Kalkan: AKP çırpınıyor, hainler Kürdistan’dan kovulmalı

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Med Nuçe’de yayımlanan 'Birleşik Gündem' programında Gazeteci Doğan Çetin’in sorularını yanıtladı.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Kalkan, Türk Başbakan Yıldırım'ın Amed'de teslimiyeti dayatan paketine dikkati çekerek, "Amed’e gidip paketler açıklayan çok hükümetler gördük. Ama hepsi açıkladıkları paketlerin altında kalıp boğuldular" dedi. "AKP ajanlığını ve işbirliğini yapanlar Amed sokaklarına, Kürdistan’ın kent ve sokaklarına ayak basamamalı" diyen Kalkan, koruculara da uyarı ve çağrıda bulundu. AKP'nin Kürtlerin toplumsal kardeşliğini bozmasına izin verilmemesini isteyen Kalkan, Türk devletinin ciddi bir güç kaybı yaşadığına, bu yüzden eski kontgerillalar ve koruculara sığındığına vurgu yaptı.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Med Nuçe’de yayımlanan 'Birleşik Gündem' programında Gazeteci Doğan Çetin’in sorularını yanıtladı. 

'BAŞBAKAN ÇILGINA DÖNMÜŞ!'

Kalkan, Türk Başbakan Binali Yıldırım’ın Amed ziyareti, açıkladığı sözde paketin ne anlama geldiği ve korucuların asker yapılması tartışmalarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Binali Yıldırım’ın Amed’e gidişinden ve açıkladığı paketten korucuların asker yapılması, bir sürü işbirlikçi ve ajanın ortalığa salınması, bir hafiyelik düzeninin geliştirilmesi, Kürdistan’a boydan baya 'Çin Seddi' ve 'Berlin Duvarı' gibi set örülerek Kuzey Kürdistan ile Rojava Kürdistanı’nın birbirinden ayrılmaya çalışılması çıktı. Bunun için bol bol para yatıracaklarını ortaya koydular. Daha fazla cezaevi yapacaklar. Erdoğan da daha önce, ‘12 Eylül’ün yaptığından daha iyisini yapacağız’ demişti. Yani cezaevlerini çoğaltacaklar.

Binali Yıldırım, nasıl bir Kürt düşmanı ve halk düşmanı olduğunu, ağzından köpükler fışkırtarak ortaya koydu. Kürtlere hakaret ediyor ve ‘çözüm falan olmayacak; böyle vuracağız, şöyle kıracağız’ dedi. Ben kendimi öyle bir seviyeye düşürmek istemiyorum, tartışmanın da bir adabı ve üslubu olmalıdır. Ama çılgına dönmüş. O şaşaalı karşılamaları bir yana bırakalım, Binali Yıldırım’ın kendi haline, suratına bir bakalım ve halini görelim. Hali çıldırmış birisinin durumuna benziyor. Neden bu kadar çıldırıyor? Kürt direnip de yok olmayınca neden bu kadar kahroluyorsun!

'KÜRTLERİN DİRENİŞİ ÖFKELENDİRDİ'

Binali Yıldırım’ın söylediklerinin özeti; Kürtler eğer AKP hükümetine kul ve köle olursa, karnını doyurabilir. 1981-82’de Amed zindanında Kürt halkının evlatlarına ne dayatıldıysa şimdi aynısını AKP hükümeti bütün topluma dayatıyor. 'Paket açıklıyoruz' diyorlar, ama açıkladıkları paketin esası budur. Toplumu satın almaya,  teslim almaya çalışıyorlar. 'Her şeyinizden vazgeçin; fiziki varlığı kalmış, sadece yiyip için, ama duyup düşünmeyen, sevinip öfkelenmeyen, toplum ve insan olamayan bir varlık olarak yaşamanıza izin verelim' diyorlar. Bu kadar vahşi ve soykırımcı bir uygulama yapıyorlar. Kürtler buna karşı direniyor diye öfke duyuyorlar. Daha önce de aynı kişi 'ya istiklal ya ölüm' diyordu. Yani Türklük, istiklalini Kürt katliamı üzerinde mi yapıyor?

Kürtler özgürlük istiyor ve direniyorlarsa bunu kendilerinin ölümü olarak görüyorlar. Kendisi ölebilir, ama bu ölümün Türk halkı ve ulusu ile hiçbir alakası yoktur. Bu gerçekleri asıl görmesi gereken Türkiye yazarları, aydınları, sanatçıları ve gazetecilerdir. Ama onların da çoğunluğunu satın almışlar. Bu faşist sistemce teslim alınmış ve faşizmin borazanlığı yapılıyor. Bu şekilde Türkiye halkları yanlış bilgilendiriliyor, beyinleri yıkanıyor. Kürt düşmanı haline getiriliyor. Gerçekten de bebekten katil yaratıyorlar.

