daha ortaya koydu. Kurdistan ve Türkiye halkları bu irade gaspçılarına, bu yolsuzluk ve usulsüzlükle, zulümle bu ülkeyi yönetenlere bir sarı kart gösterdi. Ama belli ki onlar kırmızı kart görmek istiyorlar. Biz de parti olarak Türkiyeli emekçilerle, demokrasi güçleriyle, bu zulüm politikalarını reddedenlerle, kadınlarla, gençlerle birlikte daha güçlü bir mücadele örerek bir an önce bu zulüm düzenin bitmesi için mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Colemêrg çok önemli stratejik bir yerdir. Onların bu güzel, onurlu ilimize kafayı takmalarının bir sebebi var. Tabii sizin duruşunuz onların yüreğinde yaradır. Her seçimde 3 milletvekili çıkarmanız onların yüreğinde bir yaradır. Ama yaraları derinleşsin, Allah bu zulmü yapanlardan hesabı sorsun. Colemêrg halkının 40 yıldır sürdürdüğü onurlu direniş onları rahatsız ediyor. Colemêrg Irak ve İran’a sınır olan onların iştahını kabartacak bir sınır kentimizdir. Kriminal işlerle uğraşıyorlar. Çetelerle mafyalarla kol kola siyaset yapıyorlar. Onlar buradan geçirdikleri tozlarla kendi iktidarlarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. Suçişleri bakanının o geçişler için önemsediği kentlerden birisi Colemêrg’tir. Birçok sebepten dolayı burayı gözlerine kestirdiler kayyım atadılar. Şimdi soruyorum; Kürt ne yapsın? ‘belediye başkanlarının davası vardır’ diyorlar. Davası olmayan insan mı bıraktınız? Sadece dava yalanıyla Türkiye kamuoyunu kandırmaya çalışıyorlar.
'KÜRDE DÜŞMAN BİR İKTİDAR VAR'
İktidar Kürde düşman. Diline, kültürüne iradesine yerel yönetimine düşmanlar. Dolayısıyla dün Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi bir durum yok. Onların gözünde bütün Kürtler düşmandır. Bütün Kürtler suçludur. Onuruna, kimliğine sahip çıkan bütün Kürtler onlar için tehdittir. Belediyeye kayyum atamak için kılıf buluyorlar. Şimdi Kepez Belediyesi başkanı tutuklanıyor, ne yapıyorlar? Belediye meclisine seçtiriyorlar. Öyle değil mi? Beyefendi kendisi Siirt’te bir şiir okuduğu için tutuklanınca yerine 28 Şubat darbecileri bile belediye meclisinden seçtirdi. Ama söz konusu Kürtler olunca hukuk başka işliyor. Sen Kürde 50 defa da 50 bin sene de ayrı bir hukuk da uygulasan ayrı bir vahşet de uygulasan bu Kürt eyvallah etmez. Kürt faili meçhul cinayetle cezaeviyle bu haklı davasından vazgeçmiyor. Defalarca size bunu kanıtladı. Kürt cezaevine kaynaklı haklı davasından vazgeçmiyor, mücadelesine, hakkına, hukukuna sahip çıkmaya çalışıyor. Şimdi biz soruyoruz Recep Tayyip Erdoğan’a. Öyle sağa sola kırmasına gerek yok. Kürdün hukuku nedir Türkiye’de? Sömürge bir halksa kabul edin. Zaten öyle yapıyorsunuz. Kürtlerin bir hukukun olmadığını söyleyin. Kürlerin seçilemeyeceğini söyleyin. Mehmet Sıddık arkadaş hangi örgütün yöneticisidir. Evli, çocuklu, iş yeri olan 30 yıldır sizin içinizde yerleşik olan bir insan nasıl örgüt yöneticisi oluyor? Hadi o örgüt yöneticisi 83 yaşındaki Makbule anne nedir? O hangi örgütün yöneticisidir? Çocuğuna para gönderdiği için, sedyede alınıp cezaevine konulan Hatice Yıldız hangi örgütün yöneticisidir? Kürdün 7’sine, 70’ine hastasına, yaşlısına, kadına, gencine tamamına örgüt yöneticisi diyorlar."
