Heco: Gerillanın yardımı Êzidîler için milat oldu

Êzidîlere dönük fermanda Türk devleti ve KDP'nin rolü olduğuna dikkat çeken MXDŞ eski Eşbaşkanı Riham Heco, "HPG, YJA-STAR güçlerinin bize yardım ettiğini görmek bir milattı" dedi.

Şengal Demokratik Özerk Meclisi (MXDŞ) eski Eşbaşkanı Riham Heco, Êzidîlere dönük 3 Ağustos 2014'te yapılan fermana ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.

Röportajın 3. bölümünde Belçika ve Hollanda'nın Êzidîlere yönelik fermanı soykırım olarak tanımalarının önemli bir adım olduğuna değinen Riham Heco, "Fakat fermanı gerçekleştiren güçlerin yargılanması, fermanın hesabı sorulmalı. Alınan kararda bu maddeler olmalı.

Fermana dönük geniş bir dosya olmalı ve bu devletler fermanı bütünlüklü ele almalı ve pratik adım atmaları gerekir. Toplu mezarlar açılmalı, DAİŞ’in elinde esir olan binlerce Êzidî kadını kurtarılmalı. Bu karar sadece kağıt üzerinde ve sözde kalmamalı. Eğer 9 Ekim ittifakını kabul ediyorlarsa o zaman Êzidîlerin iradesini tanımak istemiyorlar. Bir halkın iradesini tanımamak da soykırımdır. Eğer ferman kabul edilecekse şartsız kabul edilmeli" çağrısında bulundu.

Fermandan önce Şengal'in idaresi ve güvenliği Irak ve KDP güçlerinin elindeydi. O güçler "biz Şengal'i koruyacağız" diyordu. Peki, ne oldu, neden korumadılar?

 Şengal'de ferman gerçekleştiği zaman bazı güçler vardı. KDP ve Irak hükümeti gibi güçler. Tabii şu an bu güçler Şengal bizimdir, bizim derdimizdir, bizim Şengal'de olmamız gerekiyor, Şengal bizim hakimiyetimiz altında olmalıdır diyen güçlerdir. Şengal'de var olan güçler fermanın gerçekleştiği zaman ne halkın kendisini korumasına izin verdiler, ne de onlar halkı korudular. Yani iki güç de rollerini oynamadı. O fermanda suç işlediler. Bu duruma tüm dünya da şahitlik yaptı, Êzidî halkı da şahit oldu.

Bu güçler halkın iradesini, inancını ortaya çıkarmadılar, hepsi burada sadece kendileri için çalışacak asker çıkardılar. Onlar halka hiçbir şey vermediler. Sonunda da onlara sahip de çıkmadılar. Onların sorumluluğunda ferman oldu. Kendilerini bu toplumun sahibi olarak görüyorlardı, bu toplumu korumak zorundaydılar. Bu onların göreviydi. Tabii bu sorumluluklarını yerine getirmediler.

DAİŞ'İN SALDIRILARINDAN HABERLERİ VARDI

Olan güçler DAİŞ ile bir ittifak içinde miydi? Çünkü halk diyor ki "sabah uyandığımızda hiçbir güç kalmamıştı." Yani DAİŞ gelmeden gitmişler. Önceden DAİŞ’in geleceğinden haberdarlar ise bunun anlamı ne?

Mesela peşmerge DAİŞ gelmeden 1-2 ay önce halkın elindeki silahları toplamaya başlamıştı. Yani biz buradan şunu anlıyoruz, Şengal'de var olan güçler DAİŞ’in saldırılarından haberdardı. Irak hükümeti düştü o zaman. Hükümet içerisindeki bazı şahıslar DAİŞ yandaşıydı. Devlete karşı her yerde savaştılar. Halk arasında ırkçılığı, milliyetçiliği geliştirmişlerdi. Bu yönlü toplum çok sorun yaşıyordu. DAİŞ geldiği zaman Sünniler çok bastırılmışlardı.

