PKK ve PAJK’lı tutsaklar: Haklıyız ve kazanacağız!

PKK ve PAJK’lı tutsaklar yaptıkları bir açıklama ile Türk işgal saldırılarını “Türk devletinin kendi varlığını Kürtlerin yok edilmesi üzerine inşa ettiğinin ilanı” olarak değerlendirdi. Tutsaklar, “Haklıyız ve kazanacağız” dedi.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar yaptığı açıklamada, Türk devletinin 9 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı başlattığı işgal saldırılarına tepki gösterdi.

Topyekün direnişe çağıran tutsaklar, hiçbir tekniğin, hiçbir ordunun halkların birleşmiş, örgütlü direnişini yıkamayacağına vurgu yaparak, “Kürt halkı ancak birlik olarak topyekün direnerek varlığını, onurunu savunabileceğini anlamak ve ona göre tutum sahibi olmak durumundadır” dedi.

Tutsaklar adına yapılan açıklama şöyle:

“9 Ekim 1998, uluslararası komplonun 20. Yıldönümünde, 9 Ekim 2019’da TC devleti Kuzey Suriye demokratik sistemine karşı Serêkaniyê ve Girê Spî merkezli bir işgal saldırısı başlattı. Bu saldırının güncel, siyasal, askeri amaçları; uzun vadeli stratejik-ideolojik amaçları olduğu gibi, psikolojik çökertme ve tarihsel olayları hatırlatarak algı oluşturma, ruhsal yenilgi yaratma amaçları mevcuttur. TC devleti nasıl ki, Şeyh Sait’in asılmasının yıldönümünde, yani 29 Haziran’da Demokratik Konfederalizm Önderliği Abdullah Öcalan’a idam cezası vererek, Kürt halkının asla özgür olamayacağının, öncülerini hep kaybedeceğinin mesajını vermek istemişse; bugün Rojava’ya dönük işgal saldırılarında bu olayları hatırlatmak istemektedir. İşgal saldırısını 9 Ekim’e denk getirerek devletlerarası komplonun sürmekte olduğunu; Kürt halkı ne yaparsa yapsın, hangi değerleri yaratırsa yaratsın, TC’nin “Tunçeli’nden, imhacılığından kurtulamayacağını göstermek, kafamıza sokmak istemektedir. Kürt halkı ve dostları, Rojava’nın ve Suriye’nin ezilen halkları, TC faşizminin bu algısal, psikolojik savaşını derinlikli görmek, direnişlerini insanlığın özünü temsil eden ahlaki-politik değerlere, yarattıkları halklar cennetine dayandırmak durumundadırlar.

Egemen zihniyet faşistleştikçe, faşizm iktidar odaklarını yitirdikçe, maskesiz kralların çıplaklığına dönüşmektedir. Bu işgal saldırısıyla TC devleti çok açık bir şekilde, dünyanın öbür ucunda da olsa, Kürt halkının varlığını, her türlü kazanımını, statüsünü düşman bileceğini; kendi varlığını Kürt halkının yok edilmesi üzerine inşa ettiğini ilan etmektedir. Başta Bakûr halkı olmak üzere, tüm Kürtler bu ölüm kalım durumunu görmek, karşı karşıya olduğu ulusal imha gerçeğini anlamak ve tutum sahibi olmak zorundadır. Evinde oturarak başkalarının savaşıp, Kürtleri savunmasını beklemek, gaflettir. Savaşı sadece Rojava’ya karşı algılayıp, bunun kendi geleceğiyle bağını kurmamak körlüktür. Kürt halkı üzerinde bu imha saldırısı gerçekleşirken, suya-sabuna dokunmadan yaşayabileceğini sanmak bunda ısrar etmek, sisteme teslim olmaktır. Kürt halkı ancak birlik olarak topyekün direnerek varlığını, onurunu savunabileceğini anlamak ve ona göre tutum sahibi olmak durumundadır.