'DİRENİŞ' MESAJI
Kürtlerin mücadelelerinden vazgeçmeyeceğini söyleyen Bakırhan, şöyle devam etti:
"Kürt vazgeçmiyor. Emin olun vazgeçmiyor. Hilvan’da yaptılar, cuzi bir oyla seçimi kazandık. Sandığı emniyet kameraları gözü önünde yaktılar. Seçimi yenilediler, Hilvan halkı yüzde 33’ten 52 buçuğa oyunu çıkardı. Yani Kürt halkı ‘Hilenize, zulmünüze, baskınıza rağmen biz partimizin yanında olacağız’ mesajını verdi. Bunu anlamak istemiyorlar. Peki, biz ne yapacağız? Kürde sömürge hukukunu uygulayan bu faşizan zihniyet karşısında direneceğiz, partimize sahip çıkacağız, irademize sahip çıkacağız, belediye eşbaşkanlarımıza sahip çıkacağız. Seyit Rızalar, Şeyh Saitler idam sehpası önünde boyunlarını büktüler de mi şimdi biz bir kayyım efendiye boynumuzu bükelim. Kürde, emekçiye, ezilene, yoksula düşmanlık yaptıkları için ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler. Biz halkımızın onurlu direnişinin yanındayız. Baş eğmeyen ayakta duran diz çökmeyen üç dönemdir kayyım atanmasına rağmen halen kendi partisine sahip çıkan, adayını seçen, 3-0 yapan onurluca ayakta duran bütün yoksulluğa ve şiddete rağmen direnen halkımızın yanındayız. Hakkari halkıyla direnmeye devam edeceğiz, size layık olmaya çalışacağız. Ne pahasına olursa olsun sizin iradenizi savunacağız sahipleneceğiz. Bugün burada diğer gün Türkiye’nin dört bir yanında metropollerinde sokaklarında bu iradenin güçlenmesi ve bu zulmün durdurması için elimizden gelen her şeyi yapacağız."
'HALK ERKEN SEÇİM İSTİYOR'
Erken seçim çağrıları ve sine-i millet sorularına yanıt veren Tülay Hatimoğulları, şöyle dedi:
“Biz sine-i milletteyiz zaten. Hiçbir zaman mücadele alanı olarak parlamentoyu gören bir parti olmadık. Her daim halkımızın yanında içinde Türkiye’deki ezilen ve sömürülenlerle birlikteyiz. Bugün bizler zaten milletin içindeyiz, sinesindeyiz. O yüzden tartışmalar söylediğiniz anlamda bizim gündemimizde yok. Biz halkımızla birlikte mücadele alanlarının her yerindeyiz. Parlamento bunlardan biridir. Halkın içindeyiz sokaktayız, meydandayız. Erken seçimle ilgili olarak ilintili olarak matematiksel olarak da cevap vereyim. Bizim tek başına oradan çekilmemiz buna gerekçe oluşturmaz. Elbette Türkiye halklarının bu talebi gittikçe yükseliyor, erken seçim talebi artıyor. Bunun çok sayıda nedeni var. Ülkenin içinden geçtiği işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve bu iktidarın yürüttüğü ekonomik politikalar. Temmuz ayında asgari ücrete zam dahi yapılmazken, emekli açlık ve yoksulluktan kırılırken insanlar elbette erken seçim talep ediyor. Kayyum atanırken, yasalara aykırı davranılırken seçme ve seçilme hakkı ortadan kaldırılmışken halkın yurttaşın ve siyasi partilerin erken seçim talep etme hakkı vardır."
Buluşma açıklamaların ardından basına kapalı olarak devam etti.