Saddam düşürüldükten sonra Şiiler Sünnilere karşı kin besledi. Bundan dolayı bir patlama yaşandı halk içerisinde ve DAİŞ geldiği zaman bazıları onlara yardım etti. Bu da Saddam'ın yürüttüğü siyasetinin sonucuydu. Êzidîlere karşı da bir siyaset yürütüldü. Katliamı ele almak istersek Saddam Hüseyin döneminden ele almamız gerekir. Saddam Hüseyin döneminde Êzidî halkını dağlardan şehirlere getirdi ve kendi hakimiyeti altına aldı. Tilezer ve Siba köyündeki halkı dağlardan 7 kilometre uzaklaştırıp şehirlere yerleştirdiler.

Saddam Êzidî halkını dağdan indirerek savunmasız mı bıraktı?

Evet, savunmasız bıraktı. Savunmasız bırakıp köklerinden uzaklaştırdı. Bir diğeri de Êzidî halkının etrafına Arap halkını yerleştirdi. Tilezer, Hatimi, Koço, Rambusi gibi birçok Êzidî köyünü Baac'a bağladılar. Yani Şengal'i idare bölümünden, Şengal'den ayırdılar. Yönetim ve coğrafya açısından Şengal'den ayırdılar. Êzidîleri parça parça ettiler. Bu halkın etrafının hepsini Arap yaptılar. Şengal merkezde önceden Arap halkı yoktu, sonradan kendi savaşlarında şehit olan askerlerinin ailelerini oraya yerleştirdiler. Saddam düştükten sonra Irak hükümeti Şengal'i kendi çıkarları çerçevesinde kullanmaya başladı.

Şengal'i her seferinde kurban yaptı. Yani Şengal bir pazarlık aracına dönüştü. 9 Ekim ittifakı bunu gösteriyor. Halk yoksuldu, onlar bu yoksulluğu kullandı. Halkın düşünmesine izin vermediler, bu halkın irade sahibi olmasına izin vermediler. Hepsini kendileri için kullandılar. Mesela KDP hepsini kendi üyesi yaptı. Hiç düşünmeden tüm talimatlarını ondan alıyorlardı.

FERMANIN ZEMİNİ VE GERİLLANIN KURTARICI ROLÜ

Fermanın zemini bu şekilde mi hazırlandı?

Evet, sonuç gösteriyor ki fermanın zemini hazırlanıyordu. En son da Êzidîlerin şahsi silahlarını onlardan almak ne anlama geliyor? Yani onu savunmasız bırakırsın. Katliam gününe kadar “rahat olun, kahraman peşmerge güçleri arkanızdadır” diyorlardı. Çünkü katliamdan birkaç ay önce Musul düştüğünde Irak kuvvetleri Şengal'i terk etmişti. Ama peşmerge güçleri katliam gününe kadar buradaydı. Hatta peşmerge katliam günü gecesinde halka “uyuyun, peşmergeler arkanızdadır. Peşmerge gibi bir kuvvet arkanızda ise nasıl korkarsınız, rahat uyuyun” demiş. Halk da bu inançla onlara yaklaştı.

Ertesi gün halk peşmergenin silahlarla, cephaneleriyle, kuvvetleriyle Güney Kürdistan'a kaçtığını gördü. Bu planda vicdansızlığın tüm çeşitliliği vardı. 3 Ağustos katliamı bu şekilde gerçekleşti. Şengal'de tüm güçler yönünü ölümden yaşama çevirirken, özgürlük savaşçıları ise yönünü ölüme çevirdi. Gerilla kuvvetleri yönünü Şengal'e çevirdiğinde Şengal'de nasıl bir durum olduğunu biliyordu. Şengal'de çok büyük bir savaşın olduğunu biliyorlardı. Bedelinin çok ağır olduğunu da biliyorlardı. Buna rağmen bu halkı kurtarabilmek için yönlerini Şengal'e verdiler. Bu da bir minnet değildir. Çünkü Kürdün kökü Êzidîliktir. Eğer bugün HPG, PKK Êzidîlere sahip çıkıyorlarsa kendi varlıklarına sahip çıkıyorlar. Êzidîlere sahip çıkmak HPG, YJA-Star, PKK’nin göreviydi.

