ANALİZ

Rojava Devrimi ve bölgedeki yeni süreç

Rojava Devrimi başından beri uluslararası, bölgesel ve işbirlikçi Kürt güçlerinin gerçeğini açığa çıkarma konusunda etkisini gösterdi.

Beşinci yılını dolduran Rojava Devrimi bölge dengelerini altüst etti. Yeni denge arayışlarının ortaya çıkmasına neden oldu. Bölgedeki statükocu güçlerin maskelerini düşürdü. Statükolarında ısrar edenlerin Türkiye ve İran gibi ülkelerin içinde girdikleri yeni denge arayışları ile izledikleri pratik ve uzun vadeli politikaları açığa çıkardı. Bunun yanı sıra işbirlikçi, ihanetçi ve teslimiyetçi Kürt ile direnen, özgürlükte ısrar eden ve bölge halkları ile birlikte demokratik bir sistem içinde yaşamayı esas alan Kürdü de belirgin kıldı. Bütün bu gelişmeler beşinci yılını geriden bırakan Rojava Devrimi ile açığa çıktı. Bir devrimin gücü, içeriği ve amacı, geliştirmek istediği sistemi de bununla açığa çıkıyor. Devrim böyle olunca karşısında duranlar yada onunla birlikte olanlar da açığa çıkıyor. Bu güçte olan Rojava Devrimi bölge için beraberinde yeni bir süreç de getirdi. Günümüzde bölgede yaşanan askeri, siyasi, diplomatik gelişmeler ve tüm bu gelişmelere bir biçimde müdahil olan uluslararası ve bölgesel güçlere bakıldığında yaşanmakta olan yeni süreç rahatlıkla görülebilir.

ÇETELERİ BAŞARAMAYINCA KENDİLERİ DEVREYE GİRDİ

Rojava Devrimi başından beri uluslararası, bölgesel ve işbirlikçi Kürt güçlerinin gerçeğini açığa çıkarma konusunda etkisini gösterdi. O yüzden Suriye üzerinden bölge üzerinde etkili olmak isteyen güçlerin Suriye ve Rojava üzerinden izledikleri politikaları açığa çıkardı.

Türk devleti ve stratejik ortağı KDP Rojava Devrimi'ne karşı her türlü işbirliği, kirli oyun, politika, plan içine girdi. Başta El Kaide kökenli gruplar olmak üzere Suriye ve Rojava'da türeyen bütün gruplarla işbirliği yaptılar. Bununla da yetinmeyip bizzat kendileri grup kurdular. Türkiye Sultan Mehmet Fatih, Asifet Şimal, Kanuni Sultan Süleyman, Ehfad-ı Kanuni, Yavuz Selim gibi gruplar kurdular önce. Ardından bunu daha da ilerleterek Sahil 1., 2. Tümeni adında gruplar bizzat komutanlarını ordu ve MİT içinde atayarak kurdu. Daha sonra Sultan Murad, Sultan Abdulhamit gibi gruplar ile Ceyş El Şimal adında bir oluşuma gitti. KDP Azadi, Selahattin, Yusuf El Azma, yine Suxur Kobani, Suxur Afrin, Ehrar Afrin, Ehrar Kobani gibi yapay, hiçbir gücü olmayan gruplar kurdu. Bu grupların hepsi birbiriyle koordineli çalıştı. Kürt grupları istediği şekilde çalışmadığı için başlarına Nurettin Zengi grubunun sorumlusu olan Şeyh Tevik Şehabbettin'i koydu, 2014 yılında. Ama yine de bir varlık gösteremediler. Çeteleri Rojava karşısında yenilgi almaktan kurtulamadı.