'PAKETLERİNİN ALTINDA KALIP BOĞULACAKLAR!'

Binali Yıldırım’ın Amed’e gidişinde yeni bir şey yoktu. Biz 1980 ve '90’lı yılları da yaşadık; Amed’e gidip paketler açıklayan çok hükümetler gördük. Ama hepsi açıkladıkları paketlerin altında kalıp boğuldular. AKP’ninki de onların bir tekrarıdır. Geç kalınmış bir tekrardır ya da bir çırpınıştır. Kürt toplumuna bu kadar zulüm ve katliam yapmış, toplum onları reddedince de 'neden reddediyorsunuz' diye tepki duyuyorlar.

'İŞBİRLİKÇİLER KÜRDİSTAN'A AYAK BASAMAMALI'

Aslında Kürtler daha fazlasını yapmalıdır. AKP ile işbirliği yapanları, tarihin en vahşi hainleri olduğunu bilerek, onları tükürükle kovmalıdırlar. AKP ajanlığını ve işbirliğini yapanlar Amed sokaklarına, Kürdistan’ın kent ve sokaklarına ayak basamamalıdırlar. O günler de gelecektir, yakındır. Daha önce de söylemiştik; herkes ayağını denk atmalı. Şimdi AKP zulmüne dayanarak abat olacağını sananlar, yarın sırtüstü düşerlerse suçu başkalarında görmesinler.

'KORUCULAR HALKIN SAFINA GEÇMELİ'

Bu konuda korucular da dikkatli olmalıdır. AKP çok kötü oynuyor. 12 Eylül faşist askeri darbesinin ortaya çıkardığı bir kurumu, şimdi yeniden allayıp pullayarak toplumun başına bela etmek istiyor. Buna kardeşi kardeşe kırdırmak diyorlar. Bu konuda oyuna gelmemelidirler. Biz hareket ve halk olarak son yıllarda bu konuda oldukça duyarlı ve bilinçli bir tutum ve politika geliştirdik. Bu çok etkili oldu. Kürt birliği yaratıldı. Toplumun sömürgeci devlet oyunlarından kurtarılarak birbirine destek vermesi, bir olması, toplumsal bir kardeşliğin gerçekleşmesi yaşandı. Ama şimdi bunu bozmak istiyorlar, para pul ile satın almak istiyorlar. Bir de 'biz şöyle güçlüyüz, böyle güçlüyüz, yok edeceğiz; eğer bizden olursanız geleceğiniz olur' diyorlar.

Çok güçlü iseler kendileri yapsınlar. O ordunun gücü olsa, o eski çete başlarını, Ağar benzeri kontrgerillaları tekrar göreve çağırmazlar, korucuları asker yapmaya kalkmazlar. Güçsüzler, kendilerini koruyamıyorlar, onun için koruculara 'gelin, bizi koruyun' diyorlar. Kendi güvenlikleri yapmak istiyorlar. Bir defa bu görülmelidir.

Diğer yandan da insanları para ile satın almak istiyorlar. Hiç kimse beş kuruş için, para için kendi kardeşini ve toplumunu katletmeye yönelmemelidir. Bu tarihin en ağır suçu olur. O suça bulaşanlar toplumun yüzüne bakamaz hale gelirler. Yarın tarih ve bu toplum onları lanetler. Bundan dolayı hiçbir korucu bu oyuna gelmemelidir. Eğer hepsi tavır alır ve bu oyuna gelmezler ise, hatta şimdiye kadarki koruculuk tavrından da vazgeçerlerse Kürt toplumu özgürlüğüne daha hızlı kavuşur.

Şimdi bu ve benzeri kişiler Kürt toplumu ve Kürdistan’ın özgürlüğünden mi yanalar, yoksa üç beş kuruş para için kardeşlerini katletmekten mi yanalar? Herkes tavrını doğru koymalıdır. Korucular, AKP’nin bu tehdit ve vaatlerini elinin tersiyle iterek, halkın saflarına geçmeli ve halktan yana olmalıdırlar. Aksi takdirde kendileri kaybederler. Tehlike kendileri için de vardır. Hiç kimse yanlış hesap yapmamalı, hiç kimse bu oyuna alet olmamalıdır. Dahası 'buradan gelen paraya lanet olsun' diyerek, Kürt gençlerinin kanını akıtarak para almaktan vazgeçmeli ve halka sığınmalıdırlar. Eğer halkın bir tas çorbası varsa, onu paylaşsınlar. Daha iyidir ve helaldir. Yoksa Kürt gençlerinin ve kızlarının kan parası insanın boğazından geçmez. Böyle bir şeye kesinlikle girmemelidirler. Bu temelde hem uyarı, hem de çağrı yapmak istiyorum.”