Gerillayı Şengal'e getiren sebep köklerini korumak mıydı?

Hem kökleri bir olmak için, hem de PKK insani bir hareket olduğu için. Yani sadece Êzidîler için değil. Êzidîler dışında bir halk da burada olsaydı insanlık görevi bilip yine gelip savaşırlardı. Tabii her şeyden önce gerilla kuvvetlerinin Şengal'e gelmeleri için Önderlik talimat verdi. Bunun için Êzidî halkı olarak biz farklı bir duygu yaşadık. Çünkü tarihte şahit olduğumuz kadarıyla Kürtler de Êzidîlerin katliamına ortak olmuşlardır. Halk da böyle diyor.

3 Ağustos'taki katliamda KDP’nin yaptıkları, Kürtlerin bu fermana engel olmadığını gösteriyordu. Bu yüzden Êzidî halkı olarak biz hep sahipsiz olduğumuzu gördük. Herkes bizi katlediyor, yok ediyordu. Bu yüzden HPG, YJA-Star güçlerinin bize yardım ettiğini görmek bizim için bir milattı. Bu yeni bir şeydi. Birilerinin bizim için ölüme gittiğini hiç görmedik. Her zaman bazıları ölmemiz için üzerimize gelmiştir. Bu bizim için manevi bir şeydi. Hatta bu halk şimdiye kadar yediden yetmişe HPG, YJA-Star güçlerine bağlıdır.

PKK HALKLAR İÇİN KENDİNİ FEDA EDİYOR

Êzidî halkı 'Önderliğin ve Êzidîlerin felsefesi çok iç içedir. Bu yüzden gerillaları bizden biri gibi görüyoruz' diyor...

Doğrudur. Êzidî halkı çok çabuk birilerini kendileri gibi kabul etmez. Çünkü Êzidî halkı pratiğe bakar, pratiğe göre inanır. Gerilla güçlerinin pratiğini gördüğü zaman da onları kendilerinden farklı görmedi. Mesela Êzidî halkı da başka halklar için kendini feda ediyor. Êzidîler dua ettiği zaman şöyle der; 'ya Rab, önce 72 millete ver, sonra bana.' PKK de böyledir. Halkların kardeşliği için, mazlum halklar için kendini feda ediyor. Bu yüzden birçok ortak yönleri vardır.

Mesela PKK de zulmü kabul etmiyor, Êzidî halkı da. Onlar da işgali kabul etmiyor, Êzidî halkı da. Onlar da boyun eğmiyor, Êzidî halkı da. Mesela HPG, YJA-Star güçlerindeki kadın gerillalar düşman eline düşmemek için kendilerini feda ediyorlar, Êzidî kadınları da bunu yaptı, düşman eline düşmemek için binlercesi kendini feda etti. Yani her ikisi de teslimiyeti asla kabul etmeyecek iradedeler ve sonuna kadar da direniyorlar, mücadele ediyorlar.

Êzidîler bu fermanın sonucunda dost ve düşmanlarını tanıdı mı?

Büyük bir oranı dost ve düşmanlarını tanıdı. Ama elbette bazıları paranın kölesidir. Bazı güçlere bağlıdırlar, onlara hizmet ediyorlar. Kendi çıkarları için çalışanları Êzidî olarak hesaplayamayız. Ama eğer Êzidîler dostunu düşmanını tanımış demek için halkı dinlemek gerekiyor. Şahısları dinlememek lazım. Êzidî halkını dinlediğinizde kimin dost kimin düşman olduğunu anlayıp anlamadıklarını anlarsınız.