Kuzey Suriye’de inşa edilen demokratik sistem, tüm halkların özgürce birlikte yaşayabileceğini göstererek Ortadoğu halklarına, insanlığa umut kaynağı olmaktadır. Buna ancak sömürgenler ve halkları birbirine kırdırarak egemen olmak isteyenler düşman olabilir. Bugüne kadar Kürt halkı ve Suriye’deki diğer halklar arasında nasıl ki hiçbir sorun, çatışma yaşanmamışsa, Suriye’deki demokratik halklar birliği ile Türkiye toplumu arasında da hiçbir sorun yaşanmamıştır, yaşanması için bir neden yoktur. SDG güçleri çetelerle mücadele etmek, topraklarını savunabilmek için sahadaki dünya güçleriyle doğal olarak diplomatik bağ kurmakta, yardımlarını almaya çalışmaktadır. Ancak Türkiye toplumu şu gerçeği açıkça görmeli ve iktidarın sahte milliyetçi tahriklerine gelmekten, iktidarın çıkarlarına alet olmaktan vazgeçmelidir. ABD bir yandan SDG güçlerine silah vermekte, diğer yandan TC ordusunun Kuzey Suriye’yi işgal etmesini teşvik etmektedir. Türkiye toplumu bu çelişkiyi görmeli, AKP-MHP iktidarının ABD ile bir olup halklarımızın aklıyla alay etmesine izin vermemelidir. Türkiye toplumu ABD gibi dünya egemenlerinin halklarımızı çatıştırarak, zayıflatarak Orta Doğu’ya egemen olmak istediğini, bu çatışma ve savaşta ABD ve Türkiye’deki uzantıları dışında halkların hiçbir çıkarının olmadığını, Kuzey Suriye’deki demokratik yapılanmanın Türkiye halklarına karşı olmak bir yana, halkların kardeşliğinin ve ortak özgürlük çıkarlarının teminatı olduğunu bilmeli, görmeli ve bu işgale karşı çıkmalıdır. Aksi taktirde çocuklarını kurban vermekten, savaş batağına saplanan bir Türkiye ile geleceğini bataklıkta yitirmekten kurtulamayacaklar.

Hiçbir teknik, hiçbir ordu halkların birleşmiş, örgütlü direnişini yıkamaz. Rojava bunu binlerce kez kanıtlamıştır. Kürt halkını ve Kürdistani tüm güçleri ulusal demokratik birliği oluşturmaya, ezilen Orta Doğu halklarını, özellikle de Türkiye halklarını, hiçbir çıkarlarının olmadığı bu savaşa karşı çıkmaya; dünya insanlığını insanlık onurunu sahiplenmeye ve tutum almaya çağırıyoruz.

PKK-PAJK’lı tutsaklar olarak, dün olduğu gibi bugün de her şeyimizle halklarımızın yanında, halklarımızın fedaileri olmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. 1998’de nasıl ki devletlerarası komplo Halit Oralların, Kurdi ve Rotindaların ateşten duruşuyla karşılaşarak gerilemek zorunda kaldıysa, bugün de halkların devrimci irade birliği ve topyekün direnişiyle alt edilebilir. Halklar ve ezilenler olarak her zamankinden daha güçlü ve bilinçliyiz. Haklıyız ve kazanacağız!

Tutsaklar olarak öncelikle Türkiye ve uluslar arası kamuoyuna, aydınlara, demokratik kurum ve çevrelere; demokrat ve muhalif geçinen CHP gibi işgale, faşizme destek verenlere yaranarak, resmi başvurularda bulunarak halklarımızın sesi olacak; gelişmelere göre tutumumuzun yükselterek, derinleştireceğiz.

Bizler halklarımızın gücüne, özüne, haklılığına inanıyor, güveniyoruz. Ahlaki-politik toplum hakikati, demokratik siyaset çizgisi ve barış kazanacaktır. Uğruna savaşmamız gerekse de, kazanacaktır.”