Çetelerle bir sonuca gidemeyen Türkiye bu kez bilfiil işgal girişimiyle Suriye ve Rojava'daki saldırılara dahil oldu. Cerablus'u işgal etmekle resmi ordusu ve kendisine bağlı çetelerle Kuzey Suriye ve Rojava topraklarında sahaya indi. 'DAİŞ ile mücadele' palavrasıyla girdi. Bir haftalık süre içinde DAİŞ ile mücadele değil de Rojava ve Kuzey Suriye topraklarını işgal etmek için indiği gerçeği açığa çıktı. Kürt ve dünya kamuoyunun baskısından sonra uluslararası güçler Türkiye'ye baskılarda bulunarak sözde DAİŞ hedeflerine yöneltti. Ancak önceki gün Türk ordusu Rai'ye de girerek işgal hattını sürdürdü. Buna paralel bir şekilde Kobanê'de sınırı aşarak hendek kazma ve utanç duvarını inşa etme girişiminde bulundu. Rojava sınırına hendek kazma ve utanç  duvarlarını inşa etme 2013 yılında Güney Kürdistan sınırından KDP tarafından, Kuzey Kürdistan sınırından ise Türkiye tarafından başlatıldı. Hendek kazma ve duvar inşa etme Rojava'nın bir ucu ve güney ve kuzey sınırı üçgeninde, Silopi ile sınır olan Ayndiver köyünden başladı. Rojava'nın diğer ucu Hatay Reyhanlı'ya sınır olan Hama köyüne dek devam etti. Hâlâ devam ediyor.

Bu hendek ve duvarlar, Rojava ile kuzey sınırı olan 965 kilometrelik alan boyunca sadece Kürt ve Kuzey Suriye savunma güçlerinin denetiminde olan 865 kilometrelik alanda kazılmış ve örülmüş. Cerablus ile Azaz arasında kalan 95 kilometrelik daha önce El Kaide gruplarının denetiminde, son iki yıldır da DAİŞ denetiminde olan alanda örülmemiş durumda. Bu da Türkiye'nin DAİŞ ile ilişkilerinin ne denli sıkı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

İŞGALDE KDP VE ENKS ARTIKLARININ ROLÜ

Cerablus işgali öncesi Türkiye, ABD ve İran, Mesut Barzani'yi Ankara'ya çağırarak bir ültimatom verdi. Ültimatom KDP'nin peşmerge güçlerini Musul ve Kerkük'ten çekmesi yönündeydi. Ancak işgal başlayınca buna karşılık KDP'ye Türkiye'nin işgal edeceği alanda yer verdiği gerçeği açığa çıkıyor. Zira Cerablus işgalinden sonra Habur Sınır Kapısı'ndan KDP'ye ait zırhlı araçlar geçirilerek Cerablus-Rai-Azaz hattına götürüldü. Aslında götürülmek istenen asıl yer orası değildi. Götürülmek istenen yer Kobanê ve Girê Spî çevresiydi. O yüzden Türk devletinin Şam ile yaptığı anlaşmadan sonra başlattığı işgalde KDP'ye de yer verdiği ortaya çıkıyor. Kobanê halkı Türk devletine karşı direnerek sınırlarını aştırmadı. Bunun bedeli olarak 3 gencini yitirdi. Kadın, çocuk, yaşlı insanların da içinde olduğu onlarca yaralı verdi.

KDP işgal girişiminden sonra yeniden Semalka Sınır Kapısı'nı tartışmaya açtı. Sadece tartışma ile sınırlı kalmadı. Kapı kapatılmış durumda şimdilik.