Bazı Êzidî şahısları Êzidî halkı adına gidip basına çıkıp kendi çıkarları için çalışıyor. Êzidîler adına sesleniyorlar ama kendi cebine, çıkarlarına çalışıyorlar. Kendi ceplerine çalıştıkları için dilleri herkese karşı kesiktir. Biraz para alabilmek için çıkıp basında Êzidîlerin propagandasını yapabilirler. Êzidîlerin düşmanlığını yapabilir ve gerçekleri saptırabilir. Yani bunları Êzidî olarak hesaplayamayız.

Fermanın ardından Êzidî halkı 7 yıl sonra büyük bir oranda kendilerini toparladı, bir sistem kurdu. Savunma güçleri var, meclisleri var, kadın hareketi var. Halk nasıl toparlandı?

HPG ve YJA-Star’ın gelişiyle Önderliğin de felsefesi, düşüncesi Şengal'e geldi. Şengal'i terk eden güçler Şengal'i boşaltmayı tahmin ediyordu. Êzidîleri yok etmeyi düşünüyorlardı. Büyük öcüler komutan Şehit Mam Zeki Şengali, Şehit Egid Civyan, Şehit Dilşer Herekol ve Nujin arkadaşları öncülüğünde Şengal'de yeni bir yaşam, bir örgüt yaratıldı. Askeri, siyasi, toplumsal alanlarda yapılan çalışmalar bu planları boşa çıkardı. Bir diğer yandan toplumun inancı ve iradesi güçlendi. Şengal dağlarında mahsur kalan halka PKK güçleri hem umut oldu, hem de yaşam olanakları buldu.

Önderliğin fikri, felsefesi ve gerillanın kutsal emekleri ile toplumun yeniden örgütlenmesi ve kurumlaşması yaratıldı. Mesela Şengal'de 8. ayın sonuydu, halk örgütlendi, YBŞ katliamdan üç gün sonra ilan edildi. Şengal savunma güçleri olarak Önderliğin felsefesi ile hem DAİŞ’e karşı mücadele gerçekleşti, hem de toplumsal mücadele yürütüldü. Toplumla ilgilenildi. Halk kendini yavaş yavaş kurumsallaştırdı. Halk Meclisleri oluşturuldu. Halk meclisleri eşbaşkanlık sistemi üzerinden kuruldu. Êzidîlerde bu sistemden etkilendi. Êzidî toplumu kadınlarla tanınır. Êzidîlerin tarihi kadınlarla bilinir. Êzidî kadınları bu topluma öncülük yapmıştır. Fermanlar toplumda değişimlere neden olur. Fakat bu son fermandan sonra Ezdalık kökleriyle buluştu. Oluşan kurumlaşmalar tüm komplo ve planların önünü alacaktır. Halk sadece kendisini korumuyor aynı zamanda hakları için de mücadele ediyor. Rêber Apo’nun felsefesi Şengal'de çok güzel sonuçlar alıyor.

FERMANLARIN KAYNAĞI TÜRKİYE

9 Ekim ittifakı Şengal’in toparlanmasına karşı mı yapıldı?

Biz Demokratik Özerk Şengal Meclisi olarak toplantı aldığımızda 9 Ekim komplosuna, kanunlar adı altında yürütülen ferman dedik. Bu tanımlama biz Êzidîler için tarihte de yerini alacaktır. 3 Ağustos 2014'te yapılan ferman silah, kılıç ve zora dayalı bir fermandı, Saddam'ın yaptığı fermanlar da ağırlıkla Êzidîleri parçalamak üzerinden yapıldı, 9 Ekim fermanı da kanunlar yoluyla yapılan fermandı. Fermanı yapan güçler yöntemlerini değiştirdi. Bu fermanların hepsinin kaynağı Türkiye'ye dayanıyor. Türkiye bize açıktan düşmanlık yapıyor. Bu ittifakı en fazla destekleyen de Türkiye'dir. Hatta Türkiye, bu ittifak uygulanmazsa ben müdahale edeceğim, diyordu.

DAİŞ’i örgütleyip üzerimize salan Türkiye'ydi. İfade veren bütün DAİŞ’liler 'biz Türkiye üzerinden buraya geldik' diyor. Bizi fermanda bırakanlar ve ihanet edenler de KDP idi. Onlar da bu ittifakın bir parçası, Irak da bunlarla dost oldu. BM de yaşananlar karşısında kör, sağırları oynadı ve bu ittifak onun gözetiminde yapıldı. Aynı güçlerin sadece yöntemi değişti. Diğer fermanda DAİŞ’i kullandılar, şimdi de kanunları kullanıyorlar. Fakat biz güç ve irade olarak bu ittifakın karşısında durduk ve örgütlenmemiz sayesinde bu ittifakı boşa çıkardık.

FERMANI KABUL EDEN HALKIN İRADESİNİ DE KABUL ETMELİ

Fermanın üzerinden 7 yıl geçti. Dünya sessiz kaldı ama son süreçlerde bazı demokrat kesimlerin uğraşları sonucu Belçika ve Hollanda parlamentolarında Êzidîlere dönük geliştirilen ferman soykırım olarak adlandırıldı. Fakat onun yanında 9 Ekim ittifakı da kabul gördü. Êzidî toplumu soykırım olarak kabul edilen ferman kararına nasıl yaklaşmalı?

Êzidîlere dönük fermanın soykırım olarak kabul edilmesi önemli. Biz de ağırlıkta çalışmalarımızı bu yönlü yürütüyoruz. Êzidîlere dönük gerçekleşen ferman tüm dünya tarafından soykırım olarak kabul edilmeli. Bir taraftan fermanı kabul edip bir taraftan da fermanın devamı niteliğinde olan 9 Ekim ittifakını da kabul etmenin bir anlamı yok. Biz o fermanı bir soykırım olarak kabul eden devletlerin 9 Ekim ittifakının içeriğinden ne kadar haberdar olduklarını bilmiyoruz. Genel olarak yapılan yorumlara bakıyoruz. Ağırlıkta halkın geri dönüşüne vurgu yapıyorlar. Biz de halkın geri dönüşüne karşı değiliz. Hatta halkın geri dönüşleri için ilk adımları biz attık. Ayrıca halkın kendi topraklarına geri dönüşü öyle bir siyasi bir ittifakta yer alacak bir konu değil.

Halkın Şengal’e geri dönüşü, Şengal’in tekrardan yapılanması, topluma yaşam koşulları hazırlama konuları insanidir. Bunu siyasi anlaşmalara sıkıştırmamak gerek, insani bir yanı var ve genel olarak tüm dünyanın sorumluluğundadır. Sadece Belçika ve Hollanda fermanı soykırım kabul ediyor, önemli bir adımdır ama yeterli değil. Biz bu devletlerin pratik olarak adım atmalarını bekliyoruz. Ne yapacaklar? Her şeyden önce bu 7 yıl içerisinde Êzidîlerin kendi mücadelesiyle oluşturdukları iradeyi tanımaları gerekir. Êzidîler üzerine gerçekleşen fermanı tanımak Êzidîlerin iradesini tanımaktan kopuk ele alınamaz.

Ayrıca fermanı gerçekleştiren güçlerin yargılanması, fermanın hesabı sorulmalı. Alınan kararda bu maddeler olmalı. Fermana dönük geniş bir dosya olmalı ve bu devletler fermanı bütünlüklü ele almalı; hesap sormaları ve halkın iradesini tanımaya kadar her konuyu en ince detayına kadar ele almaları ve pratik adım atmaları gerekir. Toplu mezarlar açılmalı, DAİŞ'in elinde esir olan binlerce Êzidî kadını kurtarılmalı. Bu karar sadece kağıt üzerinde ve sözde kalmamalı. Eğer 9 Ekim ittifakını kabul ediyorlarsa o zaman Êzidîlerin iradesini tanımak istemiyorlar demek oluyor. Bir halkın iradesini tanımamak da soykırımdır. Eğer ferman kabul edilecekse şartsız kabul edilmeli.