İşgale ilişkin KDP sessizliğini şu ana kadar korurken, ENKS artıkları bazı kişiler aracılığıyla yaptırdığı açıklamalarda hedef ve amacı anlaşılıyor. ENKS artıklarından Hekim Beşar işgali bir "demokrasi çıkışı" olarak değerlendirdi. PYD'ye karşı alınmış bir zafer olarak ilan etti. Aslında KDP ve onun MİT içindeki çetesi olan Hekim Beşar'ın bu açıklaması KDP ihanetinin resmi bir biçimde ispatlanmasıdır. KDP çetelerinden Fuat Aliko ise Türk devletinin amacının, KDP'nin de amacı olduğu yönünde bir açıklama yaptı. Aliko Cerablus Azaz hattındaki işgal kapsamında Türkiye ordusu-Türkiye'ye bağlı ÖSO çeteleri-Türkmen kuvvetleri ile Rojava peşmergeleriyle alanda bir tampon bölge oluşturulacağını söylüyor. Bu açıklamalar KDP ve bağlı çetelerinin MİT ile olan ilişkilerinin boyutunu gösterirken, Kürtler ve Kürdistan'a karşı iktidarları ve kişisel çıkarları için nasıl bir kirli işbirliğine girdiklerini gösteriyor.

SURİYE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ ORTADAN KALDIRILDI

Türkiye Cerablus'ta başlayıp Rai ve Azaz ile devam edecek ve orası ile sınırlı kalmayacağı gibi görünen işgal girişimine uluslararası güçlerin onayı ile başladı. Bu girişim bölgedeki yeni sürecin göstergesi. Yeni süreç aslında şu ana kadar uluslararası güçler tarafından sıkça dile getirilen Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kalktığını gösteriyor. Böylelikle Suriye'nin toprak bütünlüğü uluslararası güçlerin onayı ile ortadan kalktı. Bunun aslında bir anlamda Kuzey Suriye Federasyonu'nun ilanı ile bir arada tutulmak, demokratik bütün bir Suriye projesine karşı bir yaklaşım olduğunu söylemek yanlış olmaz. Türkiye açısından ise durum daha farklıdır. Zira Türkiye bu adımla Suriye içindeki savaşı kendi içine taşıdı. Bu da önümüzdeki süreçte Türkiye'nin de giderek Suriye'nin durumuna düşeceği günlerin yakın olduğunu gösteriyor. Türkiye'deki gelişmeler sadece bir iç savaşla sınırlı kalmaz. Kürtler açısından ise uluslararası güçler ve bölgesel güçler KDP'yi de Türkiye ile ortaklaştırarak aslında bir anlamda onu da Türkiye gibi bir yok oluşa doğru götürüyor. Ancak bütün bunların sonunda Rojava Devrimi ile Kürtler açısından ortaya  çıkan gelişmelerin önümüzdeki dönemde Türkiye'ye tıpkı yeni bir Sevr Antlaşması şeklinde döneceğini söylemek mümkündür. Zira Rusya'nın arabuluculuğuyla Suriye Baas Rejimi Kürtleri Hesekê savaşı sırasında ortaya çıkan idareleri ve sistemleri ile birlikte kabul etmek zorunda kaldı. 

Cerablus Askeri Meclisi ile Türkiye arasında bir gevşek ateşkesle Cerablus'un güneyindeki çatışmalar durdurulmuş olsa da uluslararası güçler bunun YPG üzerinden yapıldığı yönünde görüş birliği içindedir. Aslında ABD arabuluculuğuyla Rojava iradesi ve savunma güçleri Türkiye'ye kabul ettirilmiş oldu. Elbette ABD bunu yaparken güçlü bir Rojava, Kuzey Suriye yönetimi olmasını istemediği için önce Türkiye'yi saldırttı. Ardından gerçeği onlara kabul ettirdi. ABD, Kürtler ve Kuzey Suriye halklarının sadece kendisi ile ilişki içinde olmasının politikasını izledi.

Önümüzdeki günlerde bu durum biraz daha fazla açığa çıkacak. Zira Türkiye ve stratejik ortaklık halinde olduğu KDP ile Suriye bataklığına saplandıkça, yeni bazı şeyler kendilerine dayatılacak. Bu durum önümüzdeki kısa süre içinde daha fazla belirginleşecek. Türkiye'nin artık bunun farkına varıp geri çekilmesi de bir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü onun için sonun başlangıcı oldu.